Ahmet Yücegök

Bize uymaz.... 27 Mayıs 2015

Koca, koca adamlar, konuşmalarında, o kadar çirkin  kelimeler kullanıyorlar ki , son günlerde, haberleri izlemeye çekinir oldum.
Her gün bir yerlerde Siyasi Parti mitingleri var.
Seçim bu, olacak.
O mitinglerde, Siyasi Partilerin  liderleri bir şeyler söylüyor.
Söyleyecekler tabi.
Çok normal.
İyi de.
Söylediklerinin de, "önümüzdeki (4) yıl içinde neler yapacağı, yani vaatleri”  olması gerekmez mi ?
Doğru.
Da.
Öyle, olmuyor işte.
Bilhassa AKP adına konuşan Genel Başkanları Ahmet Davutoğlu ve  Cumhurbaşkanı R.Tayyip Erdoğan’ını konuşmaları.
Her ikisi de, mikrofonu eline alır almaz, ana muhalefet partisi başkanının "ne dediğinden” başlıyorlar. Ardından yavru muhalefet partileri ne demiş, bire bin katarak, kafa göz yararak onları anlatıyorlar.
Ardından (12) Yıl beraber yolculuk yaptıkları "paralel” yapıyı uzun, uzun anlatıyorlar. Yetmiyor.
 Suriye Devlet Başkanı  Esad, Mısır Devlet Başkanı "SİSİ” ne yapmış onları tek, tek sıralıyorlar.  
Nihayet .
Terör örgülerinin yaptıklarını. Ve, sanki iktidarda başkaları kendileri değil de başkaları varmış gibi konuşmalarını sonlandırıyorlar.
Ha.
Bir de, doğru dürüst anlatsalar, gam yemem.
Her ikisi de, ağza alınmayacak kelimelerle konuşmaya başlıyorlar. Ardından "Halep’ten girip Şam’dan” çıkarcasına etrafı tehdide  devam ediyorlar.
Ayrıca, kullandıkları kelimeler kötü.
Kurdukları cümleler çok  çirkin.
Olaylar, tarihler, rakamlar.
Neredeyse.
Hepsi  abartı,  uyduruk ve yalan. Kısaca, "at çamuru izi kalsın” misali.
Koca,koca adamların, ağızlarına da hiç yakışmıyor ya neyse.
Gelelim muhalefet.
CHP Genel başkanı, neredeyse söylenilenleri duymamış gibi meydanlarda yapacaklarını anlatıyor,  onları  "dikkate almıyormuş” gibi davranıyor.
MHP Genel Başkanı, o biraz onların dilinden konuşuyor. Onların üslubu ile onlara  cevap veriyor.
HDP Genel Başkanı ise onlara cevap vermekten daha çok onları "ti” ye almakta.
Kısaca.
Özetlersek.
Muhalefet, bu  seçimlerde, belki de  ilk defa onlara cevap vermekten daha çok vaatlerini anlatmaya çalışıyor.             

***
Gelelim Silivri’ye.
Silivri, dün olduğu gibi bu gün de, genel siyasetin gürültülü patırtılı haline prim vermedi. Vermiyor. Vermez de.  
Bu durumu, eski adı KÖY olup bu gün mahalle olan yerleşim alanları dahil Silivri’nin her noktasında  hissedebilirsiniz.
Yer, yer,  münferit olaylar olmuyor değil, oluyor. İktidar Partisinin, iktidardan kaynaklanan güç zehirlenmesi nedeniyle  meydana gelen bu  sertleşmelere Silivri hiçbir zaman  prim vermemiştir.
İyi haftalar.

BİZE UYMAZ  
Seçime  az  kaldı.
Bir tarafta, İktidardaki partinin Genel Başkanı, Başbakan, diğer tarafta  ayni partinin kurucusu olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanımız, her ikisi de meydanlarda, her ikisi de, diğer partilerden ayrı olarak "Devlet Kesesinden” seçim kampanyası yürütmekte.
Ve, her ikisi de   muhalefete karşı  saldırgan bir üslup kullanmakta. Sanki, her ikisinin de hedefinde seçimin yapılmaması var.
Oysa…
Seçimin eşit şartlarda yapılmadığı apaçık ortada.
Ve, muhalefet kanadının  bütün itirazları seçim kurulunca reddedilmekte.
 O nedenle.
Muhalefetin  seçim çalışmalarını doğru dürüst yürütemiyorlar olması gerekir.
Dolayısıyla da, onların hedefinde seçimin yapılmaması  olması gerekir  ama  tam tersine onlar "aman seçim  iptal olmasın yapılsın” diyerek her olaydan sonra taraftarlarını  uyarmaktalar.
Unutmadan…
Bir de seçimin güvenliği meselesi  var...
Güvenlikten sorumlu  da "aklınıza gelebilecek ne kadar dalavereyi yapmaya hazır  "bu günkü hükümet”
Neden  Hükümet?
Çünkü, Milli İstihbarat Teşkilatı, Asker, Savcı v.s. Devletin bütün meşru güçleri onun elinin altında. İktidar demek, yetki demektir.  İktidar demek "Harran Ovasında Kaybolan  Koyundan Sorumlu Olmak” demektir. İktidar demek, yalnız  insanları içeri tıkmak, Devlete  ait arazileri almak satmak, istediğin arsayı paraya çevirmek, istediğin yere plan tadilatı yapmak, istediğini istediğin yere sürgün etmek, istediğini öldürmek, istediğin kadar para harcamak, insanları gaza boğmak, aklına estiğine istediğin kadar dayak attırmak değildir.

***
İktidar, her seçimde yaptığı gibi yine mağdurlara oynama derdinde. O nedenle, belli bir partiye yönelik olarak, başka, başka yerlerde eş zamanlı saldırıları meydanlarda kullanmak istemekte. Bu durum gerçekten can sıkıcı. Saldırıları, bir partinin, taraftar gurubundan üzerine yıkmaya çalışıyorlar. Belli bir partinin genç üyeleri üzerine yıkmaya çalışıyorlar.  
Bu gün hayatta olmayan  eski bir MİT görevlisi bir Profesör  "bir olayın kim veya kimler tarafından yapıldığını öğrenmek istiyorsan, meydana gelen olayın sonunda,  kime yaradığını düşünmen yeterli” demişti. Eee, kime yaradığı da herkesçe malum.
Neyse.                
***
Ülke tarihinde görülmemiş bir şekilde Cumhurbaşkanı meydanlarda.
 Bu alışılmış bir durum değil.
Ha "Efendim, Cumhurbaşkanı eskisi gibi Meclis tarafından seçilmedi o nedenle eskisi gibi davranmıyor” denebilir. De, çok sakıncalı.  
Çünkü.
Nasıl seçilirse seçilsin, Anayasa’ya uygun davranmalı. Sonuçta  ortada bir ANAYASA var. Göreve başlarken herkesin önünde o Anayasa’ya göre görev yapacağına dair  ettiği bir  yemin var. Anayasa değişene, herkes  ona uymak zorunda.
Cumhurbaşkanımızın bu gün  yaptığı  "ben bütün bunları yok sayıyorum, istediğim gibi davranırım, istediğimi yaparım, bana kimse karışamaz” demektir. Bu da  4.Murat’ın "ümmetime yasak, bana serbest” misali  bir davranıştır.  
Öyle bir mantığım da bizi  götüreceği  nokta  "sivil” itaatsizliktir.
O da  bize uymaz...

TAKDİR KAMUOYUNUN
Ülkemde ve İlçemde,  olan bitenlerin ki-milerinden rahatsızlık duyduğumda çoğu zaman sessiz kalmadım. Rahatsızlığımı her yerde, her platformda söylemeye çalıştım. Söyledim. Söylüyorum ve söyle-meye devam edeceğim.
Geçen yıl, Öğretim yılının başlangıç günleriydi, neredeyse tüm okul yöneticileri değiştirildi. Nedeni, kamuoyuna "eğitim ve öğretimin iyileştirilmesi” diye takdim edildi. Oysa, bu değişimin, İktidar partisinin, Parti Devletine dönük olarak tezgahladığı bir yapılanmanın ürünü olduğunu eğitim camiasından bilmeyen yoktu. Ve, iktidarın zihin yapısını bildikleri için endişeleniyorlardı.
Ama.
İktidarın Camia içindeki  kolu ise sabırsızdı.
Sözde sınavlar yapıldı.
Sözde, sınavlarda, başarılı olanlar atandı, başarılı olamayan yöneticiler  değiştirildi.
Özetle, Silivri’de Eğitim Bir-Sen ilçe başkanın  onayı olmadan hiçbir görevlendirmenin yapılmadığını "sağır sultan” bile duydu.
Gelelim bu güne.
Şimdi.
Varsayalım ki, her şey usulüne uygun olarak yapıldı.
Peki.
"Eğitimin ve Öğretimde” iyileştirme gerçekleşti mi?
Bırakın iyileşmeyi.
En azından.
Var olan,  korundu mu?
Takdir kamuoyunun…
                                              
NE DERSİNİZ?
Kumluk mevkiinde, Eski, Silivri Plajının olduğu alanda  DİSKO benzeri, RİSUS adı ile anılan bir eğlence yeri vardı. Zaman, zaman kavga gürültü ile gündeme otursa bile Silivri dışından gelen bir çok kişinin ilk uğradığı yerdi.
Gürültüden şikayet edenlerin olduğunu da biliyorum.
İçkili olduğu için, o konuda şikayetçi olanların da varlığı malum.
Ne hikmetse.
Kapandı.
Yürümedi.
Ama.
Silivri İstanbul’un en uzak ilçelerinden biri ve denizi olan bir ilçe  ve İstanbul’un  en güzel koyuna sahip bir ilçe.
Yani.
İstanbul’un  nüfusu  (20) Milyon civarında, bunun binde birinin  Silivri’ye gelmesi için bir nedeni olmalı.
Yani.
Tarihi yer, deniz v.s. yetmez biraz da eğlenebileceği mekanlar.
 Ne derseniz?

TABİİ Kİ YERSEK  
Yaz geldi.
Boğluca Deresi meselesi yine hortlayacak.
İSKİ yine gündeme oturacak görevini yapmadığı için.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi yine  eleştirilecek  Silivri’yi  sevenler tarafından haklı olarak.
Ve.
Yine.
Her ikisi de  uyduruk bir mazeret üretecek.
Yersek tabi.                                

BİR KUTLAMA
Gecikmiş olsa bile…
İktidardakilerin hoşlanıp hoşlanmadığına bakmadan.
19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı’nı gönülden  kutluyorum.

YAKINDA ÖĞRENECEĞİM
Hep yazdım.
Her hafta ayni şeyi tekrarladım durdum.
Bıkmadan usanmadan TAPU ve ECRİMİSİL MESELESİ dedim.
Ve.
Geldiğim nokta, istediğim nokta değil.
Fakat.
Farkındayım.
Ama.
Ne yapayım!
Yazmaya devam.

***
Sahi.
Gazetemizde gördüm.
AKP’nin  Bölge Milletvekili adayları ve Silivri  İlçe yöneticilerinden bir grup hafta içinde Danamandra Mahallemize  uğramış.
Henüz Mahalleden  kimseyi görmedim.
De gelenleri, misafir edasıyla  karşılamadıklarından eminim.  
Gazetede ki, fotoğrafları biraz inceledim.
Fotoğraflar siyah-beyaz. O nedenle, yüzlerde "kızarmalar” anlaşılmıyor.
Lakin.
Hiç merak etmeyin.
Yakında  her şeyi öğrenirim.

YORUM YAP