Ahmet Yücegök

ÇEVREMİZ NE ALEMDE

Ne söyleyeyim, nasıl söylemeliyim bilemiyorum.
Ortalık karmakarışık.
Güneydoğu ve Doğu her zaman olduğu gibi yine yangın yeri gibiydi.
Her gün yeni bir şey duysak da, o bölgeden olunca şaşırmıyoruz nedens. Oysa düne kadar öyle değildik. En azından gelen şehit sayılarına bakıp “vay be!” diyorduk.
***
Bu defa değişik bir ses Artvin'den geldi.
Bu da. İnsana dair.
Bunun diğer bölgelerdeki olaylardan farkı.
Bunun adı “Doğa ve Çevre Mücadelesi”.
Son yaşananları.
Birlikte izledik. İzliyoruz.
Ki. Bizim dikkatimizi yeni çekti.
Ama onlar uzun zamandır direniyorlarmış.
***
En son.
Başbakan ve Artvin'in bir çok Sivil Toplum Örgütleri ile birlikte yaptıkları toplantı yaptı. Bu toplantı sonrasında yapılan açıklamaya bakınca Çevrecilerin haklı olduğunu sayın Başbakan da kabul etmiş gibi görünüyor…
Görünüyor demeyip de “görünüyor gibi” deme nedenim.
Bir gün sonra Başbakanın değişik yerlerde, değişik basın organında çıkan demeçleri.
Ve o nedenledir ki.
Ayni başbakanın, dünden bu yana hiçbir şey değişmemişken vermiş olduğu beyanlara bakınca yine hayal kırıklığı yaşayacağız gibime geliyor.
Temenni etmiyorum ama Bakanların, Başbakanın açıklamalarından sonra başka türlü düşünemem …
***
Evet. Artvinliler ayakta.
Direniyorlar. Hem de çoluk, çocuk.
Çoluk,çocuk üzerinde yaşadıkları toprakları koruyorlar…
Oralar, onlara nasıl kalmışsa, onlarda bir sonrakilere öyle bırakmak için çabalıyorlar. Bütün çabalarının bu olduğu anlaşılıyor…
Bunun için “hiçbir şiddette bulaşmadan” Anayasal ve yasal haklarını savunuyorlar.
***
Peki. Şu an Artvinlilerin karşısında duranlar kimler ?.
İsterseniz. Önce onlara bir göz atalım ...
***
Birincisi.
Artvin insanı ile göğüs göğse çarpışan bir şirket. İsterseniz.
Onun sahibini tanıyalım ...
O. Aslında.
Hepimizin bildiği tanıdığı bir kişi .
İktidarla içli dışlı, kamuoyunun çok yakından tanıdığı çok meşhur bir işadamı...
***
Peki.
İkinci kişi veya kişiler kimler?
O meşhur işadamının arkasında esas yetkili ve sorumlu olan Bakan ve onun Başı olan Başbakan …
Ve. Onların, o İş Adamının hizmetine sundukları Devletin Güvenlik güçleri…
***
Ha sahi.
Biliyor musunuz?
Artvin insanı ile göğüs göğse çarpışan o meşhur iş adamı uzun zamandır kazanılmış mahkeme kararlarını uygulamıyormuş…
***
En nihayet .
Bu adam ve Yöre Halkı temsilcileri, Başbakanın talimatı ile bir araya geldiler.
Görüşmeden sonra.
Yöre halkı temsilcilerinin yapmış olduğu açıklamaya bakarsak doğru dürüst bir anlaşma olmamış, belli …
Buna rağmen en azından şimdilik “Maden Arama Faaliyetleri” durduruldu, dendiği için sevindik….
Bir gün geçmeden.
O ne?
Bir başka kanalda.
“Başbakanının ağzından “faaliyet devam ediyor” manasına gelecek demeçleri ve haberlerini duyuyoruz…
Hatta, haberin içeriğinde “şu kadar ağaç kesilecek v.s.” lafları.
***
Neyse.
Başbakanın davetiyle, köşkte yöre temsilcileri ile yapılan toplantı ve sonrasında yapılan açıklama, bir önceki duruma göre önemli…
Böylece.
Mücadele bir adım ileri taşınmış oldu.
Şimdi, tekrar yargı süreci beklenecek ve uyulup uyulmayacağı gözlenecek.
İyi haftalar.

DUYUM OLARAK
“Silivri sahilinde rahatsızlık yaratan dilenciler ve bilmem ne derneği adına yardım toplayanlar için Silivri Emniyet Müdürlüğünün bazı tedbirler” almış.
Onlardan biri.
Her kim sahilde veya çay bahçelerinin oralarda para toplarken görülürse derhal karakola alınacakmış.
Ve. Adı ne olursa olsun, hangi dernek adına olursa olsun ve hangi ilden gelmiş olursa olsun, her yerde olduğu gibi Silivri'de de izinsiz para toplamak yasakmış onlarda karakola çekilecekmiş...
Ve. Yasağı delmek için başka kılıklara girenlerde emniyete davet edilecekmiş.

VE, KURŞUNLANAN
Silivri Sahilinde denize bakan Nazım Hikmet Heykeli kurşunlanmış. Sağlığında çok kızanı oldu. Bilhassa Devlet Büyüklerinden ama öldüğünde en çok kızanı bile şiirlerini kendi taraftarlarına onun şiirlerinden okudu…
Kurşunlayan belki ona kızan biri olabilir.
Belki de, gece kafası iyi biri heykelin kime ait olduğunu bilmeden ya da Nazım Hikmeti'n kim olduğunu bilmeyen biri olabilir.
Neyse. Şaka maka değil.
Birisi Nazım Hikmet Ran'ın heykeline kurşun sıkmış…

İNŞALLAH OLUR
Kulağıma gelen.
“Çayırdere'de Tapu Dağıtım Töreni” fiyasko ile sonuçlandı.
Bence. Çok normal…
Çünkü yapılması istenen başka.
Yapılan başka…
Kaç defa söyledim.
Kaç defa yazdım, çizdim.
Kaç defa “bu yapılan dağıtım törenleri AKP'nin algı yaratma operasyonları” dedim...
Bilemiyorum.
***
Tekrar. “Nisan 2016'da Tapular Dağıtılacakmış” deniyor.
Çayırdere, Sayalar ve Danamandra Mahallerinde bu günlerde dolaşan bir söylenti böyle…
Ama. Ayni şey yaşansın istemem...
O nedenle.
Ben “yoğurdu üfleyerek yiyin” derim.
Ve. İnşallah.
Nisan ayında fiyasko yaşanmaz…

SON DAKİKA
“Silivri'ye Hapishane” lafını duymak tüylerimi diken, diken ediyordu.
Hala da kabul etmiyorum.
Ama. Bir yandan da “reklamın iyisi kötüsü olmaz , reklam, reklamdır” diyenleri görüyorum etrafta…
Onlara da kızamıyorum nedense .
***
Balyoz, Ergenekon Davaları gibi daha bir sürü davalara ev sahipliği yaptık.
Ülkenin her yanından davalara sahip çıkmak isteyenleri ağırladık .
Bir sürü Gazetecinin tutuklanmasına tanık olduk.
***
En son. Cumhuriyet Gazetesi'nden Can Dündar ve Erdem Gül'de konuklarımızdı.
Ki . Yaptıkları yalnız ve yalnız Gazetecilik olmasına rağmen.
Ki yalnız ve yalnız işlerini yapmalarına rağmen.
Neredeyse Cumhurbaşkanımızın talimatıyla görevlerini yapamaz hale getirildiler.
Yani Silivri zindanına koydular.
Ve ertesi günden çıktıkları güne kadar.
Her gün. Ülkenin ve dünyanın her yanından insanlar, Silivri zindanının önünde nöbet tuttular.
Ve önceki hafta.
“Ankara'da hala Yargıçlar varmış” dedirtircesine Anayasa Mahkemesinin verdiği bir kararla (92) gün sonra, onları Silivri'den uğurladık…
***
İşe bakın! Japonya'dan Şili'ye…
Güney Amerika'dan Güney Kore'ye kadar.
Ülkemin adı anılırken.
Silivri'nin adı da duyuldu...
Şimdi. Sevinelim mi?
Üzülelim mi?
Siz karar verin...

YORUM YAP