7 Haziran sonrası Silivri üzerine ölü toprağı serilmiş gibi siyasi partilerin ilçe örgütlerinden çıt çıkmıyor…
Oysa… İki hafta öncesine kadar…
Her taraf gürültü… Her yer, değişik afişlerle süslüydü… Hele de Televizyonlar… Günün hangi saatinde, hangi kanalı açarsan aç karşında ya, tarafsız Cumhurbaşkanını, ya da tarafsız Başbakanı görürdün…
Neyse… Seçim bitti…
Sonuçlardan okuduğumuz vatandaş gayet net biçimde: "Cumhurbaşkanının önerdiği başkanlık sistemini istemiyoruz. AKP Hükümetinin yaptıklarından memnun değiliz. Onaylamıyoruz” diyor.
Ayni zamanda da muhalefete:
"Uzlaşın ve hükümeti kurun” dedi…
***
Şimdi… Top Ankara’da…
***
Hafta başında Meclisin açılışı vardı…
En yaşlı Milletvekili olması nedeniyle Deniz Baykal, yenilenen Türkiye Büyük Millet Meclisinin geçici Başkanı olarak Meclisin açılışını yaptı… Yeminler edildi… Onlar artık gerçekten VEKİL…
Aklım yemin olayına takıldı… Yani… Bir anlamda Milletvekillerinin KIRMIZI çizgileri olan YEMİN TÖRENİ olayına…
Sonuna kadar takip etmeye çalıştım…
Çoğu… İlk heyecan olsa gerek, yemini okumakta zorlandı… Hele de o "namusum ve şerefim üzerine ant içerim” deyişleri, gerçekten görmeye değerdi…
Ve, geldik bu günlere. Şimdi… İlk önce…
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı’nı seçilecek… Hiçbir partinin tek başına kendi adayını seçtirmeye sayısı yetmiyor. O nedenle , ilk koalisyon orada olacak gibi . Yani, mecburen birli veya daha çoklu olarak uzlaşacaklar…
Ardından siyasi partilerin gösterdikleri adayların destek istemek için diğer partilerin ziyaretleri başlayacak. Ardından , meclisteki seçim turlarına sıra gelecek ve nihayet biri seçilecek…
Sonra… Cumhurbaşkanı Hükümeti Kurmak üzere en çok millet vekili çıkaran partiden başlamak üzere, birini görevlendirtecek. O kişi, partileri ziyaret edecek. Hükümet için destek isteyecek. Yeterli desteği bulursa, kuracak, bulamazsa, ikinci en çok Milletvekili çıkarmış olan siyasi parti liderine görev verilecek ayni turlara o başlayacak. O yeterli desteği bulursa Bakanlar Kurulunu , Cumhurbaşkanına sunacak , oradan onay aldıktan sonra, o Hükümet Meclisten güven oyu isteyecek.
***
Özetle…
Yeni bir dönem başlıyor. Koalisyonlar dönemi…
Bu güne kadar tek parti iktidarının "tu-kaka” yaptığı o dönem başlıyor. Bence, bünyemize en uygun olan Koalisyon Hükümetleri dönemi başlıyor… Öğle görünüyor ki… Bundan sonra… İster hükümet kurulsun… İster "tekrar seçim” olsun koalisyonlar dönemine girdik, (13) Yıldır devam eden, AKP’nin kurmuş olduğu, toplumu kutuplara ayıran o Hükümet Modeli, kim ne derse desin, bir daha geri gelmemek üzere, sona erdi…
Ulaşan son haberlere göre… El altından resmi olmayan görüşmeler yapıldığını duyuyoruz…
Şu kadarını söyleyeyim.
Bunların çoğu ASPARAGAS haber olabilir ama çoğu da, doğrudur…
Da. Bu haberler, partilerin tabanında zaman, zaman dalgalanmalar yaratıyor…
Nedeni… Daha çok iktidar partisinin "iktidarını kaybetmemek” adına, seçim maratonu boyunca, kullanmış olduğu çatışmacı söylem ve muhalefetin taraftarlarına yüklediği yüksek beklenti…
Hiçbir tereddüde mahal yok…
07 Haziran gecesinden bu güne sanki toplumda büyük bir rahatlama oldu…
Bunu, sokakta ve etrafımda gözlüyorum… Ayrıca… Bu gözlemimi piyasalar da doğrulamakta…
Ve, netice… Koalisyon Hükümetinin kurulması çalışmalarında, siyasi partiler şu veya bu biçimde aralarında anlaşacaklar... Gayet tabii ki Cumhurbaşkanı araya girmese… Düşünebiliyor musunuz… Bu güne kadar… Hükümetlerin kurulması aşamasında Cumhurbaşkanları kolaylaştırıcı unsurken bu gün zorlaştırıcı ve sorun yaratıcı bir kurum halini almış.
Umudum… Bu saatten sonra kim, kiminle Koalisyon Hükümeti kurarsa kursun fark etmez, eskiye dönüş olmaz, her olay güzel günlere gebe…
SİLİVRİ’DE SİYASET
Silivri CHP İlçe Kongre süreci başlıyormuş… En azından gelen haberler o yönde… Ardından İl Kongresi… Büyük KURULTAY…
***
Hükümetin Kuruluşu ve Kurultay.
İkisi de, bir birinde ayrı gibi görünse de, bir birinden kopuk olamaz. Süreç birlik içinde yürür… Bu şu demektir… Bir taraftan… Hükümet Kurma çalışmaları devam edecek… Bir taraftan… Delegesi seçimleri yapılacak… Hükümet meselesi "delege” seçimlerinde enine boyuna tartışılacaktır. Kurulsa da, kurulmasa da. Parti içinde olsa da, olmasa da... Bunu da kimse engelleyemez. Çünkü, beklenti büyük. Sorunlar birikmiş. Tabanın talepleri tavan yapmış v.s...
***
Görünen… Olası bir erken Genel seçim haricinde 2019’a kadar seçim yok…
O zaman da…
Bir siyasetçi için İlçe Başkanlığı veya yöneticilik cazip olmaktan çıkıyor…
Hele de… "Parti genel veya yerel iktidarda” değilse…
O anlamda… Silivri’deki duruma bakalım… Görünen… Yerel de CHP iktidarda… Göründüğü kadarıyla, Belediye Yönetimi ile Parti yönetimi arasında sorun yok… En bu azından, bu gün için öyle görünüyor…
O nedenle… Bu günkü yönetime alternatifi olarak çıkacak liste, bu günkü yönetimi ciddi,ciddi eleştirmek zorunda.
Yetmez… "Süreci daha iyi yöneteceğine” dair üyeyi ikna etmek durumunda… AKP’de durum… Düne kadar, Genel İktidarı arkasına alarak yol almaya çalışan AKP Silivri, yerelinde muhalefette…
Görevdeki İlçe Yönetimi yeni seçilmiş...
2009 Yılından bu güne yerel iktidarı elinde bulunduran CHP’nin karşısında dünden daha güçsüz, durumda (Haziran seçim sonuçları da bunu doğrulamakta)...
Kısaca... Silivri AKP’nin gözü, kulağı Ankara’da…
Haziran seçimlerinden en karlı çıkan MHP ve HDP… Ama… Onlar da beklemede…
O nedenle, Silivri gündeminde yoklar…
ÇEVRE VE SİLİVRİ
Silivri’de… Denizin kirliliği meselesi her yaz konuşulur. Nitekim… Bu yazda konuşuldu. Konuşuluyor… Konuşulacakta… Ama… Aldığım duyum… Denizin temiz olduğu yönünde... Girilebilirmiş. Yalnız… Boğluca Deresi meselesi var… Onun durumu farklı.
İSKİ üslenmiş… Onun sorumluluğundaymış… En önemlisi de… Konular…
Silivri Çevre Derneği’nin takibindeymiş…
GÜZEL BİR İRONİ
Bir grup Üniversite Öğrencisi Cumhurbaşkanı Sarayına (Kaçak Saray) girmek istiyor. Öğrencilerin evli olanı da var… Çoluk, çocuk… Halka Açılmış olan Saraya gelmişler… "Top” oynayacaklarmış… Şaşıran, kapıda ki polisler onları engellemeye çalışıyor…
Öğrenci grubu "Cumhurbaşkanı Sarayı Halka Açtım, dedi o nedenle biz içeri girmek istiyoruz” diyor…
Ama nafile Polis içeri sokmamakta kararlı… Sonuçta , giremiyorlar…
Sarayının bahçesine kaçmış olan toplarını alarak oradan ayrılmaya razı oluyorlar…
Polis, bu isteği de kabul etmiyor…
KARDEŞ DEĞİLLERMİŞ NİTEKİM
R.Tayyip Erdoğan’dan önce Cumhurbaşkanı olan Abdullah Gül’ün danışmanlarından birinin yazmış olduğu bir kitapla ilgili son günlerde çok konuşuluyor.
Kitabı henüz okumadım ama üzerinde çok konuşulduğu için, okumuş kadar oldum… Kitapta bahsi geçen olayların çoğu, tanık olduğumuz olaylar…
***
Yıl 2007… Meclisin, Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçtiği günleri gözümün önüne getiriyorum…
Keza… R.Tayyip Erdoğan’ın AKP Gurubunda o gün yapmış olduğu konuşmasını… Peşinden…
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, AKP’nin kimseyi takmadan, hiçbir kurum ve kişinin ne dediğini dinlemeden önüne getirdiği, Kanunların veya Kararnameleri, daha uçaktan inmeden havada imzaladığı günleri… "Benzerinden Allah saklasın!” diyorum.
BOYNUNDA ASILI KALACAKTIR
Yeni bir durumla karşı karşıyayız. Bu güne katar tek başına iktidarda olan AKP Hükümeti bu gün artık yok. AKP artık kiminle Hükümet Kurarsa kursun şimdi artık bol, bol bahane üretecektir. Ama, yemezler.
O yafta, AKP var oldukça boynunda asılı kalacaktır…
RAHATSIZ ETMEYİN
"İftar Sofrası Oy Deposu” düsturu ile, İBB’nin verdiği iftar sofralarının davetsiz misafiri olarak AKP İlçe Teşkilatı "oy devşirme” işine girişmiş… Lakin… Fotoğraf karesinden anlaşılan... Davete "pek itibar yok” gibi.
Çıkan mesaj… Vatandaş "beni rahat bırak” demiş...
İSTER İNAN / İSTER İNANMA
Olay, Anadolu’da bir ilimizde geçiyor…
Bir aile evinde çocukları, kedileri ve köpekleri ile yaşıyor… Vatandaşın biri…
Çocuklarını ve evinde bulunan kedi ve köpeklerini yanına alarak, İnternetten kamuoyuna "artık bunlara bakamıyorum, yardımlarını bekliyorum” diye çağrı yapıyor… Ve, bekliyor… Yardımlar gelmeye başlıyor… Neredeyse tamamı köpek ve kedi yiyeceği… Çok az da olsa, gönderilen para ile kedi ve köpekler için ne yapılması istedikleri dilek ve temenniler...
NE YANİ!
Bir zencinin, köşkü,1150 Odalı Sarayı, sözünden çıkmayan Hükümeti, Medyası, Milletvekili, arabaları, uçağı, Vakıfları, kamyonla parası hatta bir dediğini iki etmeyen işadamları olamaz mı? Ne yani!
AMAÇLAR
"Otoriter rejimler, boyun eğen, biat eden; totaliter rejimler kışla tipi insan yetiştirmeyi hedeflerken,demokratik rejimler, çağdaş, hukuka bağlı, insan haklarını saygılı, laikliği benimseyen, demokrasiye inanan, bilimi yaşamına rehber edinmiş insan tipi yetiştirmeyi amaçlar.”
(27/06/2015 - Cumhuriyet-
Işık Kansu köşesi)