Ahmet Yücegök

ÜRETİM YOKSA

Hemen her gün bir çok insan adı konulmamış bir kavgada yaşamını yitiriyor. Artık, haber kanallarını açmaz oldum. Eğer haber izlemek istersem yabancı kanallar dediklerimi izler oldum. Nedeni haberlerde kirlilik oysa doğru olanı ülkemin televizyonlarını izlemek...
***
“Silivri Sebze Üreticileri Birliği” kurulmuş.
Haberi veren gazetem.
En başta eğitimin “üretim” için olması gerektiğini savunan biri olarak, heyecanlandım.
Ve üreticilerin, güçlü olmaları için örgütletmesi gerektiğini savunan biri olarak gerçekten çok sevindim…
***
Belli yaşta olanlardan bilir.
Bir zamanlar Çeltik Köyünde değişik renk ve cins çiçek yetiştiriliyordu.
O kadar güzel çiçeklerdi ki bakmaya kıyamazsınız. Silivri merkez “lale” çiçeğini oradan aldı.
Dönemin Muhtarı, daha geniş tanıtım için birkaç yıl “Lale Festivali” adı altında festival de düzenlemişti. Bu çiçekler İstanbul'da Kooperatif aracılığı ile pazarlanıyordu. Yurtdışına gideni bile vardı...
Ayni köyde bazı aileler seracılık yapmaya başlamıştı bu çiçekçilikten aldığı moralle.
***
Öğle bir dönemdi ki o dönem.
Danamandra Köyünde bile daha sonraki yıllarda yapılması düşünülen “Barbunya Fasulyesi Festivali” için “Yağlı Güreşleri” turnuvası düzenlenmişti…
Fener Köyünde Kurulan Kooperatif, başta tahıl olmak üzere, köyün tüm ürettiklerini pazarlar hale gelmişti…
Keza Selimpaşa, Ortaköy, Kadıköy ve Gazitepe Kooperatifleri gibi kooperatifler, neredeyse köylünün tüm ürettiklerini toplayıp pazarlar hale gelmişti…
***
Hatırımda kaldığı kadarıyla.
Ayni Kooperatifler, ürettiklerini Kooperatife teslim etmiş olan köylünün tükettiklerini de üreticilerin ayağına getirmeye başlamıştı…
Ve yine hatırladığım kadarıyla aynı amaç üzerine ve ne kadar iş gördü bilmiyorum ama Sayalar, Çayırdere köylüleri de Kooperatiflerini kurmuşlardı.
Aklımda kalan kadarıyla.
Bir tek Danamandra köyü kuruluşunu başlatmış ama tamamlayamamıştı.
***
Özetle biraz da, dönemin Kaymakamının teşvikiyle neredeyse, Kooperatif kurmayan köy kalmamıştı...
Sonra bir dönem geldi.
Küresel ekonomi, denilen uluslar arası şirketlerin, dev alışveriş merkezleri piyasaya çıktı, siyasetçiler de o havaya girdi onları teşvik ettiler, onlara kolaylık sağladılar, buna karşılık kooperatiflerin hareket alanını daralttılar. Kooperatiflerin, Uluslar arası Tekellerin karşısında yaşama şansı azaldı.
Gerçi tek, tük bile olsa.
Bu gün hala yaşayan Kooperatifler var. Neyse.
***
Ve kooperatifler yalnız çiftçilikle uğraşmıyordu. İnşaat alanında da çok önemli görevler üslendiler o dönem.
Mesela Toplu Konut alanında.
Silivri Belediyesinin öncülük ettiği ve bu günkü adıyla “Belediye Konutları” o dönemin eseridir…
Eğer Silivri “Sultan Beyli” benzeri gecekondu kasabası olmadıysa o kooperatifler sayesindedir.
Velhasıl o dönemin sloganı “bir elin nesi var iki elin sesi var” bu Kooperatif demekti, bu kişinin gücü demekti…
***
Nereden, nereye…
“Sebze Üreticileri Birliği” kurulmuş, haberi ile başladık bir dönemin üretim anlayışını ortaya serdik…
***
Demem Silivri'nin geleceği üretimde. Üretenlerde olmalı…
***
Evet günümüzde üretmek kadar, pazarlamakta önemli ama esas olan üretim. Yani ne üretirsen üret ama üret.
Bir ülkede üretim yapılmıyorsa, o ülke üretmiyorsa, orada hırsızlık olur, tıpkı günümüzde bir çok Arap ülkesinde olduğu gibi…
Son söz üretim yoksa gelişim sahtedir…

BU BİZE UYMAZ
Amerika Birleşik Devletleri Başkan yardımcısı Joe Biden hafta içinde ülkemizi ziyaretteydi… Özlediğinden değil tabii.
Belli ki canını sıkan şeyler olmuş.
Sözlerinden anlaşıldığı kadarıyla.
İnsan hakları evrensel değerlerini aşındıran işler...
• Güneydoğu'da yaşananlar.
• Akademisyenler Bildirisi.
•Silivri Cezaevinde tutuklu Gazeteciler meselesi.
Belli Başkanın canını sıkmış.
Yardımcısına “git bak bakalım şurada neler oluyor” demiş.
Olayın böyle cereyan ettiği belli.
Buraya kadar sorun yok.
Yani, insan hakları nerede ihlal ediliyorsa, kimin ihlal ettiği önemli değil, bulunduğu konum da önemli değil her ülkenin uyarma hakkı vardır.
Bu uyarmanın çerçevesini de Birleşmiş Milletlerin ilgili komisyonları belirler. Lakin, ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden o çerçevenin dışına taşmış gibi.
En azından bana öğle geliyor.
Ama bunun da usulü vardır.
Değil mi? O ne öyle. Demem.
Bize üslup bize uymaz…

HAKKIMIZ OLANI ALIRKEN
Her hafta bu köşede kendine yer edinmiş olan TAPUSUZ KÖYLER meselesi bu hafta da yerini alıyor ve alacak. Ne zamana kadar ?
Sorun çözülene kadar.
Yani konu artık “kadrolu” oldu.
***
Konu hakkında söylediklerini saysam “köşe” yetmez de seçimlere birkaç gün kala ilk önce B.Kılıçlı Mahallemizde ve Çayırdere Mahallemizde yaptıkları gövde gösterisi epey ses getirmişti. Çünkü, oralarda bölge insanına umut vermişlerdi. Vaatleri vardı.
Hatta bırakın vaadi “hallettik” dediler.
O gün bu gündür Silivri AKP Teşkilatından tık yok.
Mesele ne oldu?
***
Hoş ben “tık yok” diyorum ama dışarıya karşı söyleyecekleri bir şey olmadığındandır sanırım. Çünkü, fısıltı gazetesinden kulağıma gelenlerden bunu anlıyorum.
Nerden anlıyorum, derseniz onu da söyleyeyim. Kendi aralarında yaptıkları sohbetlerde bir birlerine gaz vermek için “bakmayın siz o yazılanlara, tapular peyderpey veriliyor” diyor. O sözleri duyan birileri de inanıyor o da yanındakine aynisini tekrarlıyor. Sonra, zannediyor ki “tapu meselesi” halledildi. Hatta, bazıları ayıp olur diye bildiği halde “ses” çıkarmıyor . Ama, hiç birinin “yahu hadi bizim haberimiz yok da Danamandra, Sayalar ve Çayırdere insanının niye haberi olmaz” diye düşündüğünü sanmıyorum.
Hani bilinen hikaye “Suriye Türkmenlerine yardım gitmiş ama gizli gitmiş ki Türkmenlerin bile haberi olmamış” gibi.
Tekrar söylüyorum bilhassa Çayırdere, Sayalar ve Danamandra'nın içinde bulunduğu eski köy yeni mahallelerde TAPU meselesi halledilmiş değil. Yani, “Maliye Hazinesi” kayıtlı tarlaların tapularını alan yok. Ankara'ya giden Muhtarlara söylenen Torba Yasa içine koyulacak ve o yolla halledilecek sözleri de artık geçersiz.
Seçimler nedeniyle hızı kesilmiş olan “ECRİMİSİL” borçları için devreye girecek olan Silivri Vergi Dairesi zarflarının “köy kahvelerine” ulaşması yakındır…
Ha şu günü kulağımıza gelen kadarıyla, eğere olursa, o safhaya gelirse, Tapu verilme olayı nasıl olacak, onu da söyleyeyim.
Adı geçen köylerde yaşayanlar (138) yıllık o yerleri yasada belirlenen bedeliyle satın alacaklar. Tıpkı tapu dairesinde herkesin alıp sattığı usulle. Yani, parasını ödeyecek, tapusunu alacak.
“Tapu” dağıtma töreni olur mu, olursa nasıl olacak? Onu bilemem. Bildiğim.
Mesele o noktaya geldiğinde ben tapumu “görevli” müdürden ve “verilen yerden” alacağım.
Nedeni de …
O tapu denilen kağıt parçası , benim gözümde “AKP'nin ulufesi” değil “138 Yıldır ve (4) nesildir üzerinde yaşadığımız toprakların belgesidir” o kadar.

İSTER İNAN / İSTER İNANMA
“Türkiye'de gazetecilik faali- yetinden dolayı tutuklu gazeteci yok.” (Ahmet Davutoğlu- 23/01/2016/Cumhuriyet)

YORUM YAP