Bizim toplumumuzda son beş on yıldır televizyon umumi bir eğlence aracı haline geldi. Bazen arkadaşlarımı ziyarete gittiğimde görüyorum. Eve misafir gelmiş, o hala açık. Tabi tahmin edersiniz, yazıyı okuyan arkadaşlarımın yüzünde tebessüm oluştu bile, ben hemen kapattırırım. Şunu kapatın, birbirimizi duyalım; hatta başarabilirsek dinleyelim. Tabi duymak başka, dinlemek başka... Dinlemek bilinç gerektirir. Ben çoğunu sadece duyuyorum. Çünkü dinlenecek bir şey söylemiyorlar. Misafir geldiğinde televizyonun açık bırakılması: "Sizinle konuşacak bir şeyimiz yok. " demek gibi bir şey. "Biz buna bakıyoruz, siz de bakın!" Pekala bakıyorsunuz ama görüyor musunuz? Öyle ya duymak başka dinlemek başkaysa; bakmak başka, görmek de başkadır. Ya da ne görüyorsunuz, benim gördüklerimi görseniz kapatırdınız zaten. Beni televizyon düşmanı zannetmeyin. Ben sabah uyanınca açılan ve akşama kadar açık kalan, ne varsa hiç ayırmadan izlenen ve insanın hayatının merkezine oturmuş bir televizyon bağımlılığını sevmiyorum. Şimdi bir hastalık daha eklendi buna, televizyonun karşısına akıllı telefonlarla oturuyorlar. Arada bir kafalarını kaldırıp karşıdaki ekrana; sonra da ellerindeki ekrana bakıyorlar.
"Görün": Bakıyorlar. Bakıp, görmüyorlar.
Evin çocukları da umumiyetle ellerinde tablet bilgisayarlar... Muhtemelen oyun oynuyorlar. Keşke eğitim- öğretim içeriği olan bir oyun oynasalar. Ne yazık ki erkek çocukları genellikle savaş, dövüş oyunları; kızlarsa bebekler, mankenlik oyunları... Eski oyunlar bile oynanmaz oldu.
Lütfen çocuklarımızı bu ekranlarla büyütmeyelim. Bu ekranlar elbette hayatımızda olacak. Elbette bir şeyler izleyecekler... Elbette kullanacaklar... Süresini tayin edin. Seçici olun. Hayatımızın merkezine oturmasınlar. Ailece bir akşam da oturun, kitap okuyun. Şarkı söyleyin. Şu ekranlara bakmayın, çocuklarınızın yüzüne bakın.
Bakın, "Görün" ; Duyun, "Dinleyin" “Anlayın”
Bilhassa küçük çocuklarınızı bu ekranlarla baş başa bırakmayın. Çizgi film bile izleseler; onların yanına oturun, birlikte izleyin. Bu araçları faydalı hale getirmek istiyorsanız; izlediği şeyi ona anlattırın. Her şeyi izletmektense, ona seçmeyi öğretin. Onunla ilgilenirken akıllı telefonlarınızı bir kenara bırakın. Onlarla konuşurken göz teması kurun. Hani uzmanların söylediği gibi televizyonu çocuk bakıcısı olarak da kullanmayın. Baktığınız şeyleri görmeye çalışın. Duyduklarınızı, dinlendiklerinizi anlamlandırın. Televizyon kaba bir dinlemenin ötesinde dikkatle izlenmesi gereken bir araç... Sabah açılan akşam yatarken kapatılan şu televizyonlar yok mu? Onların çıkardıkları gereksiz gürültü...
_Kimse de izlemiyor kapatsanız ya şunu!
_ Aaaa ben bakıyorum. (Aslında izledim hiç bakmıyordu.)
Sese ve cana duyulan bir ihtiyaç mı acaba. Orhan Veli'nin Yalnızlık şiiri geldi aklıma hemen.
Bilmezler yalnız yaşamayanlar ,
Nasıl korku verir sessizlik insana;
İnsan nasıl konuşur kendisiyle ;
Nasıl koşar aynalara ,
Bir cana hasret ,
Bilmezler ...
Yalnız yaşayanlar için böyle düşününce bir anlamı oluyor. Peki ama çoluklu çocuklu beş on kişilik ailelere ne oluyor?
Hoşça Kalın.