Ahmet Yücegök

Silivri'den...

Esnaf Odası adayları son sürat hedefe kilitlenmişler, ilerliyorlar…
Zaman, zaman, sert atışmaların rüzgarını hissediyoruz ama henüz belirlenen ölçüleri, belirli sınırları aşmış değil… Zaten onlara da yakışmaz…
***
“Kiptaş 3 Projesi”
Bu haftanın da çok konuşulanıydı…
İhtiyaçtan mı? Ne kadar ihtiyaç var?
Silivri'de öyle bir ihtiyaç var mı?
En uygun fiyata mal etme v.s.'den ziyade... Neden “para vermeden hazineden alınacak yerler varken, neden Silivrti Belediyesinin bedava önerdiği yerler varken” burası?
Neden çok katlı? Bu ısrar niye?

ÇEVREMİZDEN...
“Seymen Çöplük Olmasın”
Evet… Tehlike çok büyük…
Tehlike… Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü'nün, Seymen Köyünde yapılması tasarlanan “Tehlikeli Atık Ara Depolama Alanı” projesi...
Salı günü… “Seymen Köyümüz Çöplük Olmasın” sloganı ile Proje öncesinde yapılacak olan ÇED Toplantısı öncesi Silivri Çevre Derneği'nin haykırdığı, sloganı buydu…
Bu sese Silivri Belediye Başkanı dahil Silivri'nin tüm duyarlı insanları yanıt verdi. O günü oradaydılar. Hem de siyasi parti farkı gözetmeksizin...
Toplantının sıkıntılı olacağı başından belliydi… Çünkü, toplantı öncesinde, toplantıya dair bilgilerin duyuruların yapılacağı yerler belli. Bunların başında Silivri Belediyesi olması gerekirken bu yapılmamıştı. Silivri Belediyesi Silivri Çevre Derneğinden öğrendi…
Toplantının ne olduğunu bilendenim…
Toplantının yapılacağı saat öncesinde Köy Kahvesinin bulunduğu alanda toplanıldı. Saat 11.00'i gösterdiğinde toplantı başladı. Görevli bayan slaytla proje hakkında sunuma başladı. Uzun bir sunumdu. Bir de teknik konularda detaylı açıklamaların yapıldığı bir sunum. Yapılan açıklamaların bir çoğunun anlaşılması zor bir durumdu. Belki de bilerek “gelenleri uyutmak için uzun tutulmuş” bir sunumdu. Henüz sonlanmamıştı ki köylülerden biri anlamakta zorlandığı bir açıklama konusunu anlamak için soru sorar gibi oldu. Aman, aman sunumu yapanın karşısındaki yan masada oturan üç görevli bayanın ortasındakinin müdahalesi devreye girdi. İşgal kuvvetleri subayı edasıyla soruyu sorana çıkıştı, bir başka soranı da ayni şekilde azarladı. Yetmedi “tehdide başladı” yetmedi “sen kendini nerede sanıyorsun dışarı atarım” diyerek tahriklerini sürdürdü.
Nihayetinde ipler koptu. Sonuçta, toplantı yapılamadan sona erdi. Olayı bu hale getiren bayan görevli ile birlikte firma yetkilileri Jandarma eşliğinde uğurlandılar…
Karşımızdaki “siz kendinizi nerede zannediyorsunuz, ben bu Devlerin memuruyum, sizi dışarı atarım” diyen “maaşını o horladığı, bağırıp çağırdığı köylülerin ödediğini, vatandaşların ödediğini bilmeyen bir insan profili” idi...
Akşamında, haberleri izliyorum, Bakanlığın basın danışmanlarından birinin açıklaması “o görevli kişinin işine son verilmiştir” oluyor. Bu haber, oraya, o tesislerin yapılmaması için direnenler, tepki gösterenler tarafından olumlu karşılandı…
Lakin, bu açıklama o gün orada gördüğüm öfke birikimini soğutmadı…
Birikmiş öfkeyi dindirmedi…
Çünkü, duymak istedikleri “bu tesisin oraya yapılmasından vazgeçildi” haberiydi…
***
Ve… “Taş Ocakları Kapatılsın”
Bu da, ayni gün, belki de ayni saatlerde, Danamandra Köyünden bir gurup vatandaş İstanbul Beşiktaş'taki İl Çevre Müdürlüğü'ndeydiler…
Nedeni, aşağı yukarı aynıydı… Onlar da tıpkı Seymen gibi doğup büyüdükleri, ekmeğini yedikleri yaşadıkları bu yerleri korumak derdindeydiler .Çoluk çocuklarına “yaşanabilir bir Danamandra” bırakmak derdindeydiler…
Onlar da… Köylerindeki TAŞ ocaklarından yıllardır çekiyorlardı…
Görenlerin imrenerek baktıkları o yemyeşil köyleri bembeyaz olmuştu…
Ayrıca, taş ocakları, o yeşillikler içindeki taşları çıkarmak için “DİNAMİT” kullanıyorlar… Dinamit denilen patlayıcı müthiş bir şey… Atıldığında, insanlar evlerinde duramıyorlar. Köydeki evlerin yarısının duvarları çatlak…
Kısaca, yaşanmaz hale getiren TAŞ ocaklarından şikayetlerini dile getirmek için gitmişlerdi İstanbul İl Çevre Müdürlüğüne…Sorun henüz halledilmiş değil…
Neyse… Haksızlıklara karşı çıkmak her vatandaşın hakkı…
***
Ben… En başta köyünün geleceği için direnen Seymen Köylülerini (her ne kadar mahalle oldunuz densede) sakinleri ve kahvenin camına dayanıp, içeri doğru avazı çıktığı kadar bağıran kadınlarını…
Ve, ayni gün taş ocakları belasına karşı yıllardır sürdürdükleri mücadelelerinin bir tık ilerisi İstanbul, Beşiktaş İl Çevre Müdürlüğü önüne kadar taşıyan Danamandra Köyü sakinlerini… Ve, o gün oralarda bulunan, orada bulunmasa bile bir biçimde destekleyen herkesi…
Gönülden kutluyorum…

YEREL SİYASET...
AKP Silivri İlçe yöneticilerinden bir gurup 10 Ocak Gazeteciler Gününde yerel medya ile bir Silivri'de bir yerde buluşmuşlar…
Bakın şimdi!
Dünyada en fazla gazetecisi hapiste olan bir ülkeyiz…
Bunu ben söylemiyorum… Gazetecilerin kendi örgütleri söylüyor… Sırf işlerini yaptıkları için…
Sırf iktidara karşı muhalif duruşları nedeniyle… Şu an Silivri Hapishanesi tıklım, tıklım gazetecilerle dolu…
***
AKP'nin Silivri yönetiminin yerel medya ile 10 Ocak'taki buluşmasının anlamı, gazetecileri “çalışamayan gazeteci” haline getiren, onları mesleğini yapmaktan mahrum bırakan siyasi iktidarın yapmış olduğu bir eylem… İsterseniz adına “günah çıkarma” deyin...
***
Ayni gün Silivri Belediyesi Yaşar Kemal Sergi Salonu'nda Basın Konseyi'nin toplantısı vardı. Konsey Başkanı Pınar Türenç günün fotoğrafını ortaya koyan bir konuşma yapmış. Konuşma epey uzun da, şu kadarını söyleyeyim “bu gün Türkiye'de (145) Gazeteci hapiste ve dünyada en önde sayılan ülkeler” sınıfındaymışız…
Ve, bu sayı her an artabilirmiş…

GENEL SİYASET...
Cumhurbaşkanımız ve ayni zamanda AKP Genel Başkanı'nın, hafta içinde, mekanında yapmış olduğu toplantılar vardı haftaya damgasını vuran…
Toplantıların birinde bir konuda yine “orasını FETÖ ele geçirdi.” diyerek. Bu defa affedin demek yerine, özeleştiri dedi, yapmış olduğu konuşmada. CHP'li belediyelere ve bazı CHP görevlilerine yönelik saldırılar, iftiralar var ki insana “PES” dedirtiyor…
Böylesi görülmüş değil… Bu güne kadar Türkiye Cumhuriyetinde görmediğimiz gibi dünyada da bir örneğine rastlamadım, yaşamım boyunca…
Yahu…
2013 sonuna kadar “ayniyiz-biz ayrılamayız” diyordunuz…
“Ayni yolda yürüdük ayni yağmurda ıslandık“
“Ne istediniz de vermedik” dediğiniz…
“Muhterem” demeyene kızdığınız biriydi o ve onlar…
Taam ki 17-25 Aralık tarihine kadar…
Hatta o günlerde bile ayni kulvarda birlikte yürüğünüz bir gazeteciye “git görüş, ne istiyor” diyen o birileri...
Ki, o birileri yalnızca “yanılmışım” dedi o kadar…
***
Genel siyasette gerçekten unutulmaz günlerdeyiz…
Dünyada örneği yoktur…
Mesela…
Birileri, birilerine “eleştiri değil” ağza alınmayacak sözler söylüyor. O ağza alınmayacak sözleri sarf eden kişi hiçbir şey değişmediği halde, bir zaman sonra o kişi ile can ciğer kuzu sarması olabiliyor… Sonra da “siyaset böyle bir şey” diyor…

TAPU VE ECRİMİSİL MESELESİ...
Geçen hafta yazdım…
Evet, Tebliğ çıktı…
Çıkmasına çıktı ama yerlerin bize kaça satılacağı? Nasıl ödeneceği? Her şey tamamsa nereden başlanacak?
Önümüzde ki günlerde….

BİR KUTLAMA….
“10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü”
Geçmiş olsa da…
“Kutluyorum “

YORUM YAP