Hiç bir ‘gerçek’; ‘yalan’ı kadar ‘acı’ olamaz!

HERKESİN hafta içinde ve makamında görmekte zorlandığı yöneticileri biz tatil günlerinde de dahil üstelik sahada görüyoruz farkında mısınız? Eskiden siyasiler ulaşılmazdı şimdi vatandaş onları fazla görmekten kendini naza çeker durumlarda neredeyse… İstanbul'un en ücra köşesinde milletvekili görmek seçimden seçime parti merkezinde kısmet olurdu şimdiki vaziyeti siz biliyorsunuz zaten… Vekillerle sokakta omuz omuza gezmeye başladık başlamasına da Silivri'nin de o ötelenmiş, önemsenmeyen, unutulan halinden eser yok arık!
Ha bir de yakın bir geçmişe kadar en fazla İBB ile Silivri Belediyesi'nin hizmet alanlarını karıştırmaktan doğan haksızlıklar vardı şimdilerde yerel yönetici ve ilçe başkanlarını Hükümetin kararları ya da genel merkez politikalarından dolayı suçlamalara varan tavırlara dahi şahitlik edebiliyoruz.
İşler mi çoğaldı etki alanlarımızın sınırları mı daha çok genişledi siz karar verin…
Şu bir gerçek ki; daha çok iş oluyor, fazla hizmet alıyoruz. Silivri, hak ettiği değere emin şekilde, adım adım kavuşuyor…
Asla tek taraflı değil; hiçbir şey hem de.. Hükümetten, İBB'sine, ilçe belediyesine kadar uzanan bir zincir var. Biri ‘küstüm oynamıyorum' dese halka sekteye uğrar. Her şartta pedalı çevirmeye devam eden ‘irade' ile ‘idare şekli' tam da içinde bulunduğumuz zamanda Silivri'ye ‘rengini' veren en temel etken.
Siyaseti hep bir satranç oyuna benzetirler, stratejik ağırlığı fazla olduğundan… İşi yapana dek bin bir sürecinin işlediğini asla unutulmamalı; eksik olur çünkü, anlamı ve değeri azalır. Rahatsızlığımızın teşhisini hekim koyar evet de o da semptomları hastadan öğrenir; burada noksan, fazla söylenen şey sadece teşhisi değil, tedaviyi de sekteye uğratır.
Var olduğumuz dünya, yönetildiğimiz sistem bir bütün; içinden neyi çekip kopartmaya çalışırsanız çalışın ‘tam olmaz' ardından hiçbir şey. ‘Kötü'nün ‘iyi'yi anlamlandırmadığını kim söyleyebilir? Geceyi bilmesek, gündüzden ne anlardık?
Bizim kişisel veya kurumsal olarak yok saymaya çalıştığımız şeyler, gerçekte varlığını koruduğu gibi aksine bizim oluşumuzu etkiliyor. Az olanı, çok göstermek de aynı şekilde sağlıksız bir süreç. Gerçek ile uyuşmayan her basamak hedefe tırmanışımızda bizleri boşluğa düşürecektir…
Her ‘yönetici' benzersizdir; mutlaka kendi şartları ve döneminde değerlendirilmeli ve öyle de olmuştur… Seçimlerde sandığa yansıyan seçmen iradesini olduğu gibi görmemek, okuyamamak dün olduğu gibi yarın da ezberleri bozmaya devam eder.
Bir yürütecin görevi yürümeyi öğretmektir ama bir çocuğa; yetişkin aynı şeyi denerse muhtemelen bir zarar oluşacak. Zamanı geri sarmak mümkün değil!
Kusursuz insan, mükemmel bir işleyiz yok! Koşullarını iyi hesap eden, üstlendiği görev ile sorumluluklarını öncelikli sayan, güçlü iradeye sahip yöneticiler vardır… Herkes hikaye yazar ama bu belirttiklerimin konusu başarıyla oldukça ilintilidir… Sonuçlar ise ortada…
Bence kendimizi, hiç bir konuda, daha fazla kandırmayalım; hiçbir gerçek yalanı kadar acı olamaz! Yananın da tatlı hiçbir tarafı yok! Gerçekler ve gerçeklikten uzaklaşan her şey zarar görmeye ve vermeye mahkumdur.

YORUM YAP