
Silivri Belediye Başkanı Özcan Işıklar ve CHP Silivri İlçe
Başkanı Selami Değirmenci’nin köy köy, mahalle mahalle gerçekleştirdiği
referandum çalışmaları tüm hızıyla devam ediyor. 28.08.2010 Cumartesi akşamı
Ortaköy Mahallesi’ne yapılan ziyaret, coşkulu bir katılımla gerçekleşti. CHP
Silivri İlçe Yönetim Kurulu Üyeleri, CHP Silivri İl Genel ve Belediye Meclis
Üyeleri, CHP Silivri eski İlçe Başkanı Muharrem Aydoğan, Silivri Birleşik Esnaf
ve Sanatkârlar Odası Başkanı Ali Tabakoğlu ve Ortaköy Mahalle Muhtarı Fedai
Güzdemir’in de katıldığı programa Ortaköylü vatandaşlar yoğun ilgi gösterdi.
DEĞİRMENCİ: ÜLKEYİ KORKU
İMPARATORLUĞU
HALİNE GETİRDİLER
CHP Silivri İlçe Başkanı Selami Değirmenci, Ortaköylülere
seslenerek şöyle konuştu: “Uzun zamandır Silivri’de kadınlarımız kapı kapı, ev
ev dolaşarak çalışıyorlar. Karanlığa sürüklenen bu ülkeyi, tekrar aydınlık bir
geleceğe taşımak adına mücadele veriyorlar. Ortaköy’de bulunan kadınlarımız ve
gençlerimiz de bu mücadeleye çok ciddi destek veriyor. Emeği geçen herkese
teşekkürlerimi sunuyorum. 12 Eylül’de referandum var. Ülke gereksiz yere bir
gerilime sokuldu. Bir anayasa değişikliği, ülkelerin genel mutabakatıyla
yapılır. Başka partilerin de görüşü alınarak yapılması gereken
değişikliklerdir. Fakat Sayın Başbakanımız sivil dikta özlemini uygulayabilmek
için hiç kimsenin görüşünü almadan, kendi üç beş uzmanıyla hazırlamış olduğu
bir anayasa değişikliği ile karşımıza çıktı. Yapmak istedikleri çok önemli;
Yüksek yargıyı ortadan kaldırmak ya da emri altına almak.
“HEP GÜZEL OLANLARI SÖYLÜYOR
SAYIN BAŞBAKAN,
ESAS AMACINI HEP GİZLİYOR”
İleride olur da yüce divana düşerse kendini yargılayacak
hâkimleri ayarlamak için, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nda atamayı
parlamentoda çoğunluğu olan gruba verme düşüncesi içinde. Bu iki maddeyi
uygulayabilmek için 24 tane daha başka değişiklikler önerdi. Bu 24 maddeye
Türkiye’nin hiçbir kesiminin itirazı yok. Bunlar referandum da olmadan çok
rahat değiştirilebilirdi. Fakat Sayın Başbakan bu iki maddeyi anca, bu 24
maddeyle gizleyebilirdi. Eğer sadece bu iki maddeyle ilgili referanduma
giderse, kendi partilileri de dâhil Türkiye’de kabul görmeyeceğini biliyordu.
Ülkenin kaderini, sınırlarını değiştirecek, ülkeyi bölünmeye götürecek bu iki
maddeyi kabul ettirebilmek için, diğer 24 maddeyle gizlemeye çalıştı. Biz bunu
zehri şekere sarıp da yedirmeye çalışmak olarak nitelendiriyoruz. Hep güzel
olanları söylüyor Sayın Başbakan, esas amacını hep gizliyor.
“İKTİDAR BU ÜLKEYİ
KORKUTARAK YÖNETİYOR”
Geçtiğimiz 23 Nisan’da parlamentoda yerine oturan çocuğa
“Sen şimdi başbakansın, astığın astık kestiğin kestik. Ne istiyorsan onu yap”
dedi. Sayın Başbakan o makamı yasa tanımaz, astığı astık kestiği kestik,
istediği her şeyi yapabileceği bir makam sanıyor. O’nu frenleyen yasaların
olduğunu bir türlü kabullenmiyor. O kadar yasa tanımaz ve gözü dönmüş olarak
gidiyorlar ki, bu referandum da bile ilçe seçim kurulları propaganda malzemelerinin
neler olacağını ve bu malzemeleri nerelere asılacağını bir bir belirtiyor.
Belirtilen yerler dışında bir yere afiş, broşür asmak yasak. Gelin görün ki
AKP, tüm yol kenarlarına, köprülere, üst geçitlere yol kenarlarına her tarafa
pankartlar, afişler asıyor. Bunları biz yapsak kesin suç. Fakat onlara jandarma
da polis de müdahale edemiyor. Çünkü iktidar bu ülkeyi korkutarak yönetiyor.
Bugün Silivri Fevzi Çakmak Caddemizde Eski İçişleri
Bakanımız Sayın Abdulkadir Aksu, AKP’li arkadaşlarla esnafı dolaşırken orada
bir vatandaşımız “Evetçilere evet yok, sonuna kadar hayır” diyerek onların
yanından uzaklaşıyor, polis arkasından koşuyor kolundan tutarak, tutuklayıp
götürüyor. Ülkeyi korku imparatorluğu haline getirdiler. Telefonların
dinlenmediği kişi var mı? Eğer sizlere bugün müdahale etmiyorlarsa, henüz
sizinle işleri olmadıkları içindir.
“AYAKKABISINI BOYATAMAYANLAR
ŞİMDİ LÜKS İÇİNDE YAŞIYORLAR”
Sayın Başbakanın bütün umudu 12 Eylül’de evet çıkarmakta.
Eğer evet çıkarsa hemen ertesi gün Anayasa Mahkemesi üyelerinin atamasını
yapacak ondan sonra da, istediği yasaları çıkarıp ülkeyi sivil diktayla
yönetecek. Referandumun hemen arkasında, bu yılın sonlarında ya da yeni yılın
başlarında en geç 5-6 ay içinde bir seçim olacak. Bu referandumda evet çıktığı
anda, o seçimden sonra Türkiye’de bir daha seçim olmayacaktır. Olsa bile, o
seçimlerin şekli İran’da, Afganistan’da olduğu gibi, sonucu belli olan seçimler
olacak. Bunları çok iyi değerlendirmemiz gerekiyor. Bu referandumun bir tekrarı
yok. Sonradan gelecek pişmanlıkların fayda etmeyeceğini bugünden görmemiz
gerekiyor. Biz size bunları anlatarak, gerçekleri göstermeliyiz.
AKP’nin iktidar olduğu günden bu yana ülkemizin ne hale
geldiğine bir bakalım. Her geçen gün biraz daha yoksulluğa sürüklenmedik mi?
İşçimiz sefalet sınırına gelmedi mi? Esnaflarımız da aynı durumda değiller mi?
Esnaf Odası Başkanımız burada, Erdoğan Başbakan olduğunda Silivri’de 8100
civarında esnafımız varmış. Nüfusumuz neredeyse ikiye katladı ancak bugün esnaf
sayımız 3200’lere düşmüş. Bu insanların sefalete gittiğinin en güzel örneği
değil midir? Sizin kazançlarınızı sizlerin cebinden alarak, kendi
partililerinin zenginleşmesi için kullanıyorlar. Etrafınıza bir bakın;
Silivri’de AKP’li arkadaşlarda olmak üzere daha 6 yıl önce ayakkabısını boyatamayan
insanların bugün nasıl bir lüks içinde yaşadıklarını, sadece parti ve belediye
yönetimlerinde görev yaptıkları halde nasıl zengin olduklarını gözlerinizle
görebilirsiniz.
“ONURLUCA YAŞAMAMIZA ENGEL
OLAN BU HÜKÜMETE GİT
DİYECEKSEK, HAYIR VERMELİYİZ”
Bu sefaleti kendimize hak görmüyorsak, bizi yoksulluğa,
yeşil karta mahkûm eden, insanların onurluca yaşamasına engel olan bu hükümete
git diyeceksek, hayır vermeliyiz değerli arkadaşlar.”
IŞIKLAR: DEVLETİN BÜTÜN
KURUMLARI TARİKAT ANLAYIŞI
İÇERİSİNDE TESLİM ALINMIŞ
Toplantıda söz alan Silivri Belediye Başkanı Özcan Işıklar,
şöyle konuştu: “Referandum için çok az bir süremiz kaldı. Türkiye, tarihinde bu
kadar sıkışmış ve kilitlenmiş, halkıyla devleti düşman edecek bir proje
içerisine itilmemişti.
Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bu yana birçok anayasa
yapıldı, değiştirildi ama böyle bir gerginlik hiç yaşanmadı. Olağanüstü bir
durum yokken, ülkenin fakirlikten, çaresizlikten ve yoksulluktan kıvrandığı bir
dönemde bu anayasa değişikliğinin anlamı ne? Ortada bir niyet var ve bu niye de
nasıl daha fazla götürürüm diye. Ve bugün yaptıkları da kafa karıştırmaktan
başka hiçbir şey değil. 26 tane madde getirmişler ve bu maddelerin 2 tanesi
haricinde 24 tanesine parlamentoda grubu bulunan ve bulunmayan çoğunluğun ortak
kararı geçirelim yönünde. Anayasalar da
değişebilir, kutsal kitap değildir. İnsanların ihtiyaçlarına ve günün
şartlarına göre değişmesi lazım. Bu doğru, fakat bunları değiştirmek için de
bir mutabakat lazım. Ülkeye, anayasaya ve değerlere saygınlık anca bu şekilde
olur. Biz hukuk herkesin olsun dedik. 24 maddeyi geçirelim fakat iki maddeye
halk oylaması yapalım istedik. Bu iki madde de hukuk ile ilgili arkadaşlar. Bu
devletin bütün kurumları bir tarikat anlayışı içerisinde teslim alınmış. Emniyetinden
tutun, sağlığına, eğitimine kadar hepsi bir partizan anlayışı içinde teslim
alınmaya çalışılmış.
Buna ses çıkaran, acı duyan, bağıran emniyet müdürleri var.
Televizyonlarda görüyorsunuz, kitabı sayfa sayfa internette dolaşıyor, basında
medyada yayınlanıyor. Kendini muhafazakâr ve milliyetçi olarak nitelendiren
Hanefi Avcı, son noktaya, isyan eden bir duruma gelmiş ve o kitabı yayımlamış.
Kitabın yarısından fazlasını okudum. Çok net bir şekilde devletteki
örgütlenmeden bahsediyor. Devletin nasıl sarıldığını, kuşatıldığını ve bir
ideolojiyle kafasının yıkatılarak, insanların aynı kalıptan çıkmışçasına,
sadece verilen emirlere uyar duruma getirildiğini anlatıyor. Tam bir ibret
vesikası. Devlet teslim alınmış. Bunu da, beyni yıkanmış kadrolarla yapıyorlar.
“CUMHURİYET DEĞERLERİNİN YOK
EDİLMEK İSTENDİĞİ BU KADAR
FÜTURSUZCA BİR DÖNEME
DAHA ÖNCE RASTLANMADI”
Cumhuriyet değerlerinin örselendiği, yıpratıldığı ve yok
edilmek istendiği bu kadar fütursuzca bir döneme daha önce rastlanmadı.
Gelinen son noktada, bu iki maddeyle birlikte hukuk düzeni
de teslim alınmak isteniyor. Hukuku, yargıyı, mahkemeyi yok sayacak, sonra bunu
bir ulema mantığıyla ülkeyi karanlıklar içine götürmekten başka bir amaçları
yok. İşte bunu iyi anlamamız gerekiyor. Bu iki maddede diretmesi, 10 yargıcı
ben atayacağım demesinin altında yatan gerçekler bunlar. Korkuyorlar, çünkü
yargıya teslim olacaklar. En yakın zamanda yapılacak olan ilk seçimde sandığa
gömülecekler ve yargının önüne çıkacaklar. Kendi çıkmadan önce şimdiden önünü
temizleyeme çalışıyor.
Silivri’de yaptırdığım bir ankette işsizlik % 40 olarak
çıktı. Evet, sokakta gezen 10 kişiden 4’ü işsiz. Geleceğe umutla bakamıyor.
Köyleri dolaşıyoruz, çiftçimizin hali ortada. Yüzlerinden okuyorsunuz
fakirliği, çaresizliği ve mutsuzluğu. Son 8 yılda en büyük darbeyi tarım yedi.
Bir KİPA olayı, Silivri’de 300 dükkânın kapanmasına neden oldu. Kendi köşe
başlarını, kendi yandaşlarına peşkeş çekerek halkı ve esnafı bunlara kurban
ettiler. Bu fütursuzluğu bir korku imparatorluğuna dönüştürüp, “belediye
başkanına müfettiş gönderirim”, oda başkanına “sen partinin arka bahçesi misin
o kurumu başına yıkarım” deme cesaretini gösteriyor. Bu memleket, bu insanlar
senin başına yıkacaklar. Sen kim oluyorsun? Ne yapmış oda başkanı? Ne yapmış
belediye başkanı? Bu yoksullukları, bu çaresizlikleri, fakirlikten,
fukaralıktan beslenen bu kültürü anlattığı için mi bunlar?
Esnafla vatandaşı buluşturmak için bir Gece Pazarı açtık.
Binlerce, milyarlarca liraya peşkeş çekilen yerleri kamuya veriyoruz.
İnsanların fakirliğini yüzüne vurarak, alay ederek, yokluğunu siyasete
dönüştüren bir anlayışla çalışan Beyaz Masaları kaldırdık. Artık böyle bir
kültür, böyle bir aşağılama yok. Sağ elin verdiğini sol el görmeden 2400 haneye
gıda yardımı yapıyoruz. Onun için kurmadık Ramazan çadırlarını. İnsanlar
senenin 364 günü yoklukla, çaresizlikle kıvranacak arkanı döneceksin, kendi
yandaşlarına peşkeş çekeceksin, bir gününde bir kap yemekle teslim alacaksın.
İşte onlar buna layık görüyorlar. Fitre ve zekât fakire verilir. Dinimizin ve
inancımızın gereği olarak, Ramazan aylarında, dini günlerde ve belli dönemlerde
fitre ve zekât veririz. Fakat bunların verdiği sadaka. Senede bir gün getirip,
sadaka vererek teslim almaya çalışan bir anlayış.
“BU EZANIN, BU MARŞIN SUSMAMASI
İÇİN HAYIR DİYECEĞİZ”
Biz 81 ilden hemşerimizin yaşadığı bir ilçede yaşıyoruz. Bir
ayrımcılık, kayırma ve dışlanma yaşanmadan barış içinde yaşıyoruz. Fakat
Türkiye’de 8 yıldır farklı bir mecra açıldı. Ülkede kamplaşma ve kutuplaşma
burada başladı. Kendisinden olmayanı düşman gibi görüyor, ayırıyor ve
ayırdığını da yoksullaştırıyor. Bugün 8 Milyon insana yeşil kart veriyor.
İnsanların yüzünü yeşile boyuyor, o mübarek rengi de fakirlik ve fukaralıkla eş
bir hale getirmiş. İnsanlara “Sen çalışma, yat ben sana bakarım” diyor. Peki,
neyle bakacak? Sizin burada çalışıp, emek vererek bu memlekete verdiğimiz
vergilerimizi, alın terimizi, toplumun bir kesiminden alarak kendi yandaşlara
bakacak. Artık halkta da kalmadı. Bugün alacaklarını devletin hiçbir kurumu
toplayamaz hale geldi. Bu memleketi teslim almak isteyen güçlerin getirdiği,
dışarıdan akıttığı parayla da son kozlarını oynayacak. Ülkemizin bütün
zenginliklerinin satılmasına ve 8 yıldır fakirlik, yoksulluk edebiyatı
yapılarak satılmasına rağmen bu memleket bugün ayakta duruyorsa, bizim
hasretlerimizden duruyor.
“ÜLKEYİ KARANLIĞA GÖTÜRECEK,
YOKLUKLA, ÇARESİZLİKLE
TERBİYE ETMEYE ÇALIŞIP,
YANDAŞLARINA PEŞKEŞ ÇEKEN
ANLAYIŞA HAYIR DİYECEĞİZ”
Sabrımızın daha fazla zorlanmasına izin vermemeliyiz. Ülkeyi
karanlığa götürecek, yoklukla, açlıkla, çaresizlikle terbiye etmeye çalışıp,
yandaşlarına peşkeş çeken anlayışa hayır diyeceğiz. Bu memleket kendini ayakta
tutacak değerlere sahiptir, yeter ki o değerleri koruyalım.
“MEMLEKETİN NASIL BİR
VURGUNLA VE TALANLA
YAĞMALANDIĞINI UNUTMADAN
OYUMUZU HAYIR
OLARAK KULLANACAĞIZ”
Türkiye önemli bir dönemeçte. Geçtiğimiz seçimlerde
Silivri’de demokrasiye, aydınlık bir ilçenin yönetilmesine yönelik vermiş
olduğunuz kararı yinelemenizi istiyoruz. Ya siyah ya da beyaz olacak. Bu
bayrağın renginin kırmızı kalması, bu ezanın, bu marşın susmaması için hayır
diyeceğiz. Ya aydınlık yarınlara giden bir Türkiye, ya da karanlıklarda
kaybolmuş Türkiye olacak. Biz beyazdan yana olacağız, hayır diyeceğiz. Sandıkta
da kafa karıştırmak istiyorlar, evet mührüyle hayır oyu kullandıracaklar ama bu
oyuna da gelmeyeceğiz. Oylar kullanıldıktan seçim kuruluna gidene kadar
sandıklarımıza sahip çıkacağız. 7 Milyon seçmen ilavesi var. Nüfus azalıyor,
seçmen artıyor. Böyle bir tuzakla da karşı karşıyayız. Biz bu Cumhuriyetin
kurucusunun kim olduğunu, ne pahasına kurulduğunu, memleketin nasıl bir
vurgunla ve talanla yağmalandığını unutmadan oyumuzu kullanacağız. Ben oyunuz
Hayır’lı olsun diyorum, hepinize iyi akşamlar diliyorum.”
Haber Merkezi