
Yerel yönetime, meslek itibarıyla, sağlığın ağır bastığı bir yaklaşımla bakan Silivri Belediyesi CHP Meclis Üyesi Semih Ayeş, Hürhaber’in sorularını yanıtlarken, 7 aylık süreçte yeni sorumluluğu çerçevesinde kendini ve ilçemize bakışını aktardı.
" ‘BİZİM SEMİH’ OLMA İDEALİNDE YÜRÜYÜYORUM”
Sevginar UYGUN: Semih Ayeş kimdir?
Semih AYEŞ: 1985 yılında Silivri’de doğdum. İlk, orta ve lise eğitimini Silivri’de tamamladıktan sonra Marmara Üniversitesi’nde Eczacılık eğitimi aldım. Askerlik gö-revimi yaptıktan sonra Silivri’de bir eczane açtım.
‘Bizim Semih’ olma idealinde yürüyen bir insanım... Belli kalıplar içinde kalmış değilim. ‘Bizim Semih’, "her an ulaşılabilir Semih”... Benim için en önemli kısım; sağlık konusunda bir problem olduğu zaman insanlar için her an ve hemen ulaşılabilir olmam. Bu kadar basit.
"KORKULARIM VARDI…”
Sevginar UYGUN: Eczacı Semih’ten siyasettekine dönecek olursak, süreç nasıl gelişti?
Semih AYEŞ: Başlangıç kısmında evet, korkularım vardı çünkü bu zamana kadar sağlıkla ilgili kısmında, sağlıkla alakalı konuda arandığımda bireysel bir çözüm sunabiliyordum. Ama yerel yönetimde, siyasette çoğu zaman tek başına çözüm değilsiniz.
Bir ekiple birlikte çözüme gitmek zorundayız. Bürokratik bazı aşamaları da atlamamız, engelleri aşmamız gerekiyor. Bu süreçte vatandaşa ‘Yapmıyorum’ derseniz sıkıntıdır ama ‘Yapamıyorum. Olmuyor, sebebi de bu…’ derseniz bizim vatandaşımız bunu anlayabilecek durumda. Gerçekten siyasette de ‘Bizim Semih’ olabiliyorsak amacıma ulaşmış oluyorum zaten. Şu anki konumumda başka bir beklentim yok.
NEDEN CHP, IŞIKLAR HAKKINDA ÖNYARGILAR VE BUGÜN…
Sevginar UYGUN: Neden Cumhuriyet Halk Partisi meclis üyeliği?
Semih AYEŞ: Nedeni çok basit. Nöbetlerimde Özcan Bey beni sık sık ziyaret ederdi. Herhangi bir partiye mensup olmadığım için o zaman daha rahattık. Genel siyasetle de yerel anlamda da fikirlerimizi eleştirel bir şekilde sunabiliyorduk. Bir elektrik vardı. O elektriği birbirimizde yakaladığımı düşünüyorum. Sağ olsun o değer verdi. Biz de o değerin karşılığında onun ekibinde yer alarak beraber bir yola çıktık.
İtiraf etmeliyim ki; Silivri’ye 2009-2010 yıllarında geldiğim zamanda Özcan Bey’e karşı bir takım önyargılarım vardı. Çünkü toplumda, hani Fısıltı Gazetesi denen bir şey vardır, bizim kulağımıza da geliyordu ama tanıdıkça gerçeklerin daha farklı olduğunu görebiliyoruz. Bundan dolayı da bu ekibin içinde olmaktan şu anda gurur duyuyorum. Muhakkak ki eksik olduğumuz yerler vardır ama önümüzde beş yıl gibi bir süreç var eksiklerin tamamlanması için. 4 yıl gibi bir süre kaldı, o süreçte yapabildiklerimizi yapacağız, önümüzdeki dönemde bayrağı gelen arkadaşlara teslim edeceğiz.
"SİLİVRİ’NİN EN ÖNEMLİ SORUNU; BOĞLUCA…”
Sevginar UYGUN: Silivri’nin en önemli sorunları sizce nedir?
Semih AYEŞ: Yanlış kentleşmeden dolayı Tekirdağ’ın bir sahili yok. Yaklaşık 2 kilometre kadar yürüyebildiğiniz bir sahili var o kadar. Çorlu’da, Çerkezköy’de zaten deniz yok, Kırklareli bundan mahrum. Buradaki vatandaşlar Cuma, Cumartesi, Pazarları Silivri’ye geliyorlar. Bakarsanız plakalara hep 39-59’dur. Bu 39-59 plakaları kaydetme sürecine girdik. Hafta sonu Silivri’ye geldikleri zaman sahili gezmeye başlıyorlar ve bu onlara olabildiğince pis kokularla geri dönüyor. En büyük problemimiz bence Boğluca Deresi. Çözüm adına Başkanımız 2 hafta önce İSKİ’ye toplantıya gitti, konuyu açtı. Gerekli aşamalar tamamlandıktan sonra Silivri’nin sahil kısmı artık en güzel yeri olacak. Gelenler kaliteli bir göçe dönüşecek ve bize para kazandıracak.
"İKİNCİ EN ACİL SORUN ALT GEÇİT”
Bir diğer sorunumuz; geçen gün diğer meclis arkadaşlarımızla bundan bahsetti. Şehri ikiye böldük. Merkez daraldı artık. Eskiden Merkezde ev fiyatlarına bakardık, üç aşağı beş yukarı insanlar alabilecek durumda olurdu. Ama şimdi zorluyor bütçeleri. Bunun sebebi de aradaki E-5’in ulaşımı engellemesi.
Belki hayal; Viyadük Projemiz var. Sarıgül’le birlikte, daha doğrusu İBB destekli yapabileceğimiz bir yatırımdı Silivri Belediyesi’nin ‘bunu yapıyorum’ demesi biraz zor, hem Karayolu hem İBB açısından. Türlü engelleri var bunun ama karşıyla olan iletişimi maksimum seviyeye getirebilirsek inanın o problemler de çözülecek.
"TARİHİ MİRASIMIZI DEĞERLEN DİRMELİYİZ”
Birçoğumuz Safranbolu’ya, İzmir Şirince’ye gitmiştir. Buralara baktığınız zaman tarihi yerleri olan bölgeler. Silivri’nin Kale Mahallesi’ne hiçbir şey yapamıyorsak Odunpazarı/Eskişehir örneğini alırız, harmanlayıp buraya bir örnek proje sunarız. Aziz Nektaryus konusunda çok tantana oldu, herkes konuştu. Herkesin dinine, diline saygı duymak gerekir ama bu bölücülük aşamasında olmamalı. İnsanlar oraya herhangi bir bayrak sempatizanlığıyla gelmediler. Masumane bir istekle burada bulunduklarını gelip onları izleyen herkes gördü. Zaten art niyet olsa yerel yönetim temsilcileri olarak biz de tepkimizi ortaya koyarız.
Ne kadar saygı görmek istiyorsak o kadar saygı verelim ki karşılığını alalım. Karşılığını alamazsak doğru bir tebaayla, cemaatle, insanla karşı karşıya kalmamışız demektir.
"SİLİVRİ’YE BİR EĞİTİM ARAŞTIRMA HASTANESİ KURULMALI”
Sevginar UYGUN: En büyük hayaliniz ne?
Semih AYEŞ: Ütopik sorular ama bir cevap vermemi isterseniz anlatayım. Ben doğduğumdan beri ticaretin içindeyim. Her aşamasıyla uğraştım. Garsonluk, babamın dükkânında esnaflık, teyzemin hukuk bürosunda sekreterlik yaptım. Her yerde bir şekilde var oldum. Ticari alanda Silivri’nin birçok eksiği var evet... Ama en genel manada en önemlisi nedir diye düşündüğümüzde; hastanelerimiz düzgün çalışmıyor. İnsanların hastane kesimlerinde büyük mağduriyetleri var ve bu her geçen gün artıyor. Özel veya devlet hastanesi hiç fark etmez. Sağlık alanında ciddi bir senkronizasyon bozukluğu söz konusu. Silivri’ye gelen insanlar onkoloji, organ nakli tedavisi alamıyor. Bir kalp ameliyatı yapacak ünitemiz yok Silivri’de. 150-160 bin nüfuslu bir ilçeden bahsediyoruz. Anadolu’da il sayılacak potansiyele sahibiz. Ama bir kalp ünitemiz yok. Kalp krizi geçiren bir vatandaşımızın 30 dakika sonra İstanbul’da ameliyat olma durumu var. Bu en büyük aciziyettir aslında. Bunu aşabilecek bir altyapıyı Silivri’ye kazandırmak zorundayız. Baktığınız zaman işin içinde ticaret yok, tamamıyla bir kamu hizmeti var. Trakya Üniversitesi çok iyi ameliyatlar yapıyor. Namık Kemal Üniversitesi kurulalı 5 sene dahi olmadı cerrahi, üroloji, kardiyoloji, kalp-damar cerrahisi, onkoloji servisiyle çok iyi şekilde işleyebiliyor. 3 ay önce bir vatandaşımız geldi, pankreas kanseri. Ben bu hastaya ne yapabilirim? Çapa’ya gitse 3 ay sonraya gün alır. Zaten 3 aylık ömrü var. Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi’ne sevk ettik hastayı. Şu anda ikinci hayatını yaşıyor. Silivri bundan mahrum. Silivri belki de Trakya’nın bu konuda üssü olabilir. Bu da ancak Eğitim ve Araştırma seviyesinde bir hastanenin kurulmasıyla gerçekleşir.
Binayı kazandırmak tabi ki de önemli bir kısım ama binayı kazandırdıktan sonra içine bir onkoloji ünitesi koyabiliyor muyuz? Buna bakmak lazım.
Şu anda kulak burun boğaz enfeksiyonları, dâhiliyeye enfeksiyonları geçirebilecek yaştayız ama 55-60’tan sonra insanların problemleri değişiyor. Bu çareyi Çapa’da, Mehmet Akif Ersoy’da arayacağız ama Silivri’de de bunun hakkı var diye düşünüyorum. Bu kadar da basit bir ilçe değiliz biz. Planlara baktığınızda 1 Milyon nüfuslu yerleşim yeri planlanıyor. Bu durumda bir tane Eğitim ve Araştırma Hastanesi olmayacak mı? Silivri’nin en büyük eksikliklerinden birisi de bu. Aslında Silivri’nin sağlık başkenti olabilecek bir konumu var. 1975 senesinde Çamlıktaki yeri verdik biz araştırma hastanesi kurulması amacıyla, üniversite hayaliyle. Trakya’daki insanların Silivri’ye çekilmesi bu sayede de sağlanabilir.
"SİLİVRİ’NİN DAHA ÇOK MİLLETVEKİLİ OLMALI”
Sevginar UYGUN: Bir meclis üyesi hem de partili olarak Cumhuriyet Halk Partisi’nden genel seçim ile ilgili beklentiniz ne?
Semih AYEŞ: Tabi ki iktidar. Tarih boyunca 3 tane milletvekilimiz var; birincisi Fikret Gündoğan, ikincisi Sıdıka Sarıbekir, üçüncüsü Tülay Kaynarca. Silivri’nin daha çok milletvekili olması gerekiyor. Tüm partilerden, Silivri’nin çıkarları adına, daha büyük bir mücadele verecek milletvekillerine ihtiyacımız var. Daha fazla milletvekili olması gerekiyor. Mecliste Silivri adına yapılabilecek projeler için inatçı bir şekilde savaşmaları lazım. Partileri fark etmiyor. Mühim olan Silivri’ye girecek olan hizmet. Genel Seçim sonucunu şu anda kestiremiyoruz ama şunu yapabiliriz; daha fazla insanların içine girerek, hani dokunarak diyorlar ya, parti binaları içinde değil de halkın içinde, onların dertleriyle, gündemleriyle var olduğumuz sürece zaten iktidara gelirsiniz.
"ARTIK SADECE ÖZCAN IŞIKLAR’IN EKİBİ VAR”
Sevginar UYGUN: CHP grubunun bir üyesi olarak nasıl bir ortamınız olduğu konusunda bizleri bilgilendirebilir misiniz?
Semih AYEŞ: Seçim süresince belli bir sıkıntı yaşadık; doğru. Saadet Hanım ve ben ayrı, Selami Değirmenci grubu bir yanda. Böyle bir sınıflandırma oldu CHP meclis grubu ile ilgili insanların gözünde. Ama 30 Mart’tan sonra farklı bir konumlandırmanın içine girdik. Kişisel kavgalarda ne hizmet, ne birlik, ne de huzur olur. Biz bunu 30 Mart’tan sonraki ilk grup toplantımızda konuştuk. Belediye ve ilçe bakanımızla bunu değerlendirdik. Eski defter kapandı. Yeni bir defter açılıyor, temiz sayfalar var herkesin ameli buruda yazılacak. Kendimize göre yeni bir amel oluşturmaya başladık. Ve bunun da terazisi halkta. Yavaş yavaş geri dönüşümleri de gelmeye başladı. Artık ne Saadet Hanım, Semih bey ne Selami Bey’in adamı vardır. Öyle bir şey kalmadı. Özcan Işıklar’ın ekibi var. Muhakkak ki hata olan yerde bir es vereceğiz. Bunu da aile içinde konuşarak halledeceğiz. Dışarıda ifşa etmeyeceğiz. Hatayı belgeniz varsa ifşa edersiniz. Belgeniz yoksa ve hatayı ifşa ediyorsanız bence geçerliliği yok. Kavgalarımız da tartışmalarımız da olacak, aile içinde çözüp yola devam edeceğiz. Eğer ekipsek yola ancak bu şekilde devam edilir.
Sevginar UYGUN: "İyi bir orkestra şefi” diyorsunuz?
Semih AYEŞ: Kesinlikle.
"AK PARTİ KONGRE ÖNCESİ SÜRECİ İYİ YÖNETEMEDİ; İLÇE BAŞKANINI YIPRATTI”
Sevginar UYGUN: AK Parti İlçe Başkanlığı gündemini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Semih AYEŞ: En kötü düzen, düzensizlikten iyidir. Süreçteki hata; kişilerin yıpratılmasıdır. Mevcut İlçe Başkanı var zaten ve görevinin başında, elinden geldiğince de sorumluluklarını yerine getirmeye çalışıyor. Bir arayış varsa bunun yeri kongre. Bu işler kapalı kapılar ardında, dedikodu yaparak olmaz. Bir görev verildiyse yerine getirilir. Daha kongre sürecine girilmeden birçok söylenti geldi kulağımıza, ben bunu hiç tasvip etmiyorum. "Dedikodu yapmıyorum diyenler dedikodu” yapmaya başladı. Bırakın artık bu dedikodu siyasetini. Gidersiniz İlçe Başkanızla görüşür, "Ben aday olacağım beni destekle, desteklemeyeceksen adaylığını sen de koy” dersin. AK Parti geride bıraktığımız süreci iyi yönetemedi. Mevcut ilçe başkanının yıprattılar. Ki aynı ilçe başkanı iki seçim geçirdi. Yerel seçimlerde ilçe başkanının başarısızlığından ziyade karşısındaki rakibi çok kuvvetliydi diye de duruma bakmak lazım. Ve de teşkilatın içinde çalışan insanlar yukarıda alınan kararlar neticesinde kırıldı.
SİLİVRİ SİYASETİNDE SON DURUM
Sevginar UYGUN: Silivri siyasetini nasıl tanımlıyorsunuz?
Semih AYEŞ: Özcan Işıklar ve karşımdakiler. Başka bir şey yok.
"BENİM BİR KOLTUĞUM VAR”
Sevginar UYGUN: Şu anda olmak istediğin yer neresi?
Semih AYEŞ: Siyasi anlamda bir beklentim yok. Beklenti içine girmem için bir sebep de yok. Eczanemde mutluyum, insanlarla kurduğum ilişkilerden de memnun. Pişman olduğum noktalardan birisi; eczanenin sabit hastaları gelip beni bulamadıkça hissettiklerinden dolayı mutsuz oluyorum. Onların beklentilerini karşılayamamak, yetişememek beni üzüyor. Bazen, ‘Allah kahretsin Semih. Adamın gönlünü yapamadın. Bu kadarsın, başarısızsın!’ diyorum. Ama bir yandan baktığım zaman da bir kenti yönetmek adına bir şeyleri, bir yerlerle paylaşıyorum.
Eczanemde beni sürekli görmeye alışık olan insanlara karşı kişisel, vicdani pişmanlıklar yaşıyorum. O insanların sizi görme umuduyla iş yerinize gelmesi bu bence en güzel yerdir. Hani ‘koltuk’ diyorlar ya benim eczanemde olan dışında başka koltuğa ihtiyacım yok. Sağ olsun Başkanımız bizi bu göreve layık gördü. Görevin gereğini vermemiz gerekiyor. Meclis üyesi seçildik, tamam bitti değil. Bazı şeyleri görmek, eksiklikleri de anlatmak lazım. Çünkü bir perspektif var. Herkesin bakış açısı var, herkes her şeyi göremeyebilir. Başkanın gözleriyiz biz. Başkanın gözleri olarak bazı şeyleri ona göstermemiz lazım.
"BAŞARISIZLIĞA TAHAMMÜLÜM YOK”
Sevginar UYGUN: Başarısız olmaya tahammülünüz yok gibi…
Semih AYEŞ: Benimle ilgiliyse kesinlikle yok. Bu yaşta hem bel hem de boyun fıtığı olmam boşuna değil her halde… (Gülüyor)
AYEŞ, HANGİ İŞİ "YUKARIYA BIRAKTIM” DEDİ
Sevginar UYGUN: Bekar meclis üyelerimizden birisisiniz. Ufukta evlilik var mı?
Semih AYEŞ: Yok. Daha doğrusu ona vakit yok. Ben o işi yukarıya bıraktım. Yukarısı bir şekilde senkronize edecektir diye düşünüyorum. Arada çabalamanın da bir anlamı yok. Çabalayanları da görüyorum.
Sevginar UYGUN: Yakın bir arkadaşınız suç işlerse polisi arar mısınız?
Semih AYEŞ: Suçun niteliğine bağlı. Bana karşı işlediği bir suçsa en fazla kalbini kırmadan bunu onunla konuşmayı denerim. Ama adli bir vakaysa polisi aramak zorunda kalırım. Şunu çok iyi biliyorum ki böyle bir duruma kendi ailem beni gammazlar. (Gülüyor)
HOBİLER
Sevginar UYGUN: Kendinize zaman ayırdığınız vakitlerde ne/neler yapmaktan hoşlanırsınız?
Semih AYEŞ: Eskiden kendime zaman ayırdığıma dalışa gitmeyi çok severdim. Cumartesi sabahları 6’da kalkıp Saroz’a giderdim. Geçen yaz hiç yapamadım, bir kere dahi gidemedim.
İkinci en sevdiğim şey kitap okumaktır. Keyif veriyor sosyal hayattan da biraz uzaklaşıyorsunuz gerçi. Okuyarak farklı bir bakış açısı yakalıyorsunuz, olaylara kişisel bakmaktan vazgeçiyorsunuz. Sisteme kimse bakmak istemiyor ama onun bir bütünlüğü var. Oradaki ahengini görmek gerek. Ve geçmişi bırakıp önümüze bakabilsek daha da keyif alacağız.
"AHENK BİR OKUL OLDU”
Sevginar UYGUN: Eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Semih AYEŞ: Güzel bir söyleşi oldu. Söylemek istediğim şu var; Özcan Bey’le (Sütçüoğlu) sabahleyin eczanede karşılaştık. Çok güzel işler yapıyorlar. Ve biz Ahenk’i hiçbir zaman siyasallaştırmadık. Hiçbir siyasi kimliğin altında ezdirmedik. Daha çok bireysel olarak, kendileri bir şeyler yaptılar. Silivri Belediyesi ile geçen döneme bir anlaşma yapıldı, resmi protokol. Ben de parmak kaldırdım o gün ama vicdanım ve kalbim o kadar mutlu ve rahattı ki… Sebebi de; Ahenk kurulduğu zaman ilk yemeğini 40 kişiyle yaptık. Daha sonra bu rakam yüzlerce, binlerce kişiye ulaştı. Bir noktadan sonra; kimileri severek geldi, kimileri de gelmek zorunda hissetti kendini. Bu başarıyı gördükten sonra Ahenk’i bir şekilde sahipleniyorsunuz. Bu işi yapan bir dünya insan var ama ben inanıyorum ki layığıyla yapmadılar. Ahenk ise bir okul oldu. Silivri’de bonzai kullanan bir dünya insan var. Herkes etkinlikler yapıyor. Etkinlik söylemleri kağıt üzerinde kalmasın. Harekete geçmemiz lazım. Özcan Sütçüoğlu gibi insanları Ahenk Sanat Kulübü, spor kulüpleri arasına serpiştirebilirsek sıkıntı kalmaz.