BAKİ ÇİFTÇİ

Demokrasi Zirvesiy(miş)

Neresinde baksanız, neresinden tutsanız bir tutarsızlık, çürümeyle ve tehlikelerle karşılaşıyorsunuz. Kapalı bir labirenttin içinde çaresizce yol bulmaya çalışan milyarlarca varlığın yaşama tutunma mücadelesinin yollarına kurulmuş korkunç tuzaklar. Avcı toplayıcılardan, egemen din tarım toplumlarının insan ve hayvanlar üzerindeki yıkıcı etkisi, kapitalizmin endüstriyel çağında yeryüzünün doğrudan yaşamsal varlığını yok edişin eşiğine getiren bir iklim kriziyle karşı karşıya kaldık.
Emperyalist kapitalist dünyanın yeni sömürgeci uygulamaları, eskiden din ve askeri yollarla uyguladıklarını, şimdi gelişmelerini bilerek engelledikleri eski sömürgelerinde ki halkları savaş ve açlık krizleriyle gemiler, trenler dolusu köle ticareti yerine, ölüm pahasına kendi ayaklarıyla kapitalist dünya merkezlerine akın akın koşan mülteci trajedisiyle karşı karşıya getirdi.
Dünyayı böylesiyse büyük bir krize sürükleyenler, dünyanın nasıl bir felakete sürüklenişinde doğrudan suçlu değillermiş, savaşlardan ve doğal yaşamın yıkımından doğrudan ve dolaylı sorumlukları yokmuş gibi çareler arayan azizler gibi davranmalarındaki ahlaksızlığı anlıyoruz ama, daha önceki iklim antlaşmaları ve savaşlar konusundaki barış, demokrasi palavralarını da unutmuyoruz.
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Joe Biden'ın 9-10 Aralık 2021 tarihlerinde ev sahipliği yaptığı Demokrasi Zirvesi'ninde, ABD emperyalizmi tek kutuplu dünya da yerini ve gücünü dünyaya göstermek için her yeni seçilmiş başkanı gösterişli showlar düzenler. Bunlar çoğunlukla dünyanın uzak bir bölgesine savaş ilan etmek olurdu. Bulurlar kendilerine denk olmayan eski sömürgelerden bir diktatörü ki, o diktatör çoğunlukla kendi destekledikleri biridir geçmişte. Demokrasi, özgürlük yalanları eşliğinde yeni silahların denendiği alanlara dönüştürerek, uygulamalı silah reklamı yaparken, herkesi de tehdit etmektir amaç . Yani canlı Iraklı, Suriyeli, Afganlı, Afrikalı, Latin.. öldürerek.
Mesele bir yerde savaş kazanmak dan çok istikrarsızlık yaratıp savaşı sürekli hale getirmektir amaç. Aksi halde savaş bitince onca üretilmiş silah kime satılacak? Yani dünyayı yok edecek devasa ölçekte silah üreteceksin, en kirli karbon emisyonunu üreticisi olup gökyüzünü tüm canlıları yaşayamaz hale sokacak ürünleri kullanmaya mecbur ederken, servetine servet katacaksın, hem de yok oluşu engellemek için kapitalist yağmacılığın, yine kapitalist yöntemlerle kurtarıcılığından servet kazanacaksın. Yıkarken de kazan, yaparken de. Yıkmak kolay da yapmak o kadar kolay değil maalesef. Bir avuç azınlığın çıkarı uğruna milyonlarca dönüşü olmayan bedel. ABD madem demokrasiyi, dünya barışını o kadar çok önemsiyor, kendi ülkesindeki silah üretimlerinin kapısına kilit vursun da görelim.
Az gelişmiş ve gelişmekte olan ki, emperyalizmin öyle olmasını istediği ülkeler de ki din ve milli sosuna bandırılmış irilik ufaklı diktatörler varlıklarını emperyalist güçlerden alacakları silahlara bağlarlar. Ruslardan S-400, ABD den F-35 olmadı F 16 da olabilir. Yunanistan'ı silahlandıranlar Türkiye yönetimlerinin daha çok silah almasını kışkırtmanın yanında, siyasi bağımlığı daha da katmerleştiren ahlaksız bir tuzak olduğunun bilseler de. Halkların yoksullaşması ve kazanımlarını silah tüccarlarına peşkeş çekilmesi pahasına işbirlikçilikten yarış içine girerek. İstenende tamda budur aslında.
Coğrafyamızda örneklersek, Türk ve Yunan hakları bütün bunların Yunanlıların Türklere karşı, Türklerin de Yunanlılara karşı kendileri açısında bir güvenlik meselesi olduğuna inandırılır. Oysa herkes bilir ki halkların güvenliği “karşılıklı çıkarların korunduğu adil bir barıştır.” Bıraksalar halklar bunu kendisi kuruyor. Gölge etmesinler yeter.
ABD'nin demokrat (!) başkanı Biden'in “Demokrasi Zirvesi'ne” çağrılanların ve çağrılmayanların nedenlerini herkes kendi durduğu yerden değerlendirse de, dünyada milyarlarca emekçinin ve yine milyonlarca savaş, açlık, mültecilik kıtlıkla yüz yüze kalmış büyük insanlığın sorunlarının çözmek bir yana daha da kötüleşeceği bir zamanı yaşıyoruz.
Emperyalist kapitalist efendilerin her çözüm diye dünyaya dayattıkları dışı şeker, içi ölüm, kırım, sefaletine kanmak boyun eğmektir. Dünya iklimsel yok oluşun eşiğindeyken başka bir dünyanın mümkün olacağını yeniden kurmazsak daha çok zirvelerde zırvalar dinler,” meleklerin cinsiyetini” tartışırız . Oysa seçenekler vardır. Sovyet deneyiminden ders çıkarmış, hala kapitalizmin yıkımına karşı insanlığı ayağa kaldıracak sosyalizm gerçekliği insanlığın yolunu beklemektedir. Ta ki insanlık daha adil ve yaşanabilir yeni bir alternatif üretene kadar.

YORUM YAP