
Silivri’den gelmiş geçmiş şairlerden biri olan Ahmet Erhan, yaş gününde de unutulmadı. 14 Şubat Cuma günü, Silivri Belediyesi Fuaye ve Sergi Salonu’nda düzenlenen sempozyum, edebiyat büyükleri Refik Durbaş, Yaşar Meriç, Haydar Ergülen’in katılımıyla gerçekleştirildi. Şair ve Araştırmacı Yazar İhsan Tevfik’in yönettiği sempozyumu Hasan Sabriye Gümüş Anadolu Lisesi öğrencilerinin yanı sıra CHP Belediye Meclis Üyeleri Ahmet Yücegök ve Rafet Keskin, AK Parti Belediye Meclis Üyesi İnci Aydar, Sanatçı Lerzan Öke, okul yöneticileri, öğretmenler ve vatandaşlar takip etti.
Program, Ahmet Erhan’ın biyografisinin anlatımıyla başladı. Erhan’ın söyleşilerinin yer aldığı videolar izlettirildi.
TEVFİK: ERHAN, "TÜRKİYE AYAĞI KALK” DEDİ
Hasan Sabriye Gümüş Anadolu Lisesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni, Şair ve Araştırmacı Yazar İhsan Tevfik, açılış konuşmasını yaparak şunları kaydetti: "Sevgili dost, ‘aydınlık’ yüzlü ve ‘aydınlık’ yürekli şair Ahmet Erhan’ı 4 Ağustos 2013’te kaybettik. Acısı hâlâ taptaze, bu vakitsiz göçüşün… "Sonelveda”sında, "Ölürken dönüp de bir bak bana / Senin için hayatın yüzü olacağım.” diyordu ve çekti gitti zamansızca. İçimizin hayvanlarını bağırta bağırta, acımızı kanırta kanırta şiirlerini okumak, dostça ve kardeşçe geçen günleri anımsamak kaldı bize, dostlarına. Şairin "Alacakaranlıktaki Ülke”yle başlayan şiir serüveni üzerine değişik zamanlarda ve yerlerde çok yazılar yazıldı, konuşuldu. Ben, bu konuşmamda onun Silivri’de yaşadığı yıllarda yayımlanan üç kitabından hareketle belirlemelerde bulunacağım. Çünkü Silivri yıllarında yazıp yayımladıkları şairin şiirinde son dönemi işaret ediyor. Ama sataşma amaçlı birkaç yazı dışında bu dönemin şiirleri ve kitapları yeteri kadar değerlendirilmedi. Özellikle "Ölüm Nedeni Bilinmiyor”la başlayan yeni tavır nihilizme varan saptamalarla konuşuldu durdu. Toplumdan kaçış, tamamen içe dönüklük gibi birtakım eleştiriler hatta suçlamalar yöneltildi. Ahmet Erhan, 2000’li yılların başlarında Silivri’de çıkarmakta olduğum şiirliçıkın dergisine verdiği bir söyleşide (Temmuz-Ağustos 2002, sayı: 27) şöyle diyordu: "Yani ben hep birey oldum, kişi oldum doğrusu. Ama Türkiye’yi, ülkemi hep çok sevdim. Hâlâ da seviyorum. (Denizi göstererek) Şu deniz sevilmez mi? Ama hep trajedi üretti ülkemiz bize. Yani açık konuşayım, ben ‘Türkiye Ayağa Kalk’ dedim bir şiirimde, uzun bir şiirdir o. Kimse onu anmadı bile. İnsanlar Türkiye’yi telaffuz etmekten korkuyorlar. Benim sinirimi bozan bu. Çok açık bir biçimde kitap övüldü, ama o bölüm görmezlikten gelindi. Şairler ‘Türkiye’ adını konuşmaktan korkuyorlar. Ben buna karşıyım. Nedir ki Türkiye’de şair olmak? Türkiye’de şair olmak, Türkiyeli olmak demektir.”
Bu yakınmayı daha sonra yaptığımız söyleşilerde de tekrarlardı Ahmet Erhan. Şiirinin hele son dönemlerde başka yönlere çevrildiği ile ilgili saptamalara şu cevabı veriyordu: "Tek bir şiir yazdım ben, hayatım boyunca tek bir şiir yazdım aslında.”
SİLİVRİ’DE KİTAPLAR VE ŞAİRİN COĞRAFYASI
Ahmet Erhan 2002-2007 yılları arasında hayata Silivri durağından baktı. "Kaybolmuş Bir Köpek İlanı” adlı kitabı Ekim 2003 tarihlidir ve kitabın arkasındaki notta "Silivri 2002-3” yazmaktadır. "Şehirde Bir Yılkı Atı”, Ekim 2005 tarihlidir ve son sayfada "Silivri 2003-5” tarihini görmekteyiz. "Sahibinden Satılık”, şairin son kitabıdır, Nisan 2008’de yayımlanmıştır. Son sayfaya "Silivri-Beylikdüzü 2007-8” notu düşülmüştür. Çünkü şair Silivri’den 31 Mart 2007’de ayrılmış Beylikdüzüne yerleşmiştir artık. Şairin son bir yılı ise Esenyurt’ta geçti.
Ahmet Erhan’ın ilk şiirleri 1976’da Militan dergisinde yayımlanmıştı. Şair 2006’da Silivri’de bulunduğu yıllarda 30. sanat yılını kutluyordu. 30. sanat yılının güzel anıları içine alan toplantısı Everest Yayınevi’nin düzenlemesiyle İstanbul’da yapılmıştı. "Buz Üstünde Yürür Gibi” adını taşıyan seçme şiirleri 30. yıl için özel bir baskıyla yayımlanmıştı. Kitap, Haziran 2006 tarihini taşıyordu.
Bunları şunun için söylüyorum. Silivri’den ayrıldıktan sonra artık çok fazla şiir yayımlamadı şair, dergilerde pek gözükmedi, başlıbaşına bir kitap çıkmadı. Silivri’de işaretleri gelen gırtlak kanseriyle başlayan süreç, sağlık sorunları peşini bırakmadı. Kendi de uzak durmayı seçti bir tavır olarak.
Onun şirini olumlu veya olumsuz değerlendirenler, bazı noktalarda yanılgıya düştüler. Bunlardan biri ‘alkol’le olan ilişkisi, diğeri de ‘coğrafya’ konusunda. Başka yanlış bakışlar da var elbette ama sayfa yetmez bu konuları konuşmaya. Şair, alkolle olan ilişkisine, "Masa altından içmeyi sevmem.” diyerek açıklık getirdi. Hatta bir şiirinde "Yine de iyi bak oğlum adama benzer baban / Kirlenmemek için kendini alkolde saklar.”diyordu. Dünyaya itirazın bir yoluydu Ahmet Erhan’da alkol bana göre. Hele Sivas’tan, Behçet’ten sonra…
"Ahmet Erhan’ın şiiri, coğrafyaya bakmadan konumlandırılamaz. Bir ‘Akdenizlilik’, bir ‘Ankaralılık’, bir kent duyarlılığı zaman içinde daha da belirginleşmiştir. Adeta acının dipkazılarını yapmış, acının coğrafyalarını kendi ülkemiz de içinde olmak üzere lirik-realist karakterde vurucu bir şiirle çizmiştir.
2005’te Silivri’de bir lisede yapılan etkinlikte şunları söylüyordu: "Akdenizlilik, deyince birileri benim bölgecilik yaptığımı sanıyor. Silivri de Akdeniz’dir, Karadeniz de Akdenizdir. İtalya da, Portekiz de Akdeniz’dir. Edebiyatın şiirin merkezi Fransa’da artık şiir yazılmıyor, yani yazılıyor da önem verilmiyor. Yine Akdeniz ülkelerinde daha doğrusu güneyde yazılıyor şiir. Ne demek bu, dikkatli düşünün, acının olduğu yerde yazılıyor şiir, onun için bireyin veya toplumun şiirinden söz ediyorsak coğrafyaya bakmak zorundayız. Bu, çok önemli…”
Ahmet Erhan, 2002-2007 yılları arasında kendini dinlediği, ‘dinginlik yıllarım’ dediği Silivri’de yukarıdaki konuyla ilgili olarak yine şu sözleri söylemişti: "Şimdi şu var. Ben Çemişkezek’te de olabilirdim. Ama Silivri’deyim. Ankara’daydım, anakaramdaydım İstanbul’a geldim, gelmek zorunda kaldım. Şimdi ben nerde olursam olayım ülkemi en az Sinoplu bir balıkçının sevdiği kadar seviyorum diye yazdım. Hayati Baki’nin kulakları çınlasın.
Senin sorduğun noktada şimdi benim kendi haritam nedir biliyor musun? Mersin-Adana-Ankara-Ayvalık tekrar Ankara-İstanbul ve Silivri. Şimdi kitaplarımı eğer Türkiye’de gerçekten bu işe meraklı insanlar varsa, öyle incelerlerse çok ilginç sonuçlar doğacağını düşünüyorum. ‘Coğrafi açıdan Ahmet Erhan şiiri’ diye bir tez mesela. İnanın çok büyük farklılıklar doğar. Evet, benzerlikler de ortaya çıkar. Şimdi arkadaşımızın da eleştirdiği son kitap dâhil son iki kitap Silivri’de yazıldı, her şeyiyle Silivri’de yazıldı. Silivri, benim ılıman iklimimdir. Ruhumun ılıman iklimi…”
Ahmet Erhan, Silivri’de yazdığı kitaplarda çıtasını düşürdüğü ile ilgili iddialara da şu sözlerle cevap vermişti: "Çıtamda bir gerileme olduğunu hissetsem zaten bırakırım şiiri. Bugün sabah 6’da, saat sabahın 6’sında tekrar son iki kitabımı okudum, Silivri’de yazdığım şiirleri. Çıtamda gerileme değil ama bir dinginlik sezdim. Bu dinginlik mi rahatsız ediyor acaba arkadaşları? İlle de bağırmam mı gerekiyor. Bu ülkede ‘Türkiye Ayağa Kalk’ diyen de benim, ‘Hayır, Hayır, Hayır’ diye itiraz eden de benim. En sevdikleri Alacakaranlıktaki Ülke’yi yazan da benim. Ayrıca bir insanın farklı şeyler yazmaya da hakkı vardır. Belki bağıracağım bir konu çıkarsa gene bağıracağım. Zaten duyuluyor.”
"ERHAN, ŞİİRLERİYLE HERŞEYİ SÖYLEDİ, BİZE OKUMAK DÜŞER”
Sevgili Ahmet Erhan’ı, Türkiye sevdalısı, aydınlık günlerin savunucusu, Türkiye şiirinin has şairini kendisiyle çeşitli zaman dilimlerinde yaptığım söyleşilerden hareketle -son dönemlerine vurgu yaparak- anlatmaya çalıştım. Söylenecek ne çok şey var aslında ama o, şiirleriyle söylenecek her şeyi zaten söyledi, bize de tekrar tekrar okumak düşer. Kendi tanımıyla; "Ölüm’den olma, Hayat’tan doğma” Ahmet Erhan, her şeye rağmen ‘Hayat’a tam inanmış bir insandı. "Ölüm’le sarmaş hayat’la dolaş” olmuştu ama”"Mekânınız ‘hayat’ olsun!”du yine de son dileği.
Şiirin ve hayatın has evlâdı Ahmet Erhan, şimdi An(a)kara’sındaki Karşıyaka mezarlığında sevgili annesi Emine Hanım’la komşu, babası Ahmet Bozkurt’la aynı mezarda sonsuz arkadaş… Ve Behçet Aysan’ın sonsuz ışıklı evreninde… Çünkü iyi insanlar, ışıklar ve şiirler içinde tersine büyürler. Ve hayatımıza her dem karışırlar… Karışsınlar…”
DURBAŞ: ERHAN’IN ŞİİRLERİ KENDİSİYLE ÇOK İÇLİ DIŞLI
Şair Refik Durbaş, Ahmet Erhan’la ilgili anılarını paylaşarak, sayesinde kendisinin de bir Silivrili olduğunu, şimdi ise kendisine gelen mesajlarla Belediyenin çalışmalarından haberdar olduğunu paylaştı. Erhan’ın şiiri için ise genç, özgür hatlara ve yoğun lirizme sahip olduğunu, günün yaşandığını uzak duramadığını söylerken eserlerinin kendisiyle çok içli dışlı olduğunu belirtti.
ERGÜLER: KUŞAĞIMIZDA YOLDAŞLIK SONUNA KADAR DEVAM EDER
Şair Haydar Ergülen, şöyle konuştu: "Türk Şiirinin 1980 kuşağı içindeyiz. Dünyanın kutuplaştığı, küresellenmenin başladığı, siyasetin tarihsel öneminin olduğu bir dönemdeyiz.
Şiir ve şair iddiadır. Onlara yakışır. Biz 1980 kuşağını da buluşturan şiirlerdir. Bizim için önemli olan şair değil, şiirleridir. Yoldaşlık bizim için çok önemli. Bu duygu bizde sonuna kadar devam eder. İktidar beklentimiz yok.
"33 YIL GEÇTİ HALA "ALACAKARANLIK” ÜLKESİYİZ”
Ahmet Erhan’ı devrimci olarak görüyorum. Yayımladığı ilk kitabı "Alacakaranlık”çok kötü tepkiler almıştı. 33 yıl geçti Türkiye hala bir "Alacakaranlık” ülkesi. Ülkemiz karanlığa doğru gidiyor.
"ERHAN, DEVRİMCİ VE EN LİRİK ŞAİR”
Şiirin anlatmak gibi bir derdi yok, sezdirir. Erhan’ın şiirlerinde büyük bir sezgi var. Kendisi çok cesurdu. 1980 darbesi sonrasında sol siyaseti çok eleştirdi. Devrimcilik budur.
Umutsuzluk, şairin işi. Ahmet Erhan, çürümeye değil, yeni kapılar açacak şiirler yazdı. Devrimci şairler umutsuzluktan besleniyor.
Erhan, Türk şiirinin klasiklerini yaratmış biri olarak daha çok araştırılacak ve okunacak. Kendisi en lirik şairdir.”
MİRAÇ: ERHAN’IN İLHAM KAYNAĞI HAYATIN KENDİSİYDİ
Şair Yaşar Miraç, konuşmasında şu ifadelere yer verdi: " Ahmet benim en küçük kardeşimin yaşındaydı ama onla ben yaşlarımız yüzünden abi, kardeş gibi olmadık. Hep kardeşçe ismimizle hitap ediyorduk ve gerçekten kardeş gibiydik. Şairliğin dışında da öyleydik. Şiir yazma olayı bizi çok ortak işlere de yöneltti. Birçok anılarım var, çok paylaştıklarımız var. Şimdi Ahmet yaşasaydı burada ne derdi diye düşündüm. Sevgililer gününüz kutlu olsun sevin, sevin, sevin. Ahmet Erhan şiiri anlatıcı bir biçime sahipti; kişisel yaşantısı, doğrudan şiire yansımaları, ayrılık, oğul sevgisi, hastalıklar insancıl öğeleriydi. İlham kaynağı hayatın kendisiydi.”
Konuşmaların ardından katılımcılara günün anısına CHP Silivri Belediye Meclis Üyeleri Ahmet Yücegök ile Rafet Keskin plaket ve çiçek takdim etti.
Renginar M.SALİ