Ahşap sistem üzerine - Hüseyin Kuru

Ahşap sistem üzerine - Hüseyin Kuru

18.09.2015 10:52:11


Bu teknoloji ülkemizde tanınmamasına rağmen aslında Osmanlı çatkı sisteminin yüzyıllardır denenerek günümüze modernize edilmiş halidir de diyebiliriz!
Malumunuz üzere 1940’lı yıllara kadar ülkemizde ki yapılar ahşap kagir ve taş kullanılarak inşa ediliyordu.
2. Dünya Savaşının patlak vermesiyle Nazi zulmünden kaçan bilim adamları ve akademisyenlerin üniversite ve diğer kurumlar üzerinde 'betonarme sistemin daha sağlam ve daha mukavemetli olur’ düşüncesi hakim oldu ve bu zulümden kaçanlar üniversitelerde görev aldılar.
Ahşabı da böylelikle hayatımızdan tamamen çıkardık!
Tabi ormanlarımızın korunup kollanması için devleştirilmesi de bu işin önünü açtı.
Enteresan tarafı bu işe bigane kalan sadece devlet değildi... Üniversiteler, meslek kuruluşları, odalar ve sektörde bu işe cesaret edemedi ve resmen de unutuldu gitti!
Hâlbuki Cumhuriyetin ilk yıllarında ormanlarımız  bol ve nitelikli ağaç türleri ile dolu olmasına rağmen sadece koruma amaçlı devleştirilmesi, hem ormanların devlet elinde niteliksiz ağaç yığınlarına dönüşmesine vesile, hem de ahşaptan kaçış bu millete çok ağır faturalara neden oldu.
Çağdaş medeniyet seviyesi ve şehirleşme kültürü betonla başlamış oldu!
Devam edelim… Geçmişten gelen bu süreçte Osmanlı’dan bize miras kalan bu evler neredeyse 1950’li yıllara kadar ülkemizde özellikle şehirlerde pek revaçta idi.
Tabi ahşap sanayi için önemli olan çam ve ladin gibi nitelikli ağaç türünün az olması, her yıl ormanların sistematik biçimde büyütülememesi de geçen yıllar içinde bu işe nasıl olumsuz katkı yaptığı görülmelidir.
Dikkat edilirse gelişmiş ülkelerde yasa ile güvence altına alınan ormanlar özelleştirilerek daha sağlıklı büyüme ile nitelikli ağaç neslinin dikimi ve üretimi yasalar çerçevesinde güvence altına alınarak sağlanabiliyor.
Ülkemizin son yarım asrında yapılması ve inşa edilmesi resmen unutulan bu evlerin 1999 yılında meydana gelen Adapazarı depreminden sonra ki süreçte bu kadar revaç ve talep bulmasının sebeplerini çok iyi irdelemeli.
Ancak gelinen nokta da kaybedilen zamana mı, yoksa çıkan faturaya mı yanmak lazım, iyi düşünülmeli!
Konumuza dönecek olursak 1940’lı yıllardan itibaren yeni yetişen nesiller üniversitelerimizde eğitim ve öğretimi sadece betonarme sistem üzerine okudukları için ahşap evler/yapılar ve bugün uygulanan sistemler hakkında en küçük bir bilgi sahibi olmadıkları ortada!
Günümüze gelindiğinde üniversitelerimizden mezun olan mimar ve mühendislerin ahşap sistem ve teknolojisini bilmemesi geçmişten gelen bir devlet politikasıdır ve tam bir basiretsizlik.
Devam edelim, ‘Günümüz üniversitelerinde başta mimarlık ve mühendislik bölümlerinde ahşap sistemle ilgili bir müfredat ve eğitim var mı?’ derseniz, yoktur!
Sonuç olarak ülkemizde 130.000 mimar-mühendis var. Ancak ahşap sistem bilgisi olan meslek erbabı sayısı ise bir elin parmakları kadar!
Burada yapılan işin ve üretimin ne kadar farklı ve nadide olduğunun altını çizelim.
Size memnuniyetle şunu da açıklayabilirim; Sunflower projesi bugün bir ahşap üniversitesi gibidir... Zaman zaman eğitim kurumları ve akademisyenler tarafından ziyaret edilerek, hocalar eşliğinde ahşap sistem ve teknolojisi öğrencilere tanıtılmaktadır.
Bu sistemde kullanılan malzemelerin çevre dostu, kanserojen ve asbest içermeyen markalı ve garanti kapsamlı ürünlerle inşa edilmesi Greenpeace örgütü tarafından tavsiye edilmesi, dünyanın en güvenli ve en sağlıklı evleri olması nedeniyle projenin üzerinde ne kadar büyük emekler sarf edildiğini ve yapılan çalışmaların ne denli detaylar ve değerler taşıdığını mutlaka görmüşsünüzdür.
Bizimle çalışan reklam sektöründeki arkadaşların bazen serzenişleri oluyor; "Bu kadar çok detay, ayrıntı ve özen çok olmuyor mu?” diye!
Mükemmellik ayrıntılarda, aksi halde marka olabilmeniz mümkün değil.
En önemlisi işin ve markanın arkasında durmak, yönetim ve işletme olarak sürdürülebilirlik sağlamak ve korumak gerekiyor.
Eğer yapılan işte ve üretimde ticari kaygılar ön plandaysa o işten hayır gelmez!
Devam edelim ve ne üretip, ne sattığımızı maddeler halinde yazalım ki işin ne kadar büyük değerler manzumesi içerdiği bilinsin.
Ahşap teknoloji;
• Depreme dayanıklılığı 0 tescillenmiş tek yapı sistemidir.
• İnsan yaşamı için en güvenilir ve en sağlam binalardır.
• Dayanıklıdır; yüzlerce yıl ayakta kalır ve ikamet edebilirsiniz.
• Mimarisi, tasarımı, imalatı ve montajı en hızlı teknikle inşa edilir.
• Kullanıma matuf her kalemde ekonomik avantajları vardır.
• Yalıtımı ve izolasyonu en soğuk ve en sıcak iklimler için dizayn edilmiştir.
• Maliyet ve zaman tasarrufu sağlar.
• Konforlu ve keyiflidir.
• Dayanıklılık konusunda beton ve çelikle mukayese bile kabul etmez.
• Radon gazı üretmez, dünyanın en sağlıklı yapılarıdır.
• İnsanoğlunun biyolojisine en uygun yapı tarzıdır.
• Korozyon, nem ve rutubet yapmaz.
• En soğuk iklimlerde bile max. 2 saatte ısınırsınız.
• En sıcak iklimlerde bile 1/2 saatte soğutabilirsiniz.
• Yenilenmesi en kolay malzemedir.
• Evler bakım gerektirmez.
• Çatılar kar yükünü tutmadığı için avantajlıdır.
• Kullanım ve inşasında enerji tasarrufu sağlar.
• Ekolojiktir, çevreye atık bırakmaz.
• Elektrik sistemi buatsızdır.
• Asbest ve kanserojen maddeli ürünler kullanılmaz.
• Mimari çözümleri tek kelime ile sınırsızdır.
• Ergonomiktir.
Sonuç olarak ahşap sistemlerle inşa edilen evler/binalar risk içermez…
Hem yaşam hem de yatırım garantilidir.

YORUM YAP