Ahmet Yücegök

SEÇİLMİŞLİK


Yerel Yönetimler, İlçe Belediye Başkanları, İlçe Belediye Meclis Üyelikleri ve Büyük Şehir Belediye Başkanlığı ve Büyük Şehir Belediye Meclis Üyeliklerinden oluşuyor…

***

Belediye Meclis üyelerinin işleri azdır belki ama sorumlulukları çoktur. Öyle ki, attıkları imzada zaman aşımı da yoktur. Şu an Silivri Hapishanesinde, belki (15) yıldan fazla bir zaman var, Esenyurt Belediyesi Meclis üyeliği sırasında atmış olduğu bir imzadan dolayı yatanı biliyorum. Encümen kararından dolayı takibe uğrayan, mahkeme huzuruna çıkan, soruşturma geçiren birçok tanıdığım var…

Neyse…

Bunlar idari sorumluluklar bir de siyasi sorumluluğu vardır ki en ağır olanı da odur. Birincisi, Siyasi Partiden seçildiği için ilk olarak üyesi olduğu partinin takibindesin, yani yapmış olduğu her şey, her hareketin izleniyor. Sonra, doğrudan vatandaşla muhataptır, sokakta en çok o göründüğü için partili, partisiz herkes derdini ona açar. İstekler çoktur ama yetkisi yoktur ama vatandaş bunu bilmez. Yetmez. Belediye Başkanına ulaşmak zordur o nedenle, talebi yerine gelmemişse vatandaş yine Meclis Üyesine kızar…

Oturum parası alırlar (muhtemelen şu an 80 TL)…

İlçe Belediye Meclis Üyeleri, İstanbul Büyük Şehir Belediyesi Meclis üyelerinin yarısı kadardır…

***

Demek istediğim…

Belediye Başkanı veya Milletvekili gibi elinin altında belli bir bütçesi olan biri değil Belediye Meclis üyesi…

Hem kendi özel işini yapacak, hem de Partisinin ve seçmenlerin isteklerine cevap verecek. Hele, hele muhalefet Meclis Üyesi isen işin bir kat daha zorlaşıyor…

Serde seçilmişlik var ya…

Partili olsun, sıradan seçmen olsun senden beklentisi var seçenlerin, dertleri çok ve senden çözüm bekliyorlar. Mazeret kabul edilmez. Kısaca, şartlar ne olursa olsun ilgilenmen gerekiyor…

Son yerel seçimde gördük, seçmen sayısı (120) bine yaklaşmış…

Unutmayın ki, seçim sonrası, ister iktidarda olun isterseniz muhalefette her birinin hedefinde seçilmişler vardır…

İstekleri de, genellikle "oğluna veya kızına iş” veya çay bahçesi, büfe yeri... Aslında…

İktidar bile olsanız bu talepleri karşılamanıza imkân yoktur…

***

Diyebilirsiniz ki… Belediye Meclis Üyeliği bu kadar zorsa seçim zamanı birçok insan listeye girebilmek için bir birini çiğniyor. Bir birini kırıyor. Hatta, cebinden epey bir para da çıkıyor...

Söyleyeyim… Tek kelimeyle "seçilmişlik”, seçilmiş olmak…

Ha… Niyeti başka olanlar yok mudur? Vardır tabii…

Fırsat düşkünleri yok mudur? Vardır tabii…

***

Yazmaktan maksadım…

İlçesine hizmet amacıyla görev yapmaya çalışan Meclis Üyelerinin sıkıntılarını, dertlerini dile getirmek…

İyi haftalar…

RAHATSIZ ETMİYOR MU?

Yeni ilçe Başkanı deniyor ama değil…

O da… Tıpkı onun gibi İstanbul Büyük Şehir Belediyesinin her yaptığını kendileri yapmış gibi pazarlıyor…

Ama… Yapmadıklarından, yapamadıklarından bahsetmiyor…

AKP’nin siyaseti bu… Mesela… Boğluca Deresi meselesi, Boğluca Köprüsü…

Yağmurda fışkıran lağımların durumu…

Hani… Neredeyse… "Keşke yapmasaydınız o kadar büyük yatırımı, keşke var olanın tamiri ile bıraksaydınız” dedirtircesine bitmeyen tükenmeyen o ALTYAPI övgüleri…

Hanımefendiler…

Efendiler… O koku sizi rahatsız etmiyor mu?

MAĞDUR

Silivri Çevre Derneğinin, AKP İlçe Başkanı ve Kula Dere olayı, geçen haftanın gündemini belirledi. En azından Silivri kamuoyu bir hafta o gündemi konuştu diyebiliriz. Bildiğiniz gibi olay İBB Başkanı Kadir Topbaş’ın şirketine ait Fener Köyü sınırları içindeki Manda Çiftliğinde geçiyor. İlk olarak Çevre Derneğine gelen bir ihbarı değerlendiren Silivri Çevre Derneği olay mahalline gidiyor. İhbarın sahibi ile konuşuyor. Belge için çekim yapıyor. Böylece konuyu, kamuoyunun gündemine taşınmış oluyor. Bu arada Silivri AKP İlçe Başkanı olaya müdahil oluyor, nereden icap ettiyse. Silivri Çevre Derneği ile ne alıp veremediği varsa…

Anladığım kadarıyla, AKP İlçe Başkanının maksadı,Silivri Çevre Derneğini kamu oyunu gözünde küçültmek, hafifletmek…

***

Sanki derelerin temizliğinden İBB ve ona bağlı İSKİ değilmiş de Çevre Derneği sorumluymuş…

Her olayda olduğu gibi o bilinen tavır karşımızda…

Yapılan şey… Kötüyse… Çirkinse… Siyaseten nemalanamayacaksa suçlu muhalefet…

Tersi ise… Gına getirene kadar övünme…

Yani… "Yetkili ama sorumsuz”

Hatta… Mağdur…

KEDİ VE KÖPEKLER

Silivri’de geçen haftanın ilginç bir yarışması tamamlandı. Yarışmanın adı "Dünya Köpek Irkları Yarışması”…

Silivri’de yapılmaya başlandığından bu yana takip ediyorum ve en az Silivri’nin tanıtımına "Yoğurt Festivali” kadar katkısı olduğuna inananlardanım…

Ve güçlü bir biçimde Silivri’ye maliyeti neredeyse sıfır olan bir tanıtım aracı, olduğuna inanıyorum…

***

Bu günlerde ayyuka çıktı. Nereye gitsem, nerede köpek ve kedi üzerine laf açılsa hemen şikayet sıralaması başlıyor…

Öyle ki… Yalnız, sokak köpeklerinden, başıboş sokağa bırakılmış köpeklerden değil, onların Belediye ekiplerince toplandığını, bakım yerine götürülüyor, orada gerekli bakımı yapıldıktan sonra kulağına küpesini takıyorlar salıyorlar, onlardan değil. Onlara her yerde rastlamak mümkün. Elinde gezdirenler var, onlar farkında değil belki ama öyle köpekler var ki, bakışıyla, havlamasıyla insanı ürkütüyor…

Belediye yetkilileri her, anlatılsa da konu hala bir çok vatandaş tarafından anlaşılmış gibi görünmüyor…

O nedenle…

Nereden geliyorlar?

Zabıta ne yapıyormuş?

Gibi sorularla sık karşılaşıyorum…

UNUTUYORDUM

Bir şikayet daha…

Tinerciler… Sahildeki Çay Bahçelerinde, ihtiyaçlarını karşılamak için masa, masa geziyorlarmış.

Peki… "Ne yapılabilir?” dedim…

"Konu, Kaymakamın Başında bulunduğu İlçe idare kuruluna götürülür, orada ne yapılabilecekler sıralanır, ardından icraat başlar” dendi…

Öneriden tatmin olmadım ama olsun…

SAHİ NE OLDU?

Her şey gözümüzün önündeydi…

Para kasaları, ayakkabı kutusundan çıkan milyon dolarlar, saatler, tapeler, pazarlıklar, tehdit konuşmaları v.s…

Bütün bu olup bitenlerle ilgili bir tek Sayın Başbakan "montaj” dedi o kadar. Aslında görüntüler mi, ses kayıtları mı, montaj henüz ayrıntısına bile girmemişken, bakıyoruz koca, koca adamlar Başbakan "Montaj” dedi diye " er şey montaj” diyor. Bu koca, koca adamlara ile koca, koca bayanları da ilave edebiliriz…

  • İnsan gözünle gördüğüne inanmaz mı?
  • O koca, koca Bakanların çocuklarının evlerinden çıkan o paralara karşılık ürettikleri mazeretler inanılacak gibi mi?

Ve, sahi…

  • Bir tarihte Sayın Başbakan Gazze yolculuğu vardı ne oldu o gitti mi?
  • Başbakanın "Kerkük” denilince o bizim kırmızı çizgimiz demişti, ne oldu?

ECRİMİSİL MESELESİ

Dikkat ederseniz artık TAPU meselesi demiyorum. Öyle bir mesele ki bitecek gibi değil Orman Köylerini bitirecek. Çünkü o TAPUSUZ yerlere, öyle "okkalı” ECRİMİSİL koymuşlar ki inanamazsınız…

Hafta içinde… Çarşıda, Danamandra Mahallemizden birine rastladım, burnundan soluyordu. Peki, "nereden soluyacaktı, demeyin, söylediğim bura köylerinde kullanılan "deyim” bir tabir. Neyse, kişi Mal Müdürlüğünden geliyordu. Ecrimisil bedelini ödemiş. Bana da "Ne zaman bitecek bu?” diye sordu. Ve, "Hep yazıyorsun biliyorum ama durumda bir değişiklik yok” dedi. İlaveten "Bizim yapabileceklerimizi sıralıyorsun, seçimlerde sıkıştırıyoruz ama gördüğün gibi değişen bir şey yok, başka ne önerirsin” dedi…

Ben de "Elimden başka bir şey gelmiyor yazmaktan başka” dedim ve yine "O bilinen siyasi partiyi” işaret ettim. İlaveten de "Gelenlere, neden halletmediklerini sorun, hani Ankara’ya giden Bölge Milletvekili vardı, hani Silivri İlçe Başkanlığı yapmış bayan, Mahallenize geldiğinde bıkmadan, usanmadan sorun, mazeretleri neymiş öğrenelim bakalım” dedim.

BİZ SEÇERSEK…

Ekmeleddin İhsanoğlu…

CHP ve MHP’nin Cumhurbaşkanlığı için belirledikleri adayın ismi…

İlk duyanlar için, söylenmesi zor bir...

Ama… İsimlere takılmamak lazım…

Biliyoruz ki, Anayasamıza göre Cumhurbaşkanlığı makamı icra makamı değil daha çok temsil makamı…

***

Adam daha çıkmadan "Bu gün var olan yetkilerin yetmeyeceğini, daha fazlasını” istiyor. Demesi "Yetkilerinin dışında, yetki kullanacağım…” diyor…

Sözünü ettiğim sayın başbakan bu…

Düşünün ki…

O seçildi… Ertesi günü kriz…

***

Kendi payıma… Her akşam avazı çıktığı kadar bağıran bir Başbakandan, her sabah gergin uyanmaktan bıktım…

Sakinlik istiyorum… Huzur istiyorum…

Gerginlik istemiyorum…

Yolsuzluklara bulaşmamış… Saygınlığı başka ülkelerce de kabul edilmiş…

Yalancı söylemeyen… Kindar olmayan…

Toplumun tüm kesimleriyle barışık olan… Yaşamın her alanına karışmayan…

Ve… Ağzından küfür çıkmayan biri olsun istiyorum…

***

Demem… Bu makama R.Tayyip Erdoğan değil de, Ekmeleddinİhsanoğlu yakışır…

Tabii ki, seçersek…

GÜNE UYAN

Adamın iki şişe şarabı var…

Şaraptan anlayan birine…

"Hangisi güzel?” diye sorar…

Anlayan adam…

"Bir dakika” der, birini açar ve bir yudum alır…

Ve… "Öteki güzel” der…

Adam… "Henüz ötekinden tatmadın, nasıl bildin?” der…

Anlayan adam… "Bundan daha kötüsü olamaz da ondan” der.


YORUM YAP