
Nitekim Olay Yeri Ekibi’nin şefi Yasin de bu tabloya açıklık getirmişti kısa sürede:
- Amirim, adamın kafasını taşla ezmişler. Başka bir yara izi görünmüyor.
Komiser Tahsin, eğilip cesedi inceledikten sonra etrafa bakınmaya başladı. Meraklı gözlerle kendisini takip eden Yasin’e döndü.
- Hiç karşı koymamış mı Yasin? Bu kadar vurmuşlar kafasına, hiç gıkı çıkmamış mı?
Yasin bunun üzerine daha dikkatli bakınmaya başlamıştı etrafına… Birkaç dakika geçmemişti ki, olay yeri personelinden birkaç kişiyi çağırdı yanına ve cesedin birkaç metre ilerisine dek devam etmiş olan sürükleme izlerinin fotoğrafının çekilmesini, izlerin takip edilip bittiği yerdeki olası tekerlek izlerinin incelenmesini emretti.
Komiser Tahsin’in olay yerinde yapabileceği daha fazla iş kalmamıştı. Cesetten kimlik çıkıp çıkmadığını sorduğunda Yasin başını olumsuz anlamda salladı fakat gözleri aydınlanmıştı. Bir personelin yanında duran kutuyu biraz karıştırdıktan sonra içinde bir şey olan delil poşetini çıkarıp komisere doğru tuttu. Bu bir iskambil kartıydı: Yarısı, çaprazlamasına kesilmiş bir vale! Kartın, karttaki Vale figürlerinden birisinin sanki başı koparılmışçasına kesilmiş oluşu Komiser Tahsin’in tüylerini ürpertmişti.
Olay yeri ekibinin zaten yapacağı şeyleri tekrar tekrar söylemektense delillerin laboratuara gönderilmesini ve bir sonuca varılmasını beklemek üzere emniyete geçti komiser…
***
Sabah kahvaltısı niyetine yediği su böreği yeni bitmişti ki; yardımcısı Necip, Cinayet Büro’nun kapısından girmişti. Ellerini iki yana açan Komiser Tahsin, nerede kaldığını sorduğu çırağından nezaket ve mahcubiyet karışımı bir cevap almıştı: Birkaç gündür Bursa’daki ailesinin yanında olan Necip önceki gece geç saatte İstanbul’a dönmüş, sabaha kurduğu alarmı yanlışlıkla akşam için ayarlamıştı. Komiser gülümseyerek ayağa kalkıp ortağının sırtına babacan bir şekilde vurduktan sonra oturmasına fırsat vermeden laboratuara gitmesini ve delillerin ne alemde olduğunu sormasını istedi… O esnada Cinayet Büro’nun kapısından içeri iki kişi peş peşe girmişti.
İlk giren, kriminolog Nazan’dı. Peşinden ise, pek de Cinayet Büro’ya işi düşmeyen bilişimci Kenan girmişti.
Nazan, elindeki evrakları Komiser Tahsin’e verdikten sonra kısaca açıklamaya girişti:
- Komiserim, öldürülen şahıs Tahir Kum. Parmak izinden tespit ettiğim kimliğinin yanında bir de yakalama emri vardı; yasa dışı kumar oynatmaktan sabıkası varmış ama aranma sebebi farklı…
Komiser, Necip ve Kenan merakla Nazan’ı dinliyorlardı. Nazan ise komiserin elindeki evrakları uzanıp çevirerek bir sayfayı açtı.
- Geçtiğimiz ay Tekirdağ’da işlenen bir cinayet soruşturmasında, olay yerinde bulunan silahta parmak izi varmış. Silah da kendisinin üstüne kayıtlıymış zaten… Ancak o tarihten beri kendisine ulaşılamamış.
Komiser Tahsin, Nazan’a teşekkür ettikten sonra dosyayı ofisine bırakmasını işaret etti Necip’e. Necip, Komiser Tahsin’in odasına giderken Nazan da laboratuara dönmek üzere Cinayet Büro’dan çıktı.
Ortada kalan Kenan’a soran gözlerle baktı Komiser Tahsin. Kenan, Cinayet Büro’ya şöyle bir baktıktan sonra söyleyecek bir şey bulamamış olsa gerek omzunu silkti; ofisten çıkan Necip’e "Nasılsın?” diye seslendi. Komiser, bu saçma monologdan dolayı bağlantıyı kendisi kurdu: Bir süredir, Cinayet Büro’da çalışan Hale’yle kantinde sohbet ederken gördüğü Kenan’ın şimdi de Hale’ye bakmak için geldiğini fakat bunu söyleyemediğini anlamıştı.
Şaka yoluyla, "Söyleyecek bir şeyin var mı Kenan?” diye gülümseyerek çıkıştı genç bilişimciye. Kenan biraz durup olduğu yerde sallandıktan sonra aklına o an gelmiş bir fikri sundu Komiser Tahsin’e:
- Komiserim, az önceki cesedinizin kumar oynatmaktan sabıkası varmış; yasal olmayan kumarhanesinin nerede olduğunu bulabilirim!
Komiser Tahsin soran gözlerle Kenan’a bakarken, Kenan da uzanıp Cinayet Büro’nun ortasındaki sehpanın üstünde duran İstanbul Emniyeti dergisini aldı ve sayfaları karıştırmaya başladı. Bir süre sonra "Hah” diye durup, açtığı sayfayı komisere doğrulttu.
‘Foursquare’de Kumarhane İzleri’
Yazının başlığının yanında, Kenan’ın fotoğrafı vardı. Komiser Tahsin dergiyi eline aldıysa da, iç çekip Kenan’a bakmayı sürdürdü. Bu hareketi, uzun uzadıya öğrenilebilecek bir hususun özetlenmesi isteğini anlatıyordu komiserin. Kenan da derin bir nefes alıp bu talebe iştirak etti:
- Komiserim, olay şu: Yer bildirimi yapılan bir uygulama var. Bu uygulamada, bazı yasadışı kumarhanelerin izlediği yollar var. Kimisi bir apartman dairesinde, kimisi bir iş hanında kumarhane işletiyor. Reklamlarını yapmak için de bazı şifreli yöntemler geliştirmişler. Daha önceden mekana girip yer bildirimi yapmışsanız, size bir kod veriyorlar; siz o kodu kullanarak kumarhaneciyle iletişim kuruyorsunuz… Ben de sizin ölü bulunan kumarhanecinin Foursquare üzerindeki hareketlerini tespit edebilirim!
Komiser, gülümseyerek dergiyle Kenan’ın göğsünü hafifçe dürttü. "Tamam, o iş sende!” dedikten sonra da Necip’e döndü ve adamın silahının bulunduğu Tekirdağ’daki olayı incelemesi emrini verdi.
(Devamı Haftaya)