“Sonuna kadar dişe diş mücadele edeceğiz”

“Sonuna kadar dişe diş mücadele edeceğiz”

6.10.2016 09:42:21

Eğitim-Sen Genel Başkanı Kamuran Karaca, Silivri ziyaretinde sendika üyeleriyle gündemi değerlendirdi. Karaca, “Ülkeyi, eğitimi içinden çıkılmaz hale getiren bu şer odaklarıyla sonuna kadar mücadele edip hesaplaşacağız.” dedi.

Eğitim-Sen Genel Başkanı Kamuran Karaca, Hürhaber Gazetesi ve CHP İlçe Örgütü ziyaretlerinden sonra Silivri Eğitim-Sen lokalinde sendika üyeleriyle bir araya geldi. Eğitim-Sen'li Silivri eğitimcilerinin yanı sıra Çatalca, Çorlu, Çerkezköy temsilciliklerinden de katılım oldu. Karaca, yaşanan sürece ve getirdiklerine, sendikanın duruşuna dair açıklama yaptı. Gündeme ilişkin sorular üzerine karşılıklı görüş alışverişinde bulunuldu.
Eğitim-Sen Silivri Temsilcisi Murat Satır, sürece ilişkin Genel Merkez'den bilgi alınmasının önemine değinerek, davetlerine icap eden Genel Başkan Kamuran Karaca'ya teşekkür ederek sözü kendisine bıraktı.

KARACA: KAYNAK PAYLAŞIMI İKTİDARI KALICI HALE GETİRDİ
Eğitim-Sen Genel Başkanı Kamuran Karaca, burada yaptığı konuşmada şu sözlerine yer verdi: “Gerçekten de önemli bir süreçten geçiyoruz. Birkaç yıl önce ‘bunlar da olmaz, artık bu kadar da değil' diye düşündüklerimiz, siyaseten toplumsal olarak dayatılan süreci değerlendirelim. Sendika olarak neler yapıyoruz, neler yapmamız gerekir şeklinde paylaşımda bulunmak istiyorum. Sizlerin değerlendirmeleri ve önerileri de çok önemli.
Siyaseten içinde bulunduğumuz tabloyu kısa özetlemek gerekirse bu 15 Temmuz darbe girişimi öncesi ve sonrası olarak değerlendirmek gerekiyor. Darbe girişimi öncesinde Türkiye'de AKP iktidarları 14 yıl süresince de ortaya konan toplumsal politikalar genel anlamıyla iki şeye hizmet ediyordu; bir özelleştirmeler üzerinden tavan politikası, Türkiye'nin bütün kamu kurumlarının özelleştirilmesi, ticarileştirilmesi, AKP'nin çok geniş bir yandaş kesimine dağıtılması sürecini beraber yaşadık. Birçok kamu kurumu ve kuruluşu, madenler talan pozisyonuna vardı. Pay dağıtımıyla iktidarını kalıcı hale getirdi. Aldıkları oy oranını da dönemsel olarak hep yükseltti. Tabi bu kaynak paylaşımının çok büyük etkisi var.

“DİNSEL TEMALI SÖMÜREN SİYASAL MODEL ORTAYA KONDU”
Bunun yanı sıra dinsel temalı sömüren bir siyasal model ortaya kondu. Bu da bu tabanın büyümesinde etkili oldu. Bu inanç sömürüsü içinde cemaatler ve tarikatlar beslendi. Birçok yeni yapı ortaya çıkarıldı. Bu siyaset için camiler kullanıldı. Bu süreci hızlandırmak adına da darbe sürecine girilmeden bir iki yıl önce eğitimin de düzenlenmek istenilen toplumsal modele göre yapılandırılması girişimleri başladı. 2012-2013 Yılından sonra 4+4+4 diye eğitim modeli bu çerçevede oluşturuldu. Okul öncesi bu çerçevede zorunlu olmaktan çıkarıldı. İnanç modelli toplumsal düzenlemeleri geçirmiş oldular.
Tabi eğitimle ilgili o süreçte birçok adımı atmışlardı. İlkokullara Arapça dersinin konulması, Din derslerinin konulacak olması, ortaokul ve liselerde din dersleri saatlerinin artırılması, üniversite yurtlarına rehber öğretmen yerine imamların görevlendirilmesi gibi onlarca örneği sayabiliriz.

“İDARECİ KADROSU, EĞİTİM-BİR-SEN VE AKP'DEN OLUŞTU”
Bunlar adım adım devam ederken tabi Eğitim-Sen'in bu gidiş içerisinde hep bilimsel, laik, demokratik eğitimi savunması ve mücadelesi sebebiyle hedef olduğu süreci de darbeden önce yaşamıştık. Sendikamız veya üyelerimizle ilgili onlarca dava ve soruşturmalar açılmıştı. Üyelerimiz baskı altına alınmaya çalışıldı. Bu süreçte müdürlerin, etkisi ve yetkisi alınarak dört bin'in üzerinde sınavla gelen müdür arkadaşımız görevlerinden alınıp yerine Eğitim-Bir-Sen'li üyeler yönetici olarak görevlendirildi. Müdür Yardımcılıklarına bile müdahale edilmişti. Neredeyse Eğitim-Bir-Sen ve AKP'den oluşan bir idareci kadrosu, diğer öğretmen kadrosu çoğunluğunun da böyle olması bizim gibi demokrat yapıdaki öğretmenlerin sesinin ve mücadelesinin kesilmesi süreciydi.

“CEMAATLER BESLENDİ”
Bu kapsamda cemaatler beslendi demiştik. Bunların başında Fethullah Gülen Cemaati geliyordu. O süreçte yan yana aynı amaçlar için mücadele birlikteliği yapıyorlardı. Bu 25-27 Aralık operasyonuna kadar bu devam etti. Orada iktidar savaşında bir ayrışma başladı. Ondan sonraki süreçte Gülen Cemaatinin etkisi kırılmaya başladı. Onun yerine yeniden devletin kontrolünde ve güdümünde laik, bilimsel, demokratik eğitim sürecini başlatmak yerine Süleymancılar, Nakşibendiler gibi farklı yapıların ikame edilmesine 15 Temmuz'a kadar devam edildi. 15 Temmuz çok tartışılacak bir gün. Darbe midir, kimin neyi nasıl planladığı tartışmaları devam edecektir. Biz darbe süreci diye değerlendirip, bunun üzerinden baktığımızda tabi ki Eğitim-Sen ve bütün demokrat eğitimciler, darbe geleneğinden bedel ödemişler olarak darbeye karşı açık tutumunu almıştı. Hiçbir darbe asla kabul edilemez.

“AKP, KALDIĞI YERDEN SÜRECE DEVAM ETTİ”
Darbe sürecinden sonraki uygulamalara gelindiğinde ilk günlerde siyasi partilerin bir araya gelmesi, biz meslek örgütleriyle beraber darbeye karşı tutum alması, AKP'nin de bu gerici yapılanma, tarikat cemaat ilişkisi üzerinden hem toplumsal model, hem ayrıştırmanın ters tepeceğini düşünmüştük. Aradan bir iki hafta geçmeden aslında AKP'nin kaldığı yerden süreci devam ettireceğine tanık olduk. Eğitim alanındaki uygulamaları, hilafet, Osmanlı ve Lozan'ın tartışılması, camilerle okulların buluşturulmasının tartışılması gibi birçok yaklaşım ‘Bunlar aynı kafa, sadece Gülen hareketiyle sadece iktidar için karşı karşıya geldiler' dedirtti. Siyasal alandaki düzenlemelere bakıldığında çok kısa sürede muhalefet partilerinin düşmanca tavırları ve yaklaşımları oldu.

“AKP'Lİ İDARECİLERİN İŞGÜZARLIĞI ÜZERİNDEN 9 BİN 400 ÜYEMİZ AÇIĞA ALINDI”
Bu tablonun içinde bize yönelimleri başladı. İlk etapta 28 bin eğitimcinin açığa alındığı süreçte 212 arkadaşımız ve 36 akademisyen alındı. Milli Eğitim Bakanıyla yapılan değerlendirmelerde gelinen nokta şuydu; büyük bir kısmı MEB politikalarını sosyal medya üzerinden eleştirdikleri için o listelere eklenmişti. Genellikle okul müdürlerinin şikayetleri, İl'deki çeşitli Fethullahçı yapıların da müdahalesi ama MEB içerisinde bizi hedefe koymak isteyen AKP'li kadroların özel gayretleriyle listelere sokulduğu öğrenildi. 250 Arkadaşım hızla evine döndürülmesi süreci başlamıştı. Bu tezgâhı kuranlar demokratları da hedef tahtasına koymak konusunda ikinci bir hamle daha yaptılar. 1 Eylül'den sonra açıklanan listelerle 11 bin 301 eğitimci açığa alındı. Bunların 9 bin 400'ü bizim üyemiz. Hiçbir gerekçe yok. Başlatılan bir idari ve adli süreç yok. AKP'li idarecilerin işgüzarlığı üzerinden bizim sendikal faaliyetlerimiz de bu kapsama sokuldu. Toplamda Türkiye'de 50 bin'in üzerinde öğretmen açığa alınmış ve meslekten çıkarılmış pozisyonunda.

“HESAPLAŞMANIN İÇİNDE OLACAĞIZ”
Sendikal faaliyetlerimizi onurluca buralara kadar getirdik. Emekten, demokrasiden ve barıştan yanayız. Alanda yaptığımız her eyleme sahip çıkarak bu günlere geldik. Eğitim-Sen Yönetim ve Yürütme Kurulu, Şubelerimiz, İlçe Temsilciliklerimiz, üye ve iş yeri temsilcilerimizle bu sorumluluğu taşıyarak bu günlere geldik. Onun için bu suni baskı süreciyle hiçbir arkadaşımın kafasında tereddüt kalmamalı. Eğitim-Sen olarak ilk etapta görevden alınan akademisyenlerle hukuksal süreci başlattık. Geçtiğimiz hafta Danıştay'a bir dava açmıştık. Bugün de Danıştay'ın önünde bir açıklama yaptık. Göreve geri dönüşlerle ilgili bireysel davalar açmaya başladık. Zaten süreç Anayasa Mahkemesi'ne CHP tarafından taşındı. Kanun Hükmündeki Kararnamelerin tümden iptali ile ilgili yapıldı. Bu süreçte hesaplaşmanın içinde olacağız. Ülkeyi, eğitimi içinden çıkılmaz hale getiren bu şer odaklarıyla sonuna kadar mücadele edeceğiz. Sonuna kadar dişe diş mücadele edeceğiz. Hiçbir arkadaşım moralini bozmasın. Onların gericiliğine karşı çağdaş, laik, barış içinde bir Türkiye'yi savunalım. Bu orta çağ kafaları ancak böyle durdurabiliriz.

“EĞİTİM-SEN HİÇ BİR ARKADAŞINI YOLDA BIRAKMAYACAK”
Bu ülkeyi ve toplumu değiştirmek, dönüştürmek ile ilgili çok ciddi saldırılar var. 10 Ekim'de yaralanan arkadaşlarımız da aramızda. Saldırılar 7 Haziran seçiminin hemen arkasından başlamıştı. Yaptıklarının hesabını vermekten korktukları için tek sığınacakları liman şiddet. Darbe girişiminden sonra aynı yönelim devam etti. Hukuken arkadaşlarımızın yanındayız. Manevi tazminat davaları da dahil. Fiilen eylem ve etkinlikler de devam edecek. 15 Ekim'de Kesk bütünlüğüyle Ankara'da bir miting yapacağız. Tepki gösterme sürecinde de Eğitim-Sen, Kesk ve Kesk'e bağlı sendikalar yine öncü oluyor. Buna devam edelim. Hatta Aktif-Sen üyelerine de sahip çıkacağımız mesajını verelim. Hukuksal olarak onlara destek olacağız. Kendi haklarımızı korumakla yetinmeyip, mağdur olmuş insanların da haklarına sahip çıkıyoruz. Üzerimizde oluşturulan baskıyı tersine çevirmemiz gerekiyor. Bu süreçte büyük bir toplumsal kesimle buluşma şansımız var. 250-280 arasındaki arkadaşımıza bu ay 2 bin lira üzerinden dayanışma yardımı başlattık. Eğitim-Sen hiçbir arkadaşımızı yolda bırakmayacak. Maddi, manevi ve hukuksal olarak yanlarındayız. Bunun için açtığımız bir dayanışma kampanyası var.”
Toplantı soru ve cevaplarla devam etti.

Renginar SALİ

YORUM YAP