Bakan Ziya Selçuk, medya temsilcileriyle bir araya geldi

Bakan Ziya Selçuk, medya temsilcileriyle bir araya geldi

25.07.2018 10:56:27

Millî Eğitim Bakanı Prof. Dr. Ziya Selçuk, medyanın Ankara temsilcileri ve eğitim muhabirleriyle düzenlediği basın toplantısında açıklamalarda bulundu, eğitim gündemine ilişkin soruları yanıtladı.

Öğrencilerin sosyal medya kullanımı konusundaki düşünceleri sorulan Selçuk, bunun aslında eğitim gibi evrensel bir sorun olduğunu söyledi. Eğitimin insani bütünlük anlamında bakıldığında akıl, duygu ve fizik merkezinde çalıştığını belirten Selçuk, "Bizim eğitim sistemimiz tümüyle akıl ya da bilişsel alan dediğimiz kısma hitap ediyor. Yani talim var, terbiye yok, duygu ve şahsiyet gelişimi konusunda bir eksiğimiz var. Dünya bu bütünleşik insan konusunda çok mu iyi? Bence iyi değil ve dünyanın gittiği yere gitmek istemiyorum. Çünkü başka parametreler insanın aleyhine işleyen bir dünyayı da beraberinde getiriyor. Sosyal medya konusunu basit bir internet ulaşımı meselesi olarak görmüyoruz. Bunun bir davranış alışkanlığı, terbiye meselesi bunun bir aile meselesi olduğunu görüyoruz. Bizim okul merkezli bir yaklaşıma sahip olmamız sosyal medyayı da nasıl kontrol edeceğimizin ipuçlarını verebilir." diye konuştu.

"SINAVIN BASKISI AZALACAK"
Bir soru üzerine matematiğin bütün bilimlerin ortak aracı olduğunu anlatan Selçuk, en çok konuşulacak konular arasında matematiği, dili, sanatı, ahlaki saymasının nedeninin de bu olduğunu söyledi. Selçuk, "Çocuklarımızın anlam temelli bir matematik öğreniminin önündeki engel zaten eğitim sisteminin kendisi. Yani sınav temelli bir sistem. Eğer biz zaman içerisinde sınav temelli bir sistemin ateşini düşürüp ve gerçekten insanların bulundukları bölgelerde tabii bir akışla eğitim almasına fırsat veren bir yapıyı götürebilirsek o zaman sınavın baskısı azalacak ve biz bu süreçte öğretim programlarındaki sınav temelli ağırlığı ve baskıyı azaltıp çocuğun üç senede gördüğü matematiği belki altı senede vereceğiz." dedi.
"Türkiye´den neden dünya ölçeğinde bilim adamı, mucit, bir şair çıkmıyor? Ekibinizle birlikte uygulayacağınız model bize ne zaman bunları getirecek" sorusu yöneltilen Selçuk, bunun temel nedeninin bugünkü eğitim sistemiyle doğrudan bağlantıya sahip olmadığını ifade etti. "Türkiye WhatsApp çıkaramaz, Türkiye´deki eğitim sisteminden böyle bir şey çıkmaz" şeklinde eleştirilerin bulunduğunu dile getiren Selçuk, şöyle devam etti: "İngiltere de Almanya da Fransa da çıkaramaz. Bunun bir ekosistemi var, bunun sermaye üretim sistemi vardır, çok katmanlı teşvik modelleri var. Yani bir ekosistemin içinde ortaya çıkar bu tür şeyler. Türkiye için bu tür bir şey oluşturabilmek bir ekosistem oluşturmakla ilgili. Müfredatı değiştirerek bunu oluşturamayız. Toplam bir kalite üzerinden bir yere doğru gitmeliyiz. Bunun için eğitim engel değil, açımlayıcı olmalı. Eğitim sisteminde bunun alt yapısını kurarsak zaten belli süre sonra pıtır pıtır açacaklar ve çocuklar böyle bir uluslararası uzmanlar olabilmenin alt yapısını kurmuş olacaklar. Çünkü ekosistem ona göre düzenlenmiş olacak. Sınav temelli eğitim sistemimiz olsun bu tür uluslararası insanlarımız çıksın diyorsak böyle bir şey mümkün değil."
Eğitim sisteminin yapısal dönüşüme ihtiyacının bulunduğunu yineleyen Selçuk, şunları kaydetti: "Nasıl orta gelir tuzağı varsa Türkiye´nin orta eğitim tuzağı var. O sebeple biraz zaman gerekiyor. Sadece biz doğru işi iyi yapabiliyor muyuz? Eğer ilk düğmeyi sağlıklı iliklersek bunun yolu evrensel anlamda açık. Ne yapılması gerektiği belli. Sınav öncelikle huzursuz etmeyecek. Çocuk herhangi bir şekilde bir sınava başlamışsa onunla mezun olacak. Daha sonraki dönemde de alttan itibaren o sınavın niye gereksiz olduğu ve sınavın çok kısmi bir işlev olarak sistemde yerini bırakacağı ve sınavın daha çok ülkenin fotoğrafını çekmek için kullanılan bir şey olacağı döneme geliyoruz. Bunu yaptığımızda siz önümüzdeki sene diyelim LGS yerleştirmeleri ile ilgili bu sene bazı kurgular var. Birkaç ay önce bunlar kurulmuş bir kılavuz çıkarılmış ve biz buna uymak durumundayız şu anda. Benim tercih ettiğim bir şey mi? Çok net olarak hayır. Ama bu ´ne yapalım önceki dönemde yapmışlar´ demek değil. Burada bir devamlılık esas ve biz bunu göğüsleriz ve ne gerekiyorsa yaparız. Zaten şu sıra çalışıyoruz, çıkabilecek olası sorunların mümkün olduğunca azaltılması konusunda çok ciddi tedbirlerimiz var. Bunu zaten yapacağız ama bir sonraki seneye bu çocukların bu sınavdan çok daha az zarar görmeleri ve çok daha yumuşak bir geçişle ama birkaç sene içerisinde de bu sınavın ağırlığının hafiflediği bir dönemi göreceğiz."
Bakan Selçuk, yeni öğretmen ataması olup olmayacağına ilişkin bir soruyu, "Siyaset mümkün ve makul olanın dengesini kurmak. Bizim şu anda deklare ettiğimiz rakam neyse odur. Ama bunun dışında bir imkan olup olmayacağı bu benim şahsi olarak tasarrufumda olan bir durum da değil. Bu konuyla ilgili beklentilerin farkındayım. Bunu elbette ilgili makama arzediyorum, arzedeceğim. Eğer bir imkan doğarsa yani mümkün olursa makul bir seviyede herhangi bir çalışma yapılabilir. Ama şu anda çok net söylüyorum böyle bir şey yok." şeklinde yanıtladı.
Millî Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, mesleki planlama, eğitim ve atanamayan öğretmenler konusunda ne gibi adımlar atılacağına ilişkin soru üzerine Selçuk, Türkiye´nin çok daha belirgin istatistiklerin olduğu bir dönem yaşadığına, nüfusun, derslik sayısının, üniversitelerde hangi branşta kaç öğrencinin okuduğunun net bir şekilde belli olduğuna işaret etti. Türkiye´nin 2050 yılına kadar nüfus eğrisinin de ortada olduğuna dikkati çeken Selçuk, bu eğri doğrultusunda mevcut öğretmen yetiştirme yapısının yeniden tasarlanarak ihtiyaçların sadece okul üzerinden değil istihdamın bütün bölümleri açısından da değerlendirilmesi, bambaşka iş olanakları oluşturulması ve yeni alanlar ortaya çıkarılmasının önemine vurgu yaptı.
Selçuk, "Atanamayan öğretmen meselesi bizim için bir istatistik meselesi değil, bu bir insan meselesi, evinde işsiz oturan bir insanın hissiyatı, belki evlenecek olan bir gencin evlenmekle ilgili yaşadığı sıkıntı meselesi. O yüzden sayılar üzerinden bu tür konuları konuşmak bana çok doğru gelmiyor. Yapabileceğimiz şeylerin sınırları var fakat tam da bu konuda çok net bir raporu ortaya koyacağız ve bunu topluma deklare edeceğiz." açıklamasında bulundu. Halihazırda böyle raporların olduğunu ama bu raporların yeniden toparlanıp revize edilmesi gerektiğini aktaran Selçuk, bu konuda çok net olarak çalışacaklarının altını çizdi.

ÖĞRETMEN PERFORMANS DEĞERLENDİRME YÖNETMELİĞİ UYGULANMAYACAK
Bakan Selçuk, veliler ve öğrencilerin öğretmenlere not vermesinin öngörüldüğü Öğretmen Performans Değerlendirme Yönetmeliği taslağına ilişkin görüşlerinin sorulması üzerine, "Çok net bir mesaj, öğretmen performansıyla ilgili ilan edilen şeyin işlevsel olduğunu düşünmüyorum ve böyle bir şeyi Bakanlık olarak uygulamayacağız. Ben önce kendi performansımdan başlamayı tercih ederim." dedi. Selçuk, "Bakan Yardımcılarınızın isimleri belirlendi mi? Bakanlık dışından isimlerle çalışmayı düşünüyor musunuz? Özel sektörden geldiniz, özel sektördeki işlerinizi devrettiniz mi?" sorusu üzerine, özel sektörden değil bürokrasiden, üniversiteden geldiğini anlattı.

"ÇOCUKLARA ´BU SENE TEKRAR DEĞİŞİYOR´ DEMEK GİBİ BİR SÖYLEMİMİZ OLMAYACAK"
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, açıklanacak 3 yıllık yol haritasının gelecek yılki liselere geçiş sistemini kapsayıp kapsamayacağına ilişkin soruyu şöyle yanıtladı: "Önümüzdeki sene liseye başlayacak olan öğrencilere mevcut sınav sistemiyle ilgili bir taahhütte bulunulmuş, denilmiş ki ´LGS´nin böyle bir yapısı var, bu sene de bir örneğini gördünüz.´ Bizim bu çocuklara ´Bu sene tekrar değişiyor´ demek gibi bir söylemimiz olmayacak. Çok net söylüyorum. Biz sadece bu sınav sisteminin içinde barındırdığı bazı sıkıntıları, bazı işlevsiz hususları rahatlatıp çocuklarımızın ´Evet seneye sınav sistemi değişmiyor ama bizim için çok daha net, belirli, oyunun ortasında kuralın değişmeyeceği bir süreç yaşanacak. Ben de işime, gücüme bakayım´ diyebileceği bir ortam olacak." Yeni müfredata yönelik değerlendirmesi sorulan Selçuk, "Konuyu eğer müfredatın iyiliği ya da kötülüğü üzerinden değerlendirirsek fotoğrafın büyüğü üzerinden, belki hata yapma imkanımız olabilir. Son derece mükemmel bir müfredat olabilir ama eğer siz eğitim sisteminizin bütün parametrelerini bu müfredatla eşgüdümlü olarak işletmezseniz uygulamadaki hata yöntemden sanılabilir." değerlendirmesini yaptı. Burada meselenin öğretmenle, okulların altyapısıyla, öğretmenlerin becerisi ile ilgili ekosistemi birlikte, eşzamanlı olarak düzenlemekle ilgili olduğunu vurgulayan Selçuk, müfredatın iyi veya kötü olmasının tek başına bir değişken olmadığını ve bir değişken üzerinden de eğitim sisteminin yorumlanmasını doğru bulmadığını aktardı.
Selçuk, "Şu anda müfredatın iyi ya da kötü olmasıyla biz ilgilenmiyoruz. Biz bu müfredatın, iyi bir müfredatın büyük sistem içerisinde uyumluluk yüzdesine bakıyoruz. O müfredatı uygulayacak öğretmen becerilerine bakıyoruz. O müfredatın uluslararası geçerliliğine, okulların altyapısına uygun olup olmadığına bakıyoruz. Yani bunu bütünsel fotoğraf üzerinden değerlendiriyoruz." dedi.

"HEPSİ ÖĞRETMENİN DEĞER VERDİĞİ KADAR DEĞERLENİYOR"
Bakan Selçuk, konuyla ilgili bir başka soru üzerine, şöyle konuştu: "Eğer biz bir dönüşüm sürecinin başındaysak ve ´Bunu evrensel bir dil üzerinden yürüteceğiz ve Türk eğitim sisteminde bir dönüşme, yenilenmeyi orta vadede gerçekleştireceğiz´ diyorsak bunun şu andaki uyumuyla ilgili yapılması gereken çok iş var. Benim için aslolan, okullardaki müfredat, okulların birtakım dijital altyapısı vesaire çok önemli ama daha önemlisi öğretmenin yaklaşımı, huzuru, mutluluğu ve niteliği. Eğer biz öğretmen üzerinden bir sistem inşa etmezsek bunların hepsi öğretmenin değer verdiği kadar değerleniyor. O sebeple bu parametreleri tekil olarak değerlendirmemekte yarar var diye düşünüyorum."

"HİÇBİR ÖĞRENCİMİZ, HİÇBİR VELİMİZ SÜRPRİZLE KARŞILAŞMAYACAK"
Bakan Selçuk, eğitimin uzun soluklu bir iş olduğu konusunda mutabakatın bulunduğuna dikkati çekerek, "Eğitim uzun sürede inşa edilen ama kısa sürede zarar gören bir kurum. Bu biraz sabır gerektiriyor ve benim hep söylediğim bir şey vardır; iyi bir Milli Eğitim Bakanı kendi dönemi için bir şey yapmaz, gelecek için bir şey yapar." değerlendirmesinde bulundu.
Bunun "hiçbir şey yapmayacağım" anlamına gelmediğine, elbette yapacağı işler bulunduğunu aktaran Selçuk, şunları kaydetti: "Bizim ilkesel olarak duruşumuz geleceği inşa etmek noktasında. Tabii pedagoji memnuniyetle inşa edilen bir mesele değildir. Pedagoji elbette bazı zorlukları da içinde taşıyan ve sıkıntıları da beraberinde getiren bir meseledir. Tahmin ediyorum en geç iki ay içerisinde yaklaşık 3 yıllık bir program açıklayacağız.
Diyeceğiz ki ´Bizim 3 yıl içindeki yol haritamız budur.´ Hangi ay, hangi sene ne yapmak istediğimiz konusunda toplumla bir makro paylaşımda bulunacağız. Üç yılın sonunda hangi parametrelerde, performans göstergelerinde nereye gelmek istediğimiz konusundaki hayalimizi ve arzularımızı sizinle paylaşma fırsatımız da olacak. İlkesel olarak şunu söyleyebilirim; hiçbir öğrencimiz, hiçbir velimiz sürprizle karşılaşmayacak. Oyunun sonunda asla kural değişmeyecek, oyunun ortasında ´biz değiştirdik´ demeyeceğiz."

"DEZAVANTAJLI ÇOCUKLARIMIZIN ADALETE İHTİYACI VAR"
Bakan Selçuk, "Özel okullaşma yüzde 50 olacak. Bunun için gelmiş bir Bakan var." gibi mesajlar aldığını anlatarak, önceliklerinin adalet olacağını vurguladı. Selçuk, şöyle devam etti: "Bir defa ben ´bakan´ olmaya değil; gören olmaya çalışacağım. Aklımla, kalbimle görmeye çalışacağım. Bunu yaparken adaleti şiar edinmek tekrar tekrar vurgulamak istediğim bir şey. Biz zaten bu şiara uyduğumuz ölçüde birçok insan mutlu olacak, rahat uyuyacak. Örneğin önceliklerimiz olacak.
Mesela dezavantajlı çocuklar, öğretmenler önceliğimiz olacak. Eğer ilkesel olarak önceliklerden söz edeceksek, bir başka ilke olarak veriye dayalı bir politika üreteceğiz. Veriler kullanılmadan üretilen politikalarımızın bizi nasıl sıkıntıya soktuğu konusunda çok deneyimimiz var." Selçuk, bir grup akademisyen ve uzmanla Bakanlığın data yönetimi, yapay zeka hakkında neler yapabileceği konusunda iki ayrı çalışmanın yürütüldüğünü bildirdi.

"ÇOK DAHA PROAKTİF BİR MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI GÖRECEKSİNİZ"
Çocuk neredeyse orada olacaklarını vurgulayan Selçuk, şöyle devam etti: "Günlük ortalama 4 saat civarında internette, sosyal medyada dolaşan çocuklarımız var. Asıl sorun oralarda yaşanıyor ve biz bunları bir şekilde algılamak zorundayız. Yasaklamaktan bahsetmiyorum, sadece suyu arkına sokmaktan söz ediyorum.
Eğitim sistemimizi bir öğrenme ve beceri bir ekosistemine dönüştürmek ana hedefimiz. Bunların nasıl yapılacağı bizim, uzmanlarımızın zihninde çok net. Bir beceri ekosistemi nasıl oluşturulur, bunu çok net olarak biliyoruz ve buradan diploma temelli değil vasıf temelli bir anlayışla gideceğimizin işaretini de görebilirsiniz." Selçuk, "Çok daha proaktif bir Millî Eğitim Bakanlığı göreceksiniz. Bunu zamanla göreceksiniz çünkü eski alışkanlıklarla yeni başarılar elde edilmiyor. Buna büyük bir direnç olacak biliyorum, eğitim en muhafazakar kurumdur. Öğretmenler ya da veliler en muhafazakar gruptur çünkü çocukların hayatı ile ilgili bir konu var, elbette muhafazakar olacaklar. Ama muhafazanın bizi nasıl zehirlediğini, toksik bir atmosfer oluşturduğunu birlikte paylaşmak zorundayız." açıklamasını yaptı.

"BİZE BİRAZ İZİN VERİN, BİRAZ ÇALIŞALIM"
Millî Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, sosyal medyayı takip eden iyi bir ekip kurduklarını ve oradan politika dökümanı üretme fırsatlarının bulunduğunu bildirdi. Selçuk, medya temsilcilerine hitaben, "Bize biraz izin verin, biz biraz çalışalım. Hemen bizden bir şey beklerseniz eski hataları yaparız. Yani ´bir ay, üç ay geçti bir şey yapın´, inanın bu 50 senelik bir mesele." ifadelerini kullandı.
Bunun teknik bir mesele olmaktan öte bir kültür meselesi olduğunu vurgulayan Selçuk, şu değerlendirmelerde bulundu: "Hani derler ya, ´kültür tekniği kahvaltıda yer´ diye. Kültür çok önemli bir mesele. Biz bu kültür üzerinden, bizim insanımızın, bu toprağın dokusu üzerinden bir şey yapmak istiyoruz. O sebeple de bu zamana ihtiyacımız var. Eğer biz bunu yapmazsak inanın sel bizi sürükleyecek. Biz nehrimizin yatağını açalım ve hep birlikte orada akalım. Eğer bunu yapmazsanız bu çağın, yeni çağın seli bizi götürecek, çocuklarımızı başarısız kılacak."
Selçuk, robotiğin ilerlediği, istihdamın yüzde 70´ine yakın kısmının robotlar tarafından yapılacağı bir dönemde "Bu işleri robotlar yapacaksa bizim çocuklarımız ne yapacak?" sorusunu sormak zorunda olduklarını vurguladı. Bakan Selçuk, "Robotların yapamadığı iş ne ise bizim çocuklarımız onu yapacak. Robot çağına tümüyle kötü diye bakmamak lazım, robot çağı aslında insanlar için ´insanlaşma´ müjdesini de beraberinde getiriyor. Yani insan olmak için işin dışında bir şeyler yapabilmekle ilgili fırsatımız da var." değerlendirmesini yaptı.

"Biz ya gemimizi inşa ederiz ya da selde sürükleniriz." diyen Selçuk, bu konuda her kesimin katkısını beklediklerini söyledi.
Haber Merkezi

YORUM YAP