
Silivri Kaymakamı Ahmet Mesut Demirkol, Tüketici Hakları, protokol düzeni ve sosyal yardımlar ile ilgili konulara ilişkin gazetemize özel değerlendirmede bulundu. Demirkol, Cemile Kayar'ın sorularını şöyle yanıtladı:
DEMİRKOL: HAK ARAMAK
KAVGA İLE ÖRTÜŞMÜYOR
Cemile KAYAR: Tüketici hakları ile ilgili neler söyleyebilirsiniz? Silivri'de tüketiciler haklarını biliyorlar mı? Müracaatlar var mı?
Silivri Kaymakamı A. Mesut DEMİRKOL: Tüketici hakları son yıllarda ivme kazanan önemli bir hadise malumunuz. Bunun daha olgun, daha olumlu, daha tüketiciye dönük hizmetlere vesile olacak tarzda çalışma kulvarına girebilmesi için tabi halkımızın bilinçlenmesi lazım. Ama bu birçok konuya göre yine iyi seviyede sayılır. Teknik anlamda, tabi herkesin bilgi sahibi olması mümkün değil. Örneğin geçenlerde banka kredisi borcumu yatırdım. O aya mahsus, 45 TL fazla almışlar. Çok doğal muhakkak bir sebebi vardır. Niçin bunu yatırdığımızı sorduğumuzda banka bize cevap veremiyor. Aradan bir hafta geçti, birkaç kez telefonla görüşüldü hala banka bize o 45 TL fazlalığının niçin alındığını izah edemiyor. Öyle bir elektronik çağ içerisindeyiz ki sistem bazen otomatik ilerliyor. O bakımdan her şeyi algılamak, her konuda bilgi sahibi olmak her zaman mümkün değil. İşin altı çizilecek önemli husus, bu asayiş olaylarında da, tüketici haklarında da, insan haklarında da aynı. Birçok konuda insanlar veya tüketicilerimiz, vatandaşlarımız medenice hak aramasını öğrenmek zorunda. Hak aramakla kavganın örtüşmeyeceği, aynı anlama gelmeyeceği veya birbirini tamamlayan öğeler olmadığını da bilmek lazım.
"İNSANLAR GİDEREK
DAHA BİLİNÇLENİYOR"
Onu aşılamamız lazım. Basın kuruluşlarımızın, muhtelif köşe yazıları, bu vesileyle çeşitli toplantılarda veya televizyon yayınlarında bunu yapmaları lazım. Ben bunun eksikliğini görüyorum.
Şu an bu günkü vukuat raporunda üç tane tehdit var. Hep alacak verecek meselelerinde, almama vermeme… "Ben almasını bilirim, gerekirse kan da akıtırım" v.s gibi bir mantık gelişmiş. Bunu eğitim veya diğer yollarla törpülemek lazım. Tüketici hakları çok genel bir kavram. Bu haklar bilgiyle korunacak. Bu yönde iki yardımcı unsurumuz var. Bunun bir tanesi malum Tüketici Hakları, merkezimiz kaymakamlığın bünyesinde Yazı İşlerimizin Başkanlığı'nda, Belediye Başkan Yardımcısı, bir avukat ve diğer iki üye ile her hafta toplantı yapmak suretiyle çoğaldıkça gündem oluşturuyor. İki yıl önceki rakamlarla günümüz rakamları kıyaslandığında, ekonomik ve sosyal hayatın canlılaşmasıyla paralel tabi ki bu tür hak aramalar ve işlemlerin yoğunlaştığını göreceğiz. Hakikaten insanların giderek biraz daha bilinçlendiğini görüyoruz. Eğitim seviyesinin artması, medyanın tesiri, diğer nedenlerle genel anlamda daha çok tüketen bir toplum olduğumuz için insanlarımız haklarını önce kendileri koruyacak.
DENETİM MEKANİZMASI
Eskiden sağlık kuruluşlarımızın yaptığı gıda denetimlerini, İlçe Tarım Müdürlüklerimiz yapıyor. İlçe Tarım Müdürlüğümüz gıda mühendisleriyle, İl Özel İdare ve Valimizin emirleriyle bize tahsis edilen kiralık araçlarla çok yoğun bir şekilde A'dan Z'ye, bakkalından, kasabından, manavından balıkçısına kadar, hazır, açık, paketlenmiş gıda ne varsa bütün gıda üretimi yapılan yerler dahil hijyen şartları v.s. bunlar sondaj usulüyle kontrol edilir. Örneğin; periyotlarla A marketine gidiliyor, pakette zeytin, bal veya benzeri şeyler alınıyor ve bunların içindeki tertibiyle uygunluğu kontrol ediliyor. Son tüketim tarihlerine rağmen hala raflarda kalan ürünler varsa tüketiciyi aldatma bağlamında olumsuzluk vardır. Birinin bunlardan alması, fark etmesi, bize gelmesi şart değil. Periyodik kontrollerimizde bunlar görülüyor. İşte 5 bin küsur TL cezası var. Bu tür bir denetim mekanizmamız var. Örneğin Sağlık Grup Başkanlığı'nca takip edilen gaz tüpleriyle su bidonlarının aynı kamyonette bulunmasına ceza yazıyoruz. Cezası 5 Bin TL.
"ELEKTRONİK ORTAMDA BİMER'E
ŞİKÂYETLERİNİZİ İLETEBİLİRSİNİZ"
Tüketici bağlamında mevzuat çerçevesinde kamu kurum ve kuruluşlardaki değerli arkadaşlarımız, görevini yapmaya gayret ediyor. Ama öncelikle şu bilinmeli ki, "Aman ille de bize şikâyette bulunun, o bunu yapıyor, şu bunu yapıyor" diye bir söylem içinde değiliz. Genel anlamda gidişatımız iyi diye biliyoruz. Temennimiz de o. Ama bu arada biz özellikle şikâyetlere açığız. Asli görevimizin olduğunu biliyoruz.
Mutlak suretle Başbakan'ın emriyle gündeme gelen, 4-5 senedir yürüyen BİMER diye bir kuruluş var. Başbakanlık İletişim Merkezi açılımı var. Buraya elektronik ortamda gönderiyorsunuz, tek merkeze gidiyor, oradan anında yine elektronik ortamda, asla yazışma yok, bize geliyor. Kaymakamlık bu konunun takibindedir. Azami 15 gün içerisinde mutlak surette soruşturmasını yapıp, vatandaşa bilgi ulaştırmak zorundayız. Ciddi çalışan bir müessese bu. BİMER başvuru sistemini vatandaşlarımızın çok daha yaygın bir tarzda öğrenmeleri ve bilmelerinde fayda var.
"HER KONUDA EĞİTİM, DUYARLILIK
VE SORUMLULUK ŞART"
Dolayısıyla günümüz koşullarında devletin imkânları iyi seviyede. Ama her konuda olduğu gibi eğitim, duyarlılık, sorumluluk şart. İşte Alo 155, 154, 172, 183 v.s gibi muhtelif hatların sizler tarafından gazetelerde ilan edilmesi, bizler tarafından asılı olarak vatandaşa sunmamızda yarar var.
Ayrıca Tüketici Derneği Şubesi Silivri'mizde var. Onların da daha aktif çalışmalarında yarar var.
"TOPLUMA MAL OLMUŞ
KURALLARA SAHİP
ÇIKMAMIZ LAZIM"
Cemile KAYAR: Silivri'de protokol kurallarına uyuluyor mu? Mülki Amir'den sonra protokole gelenler, sigara, çay içenler, ayak ayak üstüne atanlar, yerini beğenmeyenler, çoluk çocuğu ile protokolde yer alanlar, geç gelenler v.s. tarzında manzaralara şahit oluyoruz.
Silivri Kaymakamı A. Mesut DEMİRKOL: Tabi bunları protokol diye isimlendirdiğinizi görüyorum. Belki tam örtüşmüyor, protokol de var işin içinde. Adap var, geleneklerimiz göreneklerimiz var. Tabi bunların küçük bir bölümü defterde yazıyor. Protokol teamüllerle oluşur. İnsanların birbirlerine saygısı, kimse bence sahiplenemez bu konuyu, kendine mal edemez, toplumsal bir olgudur, Türk milletinin kendine özgü asgari müştereklerdir. Bunlar daima tartışma kuralları da olabilir. Kimisi ulusal basına iştigal ettiği gibi işte orada şarap içilmez, burada rakı içilmez, şu olmaz, bu olmaz diyor. Bunlar belki marjinal yaklaşımlar. Ama bizim oturmuş, gelenekselleşmiş, genel anlamda kabul görmüş topluma mal olmuş kurallara sahip çıkmamız lazım. Örneğin; bir büyüğün yanında ulu orta oturulmaz. Bayanların oturma tarzı vardır, erkeklerin oturma tarzı vardır. Bunlar kitapta, defterde yazmıyor maalesef. Terbiye dediğiniz şey, anne babaların çocuk eğitimiyle başlar, okul eğitimiyle devam eder. Sonra da kurumsal anlamda disipline edilmesiyle devam eder. "Ceket iliklemeyle, bacak bacak üstüne atmamakla saygı mı olurmuş efendim?" diyen gençlere, ben rastladım. Kendileri büyüyünce,küçükleri de karşılarında görünce belki düşünceleri değişecek. Ama hepimize görev düşüyor tabi ki. Makul, belki de farklı yaklaşımlarla insanlar bu konuda birbirlerinin eksikliklerini, fazlalıklarını öğütlemeli. Trafik kurallarıyla ilgili "Trafik kurallarına uyalım, uymayanları uyaralım" deniyor. Buyur, uyar bakalım. Gücün yetiyorsa uyar. Hele hele trafikte… Bu da ona benziyor.
"VATANINI MİLLETİNİ SEVEN
DUYARLI İNSANLAR BUNDAN
ÜZÜNTÜ DUYMALI"
Agresif bir toplum değiliz; ama toplumsal, ekonomik sorunlar veya sosyal inişler çıkışlar, sıkıntıların getirdiği bir agresifleşme belki yaşanıyor. Asayiş olaylarının genelde yüksek seviyede seyrettiğini görüyoruz. Son yıllarda Emniyet ve Jandarma statiklerimiz bunu gösteriyor. Her görevli, kamusal kişi, sivil veya toplum örgütü, veliler, öğretmenler, 'Bundan bana ne, ben görevimi yapar paramı alırım, beni ilgilendirmez, büyükler, şunlar bunlar baksın" demek lüks. Bu böyle olmaz. Herkes, vatanını milletini seven, duyarlı insanlar bundan üzüntü duymalı. Elinden geldiğince ikaz ederek bir şeyler yapabilmeli. Formel yaklaşımlarla hemen not vermek uygun değil.
"YANLIŞLARI BİZE GÖSTEREN
İNSANLARA TEŞEKKÜR ETMELİYİZ"
Yoğurt Festivali ile alakalı yaşadığımız günlerin görüntüsünden rahatsızlığımız oldu herhalde diyorum. Ben açılıştaki sergi bölümüne ve bir geceye katıldım. Kaymakamlıkla alakalı bir sıkıntımız yok çok şükür; ama tabi sizi rahatsız eden diğer insanların tavırları. protokolün oturma yerlerinde bir takım düzensizlikler var herhalde, haddi olan olmayanın boş bulduğu yere oturması gibi. Tabi bunlar eleştirilebilir makul bir lisanla. Eleştiriye açık olması gereken birçok üst seviyede insan olmalı ilçemizde. Buna biz de dahi. Yanlışları bize gösteren insanlara teşekkür etmeliyiz. İncitmeden, kırmadan ve hakaret etmeden tabi ki. Belli nezaket kuralları çerçevesinde olduğunda şükran duymak lazım. Bu tür yazışmalarınız elbette ki ilgililere gidecektir. Herkes üzerine düşen görevi almaya gayret edecektir.
"PROTOKOL MENSUBUYUZ
DİYEN KİŞİ, KENDİNİ HALKTAN
AYRICALIKLI GÖRMEMELİ"
'Biz protokol mensubuyuz' diyen birçok kişi kendini halktan hissetmemeli elbette. Halktan ayrıcalıklı, kendini üstün görerek, böyle bir havaya da girmemeli. Protokol demek o demek değil. Bunun özellikle altını çizmek lazım. Ama ilk disiplin dediğimiz, oturmasını kalkmasını bilen, bağıracak yerde bağırılır, çağıracak yerde çağIrılır, alkışlanacak yerde alkışlanır. Ama bunu herkesin her yerde bunu yapması bence uygun değil.
"BİZE DANIŞILIRSA
GEREKENİ SÖYLERİZ"
Eğer düzenlemelerimizi daha ciddi, daha önemli görerek, asılarak benimsemezsek, yapmazsak bu karmaşalar devam eder. Karmaşalar o anda düzelmiyor, çok önceden tedbir almayı gerektiriyor. Sahne etrafının kordonla iyi alınması, bu kordon boyunun şeritlerle çekilmesi belki çok daha düzenli olur. Bize danışılırsa biz gerekeni söyleriz. Gereken yardımı ve desteği yaparız. Küçükçekmece'deki etkinliğin düzenini yerel gazetede gördüm, gıpta ettiğim o görüntüyü özledim. Arkadaşlarımıza bunu gösterelim, bir dahaki sefere hep beraber bu tarz bir şey yapalım. Biz 125 bin nüfuslu bir ilçe olarak buna layığız. Böyle köy düğünleri gibi, pehlivan güreşlerindeki meseleleri kendi başına bırakamayız. Her öne gelen kişinin yer kapması, oturması, Zabıta arkadaşların sıkıntıya girmesi hoş değil. Tedbirleri iyi almak gerekir. Bazen benim burada söyleyemeyeceğim tedbirler vardır. Oturmasını bilmeyen insanlar varsa, bunların önüne bir masa düzeni gibi bir düzen koyarsınız ki düzgün oturmayanın ayıbını örtsün. Bunlar denenmiş tedbirlerdir.
SOSYAL YARDIM KONUSU
Cemile KAYAR: Sosyal Yardımlaşma Vakfı'ndan destek alanlarla ilgili, İş Bulma Kurumu'na müracaatları etmek şart koşulmuş.
Silivri Kaymakamı A. Mesut DEMİRKOL: Bu bir ilke olarak önümüze kondu. Ama vakıflar her ne kadar Ankara'nın talimatıyla yönetiliyorsa da kendi iç tüzüğü vardır. Dolayısıyla biz genel çerçevede yine yardımlarımıza devam ediyoruz. Bunlar yerine göre ufak tefek sapmalarla ihmal edebileceğimiz ilkeler. Yangın gibi olaylarda biz acil yardımlarımızı derhal yaparız. Ramazan, kurban yardımları v.s. gibi konularda hep dini öğelerin öne çıkarılmasıyla duygusal yaklaşımlarla biraz acıma biraz da o yardımseverlik duygusu vardır hepimizde. Çift başlı bir gidişat var. Şöyle ki kişi "Ben geçinemiyorum, sıkıntılıyım" diyor; ama elektronik ortamda şartlarına baktığımızda filan yerde sigortalı çalıştığını görüyoruz. Zabıta araştırmasıyla durum açıklığa kavuşuyor. Vakıfla ilgili sosyal güvencesi olana yardım yapılmaz ilkesi var. Biz çok zorda kalmış tabandaki insanlarla meşgulüz.” Cemile KAYAR