Dünyanın her yerinde insanlar en çok kazanan, en güçlü, en büyük takımlarını tutmaya meyillidir.
Herkes kazanan tarafta olmak ister.
Ancak asıl olan siyasi, sosyal, ekonomik, ahlaki değerler ve her türlü skora kabul edilebilir tepki verebilen bir takım kültürüyle takım ruhuna sahip olmaktır.
Çok güçlü aidiyet duygusu içerir.
Fenerbançe'nin büyüklüğü ne şampiyonluk büyüklüğü ne de kupa büyüklüğüdür.
Bambaşka bir büyüklüktür adı konamaz diyen rahmetli Ahmet Çupi bu duyguyu en iyi tarif eden biriydi.
Kazanmak için her yolu mubah görenlerin sürekli kazananların taraftarı kadar düşmanı da çoktur.
Bu birazda faiz-enflasyon ilişkisi gibidir.
Ligimizle ilgili ayyuka çıkan rivayetler muhtelif.
Bu sezon kol bastı oynatan hacı abiler önümüzdeki sezon fener alayı yapmak istiyor olabilir!...
Rasim Ozan'la didişmesi öne çıkarıldı ama o programda Ali Koç çok çarpıcı bir şey söyledi. 20'ye yakın teknik adamla görüşmüş ‘7 tanesi liginizde rekabet yok orada maçlar sahada kazanılmıyor' diye gelmek istememiş.
Birbirimize hamaset edebiyatı yapıyoruz ama dışarıdan bakınca manzara maalesef bu…!!!
Bakınız Mbappe'ye ödenecek imza parası 300 Milyon Euro.
Bizim ligin yayın hakları için verilen teklif 150 Milyon Euro.
İşin ilginç yanı 300 Milyon Euro'yu veren de 150 Milyon Euro'yu öneren de aynı patron!!!...
Dolayısıyla taraftarlık bilinci önemlidir. Bende Real Madrid'i tutmak isterdim ama Real Sociedat'ı tutuyorum çünkü Real Madrid'e dünyanın en pahalı barajını kurdurtan topun başındaki bir Türk, Nihat Kahveci'ydi…
Manchester City'de tutmak isterdim ama Liverpol'u tutuyorum çünkü asla yalnız yürümeyeceksin diyen kap tribünü ve bir taraftarın birahanesinin açılışına tek başına kullanarak takım otobüsüyle giden Klop gibi bir hocaları var…
Mesela İstanbul'dan gidenlerin kurduğu AEK takımını tutmak isterdim ama Larissa takımını tutuyorum çünkü yenilediği stadın kombine biletlerini satarken eski statta 20-25 yıl aynı yerden aynı numaralı bileti olan taraftarlarına yeni statta yine aynı yer ve aynı numaralı bileti ayıracak kadar duyarlı bir iletişim departmanı var…
Ludogoret'si tutmak isterdim ama Arda Kırcalı'yı tutuyorum çünkü her türlü baskıya rağmen varlığını sürdüren Türklerin emeği var.
Hatta belki Porsepolis takımını bile tutmak isterdim ama Traktör Sozi'yi tutuyorum çünkü geçmişte uzatma dakikalarında şampiyonluğun ellerinden nasıl çalındığını ve statlarında 80 bin kişinin sürekli ‘Ne Mutlu Türküm Diyene, Türkiye Türkiye' diye bağırdığını biliyorum…
Bir röportajında yabancı yayıncılar Milli Takım tercihini sorduğunda Nuri Şahin ‘Milli Takım pazarlık konusu değildir, Ya Türk'sündür ya da değilsindir' demişti. İşte bütün mesele bu.
Birileri görmezden geliyor diye yok olacak değiliz ya!!!...