Av.Arb.İlkay Doğan

Şiddetin önlenmesi

Türkiye'nin Cuma akşamı İstanbul sözleşmesinden çekilme kararını duyunca gözlerime inanamadım. Aylardır sözleşmeye ilişkin yapılan eleştirileri takip ediyor ancak sözleşmenin kabul ediliş sürecini ve içeriğini bildiğimden bir çekilme kararı beklemiyordum.

İstanbul Sözlemesi'nden neden çekildiğimiz anlamak imkansız…

Çekinildiği söylenen sözleşme ; ülkemizin ilk imzalayan olduğu hatta hazırlanmasında öncülük ettiği “ Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi”dir.  İsmi okunduğunda bile akla “Neden bu sözleşmeden çekildik?” sorusu geliyor. Sadece 81 maddeden oluşan bu sözleşmeyi ülkedeki herkesin okumasını rica ediyorum. Bazı maddeleri de özellikle belirtmek istiyorum.  4.madde “kadınlara karşı her türlü ayrımcılığı kınayacak ve ayrımcılığı önlemek üzere, özellikle aşağıdakiler dahil olmak üzere, gerekli yasal ve diğer tedbirleri alacaklardır”, 12.madde “Taraflar kültür, töre, din, gelenek veya sözde “namus” gibi kavramların bu Sözleşme kapsamındaki herhangi bir şiddet eylemine gerekçe olarak kullanılmamasını temin edeceklerdir” , 22 madde ise ” Taraflar tüm şiddet mağduru kadınlara ve çocuklarına uzmanlık gerektiren kadın destek hizmetlerini sağlayacak ve bu yönde gerekli düzenlemeleri yapacaklardır.” şeklindedir. Bu ifadeler kimi rahatsız etti, sözleşmeden çekilmek kime, neye hizmet ediyor ilerideki günlerde anlayacağız. Ancak biz kadınlar kazanımlarımızı asla bırakmayacağız. Nene hatunun, Halide Edip Adıvar'ın, Süreyya Ağaoğlu'nun torunları olan mühendis Elif, pilot Zeynep, iş insanı Emine haklarını belki nineleri gibi kanla değil ama sonuna kadar savunacaklardır. Hatta köylerdeki kız kardeşleri için yapılan mücadele şehirlerden en ücra köşelere ulaşacaktır. Bu sırada en büyük destekçilerimiz babalarımız, eşlerimiz, erkek kardeşlerimiz, oğullarımız olacaktır.

Şiddet kadın, erkek ayırmıyor…

Yıllardır kadınlar mağdur olurken yanlarında baroları ve avukatları bulurlar. Çünkü cephe karakol, adliye olduğunda avukat mağduru, vatanı savunan askerdir. Ancak Gebze'de haciz mahallinde öldürülen meslektaşımızı duyunca şiddetin artık kadın erkek veya meslek ayırımı yapmadan yaygınlaşması insanın içini acıtıyor. Yıllarca hak savunucusu olmak için çalışmış, okumuş kısa süre sonra evlenecek olan 27 yaşındaki Av. Ersin Arslan için sadece “mekanı cennet olsun” demek yeterli mi? Meslektaşımın huzurla uyuması için bu ülkede bir daha hiç kimsenin şiddet mağduru olmaması gerektiğine inanıyorum.

Yıllarca verilen emeğin karşılığı bu olmamalı…

Son günlerde meslek içi eğitimlerim sebebi ile yazılarıma ara vermiştim. Sabah 9.00'da işe başlıyor gece saat 22: 00'e kadar işle beraber eğitimlerime devam ediyordum. Doktor, avukat gibi mesleklerde eğitim hiç bitmez.  Bu süreçte çocuğunuz kendi yemeğini kendi hazırlar, eşinizle 10 dk sohbet etmeye vakit bulamazsınız. Üniversiteyi kazanmak ve bitirmek için verdiğiniz emek ise anlatacak gibi değildir. Sürekli okuyup bilgilerinizi güncel tutarak başkasının sağlığı, hayatı için en iyi kararı vermek için çalışırken ; uğradığınız haksızlıklar artıyorsa,  verdiğiniz emeğin karşılığını alamadığınıza inanıyorsunuz. Artık buna bir dur denmeli, doktoru darp eden, avukatı öldüren kişiye verilen ceza, bir daha bu suçun işlenmesine engel olacak miktarda olmalıdır. Unutulmamalıdır ki aklın, sağduyunun, sevginin bittiği yerde şiddet başlayacak ve bu toplumsal barışın sağlanmasını engelleyecektir.

YORUM YAP