Sevginar Sali

Yerel Seçim Fatihlerinin, Kongre Hezimeti

Özcan Işıklar'ın ikna kabiliyeti sınırları olduğunu ve bu konudaki becerisinin nerede bittiğini gözlemliyoruz. Selami Değirmenci'nin yılmaz savaşçı modunu sürdürme kararlılığı önünde şapka çıkartmamak mümkün değil. Abdullah Yıldırım'ın iktidar sarhoşluğunun ayaklarını ne denli yerden kestiği, gerçekten sahip olunan ile verilen değerin arasındaki uçurumu izliyoruz.
CHP'nin yerel seçim fatihleri sadece halktan kopmakla kalmamış, örgütten de düne kadar dışlanan Selami Değirmenci'nin umut olarak görülecek kadar uzaklaştıklarını görüyoruz.
Kimse değişmedi aslında asıl bugün gerçek yüzlerini görüyoruz. Yalan ve samimiyetsizlikle süslenen köprü geçişlerinin sonunda gerçeklerle yüz yüze kaldık.
Şimdi ne olacak!? Selami Değirmenci muhtemelen CHP'nin İlçe Başkanı seçilecek!
Bir CHP geleneği daha yaşanacak! CHP'nin seçilmiş belediye başkanı ile ilçe başkanının anlaştığı nerede görülmüş?! Hatırlayın Çorlu, Avcılar… E, bu örneklere Silivri de eklenecek! Olsun varsın!
Işıklar kaderiyle baş başa, Değirmenci sahada! Bütün bu işte en büyük kayıp Işıklar'da… Ne Yıldırım'ın esaretinden kurtulabildi ne de kendi egemenliğini sergileyebildi. O da yetmedi Selami Değirmenci'nin şahsı ile rekabetine şahane bir zemin kazandırdı.
Belediyede ne iş yaptığını benim henüz anlayamadığım Yıldırım, sırtını yasladığı o örgüt gücünün de tuzla buz olmak üzereliğini tadıyor… Atıp tutmak kolay şimdi Değirmenci'nin karşısına çıkacak cesaret, çıktıktan sonra kaybetmeyecek gücü var mı!?
İşler böyle giderse üç hafta sonra üç aşağı beş yukarı saydığım acı gerçekler birilerinin yüzüne tokat gibi inecek! Mutlu olacak kesim de var!
İktidarın örgütünde işler toz duman. Ya belediyede…!? Orada da gerek bulunan, gerekse yeni koşulların henüz istenilen düzeyde olmaması umutsuzluğu büsbütün arttırıyor.
Üzülüyorum  ama yerel iktidarın beceriksizliğini ikide bir başındaki isme mal ediyoruz kaçınılmaz olarak. En çok uğraş verip, bunun karşılığındaki etkinliği sağlayamayınca, çevresini çalıştıramayınca, beklenen etki oluşmayınca vs …

KARAKAŞ'IN DÜŞÜNDÜKLERİ
Metin Karakaş röportajını okuyorsunuz iki gündür gazetemizde… Röportajı ilk okuyan kişinin tepkisi, "Adamla ilgili bütün önyargılarım yok oldu!" şeklinde oldu. Gündemin üst sıralarına tırmanmak, toplumun bir adım önünde olmayı gerektiren konum ve görevleri üstlenmek insanları diğerlerine göre daha mühim kılıyor. Evi ile sokağındaki kahvehane veya işi arasında mekik dokuyanı alt ve üst komşusu, okey arkadaşları tartışırken, seçilmişleri, kamu görevlilerini veya siyasetin artan etkideki aktörlerini bütün Silivri tartışır duruma geliyor. Kimine göre iyi olan, başkası için en kötüsü olabiliyor. Başarılarının hakkını verme konusunda kıskançlık faktörünün etkisinde cimri davranırken, eksikliklerin abartılmasında öyle bonkör oluyoruz ki. Başarılı ve gündemde kalmanın bedeli de var tabi. Duvarlara kafamızı çarpa çarpa öğreniyoruz. Zor, ağır öğrenme koşulları.
Kaybedenler Kulübü üyelerine hedeflediklerini vermemiş olsa da ayaklarını yere değdirip, sağlam basma fırsatı tanıdıkları kesin. İktidar mücadelesi veren AKP, CHP üzerinden tartışıyoruz meseleleri asıl çıkış noktası Silivri olmalı. AKP'nin yaptıklarını gördük, yerine koyduğumuz CHP'ninkileri görme vakti. Silivri'ye ne yaptığımızı asıl o zaman anlayacağız.
AKP'nin 5 yıllık iktidarıyla CHP'nin 1 yıllık dönemini kıyaslamak gerçekten büyük haksızlık olur.
Partileri icraatları ve seçim sonuçlarıyla değerlendirirken Metin Karakaş'ı neye göre değerlendireceğimi düşündüm. Kendinden, yaptıklarından ve durduğu noktadan son derece emin. Emin olmadığı noktaları iyi kamufle ediyor. Silivri siyasetini, dengelerini iyi biliyor. Ama bunu gösterme fırsatını tuhaf bir biçimde bugüne kadar sadece AKP'de ve Silivri'deki iktidar döneminde yakaladı.
Karakaş, röportajında bir kaç kez vurguladığı "Belediye başkanlığı ve milletvekilliği benim için cazip değil" tarzındaki söylemleri mesaj olarak ilgili yerlere gitmiştir. Karakaş'ın üzerinde biraz daha durulması gerektiğini düşündüğüm bir başka konu da "İlçe Başkanı varken alternatif tartışmak benim anlayışıma ters. Ender Gezici istifa ederse durum değişir" şeklindeki sözleri. AKP teşkilatının toparlanması gerektiğine dair herkesin dilinden düşürmediği şu meşhur tespit.

TURAN'IN SEÇİM KAYBI, HAYAT
KAZANCI
Geçen hafta yetiştiremediğim aklımda halen eveleyip gevelediğim Hüseyin Turan ziyaret konusu. Bir saatten fazla sohbet ettik her halde, bunun çok ufak bir kısmında Silivri'de olup bitenler yer aldı. Turan, epey toparlanmış, üniversite örencilerine aktaracak ölçüde birikimlerini değerlendiriyor. 29 Mart'ta kişisel olarak kazanacağı tek şey seçim olurdu. Ama kaybederek, bana göre hayatının geri kazanımı ve bu süreçte yapabileceklerini ele alma imkânı yakaladı. Seçim her zaman kazanılır, hayat insanlara yaşamlarını toparlamak için her zaman şans tanımıyor. Kazanırken yalanları gerçek olarak benimsiyorsanız, kaybederken canınız çok yanabilir ama öğrenmeniz, bilmeniz gerekenler mıh gibi aklınıza çakılır. Hüseyin Turan, siyasetten vazgeçmeyecek, geçmemeli de… Ama adımlarını çok dikkatli atmalı…

SONUÇ
Şu benim meşhur Elif Uzun yazım vardı ya; Yargıya intikal eden. Birkaç hafta önce şikâyet ile ilgili Başsavcı'nın takipsizlik kararı geldi. Benim aklımdan geçmeyen iğrençlikleri kendi bilinç altı pisliğinden çıkartıp bana mal etmeye çalışılanları gördükçe "Sevginar acaba gerçekten ileri mi gittin?" diye suçu yine de kendimde aradım. Başsavcı'nın kararı da bu doğrultuda olsaydı özür dilerdim gibi bir izlenime kapılarak, duruma kendimi içten içe de hazırladım demek. Karar gelince, çarşaf gibi bir haber yapıp her eleştiride soluğu Adliye'de alanlara yanlış yolda olduklarını ifade etmenin cazibesine kapılmadım değil. Başsavcım sağ olsun öyle bir örnek karar vermiş ki, benim söylediklerim söyleme hakkım olanlar arasındaki alanı görünce, kazandığım alan hareket tescili ile ne yalan söyleyeyim mutlu oldum. Ama benim dilemek zorunda kalmadığım özrü Basından Sorum(suz)lu Başkan Yardımcısı Elif Uzun'dan bekledim. Kendini eğitmek zorunda hissettiği basın mensupları arasında olamayacağım gerçeğiyle Silivri'yi yönetmeye alıştıysa, çalışırken yazacaklarımın sınır algılamasına da biraz zaman ayırabilir.

KARAKAŞ'A MESAJ
Ya siyasetçi ya da gazeteci olacaksınız. İkisi bir arada bugüne kadar olmadığı gibi bundan sonra da olmaz. Bu kural benim kadar sizin için de geçerli! : ) 

YORUM YAP