İbrahim Çeşmecioğlu

Sahiden öyle mi?

“Yeryüzünde öğretmen- likten daha şerefli bir meslek tanımıyorum” DİYOJEN.
“Bir ışık, bir ışık daha, gecenin içindeki ejderlerle dövüşür nice istemeseler de, nice önleseler de, uyandırır toplumunu iyiye, doğruya, güzele öğretmen” ERTAN ŞEN.
Milli Eğitim temel yasasının 43.maddesine göre öğretmenlik “özel uzmanlık” isteyen bir iştir. Çok iyi… Harika! Yani şunu demek istiyor; her meslek saygındır ama insana kişilik, toplumsal rol, uyum ve uygarlık edindiren öğretmendir, öğretmen... Önüne gelen et kemik terkibi kütleyi, ailesi ve toplumunda katkısıyla insanlaştıran uzmandır. O zaman Öğretmenlik herkese göre kutsal, hem de özel olmalı değil mi? Tamam… Peki! Milli Eğitim yasasında övdüğümüz, kutsal dediğimiz Öğretmenlik ve bu kutsal mesleğin mensupları yasanın lafzında ve bizlerin vicdanında gerçekte nerede duruyor acaba! Mesela: Öğretmen olup atanabiliyorlar mı? İnsan gibi yaşayabilecekleri bir ücret alıyorlar mı? Ücretli öğretmen konumundan, kadrolu öğretmen durumuna geçebildiler mi? Eğitim-öğretim müfredatı oluşturulurken fikirleri soruluyor mu? Toplu sözleşme haklarını gerçek anlamda korkmadan, örgütlü olarak savunabiliyorlar mı? Sendikal haklarını baskıdan uzak, özgürce seslendirebiliyorlar mı?
ILO ve UNESCO'nun kabul ettiği “öğretmen statü tavsiyesi” ne uyuluyor mu?(hatırlatalım, biz bu uluslararası metne imza atmışız!) Eh bütün bu sorulara olumlu yanıt verebiliyorsak öğretmen gerçekten bizim için değerli, öğretmenlik hepimiz adına çok önemli bir meslek diyebiliriz değil mi? Sahi diyebilir miyiz?

YORUM YAP