Cenk Sabuncuoğlu: Hayat bir dengedir

Cenk Sabuncuoğlu: Hayat bir dengedir

22.11.2013 11:43:39


Hayatı bir denge olarak tanımlayan Yaşam Koçu Cenk Sabuncuoğlu, her insanın dengesinin içinde saklı olduğunu, yedi çakraya kişiler özen gösterdiğinde dengelerini sağlayabileceklerini ve her insanın bunu yapabileceğini paylaştı.

SABUNCUOĞLU: ÇAKRALAR; İNSANLARIN ENERJİ ŞALTERLERİ
Sabuncuoğlu şöyle konuştu: "Çakralar; insanların enerji şalterleri. Her insanda yedi tane ana şalter var. Hayatın bir denge olduğunu kabul etmek lazım. Hayattaki bütün dengesizlikler kişinin bu yedi tane ana şalteri ile alakalı. Biz hayatımız boyunca özellikle doğduğumuz yıldan itibaren 49 yıl boyunca bu şalterlerdeki sınavlarımızı geçerek insan olmaya aday yoluna gideriz. Her insanın hayatında 7 yılda bir döngüler değişir. Her döngüde de kişinin ayrı ayrı sınavları var. Biz zannederiz ki her başımıza gelen sınav aslında sadece bizim başımıza geliyor ve sadece biz bunu yaşıyormuş gibi kabul ediyoruz.

"ANA ŞALTERLERDEN BİRİ KAPANDIĞINDA O BÖLGEDE YAŞAM SÜRECİ TIKANIR”

Her insanın hayatında bu yedi tane ana şalterin belli başlıklı görevleri var. Hayatın bir denge olduğunu kabul edersek, her insanın hayatında dengesizlikler olduğu zaman bu yedi tane ana şalterlerden bazıları kapanır, elektrik gitmez ve o bölgeyle ilgili yaşam süreci tıkanır.
Normalde insanların bıngıldak dediğimiz noktadan kozmik enerji girer ve vücudu temizleyerek ayaklarının altından da çıkar. Şalter dediğimiz elektrik noktaları, diğer adıyla çakralar kapandıklarında kişinin vücudunda çeşitli blokasyonlar ve tıkanıklıklar meydana gelir. Hepimizin farklı nedenlerden dolayı kilo alması, gözlerimizin bozulması, mide, genital sorunlarımızın, ayak ağrılarımızın başlıca sebeplerinden başlıcaları bu enerji şalterlerimizin kapalı olması gibi düşünün. Normalde insan dengede olduğu zaman bıngıldak noktasından enerji girer, ayakların uç noktasından kirli enerji çıkar ve tekrar evrene temizlenerek döner. Sonra o enerji tekrar geriye döner.

"BİRİNCİ ANA ŞALTERİMİZ (ÇAKRAMIZ); KUYRUK SOKUM NOKTASI”
Yedi tane enerji şalterimizi şöyle özetlemek lazım; Birincisi kuyruk sokum bölgesi. Genelde bunun rengi kırmızıdır. Ve insanlar gardolaplarını açtıklarında kırmızı giymek istediklerinde, bu durup dururken olan bir şey değil. Her insan farklı dönemlerinde farklı renklere eğilim gösterir. Bu da kişinin hayatında yaşamış olduğu süreçte o enerji şalter bölgesindeki eksiklikleri veya fazlalıklarından meydana gelir. Kuyruk sokum dediğimiz nokta bizim birinci ana şalterimizdir. Genel olarak kişinin kimliği ile kişinin kendini kabul etmesiyle alakalıdır. Bizim bu bölgeyle ilgili artı veya eksiği, yani enerji şalterin kapalı olması dişlerimizde, tırnaklarımızda, gözlerimizde, daha doğrusu vücudumuzdaki sert noktaların yönetimi ile alakalı. Eğer kırmızı ile alakalı gereksinim duyuyorsak bilmeliyiz ki kuyruk sokum noktamızda mutlaka bir dengesiz çalışma var. Eskilerimiz mesela bağdaş kurarak yemek yedikleri zaman sürekli kuyruk sokumunu aktif ederlermiş. Yani birinci elektrik şaltere sürekli reset atarlarmış ki onlarda böyle durum yaşanmamış. Kuyruk sokumundaki kıl dönmesi birinci çakranın kapalı olmasıyla alakalı. Hemoroit, varis v.s bunlar birinci çakra dediğimiz kişinin kendini özbenliği ile kabul etmesiyle alakalı olan enerji potansiyeli yoksunluğundan meydana gelir.

"İKİNCİ ÇAKRA, CİNSEL FONKSİYONLARIMIZA HİTAP EDER”

Birinci çakranın hemen üstünde göbek deliğimizin iki parmak altında bulunan bölge. Rengi turuncu. Burası bizim cinsel fonksiyonlarımıza hitap eder. Kişinin düzenli bir cinsel performansı yoksa, özbenliğini tutamıyorsa, mutlaka kişinin kendi hırsları ve öfkeleriyle ilgili olan sıkıntılar yaşar.
İkinci çakra mide, pankreas ve safra kesesi gibi yerlerin belirli bölgelerine hitap eden bir noktadır. Ve aynı zamanda bizim genital bölge dediğimiz kısmın tamamıyla alakalıdır. Kişinin turuncuyla ilgili renklere ihtiyaç duyulduğunda bu bölgelerin yeterli çalışmaması, burada bulunan sağlık sorunları ile alakalıdır. Kişinin portakala ilgi duyması, turuncu renge daha büyük ilgi duyması bu bölgedeki enerji ihtiyacını gösterir.
Her bölgenin rengi var. Nedeni ise o bölge gerekli enerjiyi sağlayamadığında kişi fonksiyonel olarak o bölgeyi uyarmadığı zaman, vücut o kadar akıllı ki o renklerle dengesini sağlıyor. O renklerin frekanslarıyla orayı doyurmaya çalışıyor. Bundan dolayıdır insanların renklere karşı ilgileri. Zevkler ve renkler tartışılmaz cümlesi buradan geliyor. Her insanın frekans ihtiyacı farklı. Birinin üçüncü çakrası, diğerinin dördüncü çakrası zayıf, o farklı bir renge, diğeri farklı bir renge döner. Dolayısıyla çalıştırma yöntemlerimiz hep şöyle oluyor; sabah kalktığımızda genel olarak esneme hareketleri yaparak biz bu ikinci bölgedeki alanı rahatlatıyoruz. Bir geriye ve ileriye doğru esniyoruz. Ayak uçlarına doğru esnediğimizde veya düzenli fitness yaptığımızda, mekik veya şınav çektiğimizde o bölgelerimizi sürekli uyarırız. Genel olarak bizim hırslarımız, öfkelerimiz, birine sinirlendiğimizde içimizde barındırdığımız her nokta ikinci çakranın enerji fonksiyonunu etkiler. Yani birine kızdığımızda şunu düşünün; göbeğinizin altında bir kese var ve her kızdığınızda oraya bir taş koyuyorsunuz. O kese dolduğu zaman cinsel fonksiyonlarınız bozuluyor, kişilere öfkeniz artmaya başlıyor. Bunun için ikinci çakrayı sürekli aktive etmek için turuncu ile haşır neşir olmak gerekiyor. Öne ve arkaya doğru mutlaka esneme hareketlerin yapılması gerekiyor.

"ÜÇÜNCÜ ÇAKRA, MİDE İLE OLAN BÖLÜMDÜR”
Üçüncü çakra, göbek deliğimizin iki parmak üst bölgesi. Bu bölgenin rengi sarı. Bu daha çok bizim mide ile olan bölüm. Midenin yanı sıra karaciğer ve safra kesesinin diğer bölümüyle alakalı kısımdır. Üçüncü çakranın yetersizliği genel olarak su gruplarında bulunur. Her grubun işletim sistemi farklı. Duygusal semptomları farklı olduğu için belirli bölgelerdeki yoksunluklar söz konusu oluyor. Yengeç, Akrep, Balık gibi burçlar mide ve gözlerle ile ilgili sorunlar yaşarlar. Midenin eş organı gözdür. Mide ile ilgili sorun yaşanmaya başlandığında direk olarak göz de etkilenir. Aynı zamanda pankreasla da alakalıdır. Aynı şekilde pankreas yorulduğunda gözlerle ilgili sıkıntı ortaya çıkar. Korku ve kaygı yaşamaya başladığımızda üçüncü çakrayla ilgili yaşarız. Hayattaki evhamlarımız, korkularımız ve kaygılarımız hepsi üçüncü çakra. Bu çakradaki enerji dengesizliği bu semptomları daha çok ön plana çıkarır. Bunu aşmak için sarı renkle bol bol haşır neşir olmak lazım.

"DÖRDÜNCÜ ÇAKRA; MANEVİYATA GEÇİŞ NOKTAMIZ”
Dördüncü çakra, en düzgün çakralardan biri. Kalp bölgesindeki çakradır. İki göğsümüzün tam ortasında bulunan bölge. Sevgi, aşk, maneviyata geçiş noktamız. Kişilere dokunarak mutlu olmayı öğreniyoruz. İnsan sevdiklerine, sarılmayı dördüncü çakra geliştiği zaman artık ihtiyaç duyuyor. Çok sevdiğimiz çocuğumuz, eşimizin elini tutarak, onlara sarılarak onları öperek sevme dördüncü çakranın görevi. Frekansı yeşil. Sıkıntı olduğunda kalp rahatsızlığı ortaya çıkıyor. Onu dengede tutan insanlar sürekli sevgi dolu, yüzleri gülen insanlar ve kendileriyle barışık olan insanlar. Rengi yeşil olduğu için doğa insanı oluyor. Doğaya her baktığınızda kalbinizi daha güçlendirirsiniz. Yeşile baktığınızda kalbinizin atışını daha dengelersiniz. Düşük ve yüksek tansiyon hastaları bol bol yeşile bakmalı. Bol bol doğa ile iç içe kalmaları gerekir ki kalbin dengesini sağlayıp kan basıncının yüksek veya düşük noktasını dengelemleri için bunu yapmaları lazım. Biz hayatımızda sürekli öfkeleri dengeleyemediğimiz için kalbi de bu yüzden yoruyoruz. Üçüncü ve dördüncü çakranın bizdeki vahimiyeti bu.

"BEŞİNCİ ÇAKRA, KENDİMİZİ İFADE ETMEKLE İLGİLİ”
Artık maddiyatı bıraktık, sevgi ve aşkı aştık beşinci çakrada kendimizi ifade etme sürecine giriyoruz. Bunlar daha çok toprak grubunun dersi. Boğaz bölgemizdir. Rengi mavi. Toprak grupları kendilerini ifade edememekle ilgili sorunlar yaşarlar. Güven sorunu yaşarlar. Onların beşinci çakraları zayıftır. Tiroit rahatsızlığı yaşarlar, çünkü kendilerini ifade edemediklerini zannederler. Kendi güvenliklerini sağlayamadıklarını zannederler. Kendilerini ifade etmeyi öğrendiklerinde bu sınavı geçerler ve tiroit rahatsızlıkları geçmeye başlar. Biz onlara diyoruz ki böyle zamanlarda mutlaka elinize kalem alın, ifade ettiğiniz şekilde kağıda yazın ve kendi kendinize bunu söylem diline getirin ki tiroitleriniz rahat bir nefes alsın. Bunu da yapamıyorsanız, tiroitlerinizi dengede tutmak için mutlaka hayatınıza dere otunu dahil edin. Dere otu, tiroitlerin en önemli beslenme şekli. İnsanlar, kendilerini ifade etmeye başladıkları anda boğaz bölgelerindeki tenlerinin rengi dahi değişmeye başlar. Özgüven yükseldiği zaman boğaz bölgesindeki teninin rengi normal yüzünün rengiyle aynı olur ama kendini ifade edemeyen insanların yüz ve boğaz ten rengi farklı. Buna dikkat ettiğinizde kişinin kendini ifade edip edemediğini algılayabilirsiniz.

"ALTINCI ÇAKRAMIZ, KİŞİNİN İRADESİNİN GELİŞME ŞEKLİ”
Altıncı enerji çakra, kişinin hissiyatının gelişme, diğer boyutlarla haber alıp vermenin gelişme şekli. Bu bölgede her şey dengedeyse kişinin iradesi, özgüveni, kendini ifade etme şekli çok kuvvetli. İbadet ve inançla olan kısmı gelişmeye başlamış, hayatla ilgili sorgulama bitmiş, teslimiyet başlamış. Neden niçin şeklinden ders alma moduna geçen insan tipidir. Buranın rengi mor veya çivit mavi. Farkında olduklarını diğer boyutlarla haberleşebilirler. Onlar bunu şöyle fark ediyorlar; işte benim içime doğdu. Kişinin altıncı enerji çakrası gelişmiş olduğundan diğer boyutlarla haberleşebiliyorlar. Kişi bunun farkında olmadığı için kendi hissiyatının çok kuvvetli olduğunu düşünüyor.

"YEDİNCİ ÇAKRALARI GELİŞMİŞ İNSANLAR İNANÇLARI DOĞRULTUSUNDA KENDİLERİNİ YÖNLENDİRİYOR”
Yedinci çakramız, tepe noktamız olan bıngıldak kısmı. Beyaz renklidir. Çok az insan bu mertebeye ulaşabiliyor. Bu mertebeye ulaşmış insanlar artık elini dünya boyutundan çekip kendini daha çok inançları doğrultusunda yönlendiren tiplerdir. Onlarda maddi değer önemli değil. Hiçbir materyalle alakaları yok. Sadece inançları doğrultusunda kendilerini yönlendiren insanlardır. Fiziken burada olup bu boyutta olmayan insan tipi. Aklından geçen her yere, astraseyahat diyoruz buna, istediği an gidip gelebilen insan. Manevi hayatta zaman diye bir kavram yok sadece yürüyüp akan bir zaman süreci var. Bizim yetmiş yıllık hayatımız manevi düzende belki bir saattir. Zaman süreci olmadığı için yedinci çakradaki insanların gidiş gelişleri bize göre çok hızlı oluyor. Bu insanların yüzlerine baktığınız zaman bembeyaz bir siluet ve şeffaflık, insani değerlerden daha çok meleki değerlere doğru geçmiş bir surat algılarsınız. Bu kişilerin dinleyip, çok az konuşan insanlar olduğunu algılarsınız.
Bir, iki ve üçüncü çakralar, kişinin bu dünyadaki maddi değerleriyle ilgili, dört, beş, altı ve yedinci çakralar ise maneviyatla ilgili kısımlar.

"ENERJİ SİSTEMİNİZİ RENKLERLE DENGELEYEBİLİRSİNİZ”
Hepimiz hangi çakramızın kapalı, hangisinin açık olduğunu algılayamayabiliriz. Tavsiyem, bu yedi rengi; kırmızı, turuncu, sarı, yeşil, mavi, mor ve beyazı el işi kağıtlarından bulundukları evlere veya ofislere birer parça halinde asmaları. Her gün beş dakika kendilerine ayırıp 10, 20, 30 saniye endekslenerek bu renklere sırasıyla odaklanarak o bölgelerini uyarabilirler. Ve zaten kişi hangi renge daha çok odaklanıyorsa o bölgesiyle ilgili sıkıntısı var. Yani kişinin mide sorunu varsa mutlaka 3. Renk dediğimiz sarı renge odaklanır. Diğer renklerden çok sarı onun ilgisini çeker.
Mora hedefleniyordur iradeyle ilgili sorunu vardır. Kişi bunu her gün yaparak enerji sistemini dengeler. İnsanlar bunu yapamıyorsa, her güne bir renk belirleyip su bardaklarına yapıştırabilirler, günün belirli saatlerinde suyu içerek tekrar frekansı kendi üzerlerine çekerler. Farklı renklerde yedi tane bileklik elde edebilirler. Her gün birini takabilirler. Sağ tarafta taşımaya özen göstermeliyiz. Malzeme önemli değil, rengin canlı olması önemli. Bu şekilde insanlar hayatlarına katkıda bulunabilir.
Benim tavsiyem, insanlar evlerinde dekorasyonunu yaparken bu renklere de yer vermeleri. Ara renkler dediğimiz gri, kahverengi ve siyahı en minimum ve atıl olan yerlerde kullanmaları daha iyi olur. Yedi rengi evlerinin belirli bölgelerine dağıtırlarsa evin dengesini sağlamış olurlar. Evdeki huzursuzlukları ekarte etmiş olurlar. İş yerlerinde de bunu yaparlarsa kazançlarıyla alakalı çeşitli gelişmeler olur. Kronik rahatsızlıkları olanlar mutlaka mor gibi renklerle yakın olmaları gerekir. Bu renkler kişiyi dinlendiriyor ve acıyı bastırıyor. Hiçbir zaman bir kanser hastası kırmızı ile çok haşır neşir olmamalı. Aksine duyduğu acıyı daha çok kamçılar, çünkü kırmızı bize güç ve enerji verir. Kırmızı giyen insanın ağrısı üç kat daha artar. Ağrısı olan insanlar yeşille, beyazla ve morla aşır neşir olurlarsa daha dingin ve ağrıları hafiflemiş olarak hayata devam ederler. Mutsuzlukla sıkıntısı olanlar yeşil, mor ve pembe renge daha çok eğilim göstermeli. Yoğun bir iş hayatı olanlar sabahleyin kırmızı ve turuncu ile çok haşır neşir olabilirler. Dolayısıyla renkleri çakralarımızla böyle ilişkilendirebiliyoruz.
1’den 7’ye kadar olan rakamlar da çakraları ifade eder; 1-kırmızı, 2- turuncu, 3- sarı, 4-yeşil, 5-mavi, 6-mor, 7 beyaz. Bünye zaten bunu biliyor. Herkesin hayatını buna göre adapte ettiğinde insan kendini büyük dengede ve zihinde hissediyor. Renkleri aklınızda tutamayabilirsiniz, 1-7’ye kadar olan sayıları bile bir bardağın üzerine yazmanız size büyük fayda ve yarar sağlar.”

YORUM YAP