Dev arşivde tarihin izlerini sürdüler

Dev arşivde tarihin izlerini sürdüler

25.12.2015 13:33:11

Selimpaşa İMKB Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi 11. Sınıf öğrencileri, 23 Aralık 2015 Çarşamba günü Kağıthane'de bulunan dünyanın en büyük arşiv kompleksinden biri olan ve Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığına bağlı Osmanlı Arşivini gezip, bilgi edinme ve inceleme fırsatı buldu. Okul Müdürü Mualla Varlıoğlu, Müdür Yardımcısı Ömür Yaşar Köse, öğretmenler İhsan Tevfik, Halime Uzman, Neslihan Aktaş ve Gamze Kınalı öğrencilere eşlik etti.
Osmanlı İmparatorluğunun ilk yıllarından yıkılışına dek geçen sürede imzalanan anlaşmalar, tutulan defterler ve diğer tüm belgelerin yer aldığı arşivin bir kısmı rehber eşliğinde görüldü. Okulun Türk Dili ve Edebiyat Öğretmeni İhsan Tevfik'in öncülüğünde düzenlenen gezide Osmanlı Arşivi Uzmanı Levend Kürşat Kırca'ya ve Tanıtım grubu yetkilisi Uzman Erkan Kırın, ilçemiz okul temsilcileriyle yakından ilgilendi. Osmanlı İmparatorluğunun 600 yıldan uzun süre hüküm sürdüğü Balkanlardan Orta Doğuya, Kırım'dan Kuzey Afrika'ya uzanan topraklarda günümüzde varlığını sürdüren 40'tan fazla ülkenin geçmişiyle ilgili bilgiler barındırması yönüyle önemli bir bilgi kaynağını öğrenciler yakından görme ve tanıma fırsatı buldu.  

KIRAN: OSMANLI DEVLETİ'NİN KAYIT SİSTEMİ ÇOK CİDDİ
Tanıtım Bölümü yetkilisi  Uzman Erkan Kıran, dünyanın en büyük devletlerinden biri olan Osmanlı Devletinin kayıt sistemini anlatarak başladığı konuşmasında şu sözlerine yer verdi: “Çok ciddi bir kayıt sistemi olan bir devlet. 600 yıldan uzun süre büyük bir coğrafyada hüküm sürdü. Bütün belgeler kayıt yapılmış. Başkente gelen ve oradan başka bir yere giden herhangi bir evrak defterlere geçirilmiş. Bu çok ciddi bir  denetim altında yapılmış. Topkapı Sarayı'nda Osmanlı'nın Defterhane-i Amire dediğimiz arşiv binası var. Osmanlı Devleti bu defterlerin konulması, tahribatı, bozulmaları, yırtılmaların olmaması hususunda çok ciddi ve sert kanunlar çıkarmış. III. Murat döneminde idama kadar varan emirler var. Bu arada Osmanlı bu defterlere ve belgeleri tarih gözüyle bakmıyor. ‘Benim her türlü işleyişim bunlarda' gözüyle bakmış. Vatandaş ile devletin hukuku, vatandaşın veya devletin haksız kazancı veya hak kaybı bu defterlerde. Onun için bunlara gözü gibi bakmış ve sıkı tedbirler almış.

BELGELERE TARİH GÖZÜYLE BAKIŞ
Belgelerin tarihi öğrenmek açısından bir nazarla bakılması 1800'lü yılların sonunda II. Abdülhamit dönemdedir. Ahmet Cevdet Paşa döneminde ilk defa başlıyor. O zaman bu belgeler okunmalı, Avrupa tarihiyle mukayese yapılmalı, tarih kitapları yazılmalı denildi.
Osmanlı arşivciliğinde defterin ve belgenin ön planda olduğu dönemdir. Osmanlı'daki arşivin adı Defterhane-i Amire'dir ve nişancıya bağlıdır. Modern arşivcilikteki dosya usulü Osmanlı'da çok sonra başlamış. Defterler çuvalların ve sandıkların içinde saklanmış. 1890'lara kadar bu usul var. Bu yıllardan sonra Osmanlı'da Modern arşivciliğe geçiş var. Defter değil belge tutma başlıyor.  Belge tarih sıralarına göre dosyaya konuyor, o sırada  da raflarda saklamaya başlanmış.

“EN ESKİ DEFTER 1432 YILINA AİT”
Bu çok sonra olduğu için Osmanlı'nın ilk dönemine ait elimizde belge yok denecek kadar az. Mesela kuruluş döneminin en önemli kişisi I. Yıldırım Beyazıt'ın dönemine ait bir tane belge var. Garipsenecek bir durum. Bunun genel sebebi 1402 yılında meydana gelen Ankara Savaşı'dır. Timur ile Yıldırım arasındaki o önemli savaş, Osmanlı için bir yıkımdır. Osmanlı güç, itibar, toprak kaybetmekle kalmıyor, Timur ordusu esas Bursa'yı ele geçiriyor. Bursa'daki saray ateşe veriliyor. Maalesef böylece saraydaki arşiv yok oluyor. Aynı zamanda Yıldırım'ın dört oğlu arasındaki mücadele dönemi Edirne Sarayı'nın da tahrip olmasına ve arşivin de korunamamasına sebep oluyor. Bizim elimizdeki en eski defter 1432 yılına, yani II. Murat dönemine ait. 1301 yılında ait de bir belgemiz var. İstanbul fethinden sonraki döneme ait çok fazla belge ve defter yok. Tanzimat dönemi dediğimiz modern bürokrasi arşivciliğe geçiş dönemine ait onlarca belge var.

“DEFTERLER HAZİNE İLE BİRLİKTE SAKLANDI”
Bu arada İstanbul'un fethinden sonra Osmanlı Devleti'nin ilk arşiv deposu olarak kullandığı yer Yedikule Zindanları. Hepinizin gezmesini ısrarla tavsiye ediyorum. Hemen ardından Sultanahmet'teki depolara nakledilmiş. Ardından Topkapı Sarayı inşa edildikten sonra divanın toplandığı odanın hemen yanındaki Defterhane-i Amire'de saklanıyor. Bugün silahların sergilendiği bölüm Bab-ı Defter-i (Defterdara bağlı olan hazine). Defterdara bağlı maliye defterleri gerçek hazineyle birlikte saklanmış. Yani altın ve gümüş paralar nerede tutuluyorsa defterler de aynı yerde tutulmuş. Osmanlıdaki bürokratik kalemler, memur sınıfı üç kalem de Topkapı Sarayı'nda yan yana. Sadrazamın başkanlığındaki Divan-ı Hümayun, nişancıya bağlı Defterhane-i Amire, defterdara bağlı Bab-ı Defter-i kapısı yan yana. Görevliler orada sırayla faaliyet yürütmüşler. 300 yıl devletin kesintisiz yönetim merkezidir. 1470'lerden 1770 yıllarına kadar divanın toplandığı yer Topkapı Sarayı'dır. Edirne Sarayı da büyük, orada da bir arşiv oluşmuş ama 1703 yılında yaşanan Edirne vakasında padişah değişikliği yaşanıyor. II. Mustafa tahttan indiriliyor yerine Lale Devri'nin padişahı I. Ahmet geçiyor. Bu olaydan sonra hiçbir Osmanlı padişahı Edirne'de yaşamaya cesaret edemiyor. Lale Devri dediğimiz dönemde I. Ahmet Edirne'deki arşivi Topkapı Sarayı'na getirtiyor. Lakin 1770'lere gelindiğinde artık saray biraz gözden düşüyor paşakapısı yönetimde ön plana çıkıyor. Bu paşa sadrazampaşa Başbakanlık konağının olduğu yer. Bugün Gülhane'de ihtişamlı bir kapı var üzerinde Osmanlı Bab-ı Ali (yüce kapı) yazıyor, İstanbul Valiliği binasının girişidir. Orada Osmanlı'nın hükümet kompleksi oluştu. Devlet oradan yönetildiği için dev bir arşiv ortaya çıkıyor. 1846 Yılında modern arşiv binası yapılıyor. Bugün Gülhane tramvay durağının hemen karşısındadır. Şirin iki katlı sarı bir binadır. Orada bir arşiv oluştu. Son dönemde kullanılan sarayları biliyorsunuz. Topkapı Sarayı Dolmabahçe Sarayı'na taşınıyor ama Osmanlı döneminde esas önemli saray Yıldız Sarayı'dır. Yıldız, II. Abdülhamit döneminde ön plana çıkıyor. Bu biraz da II. Abdülhamit'in kişiliğiyle de alakalı. Her şeyi kayıt altına alma gibi bir özelliği var. Yıldız Sarayı'nda dev bir arşiv ortaya çıkıyor. Osmanlı'nın sonuna kadar durum bu şekildedir. Osmanlı sona eriyor ve Cumhuriyet dönemi başlıyor.

“ARŞİV ÜÇ AYRI YERDE BİRİKEREK GELDİ”
Osmanlı'dan günümüze arşiv üç ayrı yerde birikerek gelmiş: Topkapı Sarayı, Bab-ı Ali hükümet sarayı ve Yıldız Sarayı. Cumhuriyet döneminde başkent Ankara olunca mesela askeri belgeler Milli Savunma Bakanlığının arşivine götürülüyor. Nüfus Genel Müdürlüğünün kendi arşivi var. Tapu Kadastro'nun Ankara'da kendi arşivi var. Topkapı Sarayı'nın da aynı şekilde, bize devretmediler. İslami konularla ilgili eserler dünyanın en önemli yazma eserlerinin yer aldığı kütüphanelerinden biri olan Süleymaniye Yazma Eserler Kütüphanesi'nde yer alıyor. Vakıflara ait defterler Vakıflar Genel Müdürlüğü arşivinde. Tarihi fotoğraflara gelince Sultan Abdullah'ın döneminde 910 bin adet fotoğraf albümü tutulmuş. Toplam 36 bin tarih fotoğrafı var. Bu ciddi koleksiyon İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi'nde.

DÜNYANIN EN BÜYÜK ARŞİV KOPLEKSLERİNDEN BİRİ
Bizde ise defterler, belgeler ve son dönem anlaşmalar var. Biz Cumhuriyet döneminde Başbakanlığa bağlı arşiv müdürlüyüz. 1984 yılında dönemin Başbakanı ve 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Ankara'da Devlet Arşivlerini Genel Müdürlüğünü kuruyor. Osmanlı Arşivi'ni de o Genel Müdürlüğe bağlıyor. Çok ciddi bir personel alımı söz konusu oluyor. Aynı zamanda depolar için yeni binalar tahsis ediliyor ve ciddi atılımlar başlıyor. 2013 Yılına kadar Gülhane ve Sultanahmet'teki binalardaydık. Şu anda dünyanın en büyük arşiv komplekslerinden birisindeyiz. 150 Dönümlük bir arazide, 130 bin m2 kapalı alanımız var. Dört katlı 36 dönümlük 109 adet depomuz, raf uzunluğumuz 120 km. İstanbul'dan Sakarya'ya kadar yol olabiliyor.

DÜNYANIN HER YERİNDEN ARAŞTIRMACILAR GELİYOR
Dünyanın her yerinden buraya araştırmacı geliyor. Japonya, Çin, Avustralya, Türki Cumhuriyetleri, Balkan ülkeleri, Avrupa, Amerika'dan araştırmacıları ağırlıyoruz. Önce Türkçe'yi ardından da Osmanlıca Türkçesi'ni öğrenmişler. Buraya gelip kısa süreli ücretsiz bir araştırmacı kartı çıkarıp hemen araştırma yapabiliyorlar.

“BURASI TARİH ÖĞRENİLEN DEĞİL,YAZILAN BİR KURUM”
Şu an itibariyle 55 milyon belgeyi depolardan çıkarmış, tasnif etmiş, araştırma yapmış durumdayız. 15 milyon belge dijital ortama aktarıldı. Bir araştırmacı Araştırma Salonumuza gittiğinde bilgisayar ekranından 15 milyon belgeye ulaşabiliyor. İstediği belgeye sadece tıklayarak hemen cd'ye yazdırabiliyor. Seri bir şekilde hizmet sunuyoruz. Kurum olarak öncelikli amacımız belgeleri koruyabilmek ve gelecek nesillere sağlam bırakabilmek. 40 milyon belgeden bahsediyoruz. Şu an hala daha açılmamış depolar var. Hepsi açıldığında düşünün tarih derslerine ne kadar yeni bilgilerin eklenebileceğini. Bizim kurumumuz tarih öğrenilen bir kurum değil, burası tarih yazılan bir kurum. Dünyanın her yerinden araştırmacılar, profesörler geliyor. Burada okudukları belgelerden kitaplar yazıyorlar.
Bulunduğumuz yer Osmanlı'nın Sadabat dediği bir bölge. Osmanlı döneminde yazlık eğlencelerin yapıldığı, sayfiyelerin olduğu bir bölgedir. Karşımızda Sadabat Camisi bulunmakta. Avrupa mimarisine sahip. Eyüp'e kadar toplam 173 adet devlet ileri gelenlerinin köşk ve sarayları vardı. Meşhur Sadabat Sarayı'nın olduğu yer, Lale Devri'nin yaşandığı yer burasıdır. Osmanlı'nın ilk anayasasının hazırlandığı, taslak görüşmelerinin yapıldığı bölge burası. 1300 Metrelik bir kanal var. Osmanlı'da Kağıthane Deresi'ne Cetvel-i Sim (gümüş cetvel) adı verildi. Saray hanımlarının bulunduğu köşk kanala doğru bir çıkıntı yapıyor. Yakamozlu gecelerde ay ışığı o dereye nüksediyor. Sultanlar o ay ışığının gümüş halini seyretmeyi çok seviyor. Onun için Osmanlı dereye gümüş cetvel ismi vermiş. Tam köşkün önüne de basamaklar yapılmış. Kurumumuzun bulunduğu bölgede de at çiftliği varmış. Padişahın atları burada yetiştirilirmiş. Kendisi burada ata biniyor. Maalesef saraylar günümüze ulaşamadı sadece bir tanesi ayakta kaldı. O da Atiye Sultan Sarayı'dır. Çok şükür restore edildi. Şu anda Kağıthane Kaymakamlık Binası olarak hizmette.
Kağıt imalathanesinin burada bulunmasından dolayı da buraya Kağıthane ismi verilmiş. Caminin hemen yanındaki tek katlı atölyede kağıdın nasıl imal edildiğini canlı canlı görebilirsiniz. Kağıthane Belediyesi bu sanatı sürdürüyor.”
Bu açıklamaların ardından müze bölümüne geçildi. Devletin hafızası Hazine-İ Evrak denilen defterler, belgeler ve son dönem anlaşmaları, çeşitli eşyalar yakından görüldü ve incelendi. Ardından dünyanın her yerinden araştırmacıların çalışmalarını yaptığı bölüm ziyaret edildi. Burada yetkililer tarafından bilgisayara girilerek araştırmaların nasıl yapıldığı, evrak ve görüntülere nasıl ulaşıldığı anlatıldı. Daha sonra tahribata uğrayan tarihi belgelerin onarıldığı bölüme geçildi. Öğrenciler, yapılan çalışmaları yerinde gördü.
Okul Müdürü Mualla Varlıoğlu, kendilerine böyle bir imkan sağlayan, gün boyunca ilgilerini esirgemeyen, bilgilerini paylaşan müdürlük yetkilileri uzman Kürşat Kırca ve Erkan Kırın'a, vesile olan okul öğretmeni İhsan Tevfik Kırca'ya öğrenci ve öğretmenleri adına teşekkür etti.

Yetkililer Okul Müdürü Mualla Varlıoğlu'na günün anısına Kanuni Sultan Süleyman'ın ülkesi istila edilen kendisi de tutuklu bulunan Fransa Kralı Fransuva'ya, kurtulması için yardıma hazır olduğunu ifade eden mektubunu hediye etti.                
Renginar SALİ

YORUM YAP