Ahmet Yücegök

Mayıs ayı - 11 Mayıs 2015

Yerel siyasetin odağı olan Silivri Belediyesi bu geçtiğimiz hafta Mayıs ayı çalışmalarına başladı…
Pazartesi günkü ilk oturum gayet sakindi. Biraz uzamasının nedeni de toplantıyı yöneten Belediye Başkanı Özcan Işıklar’ın uzun, uzun açıklamada bulunmasıydı…
Mesela…
Gündemin bir maddesinde "Kamulaştırılacak bir yer için Belediye Başkanına yetki verilmesi” görüşülecek. Başkan o yetkiyi nasıl kullanacağını anlatmak istedi. Bir ara Muhalefet sıralarından sesler gelmeye başladı. Oysa "Belediye Başkanına yetki verilmesini oylarınıza sunuyorum” deseydi mesele bitmişti. Bir ara konu dağıldı. Yeri konusu gündeme geldi. Yine, muhalefet sıralarından sesler gelmeye başladı. Kısaca, durduk yerde mesele uzadı…
***  
İkinci oturum Cuma Günüydü…
Yine saat 17.00’de toplanıldı…
Gündemdeki maddeler azalmıştı…
Ne var ki…
Toplantıyı yöneten Belediye Başkanı Özcan Işıkların gündem dışı açıklamaları epey sürdü… Bir önceki gece yağan şiddetli yağmurdu. Herkesin bildiği gibi, yağış kısa sürdü. Öyle olmasına rağmen, Eski Sanayi Çarşısı dediğimiz alanda, bir çok dükkanı sular basmıştı. Bir zamanların "yüzyılın altyapısı” dedikleri düzenleme yine yerlerdeydi…
Gerçekten çok yağış çok şiddetliydi. Eğer, bir yarım saat daha ayni şiddette yağmış olsaydı. "Allah göstermesin” 2009 Yılını andırır bir durum meydana gelebilirdi…
Gündem dışı uzun tutan bir açıklamada,  Çevre ve Şehircilik Bakanı, İDRİS GÜLLÜCE’nin Silivri ziyaretiydi…
Gündemin son maddesi, 2014 Yılına ait  kesinleşen BÜTÇE idi. Daha önce üzerinde konuşulduğu için bu defa kısa tutuldu. Madde okundu ve oylandı. Oy çokluğu ile kabul edildi. Maddenin kabulünden sonra, AKP Gurubu adın Rıfat Kutlu söz aldı, gündem dışı madde üzerinde olumsuz görüşlerini iletti. Belediye Başkanı, uzun ve sanırım "vermiş olduğu tatmin edici” bir cevap sonrasında, toplantıyı kapattı…
 
ANNELER GÜNÜ
"Başarı”
"Par
"İktidar”
Her biri geçici…
Ama… Annemiz!
Annelerimiz! Neyse…
Geçmişte olsa "Anneler Gününü” KUTLUYORUM...

DAHA
FAZLA
GÜRÜLTÜ
"Gelenler boş durmuyor, yönetimlerin belirlediği kişilerle birlikte, anında önceden plankanmış bölgeye postalanıyor”.
Silivri’de İlçe örgütü olan bütün partililerden  aldığım bilgi böyle…
Her gün bir kaçı Silivri’mizde...
***
Muhalefet kanadında, geçen önceki Genel Seçimlere göre biraz daha hızlı bir çalışma görüyorum. Belli ki Genel Merkezlerin hazırlamış olduğu seçim programları ilçe örgütlerini de hareketlendirmiş…
Ve… Hafta içinde de oluyor ama hafta sonları Silivri sahili çok güzel renkleniyor…
Çok renk ve çeşitlilik güzel…
İnanın…
Yaşama tat katıyor…
Lakin…
Arada bir "sesi sonuna kadar açılmış” bir araba geçiyor…
Ses düzeninden olsa gerek, arabanın  çıkardığı o "cazur-cuzur” ses, inanılmaz rahatsızlık veriyor insana… Sözde müzik çalıyormuş…
Sözde, partinin programına dair bir şeyler anlatıyormuş...
• O parazitli "berbat” seslerden, inanın bir çoğundan kimse bir şey anlamıyor…
Ardından, "homurdanma” başlıyor…
Artık ne dendiğini siz düşünün…
O nedenle…
Buradan…
Her parti için söylüyorum…
Gündüz, Mahallelerde, Sokaklarda durmadan dolaşan sesli yayın yapan araçlarınızı lütfen kontrol ediniz…
Ediniz ki, o kadar masraf. O kadar emek boşa gitmesin…
***
Nereden, nereye…
Çok önceleriydi…
Teknolojinin ulaştığı bu noktadan sonar artık meydan mitingleri demode oldu, yapılmamalı  diyordum…
Dünyanın gelişmiş ülkelerinde gerçekten kalabalıkların bir araya gelip öfkeli sloganların ortalığı çınlattığı günlerin sonunun geldiğini zannediyordum o 2000’li yılların başında...
Öğle zannetmemin nedeni…
İletişim sektöründe dünyanın  gelmiş olduğu noktaydı…
İnsanlara ulaşmanın yolu artık çok kolaylaşmıştı…
Temsili demokrasinin kurumlarının bir çoğunun görevleri sona erecek zannetmiştim. Örneğin, illerde ve ilçelerdeki parti binaları, klasörleri dolduran parti üyelik formları, siyasi mitingler, gösteriler ve  siyasi temsilciler v.s. demode olacak, gibi tartışmalar yaşamıştık…
Geldiğimiz nokta…
Daha çok fazla parti binası…
Daha fazla meydanda toplanma…
Daha fazla bayrak ve flama…
Ve… Daha fazla GÜRÜLTÜ…

TARAFSIZMIŞ!
Batman ve Diyarbakır…
Güneydoğu denince ilk aklan gelen illerimizden...
Cumhurbaşkanımız geçtiğimiz hafta Cumhura oradan sesleniyor…
Bir elinde Kuran-ı Kerim…
Vatandaşa doğru uzatarak "Diyanet İşleri’nin insanlarımıza, ne kadar güzel hizmet ettiğini” anlatmaya çabalıyor. Bunca, iş cinayeti varken. Her gün bir çok kadın cinayeti işlenirken sesini duymadığımı bir Başkanlık Diyanet İşleri Başkanlığı sözünü ettiği. Ki, her gün tartışılan bunca yolsuzluk, usulsüzlük ortadayken…
Alanın bir köşesinde, bir gurup işçi de "taşerona  hayır” diyor…
Sayın, Cumhurbaşkanımız çok kızıyor…
Neredeyse "Siz nasıl Cumhursunuz başkanınızın sözünü kesmeğe kalkıyorsunuz” diyecek ama demiyor, onun yerine gayet sakin "şükredin bir iş bulduğunuza” mealinde bir şeyler söylüyor…
Ve… Avazı çıktığı kadar "bölgenin partisi” diye adlandırılan bir partiyi hedef alıyor…
Onun "Bölge insanının bilmediği” ne kadar kötü yanı varsa tek, tek sıralıyor. Ardından "aman ha ondan uzak durun” benzeri laflar ediyor. Aynı şekilde diğer iki muhalefet partisi de Cumhurbaşkanından "ağızlarının payını” alıyor...
Sonra da diyor ki…
"Ben tarafsızım”
Evet… İnanılır gibi değil…
Gerçekten, Tarafsızmış…
                                      
İNANIN MERAKTAYIM
"Tapu sorununa çözüm bulundu”
En son, Nisan ayı sonuna yakın bir zamanda, yerel gazetenin birimde Başkan yardımcısı Halit Girgin ve Milletvekili Tülay Kaynarca güvenceli bir haberin başlığı bu...
Aslında, yapılan görüşmenin başlangıcı çok önce.
Haberin içeriğine bakınca anlıyoruz ki, görüşmelerin merkezi Orman Genel Müdürlüğü. Genel Müdür İsmail Üzmez. Onunla görüşülüyor.
Biraz daha okuyoruz.
AKP Bölge  Milletvekili "Tülay Kaynarca” kanun teklifini veriyor. böylece sorun çözülmüş oluyor...
En son… Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris Güllüce Silivri’ye geldi. İlçe Başkanlığına uğramış önceden planlanmış olan birkaç yere uğrayıp geri dönmüş.
Arkadaş…
Bu kişi sıradan biri değil BAKAN…
Ve, bu Bakan…
TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN  BAKANI…
Ve, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir ilçesi olan Silivri’ye geliyor. Bu ilçede  HALKIN OYU İLE SEÇİLMİŞ BİR  BELEDİYE BAŞKANI var. Yani, Başbakan tarafından tayin edilmemiş, seçimle gelmiş biri…
Bakanın yapması gereken onun "isteyip istemediğine” bakmadan, Belediye Binasından içeri girmek değil mi?
Onun Belediye Başkanını sevmesi veya Belediye Başkanın onu sevmesi gerekmeden, KAMU ADINA yapılması gereken o...
Bundan önceleri de benzer şeyler  olmuştu. İnsanın bunlara "yahu siz yalnız AKP’nin Bakanı mısın?” diye  sorası geliyor…
Dediğim gibi…
Önceden planladıkları o yerlere gittiler ne konuştular bilemiyorum…
Bildiğim…
Bunların işi sorun çözmek değil, isteselerdi, onlar için bir günlük işti…
Nasıl ki, MİT BAŞKANI için bir gece de yasayı değiştirdiler (bu yasa değişikliği filan da gerektirmiyor, o nedenle kadar da sürmez).
Nasıl ki, 17/25 Aralık, ayakkabı kutularının, para kasalarından çıkan dolarlar ortaya saçıldığında bir gecede Hakim ve Savcılar ile POLİS Şeflerinin görevlerine dair yasaları düzenlediler…
Nasıl ki, yüzlerce yasada değişiklik TORBA yasaları, Meclisi sabahlara kadar çalıştırarak çıkardılar. İsteseler, o TORBA Yasanın birine, iki satır ilave ederlerdi…
Ayrıca, bu soruna muhalefet eden de  yok…
Neyse… Şimdi…
Seçim sathı mahalline girildi…
Sözünü ettiğim bu Partinin Bakanları, Milletvekili adayları, İlçe Başkanları v.s. yine Mahallemize, kahvelerimize gelecekler. Ve, muhtemelen TAPU ve ECRİMİSİL meselesine dair sorularla karşılaşacaklar. Ve, muhtemelen hiç sıkılmadan bu güne kadar tekrarladıkları ayni teraneleri tekrarlayacaklar. Ardından, şöyle arkalarına doğru yaslanıp "kaleyi fethetmiş komutan” edasıyla etrafa bakacaklar ve doğruca tüzel kişiliklerini kaldırdıkları muhtarlıga geçecekler. Muhtarımıza bir isteğinin olup olmadığını sorup "hoşça kalın” deyip ayrılacaklar…
Lakin… Tekrar ediyorum…
Yine de…
Sorunun ne aşamada olduğuna dair ne söyleyecekler, gerçekten merak ediyorum…

NEDENİ MEÇHUL
Baharın geldiğini müjdeleyen en önemli günlerdendi geçmişte. Öyle olduğu içinde  görkemli bir kutlaması olurdu. Her nedense, bu yıl sönük geçti.
 Nereden biliyorsun, derseniz…
Mahallemden, biliyorum.
Komşular "mahallenin uygun bir yerine büyükçe bir ateş yakarız ,sonra da güllerin dibine dileklerimizi gömeriz” diye sabahtan konuşmuşlar. Akşam oldu. Ateş filan yakılmadı…
Nedeni henüz belli değil…

BENDEN DUYMAYIN
*Şükrü Saracoğlu stadının yanındaki Kenan Evren Lisesi’nin arazisini almak için 2002’deki protokol gereği 70 Milyon liraya 3 Okul, 1 Spor salonu ve 1 konferans merkezi yapmış. Ancak Milli Eğitim Bakanlığı arsayı protokola tam uyulmadığı gerekçesiyle Fenerbahçe Kulübüne vermekten geçmiş.
*Cumhurbaşkanımız R.Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan ile Kızı Esra Albayrak’ın yönetiminde olduğu TÜRGEV’e İstanbul Başakşehir’de, Mülkiyeti Hazineye ait 603 Milyon TL’lik arazi 3 Milyon lira karşılığında 30 Yıllığına tahsis edilmiş. (9/5/2015-Cumhuriyet)

İSTER İNAN / İSTER İNANMA
Olayımız çok öncelerde geçiyor…
Sarayın kadrolu dalkavukları, Padişahın patlıcanı çok sevdiğini biliyorlarmış.
O nedenle de patlıcan üzerine akla hayale gelmeyecek övgüler düzerlermiş.
Lakin, bir gün gelmiş, o gün Padişahın canı sıkkın "patlıcanı hiç sevmiyorum lanet olsun” diye kükremiş…
Kadrolu dalkavuklar hemen etrafa "patlıcanın ne kadar berbat bir yemeği olduğunu” yaymaya başlamışlar…
Bu defa…
Sarayın, kadrosuz dalkavukları, kadrolu dalkavuklara fena bozulmuşlar: "yahu, ne oldu daha dün patlıcanın ne kadar güzel  olduğunu öve, öve bitiremiyordunuz, ne oldu da böyle söylüyorsunuz” demişler...
Bu defa da...
Kadrolu dalkavuklar cevabı yapıştırmışlar;  "Arkadaşlar siz yanlış anlamışsınız, biz patlıcanın değil, padişahın dalkavuklarıyız.”

KISA-KISA…
• Cumhurbaşkanımızın ve Başbakanımızın  düzenlediği mitinglerin parası hazineden  karşılanıyormuş...

YORUM YAP