Engin Akın

Malumatın Ferıştahı...

MALUMATIN FERIŞTAHI...
Gripten paçavra haldeyim... Geçen sene domuz gribi olmuştum, bu senekinin adı keçi gribiymiş... Allah'tan üzerinize afiyet “öküz” gibiyim de, yatmadan, ayakta atlatıyorum. (Seneye “öküz gibi” çıkarsa bilemem...) Çetin Altan gibi, “Bugün canım yazı yazmak istemiyor.” diyip bitirmek vardı yazıyı ama okuyucu bizden köşe, Sevginar da bana ayırdığı boşluğu dolduracak “malzeme” bekler...

Biraz “malumatfuruşluk” yapalım, ahkam keselim... Son on yılda, beş bin kitap okumuş, övünmek gibi olmasın ama üç de kitap yazmış biri olarak, söylediklerimizin bir kulaktan girip ötekinden çıkacağını bile bile...

Yazının tam burasına gelmişken, uyarmakta fayda var. Birazdan mala davara faydası olmayan konulardan bahsedeceğim. Okumak istemeyen, okumayabilir. Inanmak istemeyen ya da “tabularına” ters gelecek olanlar, benimle vakit kaybetmek yerine, haftasonu Cübbeli Ahmet Hoca'ya gidebilir, evladır.

Cihangir Davutoğlu üstad, önce köşe yazısında, sonra da köşe yazısına gelen tepkileri haberleştirdiği röportajında, “Silivri'de özellikle cuma günleri, cuma namazlarında camilerde yoğunluk olduğunu, bu yüzden de Silivri'ye yeni bir cami yapılması gerektiğini” yazmış, hatta oturup cami yeri aramaya da başlamışlar.

Müftü Mustafa Onat “kadınlarımızı cenaze namazlarına da, vakit namazlarına da, cuma namazlarına da camilere bekliyoruz.” demiş... Metin Karakaş da, cenaze namazına kadınların katılıp katılamayacağı konusunu “belli şartlar haiz olursa” gibilerinden “yumuşak” bir üslupla geçiştirmiş...

Ben de röportajın içinde bu iki ismi gözüme kestirdim... Bir kaç soru sorayım onlara...

Efendim... Peygamberimiz dönemi ve ardından gelen dört halife dönemi uygulamalarında, bize aktarılan ve “ehl-i sünnet ve'l cemaat” in tamamen “sahih” kabul ettiği hadis kitaplarının da teyit ettiği üzere, Cuma namazının, yani “salat-ül vusta” nın amacı ve içeriği neydi?

Yevm-ül cumua, yani “toplantı günü”, bir yerel gündem toplantısı mıydı? Yoksa o zaman da, şimdiki gibi, seçim öncesi “imar affı çıkar” beklentisiyle kat üzerine kat çıkılan kaçak binalar gibi, rekat üzerine rekat uydurulan bir toplu namazdan ibaret miydi?

Bir beldede, birden fazla yerde cuma namazı kılınabilir mi? Imam-ı Azam Ebu Hanife'nin, “kılınamaz” görüşü sizin için ne ifade ediyor? Yoksa siz hanefi mezhebine mensup değil misiniz?

“Bir beldede, birden fazla yerde cuma namazı kılınıyorsa, ilk başlayan grubun namazı kabul olur, diğerleri geçerli olmaz.” şeklinde görüş bildiren fıkıh kitaplarına katılıyor musunuz?

Cuma namazı, bir yerel gündem toplantısı ise, her mahallede, neredeyse her sokakta ayrı bir cuma namazı kılınması ile, amaç hasıl olabilir mi?

Cuma namazını kim kıldırır? Şu anki gibi, cuma namazını kıldıran, maaşlı, kadrolu imamlar, asr-ı saadet uygulamalarında var mıdır?

Cuma namazını kıldıracak kişi, “veliyyül emir” olması gerekiyorsa, yani devlet başkanı ya da o beldenin seçilmiş temsilcisi olması gerekiyorsa, Silivri'de cuma namazını, belediye başkanının kıldırması gerekmez mi?

Peki, mevcut siyasi ve hukuki yapımızda, bu mümkün değil iken, hatta bir teravih namazında bunu yerine getirmek isteyen belediye başkanının bu hareketi, “parti kapatma nedeni” olarak Yargıtay'da görüşülmüş iken, cuma namazının altı temel şartından birincisi, en önemlisi ihlal edilmiş olmuyor mu?

Cuma namazının şartlarından biri olan, “izn-i âmm” yerine getiriliyor mu? Yani cuma namazı, miting alanı gibi, mülki amirin izin verdiği alanda, herkese açık biçimde kılınıyor mu? Yoksa cuma namazı kılmak için, ille de cami diye mi diretiliyor?

Şimdiki gibi, ruhsatlı, süslü-püslü gösterişli camiler, Islam'a ne zaman girmiştir? Ilk müslümanlar koyun ağılında toplandıklarında, ibadetlerine halel mi gelmişti, ibadetlerini eksik mi yapmışlardı?

Bu iki şart, günümüzde yasalar gereği uygulanamazken, “laik devlet sisteminde toplantı (cumua) şartları yerine getirilemediğinden, cuma namazı kılınamaz” diyebilir misiniz?

Yine de cuma namazını kılıyoruz diyelim, peki cuma namazında, her katılımcının eşit ve engellenemez söz hakkı, görüş bildirme ve soru sorma hakkı var mıdır? Bu şart, günümüzdeki pratikte yerine getirilmekte ya da sağlanmakta mıdır?

Cuma namazına, kadınlar imamlık edebilir mi? “Edemez” derseniz, bunun Kurani gerekçesini açıklayabilir misiniz?

Cuma namazında kadınlar, erkeklerle yan yana, arkalı önlü saflarda bulunabilir mi? Cevabınız “evet” ise, bu şu an yerine getirilmekte mi? Özellikle Müftü Onat'a soruyorum, kadrolu, maaşlı imamlarınız, bu hususa riayet ediyor mu, yoksa kadınları, “yevm-ül cumua” nın ruhuna ters biçimde, namaza almıyor ya da “insaflı” davranıp lütfen alsalar bile, tecrit eder gibi, ayrı bölümlere mi kapatıyorlar?

Cumanız mübarek olsun efendim... Iyi haftasonları...

11 Mart 2011 tarihli Hürhaber Gazetesi'nde

YORUM YAP