Cemil Kenar

Spor giren eve doktor girmez

Eskiden mezarlık olan alana önce 1930'larda Dolmabahçe Sarayı'nın has ahırları yapılmış. Sonra tütün deposu olarak kullanılmış.

Cumhuriyetin ilanından sonra stadyum yapılmasına karar verilmiş.

19 Mayıs 1947'de İnönü adıyla açılmış, 1951'de Mithatpaşa olmuş, İsmet İnönü'nün vefatından sonra 1974'te tekrar İnönü adını almış…

Yakın tarihte Fİ Yapı son olarak Vodafon Park adıyla anılan ancak şirket sözleşmeyi fes ettiği için önümüzdeki sezon adının ne olacağı bilinmeyen dünyanın ismi en çok değiştirilen stadının hikâyesi kısaca böyle.

Futbol oynadığım yıllarda bu statta çok maç oynadım.

Önceki gün nostalji turu olsun diye Gümüşsuyu'ndan, Dolmabahçe'ye yürüyerek indim.

Stada Beleştepe'den baktım.

Yeni halini görmek için Kartal Yuvası Şeref Turuna katıldım.

Müzeyi gezdim.

Ve o zamanki bakış açımızla yıllarca görmediğimiz ayrıntıyı fark ettim.

Müzenin girişindeki kitabeye aynen şu ifade kazılmış; TÜRKİYE'NİN İSTİKBALİNİ İDARE EDECEK OLAN GENÇ NESİL AÇIK HAVADA AÇIK MEYDANLARDA YETİŞECEKTİR. İSMET İNÖNÜ 15 ARALIK 1936…

Dolmabahçe, Mithatpaşa, İnönü isimleri stadyum arena ifadeleri kimler için ne ifade eder bilemem, polemik yaratmak da istemem ancak İnönü bu sözü 1936'da söylemiş, görmemişiz…

Atatürk, Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur demiş, dinlememişiz.

Sporla bağı kopmuş toplumların yaşam damarlarından biri kopmuş sayılır demiş duymamışız.

19 Mayısları Gençlik ve Spor Bayramı ilan etmiş sahip çıkmamışız.

Cumhuriyetin 100. yılına girerken beden eğitiminde sınıfta kalmışız.

Genç neslin hobileri alışkanlıkları değişmiş. Fiziksel, ruhsal yapı çökmüş, sanal olarak hayal aleminde sörf yapan yeni neslin Digital, Sentetik, Kimyevi bağımlılık seviyeleri klinik vaka haline gelmiş, biz neyi nerede nasıl yanlış yaptığımızı hala bulamıyoruz…

Platformlar, paneller, konferanslar, palyatif çözümler sunabilir ama yıllardır süregelen bu uyuşukluğu giderilebilir mi bilinmez dolayısıyla beden eğitimini güçlendirmek spor kültürünü oluşturmak, spor ahlakını geliştirmek zorundayız…

Bizde klasik mazerettir.

Tesis yetersiz der, geçeriz ama bu bir arz-talep meselesidir.

Bakın Silivri Belediyesi her gün bir park açıyor.

Statlar, salonlar, havuzlar yapıyor.

Sanatsal, mesleki kişisel gelişim kursları eğitim akademileri, futbol akademisi var.

Oralarda bir kimlik, bir karakter oluşuyor.

Örneğin futbol akademisinden 8-10 çocuk profesyonel kulüplerin altyapılarına gidiyor.

Çocukları telefon tablette oynamak yerine bu faaliyetlere yönlendirmek lazım.

Bunu yapacak olan öncelikle ailelerdir.

Gelişme çağındaki çocuklar kamera gibidir, ne görürse, ne duyarsa onu alır.

Bizde onları izleriz.

Onun için fabrika ayarlarımızı gözden geçirmekte fayda var…

YORUM YAP