Ahmet Yücegök

UMULAN OLDU MU?


Çayırdere Mahallemiz de geçen bir olay…

30 Mart öncesinde, Köy Muhtarlığının tasarrufunda iken Muhtarlığın kiraya verdiği, 30 Mart 2014 Tarihinden sonra ise, ilgili yasa gereği, Köy Muhtarlığının tüzel kişiliğinin kalkması ve Çayırdere Köyü’nün Mahalleye dönüştü ve buralar Silivri Belediyesi bünyesine geçti.

Olay arazi (50) dönüm.

Tarla… Olay, bu gün ortaya çıkmış olsa bile meselenin geçmişe uzanan bir hikâyesi de mevcut…

***

Aslında ortada olay da yok…

Pazarlama var…

Konu başka…

Bura da muhtar da arazi de başka bir meseleye meze yapılmış. Olaymış gibi pazarlanıyor…

***

Aslında konu küllendi de, ben olayın geçtiği yeri, olayın taraflarını ve olayın bu gününü ve dününü çok iyi bildiğim için konuya açıklık getireyim istedim…

***

Şimdi… İlk önce, olayın meze yapıldığı meseleyi açıklayalım…

Seçimleri sonra, Silivri Belediye Başkanı, yerel basınla ilgili olarak, ilişkileri belli bir temele oturtmak için çalışma başlatmıştı. Yerel Basından belli bir grupta bu çalışmayı kendilerine karşı yapılan dayatma gibi değerlendirmiş, bu çerçevede de itirazları olmuştu. O itirazlarla birlikte bir takım talepleri de olmuştu. Onların içinde Belediyede Basınla ilgili yerlerde çalışanların görevlerine son verilmesi gibi…

Bir zaman sonra, beklenen gerçekleşmedi. İtirazlar ve istekleri yerine gelmedi. İşte, bu itiraz ve taleplerle ilgili olarak, Yerel Basında bilinen o gurup, Belediye Başkanı Özcan Işıklar’ı hedef tahtasına koydu. Ardından, içinde tehdide varan cümlelerin de olduğu zehir zemberek bir bildiri yayınladılar. İstekleri bu defa da gerçekleşmedi. Gerçekleşmesi de imkânsızdı…

İstekleri yerine gelmeyince…

Silivri Belediyesinin aleyhine "haber yaratmak” için kolları sıvadılar…

İşte…

Silivri Belediyesinin uhdesindeki Çayırdere Mahallesindeki arazisi ve konu mankeni Muhtar ve "üretilen haber” bu…

***

Bahse konu gurup, Silivri Belediyesinin 30 Mart 2014 sonrası, yerel basınla ilgili olarak açıkladığı kriterlerden sonra Silivri Belediyesini hedef tahtasına koydu. İstediği, geri adımdan öte diz çökmesiydi. Ama öyle olmadı, istekleri gerçekleşmedi…

Öyle olunca…

Yukarıda bahsettiğim haber üretimi için kolları sıvadılar, "biz sana gösteririz” moduna girdiler…

Bir ara… Silivri Belediyesinin zorda olduğunu söylediler…

Yetmedi… CHP’li Meclis Üyelerinin (3) gurup olduğunu, son meclis toplantısına gelmeyen bir kaç üyeyi guruplaşma nedeniyle gelmediğini söylediler…

Yetmedi… Çayırdere Mahallesi muhtarını gözlerine kestirdiler, maden bulmuş gibi sıkı, sıkı ona sarıldılar…

Neden? Çünkü o Muhtarımız, Silivri Belediye sınırları içinde bulunan ve Mahallelerinde ender rastlanan "ben AKP’liyim” diyen biriydi…

Ve… İlginçtir… Bahse konu yer, eskiden Köy tüzel kişiliğine ait (muhtemelen) ait, 30 Mart 2014’den sonra Silivri Belediyesine devredildi. Burası (50) dönümlük bir yer ve yeni kiralayan kişi ile tanışıklıkları çok eskiye dayanıyor. Bu yerle ilgili olarak, aralarında epey bir konuşmalar da geçmiş…

Özetle, bu gün Silivri Belediyesinde kiralayan şahısla Sayın Muhtarımızın ilişkisi, Çayırdere Köy Muhtarlığının tüzel kişiliği kalkmadan öncesine dayanıyor. Ve şu veya bu sebepten anlaşamamışlar…

***

Haberi yapan kişi için söylüyorum…

Adı geçen kişi eğer iyi niyetli olsaydı, önce ilgili taraflardan bilgi sahibi olur, sonra olayın peşine düşerdi veya bırakırdı. Ama görünüyor ki burada niyet iyi değil, yani biraz "çamur at izi kalsın” meselesi…

***

Yazımın başında "iyi bildiğim bir yerleşim alanı” dememdeki kasıt, Çayırdere, anne tarafından birçok akrabamın olduğu bir yerleşim birimi, o nedenle Çayırdere’yi haberi yapan kardeşimizden biraz daha iyi tanıdığım iddiasında bulunabilirim…

***

Muhtarımız (3) dönemdir kazanan biri o nedenle, önceki (2) dönemden farklı bir duruma alışmakta zorlanabilir…

***

İşin en başına dönersek…

Olayımız biraz karışık gibi görünse de ortada "karanlık” bir durum yok. Olay gayet açık ve net. Her şey usulüne uygun yapılmış…

Yalnız… Ortada yapay bir durum var…

İlk önce haber yaratılmış… Sonra… Yaratılan bu haber üzerine, bir takım "etiketler” serpiştirilmiş ve o şekilde kamuoyuna sunulmuş… Merak ettiğim… Umulanın… Olup olmadığı…

DİNLENDİRİCİ YERLER

Her yıl bu ayda, yani Temmuz ayında otlar, her tarafta olduğu gibi Silivri ve uzak mahallelerinde de kuruyordu. Bu yıl yem yeşil. Nereden biliyorum, derseniz. Danamandra Mahallemiz de, babadan kalma, içinde eski püskü, salaş bir ev olan arsam var. O nedenle çoğu zaman hafta sonu oradayım…

Sinekli sapağından başlayarak, B.Kılçlı Mahallesine gelene kadar orman yok ama buğday ve ayçiçeği tarlaları var. Her ne hikmetse son yıllarda, kavun, karpuz tarlası göremiyorum…

Son gittiğimde… Yer, yer gündöndü tarlalarını gördüm. Güne bakıyorlar. Yani, ayçiçekleri çiçek açmış ama yaprakları henüz yeşil…

Buğdaylar biçilmiş. Eğer ayçiçeği tarlaları olmasa etrafta sarıdan başka renge rastlamak zor…

B.Kılıçlı Köyünden yokuşu tırmanınca, o çirkin Kum ve Çakıl Ocaklarını görmek hiç hoş değil…

Sonra…

K.Sinekli Mahallemize varmadan orman başlıyor. Tren yolu sökülmüş. Belli yenisi yapılacak. Henüz varmadık solumuzda, Beyciler, Çayırdere ve Sayalar sapağı, sağımızda o meşhur kum, çakıl ocaklarından en irileri…

Devam ediyoruz… Artık sağımız solumuz orman…

Her taraf yeşillik… Ve yeşillikler insanı dinlendiriyor…

Huzur ve rahatlık veriyor…

Ve… Yeşillik sebeplerini anlıyorum…

Bu yıl geçen yıldan daha fazla yağış…

Silivri’de az görüldüğü için inanmakta zorlanabilirsiniz…

***

Aslında… Bol yağış, yalnız o Mahallelerimiz de değil, Trakya’nın çok yerinde, zarar verircesine fazlasıyla boldu…

Sanki Silivri Merkezinin üzerinde şemsiye var…

Düşünebiliyor musunuz? Silivri Merkezinin dışında B.Çavuşlu, Değirmenköy, Beyciler, Çayırdere, Sayalar, Danamandra, B.Sinekli, K.Sinekli ve Bekirli Mahallelerinde seller var. Neredeyse, her hafta yağmur ama Silivri Merkez’e tek damla yok…

Geçmiş yıllarda… Bu aylarda, Danamandra’da orman yeşili dışında yeşil göremiyordum. Bu yıl, her gittiğim hafta ot biçtirmekten bıktım…

Neyse… Siz bakmayın böyle dediğime…

Amacım… Şikâyet etmek değil…

***

Hafta sonu göl kenarlarını tavsiye ederim. Arabanızla gidip gelirken orman içinde yol almak bile dinlendirici geliyor…

İLGİLİSİNE

Olay… Başka bir zamanda geçiyor…

Başka bir biçimde gelişiyor…

Sonra… Konu, belli bir noktaya doğru tırmandırılıyor…

Hedefe konulan kişiyi kontrol altına almak için kuyruk acısı olan işbirlikçilerle işe koyuluyor… Sonra… Kamuyu ilgilendirsin veya ilgilendirmesin ve kamu yararı olsun olmasın, her hangi bir olay ele alınıyor…

Ve ilgili kişilerce, olayı haberleştirilme kararı veriliyor. Sonra ortada, kamu yararı veya zararı varmış haberleştiriliyor. Oysa ortada bir şey yok. Burada bilinen, kişinin veya kişilerin çıkarı söz konusu…

Evet… Basın hürdür… Hür olmalı… Tamam da…

Bahsettiğim yöntem doğru değil… Her hangi bir kişi veya kurumla ilgili olarak, onu cezalandırmak, ona ceza kesmeye kalkmak basının işi değil ki…

Bu doğru değil… Bunu adı başka şeydir…

***

Seçimler biteli henüz (100) gün olmuş...

Seçilmiş İlçe Belediye Başkanı, basınla ilgili olarak, kendine göre bazı çalışma esasları belirlemiş. Yerel basından bazıları da buna bozulmuş. Yetmemiş. İlgili Belediye Başkanına "Belediyenin, Yerel Basınla çalışma usul ve esaslarını biz belirleriz” iddiası ile tehdide varan itirazda bulunmuş…

Böyle bir itiraza karşılık, İlçe Belediye Başkanı da "belediyenin, kiminle ve nasıl çalışacağına ben karar veririm” manasına gelebilecek şekildeki davranışına, daha fazla bozulan o "basın mensupları "görürsün sen” misali "intikam alma savaşı” başlatmış…

Gazetelerinde ki, köşelerinden yaptıkları tehdit ve küfürlerle, konu ile ilgisi olsun olmasın, tamamen yoruma dayalı atışlarla akıllarınca, ilgili Belediye Başkanını dize getirecekler...

Gayet tabii ki… Böyle bir şey olmaz, olamaz…

Üstelik… Yetmezmiş gibi… Bu tavırları, içinde bulundukları guruba, Belediye Başkanına karşı "haçlı savaşı” başlatıyoruz gibi takdim etmek…

Olacak iş değil…

***

Bizler… Televizyon kanallarında, Sayın Başbakanın, istemediği haberi yapan gazete yönetmenlerine verdiği talimatları izledik, izliyoruz da…

Yine… Sayın Başbakanın ayni nedenlerden dolayı, Gazete patronlarının, yaşına başına bakmadan ağlatacak derecede hakaret ettiğini de biliyoruz…

Yıllar öncesin de…

Büyük bir Ulusal Gazetenin patronu ile televizyon kanallarında tartışmalarının da tanığıyız. Ve, o büyük Ulusal Gazetenin patronu olan kişi, baskıya karşılık, sayın Başbakana cevaben "bizim kültürümüzde biat yoktur” demişti de sevinmiştik ve

"işte basın bu” demiştik…

De… Bu başka bir şey… Hele, hele… Bir Belediye Başkanı "yetki ve sorumluluğundaki, bir işi, bir eylemi yaptı” diye onu tehdit etmek ve ona ceza kesmeye kalkmak…

İyiye işaret değil…

GELELİM BU GÜNE

İktidarda bulunan AKP…

Yeteri kadar çoğunluğa da sahip. Gece yarıları bile TORBA yasaya ilaveler yapabiliyor. Bilmem kaç adet yasada değişiklik yapılması hedeflenmişken, sonra da ilavelerle değişiklik sayısı bilmem kaça çıkmış…

Çıkan yasaların kimden yana kime karşı olduğu önemli değil ama onlarca, yüzlerce yasada değişiklik yapılacak, yapılıyor…

Aslında…

Denetim görevi yapacak olan muhalefet bu kadar fazla değişikliği takip etmesi mümkün mü, olacak iş mi, bilemiyorum…

***

İktidardaki çoğunluk partisi Milletvekillerinin, çoğunun neye oy verdiğini bilmeden "evet” dediğini biliyoruz. Ve onlar için "büyük şefin bilmesi yeterli” düşüncesinde olduğunu de biliyoruz…

Dediğim gibi… İşin zor tarafı muhalefette…

Muhalefet her platformda "dünyanın hiçbir yanında bir birine bu kadar benzemez konularda, bu kadar değişikliğin birlikte meclise gelmez” dese de iktidar kanadı "tınmıyor” belli…

Çünkü onlar buna "denetimden kaçırma” yerine "çalışma” diyor…

Öyle olunca "vatandaş muhalefetin çalışmadığını düşünebilir” diye, daha fazla sesini çıkaramıyor. Çoğu zaman görüyoruz Mecliste çok önemli yasalar tartışılıyor. İçerde "10” kişi var…

Düşünüyorum da…

Bu kadar büyük oranda yasa değişikliklerini takip etmek gerçekten zor. Çünkü, iktidar bunların çoğunu, "kamu yararı” adına değil de, genellikle birilerine yapılan bir rant aktarım işlemi olarak görüyor…

Ama vatandaş o tarafını göremez o nedenle muhalefetsen işin lamı, cimi yok orada olacaksın. Gözlerinden uyku aksa bile gözlerini fal taşı gibi açacaksın…

***

Ne alaka demeyin…

Şunu için yazdım…

Kamuoyunda "tapusuz köyler” meselesi olarak bilinen ve bildiğim kadarıyla, yalnızca İstanbul ve Kocaeli ilini ilgilendiren "TAPU” meselesi için…

Kimden talep edeceğiz?

İktidardan… Yani… AKP’den…

İSTER İNAN / İSTER İNANMA

"Silivri AKP İlçe Başkanı Sayın Dilek Demiral, iftara gelenlere hitap ederken, sırasıyla, Milletvekilim, İl Başkanım, İl Yöneticilerim, konuşmaya başlarken, "dava arkadaşlarım” diyormuş. Ne davasıysa… Ardından "R.T. Erdoğan’a sahip çıkın” diyormuş.

GÜNE UYAN LAFLAR

"Bu günün muktedirleri dünün mağdurları olmadığı için sevinmiyorum. Elleri kelepçeli polisleri görünce, gecenin geç saatlerinde evlere yapılan baskınlara hiç mi hiç sevinmiyorum…

Böyle bir mahkemenin hâkimi olmaktansa mahkûm olmayı şeref sayarım, dedirten bir adalet sistemi ile karşı karşıyayız…”

(Gazetelerden)

GÖREN GÖZLER

"Çankaya’nın adaylarından ikisi sivil birisi Devlet "

(Birden çok kişi )

HAYDİ FESTİVALE

Festival… 53.Yoğurt Festivali…

Başlangıç… 28 Temmuz 2014

Bitiş… 02/08/2014…

İçinde nelerin olduğu malum…

Tahminim…

Her ne kadar Festivalin adında "YOĞURT” olsa bile. Bu, içinde en az "yoğurt” geçen bir etkinlik olacağına adım kadar eminim…

BİLEN VAR MI?

Kendisi…

Başbakan…

Ayni zamanda…

AKP Genel Başkanı…

Şimdi de…

Cumhurbaşkanı olmak istiyor…

"Üçü bir arada” yeter mi?

Peki… Sadrazam kim olacak?

Bilen var mı?

GEÇSE OLSA BİLE

"İslam aleminin Ramazan Bayramını kutluyor. Barış ve esenlik diliyorum.”


YORUM YAP