Romanya’dan Silivri’ye değişen hayatlar: Hüzünlü bir göç öyküsü

Romanya’dan Silivri’ye değişen hayatlar: Hüzünlü bir göç öyküsü

21.01.2017 16:45:30

Mübadele ve göç üzerine araştırmalarda bulunan şair, yazar İhsan Tevfik, 94 yaşındaki göçmen Gülsüm Aktaş'la yaptığı söyleşiyi Hürhaber okuyucularıyla paylaştı.

Bugün Bulgaristan sınırları içinde kalan Güney Dobruca bölgesi, (Bölgede yer alan Silistre vilayeti, Tutrakan ilçesi ve buralara bağlı birçok köy) Osmanlının çöküşü üzerine Türk varlığının Balkanlarda hızla eridiği yerlerden biri olmuştur. Bu süreç sonunda Trakya'ya ve Anadolu'nun çeşitli yerlerine Balkanların her yerinden kesintisiz göçler olmuştur. Silivri'nin demografik yapısı da en fazla Yunanistan sonra Bulgaristan, Romanya, Arnavutluk gibi yerlerden göçlerle devamlı değişmiştir.
Bugün Silivri'ye Güney Dobruca ve köylerinden gelen göçmenler genelde iki köye topluca iskân edilmişlerdir. Tutrakan köylerinden gelen ilk muhacir grubu Köstence limanından hareket etmiş ve 1928'de Silivri'ye gelmiştir. Bu grup daha çok Büyükkılıçlı köyüne yerleşmiştir. 1933-34 yıllarında gelen ikinci grup ise Çeltik köyüne iskân edilmiştir.
Bölgenin en önemli şehri Tuna kıyılarındaki Silistre, asırlar süren Osmanlının hâkimiyetinden sonra Bulgaristan ile Romanya arasında gidip gelmiştir. (Tuna Vilayeti Salnamesine göre: Silistre'de 12 ca¬mi, 6 medrese, 7 mektep; Tutrakan'da 3 cami, 1 medrese, 4 mektep vardı, ayrıca Tutrakan'da Softa Baba ve Şahzeli Tekkesi vardır.)
“Balkan Savaşları sonrasında imzalanan 1913 Bükreş Antlaşması ile Romanya Dobruca'nın hemen hemen tamamı üzerinde hâkimiyet kurmuştur. Bu sınır, I. Dünya Savaşı sonrasında Neuilly Anlaşması ile teyid edilmiştir. Ama II. Dünya Savaşı sürerken Mihver Devletleri tarafından (Almanya, İtalya, Japonya, Bulgaristan, Macaristan ve Romanya) 1940'da dayatılan Krayova Anlaşması ile Bulgaristan, Güney Dobruca'yı geri almıştır ve bu sınır Paris Antlaşması (1947) ile onaylanmıştır.”
Bölgeyi ilgilendiren en önemli olaylardan biri de 1916'da Bulgaristan ile Romanya arasında yapılan Tutrakan Savaşı'dır. Bu savaşı kazanan Bulgarlar, Tutrakan'ın içinden zaferle geçmişlerdir. Tutrakan savaşında1800'ü Bulgar askeri olmak üzere 8 bin kişi hayatını kaybetmiştir. Tutrakan'ın Şumentsi köyü yakınlarındaki anıt mezarlıkta 1941 yılından bu yana Eylül ayının ilk pazarında anma törenleri düzenlenmektedir. Burada Bulgar, Romen, Alman ve Türk olmak üzere 8 bin asker yatıyor. Anıt mezarlığın tam ortasında dikili taş üzerinde Bulgarca, Romence, Almanca ve Türkçe şu sözler yazılıdır: Vatanları uğruna hayatını kahramanca feda etmeyi bilenlere-saygı ve zafer.”

GÜLSÜM AKTAŞ İLE SÖYLEŞİ
Romanya'dan Silivri'ye göçün en eski tanıklarından ve Büyükkılıçlı köyü sakinlerinden Gülsüm Aktaş bize önemli bilgiler aktardı. Gözlerinin içi devamlı gülen ama 94 yıllık hayatının yorgun izlerini ruhunda taşıyan -aile lakabıyla ‘Karaibrahimler'den- Gülsüm Aktaş teyzemiz ve akrabaları o dönemde Romanya içinde yer alan Silistre vilayetinin Tutrakan ilçesinin Uzuncaorman köyünden 1928 yılında muhacir olarak Silivri'nin Büyükkılıçlı köyüne gelmişler. (Gülsüm teyzeyle oğlu İbrahim Aktaş'ın da katılımıyla keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Bu söyleşiye vesile olan torunu Sayın Neslihan Aktaş'a da ayrıca teşekkürü bir borç bilirim. Altı sayfayı geçen bu keyifli sohbetin kısa bir bölümünü verebileceğiz. Gülsüm Teyzenin konuşmalarını olduğu gibi, kendi ağız özellikleriyle vermeye çalıştık.)
Gülsüm Aktaş'ın doğduğu Uzuncaorman köyü, günümüzde Bulgaristan Silistre vilayeti Glavenitsa (Asfatköy) ilçesine bağlıdır. Köyün Bulgarca adı Bogdantsi'dir. Uzunca Orman köyünün ismi burada bulunan ve Tuna Nehri kıyısı boyunca uzanan ormandan geliyor. Son yıllarda çoğunlukla Bulgar ve Roman ailelerinin yanı sıra Türk aileleri de oturuyor. Bu köy civar Türk köyleriyle birlikte göç zamanında Romanya içindeydi ve Tutrakan'a bağlıydı. Uzuncaorman'ın bazı komşu köyleri şunlardır: Arabacılar, Asfatköy (Glavenitsa), Hocaköy (Hacıoğulları-Kalugerene), Karadırlar (Çernogor), Masutlar (Nojarevo), Sarıgöl, Sarsanlar (Sağsınlar-Zafirovo) (Gülsüm teyzenin ‘Saldınlar' dediği köy),Tatar Atmaca (Sokol),Türk Kuyusu (Kosara-Kocapa) ve Yeniceköy…
Önemli Bir İstatistiksel Not: Gülsüm teyzenin ve ailesinin muhacir olarak geldiği 1928 yılında; bütün Balkanlardan Türkiye'ye mübadil, göçmen ve sığınmacı olarak gelenlerin sayısı 10.143 ailede 40.570 kişidir. Geldikleri ülkeye göre baktığımızda 1923-33 arası Romanya'dan gelen göçmenlerin sayısı 33.852, 1934-60 arası ise 87.476'dır. Buna göre toplamda 1960 yılına kadar Romanya'dan ülkemize 121.351 göçmen gelmiştir. Bu göçmenlerin ne kadarının Silivri ve civarına iskân edildiği ayrıntılı bir araştırma konusudur. (Kaynak: Türkiye'den ve Türkiye'ye Göçler ve Göçmenlerin İskânı, Dr. Cevat Geray, Siyasal Bilimler Fak. Maliye Enstitüsü, Ankara 1962)
&&&
İhsan Tevfik: Teyzeciğim kendini bize kısaca tanıtır mısın? Adın, doğum yılı, doğduğun yer?
Gülsüm Aktaş: Adım Gülsüm, soyadım Aktaş. Ben şimdi 94 yaşındayım. (Gülsüm teyzenin kimliğinde 1339 R. yazıyor bu da miladi olarak 1923'e denk geliyor.) Bak şimdi 6 yaşında gelmişim memleketten. 1928'de gelmişiz buraya. Yani altı yaşında gelmişim.
İhsan Tevfik: Peki, Gülsüm teyze altı yaşında nereden gelmişsiniz, muhacir olmuşsunuz buraya?
Gülsüm Aktaş: Romanya Tutrakan'dan. Uzuncaorman köyü.
İhsan Tevfik: Köyünü hatırlıyor musun hiç?
Gülsüm Aktaş: Çok az hatırlıyorum. İşte bahçeleri, bağları, amcamın gelinleri vardı onları hayal meyal, o kadar yani. Öyle aman aman hatırlamıyorum.
İhsan Tevfik: Hangi çiftliğe veya köye muhacir geldiniz?
Gülsüm Aktaş: Silivri'ye Büyükkılıçlı köyüne geldik.
İhsan Tevfik: Kaç kişi geldiniz ordan?
Gülsüm Aktaş: Amcamlar filan 12 hane geldik ordan.
İhsan Tevfik: Bir anlaşma mı vardı yoksa siz kendiniz kalkıp geldiniz mi?
Gülsüm Aktaş: Babamlar çiftliği, buradaki çiftliği satın almışlar. Geldik, çiftlikte bir şey yok. İşte atlar, koyunlar, hindiler vardı, pek bir şey yoktu. Daha evvel babamlar gelmiş çiftliği beğenmişler.
İhsan Tevfik: O zamanlar Büyükkılıçlı çiftlik mi yani, köy yok mu?
Gülsüm Aktaş: Çiftlikti, köy filan yoktu, hiçbir dikili ağaç yoktu. Yalnız ahırlar, atlar vardı. Atları çektiler bir kenara. Ahırı böldüler, hasırlarla bölüm bölüm yaptılar. O sene büyük kış bizi orda o vaziyette yakaladı. (Tarihe geçen İstanbul'daki meşhur 1928'i 1929'a bağlayan kış)
&&&
İhsan Tevfik: Teyzeciğim geldiğiniz Tutrakan-Uzuncaorman'daki evi hatırlıyor musun?
Gülsüm Aktaş: Hatırlıyorum baya hatırlıyorum, üstünde amcamlar oturuyordu, girişte biz oturuyorduk, iki katlı bir evdi. Etrafında dolay dolay akrabalar vardı, üç tane amcam vardı. Böyle dolay dolay onların da evleri vardı. Kimisinin iki kat kimisinin tek kat, öyleydi o kadar hatırlıyorum yani.
İhsan Tevfik: Çiftçilik, hayvancılık orda asıl geçim kaynağı neydi? Uzuncaorman, dendiğine göre ormanın kenarındaydı herhalde?
Gülsüm Aktaş: Çiftçilik vardı elbet. Koyunları vardı babamların hayvancılık da yaparlardı. Büyük ağaçlar vardı orda, çok yeşillikti böylecene. Ağaç çoktu zaten. Çok büyük ceviz ağaçları vardı, karaağaçlar…
İhsan Tevfik: Ne ekerlerdi ürün olarak?
Gülsüm Aktaş: Buğday, arpa, yulaf, çavdar özellikle mısır çok olurdu. Mısırı hayvanlar için ekerlerdi daha çok. Tuna nehri buz tutuyormuş, babamlar köpekleri koşarlarmış kızakla, giderlermiş orda yarma yaptırırlarmış. Gelirlermiş hayvanlara yarma verirlermiş kış günlerinde, mısır yarması yani.
&&&
İhsan Tevfik: Yolculuğu, muhacereti nasıl geldiğinizi hatırlıyor musun Gülsüm teyze?
Gülsüm Aktaş: Çocuktuk işte, altı yaşında gemiyle geldik. O zaman annem babam vardı.
İhsan Tevfik: Nereden bindiniz gemiye, nasıl geldiniz Silivri'ye?
Gülsüm Aktaş: Köstence'den limandan binmişler (Bu noktada Gülsüm teyzenin oğlu İbrahim Bey yardımcı oluyor sohbetimize) Valla arabayla mı geldik, nasıl geldik orasını ben de bilemiyorum.
İhsan Tevfik: İstanbul'dan kalkıp da ta Silivri-Büyükkılıçlı'ya nasıl gelmişler, isteyerek mi mecburi iskân mı?
Gülsüm Aktaş: (Oğlu İbrahim Bey söze girerek): -Daha önce orda (Büyükkılıçlı'da) yerleşim yokmuş, sadece büyük bir çiftlik varmış. Şimdi Büyükkılıçlı ile Çeltik bunlar tamamen macır köyü. O çiftliğin içinde yatmışlar ki çiftliğin damı filan yokmuş. Yağmurlar, karlar insanların üstüne yağmış.
İhsan Tevfik: Çiftliğin sahibi yok muydu?
Gülsüm Aktaş: (Tekrar Gülsüm teyze söze giriyor) Çiftliğin sahibi Asaf Bey. Çoluğu çocuğu yoktu. Karı-koca bir çiftlikte yaşarlardı. Biz geldik, öylecene kule yapmışlardı iki katlı. Çiftlikte bir onlar vardı bir de ahırlar vardı. Bir tarafına hayvanları çektiler, bir tarafına da hasırla birer oda birer oda böldüler. On iki hane orada o büyük kışı geçirdik o sene.
İhsan Tevfik: Herkes Tutrakan'ın aynı köyünden mi geldi?
Gülsüm Aktaş: Yok, başka köylerden de var ama sonuçta macır hepsi. Sarıgöl var Karadurlar köyü var, aklıma geldikçe söylerim diğer köyleri. Bulgaryalılar vardı, ordan gelenler, Saldınköy onlar macır olarak sonra geldiler. Fener, Çanta köyleri Rum yeriymiş ama Büyükkılıçlı'da yoktu. Biz geldik işte on-on iki hane, bir ağaç bile yoktu yalnız çiftlik sahibi ordaydı.
İhsan Tevfik: Gülsüm teyze ordan bazıları anlaşmayla gelmişler, sizinkilerin geliş sebebi ve şekli nedir? Orda sıkıntılar, bazı rahatsızlıklar mı vardı acaba?
Gülsüm Aktaş: Babamlar isteyerek gelmişler ordan. (Oğlu İbrahim Bey söze girerek: -Tabi o zamanlar Tutrakan Romanya'da kalıyormuş, şimdi Bulgaristan içinde. Sanırım mecbur kaldılar, Balkan Savaşları sonrasında düzen iyice bozulmuştu, sanırım artık mecbur kaldılar.)
İhsan Tevfik: Gülsüm teyze 6 yaşında çıkmışsın köyden, belki oraları hatırlamazsın ama annen veya baban köyü çok anlatırlar mıydı? Nasıl anlatıyorlardı?
Gülsüm Aktaş: Öyle sözler duymadım. Zati geldik amcamla babam bir yerde çalışıyorlardı. Arabacıydı babam, at arabası sürerlerdi. Beraber çalışıyorlardı, iki sene sonra babam öldü. Babamdan bir sene sonra da annem öldü, biz kaldık beş tane. Yani üç sene içinde ikisi de gitti. En büyük ağabeyim 17 yaşındaydı işte onun küçükleri de iki erkek. İşte onlar, öldü biz kaldık iki tane kız kardaş, en büyüğü ben. Altı aylıktı o geldiğimizde. Büyük ağabeyimi evlatlık olarak amcama vermişlerdi çocuğu olmadığı için. Ama amcam ölünce yengem başka kocaya gitmiş. Böyle olunca abim kaçmış, annesine.. Biz bekledik Köstence'de biraz, babam gitti onu aldı geldi yetişti bize. Ve bindik gemiye geldik, yoksa kalacaktı o orda. Epey zaman önce burada rahmetli oldu o ağabeyim.
İhsan Tevfik: Peki, burada o ağabeylerin ne işle uğraştılar köye gelince?
-(İbrahim Bey anlatıyor) -Köyde ilk arabacılık yapan Talip Gürdal, annemin en büyük abisi, ikinci ağabeyi Hamdi Gürdal evlerin inşaatların çatılarını yapardı, çatı ustasıydı. Üçüncüsü burada Silivri'de eski yoğurthanelerde çalıştı, onun çalıştığını ben de hatırlıyorum. Epey mücadele ettiler, ondan sonra üçü de vefat etti.
-(Torunu Neslihan Aktaş söze girerek) -Buraya gelmeden önce (Tutrakan'da) baban evini satmıştı değil mi babaanne?
Gülsüm Aktaş: Sattılar, daha biz izindeyken Bulgarlara. Kırım Tatarları vardı orada, onlar da temizliğe geldiler, badana filan yaptılar, azıcık hatırlıyorum o günleri. Zaten evlerimiz dolay dolaydı, hepsi bir bahçe içinde aynı yerdeydi onu hatırlıyorum.
İhsan Tevfik: Siz geldiğinizde burada Yunanistan'dan gelen mübadiller vardı zaten. Onlar sizden daha önce 1924'te geldiler. Bu mahallede var mıydı onlardan Gülsüm teyze?
Gülsüm Aktaş: Yoktu bu mahallede. Vardı belki de burada azdı. Onlar daha çok Kale Mahallesi tarafındaydı. Biz geldiğimizde “Matatya” diye bir kadın vardı mesela, Yahudi'ydi o. Eskiden burada Rumlar dışında Yahudiler de varmış. Ermeni bir hane vardı, ben buraya geldiğimde. (İbrahim Bey söze girerek) ‘Matatya' dedikleri, bunlar Yemeniciler Çarşısında esnaftılar. Tuhafiyecilik onlardaydı. Akide şekeri imal ederlerdi ki ben sıcacık daha yeni yapılmış akide şekerlerini alıp ağzıma attığımı hatırlıyorum. (Tabi Yahudilerin Rumlara göre Silivri'yi çok daha sonra terk ettiğini hatırlatmamız gerek.) Onlar da çiftçilik yoktu, çok esnaf insanlardı, ticaretle uğraşırlardı. Ve buranın yani Silivri'nin eski esnafları da onlardan çok şey kaptı. (Gülsüm Aktaş söze girerek: -‘Matatya'lar üç kardeştiler. Dükkânları, şimdi Dilsiz Avni'nin tuhafiyeci dükkânının yerindeydi. Büyük dükkândı orası, basma satıyorlardı.)
İhsan Tevfik: Buranın büyükleri, ileri gelenleri kimlerdi o dönemde Gülsüm teyze hatırlıyor musun?
Gülsüm Aktaş: Buranın büyükleri, zenginleri benim geldiğimde; Esat Ağa, Ahmet Kemal vardı, Eşref Bey'ler vardı onlar beşkardeştiler, İzzet Bey vardı. Karasinan çiftliğinin sahipleriydi.
İhsan Tevfik: Gülsüm teyze, sokağınızı, mahallenizi anlatır mısın biraz?
Gülsüm Aktaş: Buradan, Şahin fırının oraya kadar iki taraflı otuz bir haneydi, tek katlıydı ve bahçeli. Ufak ufak odaları vardı evlerin. Şimdi sadece bizim toprağımızın olduğu bu yerde otuz hane, daire var.
İhsan Tevfik: Gülsüm teyze, orayla ilgili size anlatılan ilginç şeyler var mı aklında kalan?
Gülsüm Aktaş: Bir gâvuru orda dövmüş Emin amcam, Romanya'da. Tam buraya gelecekler, adamı dövdü diye hapishaneye atmışlar. Onlar bizden sonra geldiler o yüzden. Önce Çanakkale'ye geldiler, sonra kalktı geldiler Büyük Kılıçlıya.
İhsan Tevfik: Nasıl yerleştiniz köye?
Gülsüm Aktaş: O büyük kışta kimse dışarı çıkamadı zaten. O büyük kış geçti onun yazında herkes kerpiç kesti ev yaptı kendine. Herkesin evini, tarlasını ölçmüşler ona göre herkes kendi yerini yapmış o büyük kıştan sonra. Biz geldiğimizde zaten sadece Asaf Bey'in çiftliği ve bir hindi kümesi vardı orada, köy yoktu, köyü biz kurduk işte. Şimdiki jandarmanın arkasına düşer o çiftlik denen yer. Hatta orda Rumlardan kalma kule gibi bir yer var, orda çok para aramışlar. Asaf Bey'in karısı şehir insanıydı, alçak boylu şişman bir kadındı, muhacirlerle arası iyiydi. Muhacirlere gelir giderdi, iyi bir insandı yani. (Gülerek) Asaf Bey, askılı pantolon giyerdi, alçak boylu şişmandı o da.
İhsan Tevfik: İki köy müydü sadece sizin ordan gelenler?
Gülsüm Aktaş: Biz de geldik, bir de Çeltik köyüne gelenler var, onlar da bizim taraftan. Onlar bizden beş sene sonra geldi. (1934) Etrafta başka köyler de vardı, Seymen, Fener, Küçükkılıçlı… Bunların yerli ahalisi de vardı.
İhsan Tevfik: Teşekkür ediyor, ellerinden öpüyorum verdiğin bilgiler için.

  1. Cem Anıl Cem Anıl

    Benim dedem de Uzuncaorman köyünden gelmiş, 1923 doğumlu belki aynı zamanda yerleştiler büyükkılıçlıya

  2. Nevzat Elçin Nevzat Elçin

    Nevzat Elçin i ara face de Ayfer erbay usta

  3. Nevzat Elçin Nevzat Elçin

    Ayfer Erbay utsa ben senin akraba im seninle kardeş cocuklariyiz rumize-mehmet kardeş kemal-ismail çocukları

  4. Yavuz Yavuz

    İstanbuldan yavuz rahmetli babam hep anlatırdı tuna nehrini tutrakanlı babam babamın babası silivriye gelmişler babam babası ve iki amcam sonrası yok dağılmışlar iki büyük amcamı hic görmedim ortanca amcamı gördüm öğretmendi sadece bildiğim soyağcında tutrakan yazması

  5. Dilek kirici Dilek kirici

    Benim kayinpederimde tutrakan arabacilar köyünden canakkaleye gelmis kayinpederimin babasi davut iki kizi ve bir oglunuda alarak gelmis turkiyeye gelmeden önce eşini kaybetmis zaten en cok esi gelmek istemis ama türkiye ye gelemeden ölmüş kayinpederimde oralari özlemle anlatirdi

  6. Ayfer Erbay Usta Ayfer Erbay Usta

    Dedem Hasan Erbay ve babam Kemal Erbay annem Rumuze 1933-34 yıllarında Tutrakan dan gelmişler.Çatalca Ahmediye köyünde ikamet ediyorldı akraba ve tanıdıklarına ulaşarak geçmişlerini öğrenmek istiyorum.Dedemlere Tutrakanda Hatipoğulları denildiğini biliyorum.

  7. Huriye KİRAZ OFLUOĞLU Huriye KİRAZ OFLUOĞLU

    2-Çocukluğum göç anıları ile geçti ama ne dedemin ve annemin doğduğu toprakları görmek nasip oldu, ne de dedemi görmek. Daha sonrasında anneannemi ve annemi de kaybettik, artık bu hüzünlü anılarda yok oldu.Yukarıdaki yazıyı okuyunca çok duygulandım.O insanların içinde belki akrabalarım, ailemin komşuları var. Hepsine selam olsun.Göçenlerimize rahmet diliyorum ve çok teşekkür ediyorum İhsan bey

  8. Huriye KİRAZ OFLUOĞLU Huriye KİRAZ OFLUOĞLU

    1-Benimde anne tarafım,dedem,anneannem,annem,dayılarım ve teyzem de aynı dönemde Romanya'dan(şuan Bulgarıstan toprakları)Tutrakan'a bağlı Ahmatlar köyünden Tuna nehrinden yola çıkarak İstanbul Haydarpaşa'ya gelmişler.Akrabalarımızın(Şuan hiç biri ile bagımız kalmadı) bir çoğu Silivri Buyukkılıçlıya yerleşmiş, dedem ise Kocaeli Derince'ye gelip yerleşmiş, yani oradakıi yer ve mallarına karşılık devlet buradan yer vermiş onlara.Akrabalarımızın ve birlikte geldikleri komşularının bir kısmı Karamürsel, Sarımeşe ve İstanbul Zeytinburnu'na yerleşmişler.

  9. fatma gencosman fatma gencosman

    İhsan Tevfik merhaba, gülsüm aktaş, babamın amca kızı, benim halam bildiğim (bende hatrı sayılır emeği var), şimdi uçağa atlayıp nasıl öpüp koklayıp dönesim geldi bilemezsiniz. karaibrahim'lerin gelini 1925 doğumlu annem yanımda siz ne zaman geldiniz diye ona sordum, cevap: bir yıl sonra, o kışın ilk yazında, merkezden tren ile...geleceği aydınlatmak için, geçmişimize ışık lazım; sağolun, sağlıcakla kalın. not: söyleşinin burada yayımlamadığınız kısmını da iletirseniz çok sevinirim.

  10. Rümeysa Muslu Rümeysa Muslu

    Ben Çatalca'da yaşıyorumBiz de Tutrakan göçmeniyiz

  11. Hasan Köroğlu Hasan Köroğlu

    Harika bir yazı. Tebrik ederim. Gülsüm Aktaş ve İhsan Tevfik 'in ellerinden öperim.

YORUM YAP