Kıbrıs, Silivri ve Cumhuriyet

Kıbrıs, Silivri ve Cumhuriyet

28.10.2025 12:08:10

Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün “En büyük eserim” dediği Türkiye Cumhuriyeti'nin 102'nci yılını kutladığımız bu anlamlı yıl dönümünde, Kıbrıs ve Silivri'yi birlikte düşünmek Cumhuriyet'in ruhunu daha derin anlamamızı sağlar.
Cumhuriyet'in 102 yıllık hikâyesi, dışta ve içte varoluş mücadelesiyle şekillenmiştir. Dış cephede ulusal bağımsızlığımızın varlığını dünyaya kabul ettirmenin mücadelesini verilirken, iç cephedeyse modernleşmenin devrimlerle sağlanmasıyla birlikte, hak ve özgürlükler ile hukuk devleti ilkesi için ‘adalet' mücadeleleri verilmiştir. Bu doğrultuda, Kıbrıs bu mücadelenin dış cephesiyse, Silivri ise iç cephesidir.
Kıbrıs, “Ya istiklal ya ölüm” ruhunun bugünkü yansımasıdır. Türkiye'nin bölgedeki kararlılığını, soydaşlarına sahip çıkma iradesini temsil eder. Lefkoşa'da dalgalanan bayrak, Ankara'da yanan Cumhuriyet meşalesinin uzantısıdır. “Kayıtsız şartsız egemenlik” ilkesi, Kıbrıs Türk halkının da özgürlük arayışına ilham olmuştur.
Kıbrıs meselesi artık sadece bir ‘milli dava' değil; Cumhuriyet'in bölgesel direncinin sınandığı bir alandır. Bugün Kıbrıs'taki her mücadele, Cumhuriyet'in dış politikadaki onurlu duruşunu yansıtır.
Silivri ise bu ülkenin adalet aynasıdır. Türkiye'nin hukukla, özgürlükle ve demokrasiyle olan imtihanı memleketin her yerinde olduğu gibi ağırlıklı olarak burada yaşanır. Bu kapsamda Silivri Marmara Cezaevi, sadece bir cezaevi değil; Cumhuriyet'in ‘adaletle yaşama' ilkesinin sürekli test edildiği bir yer olmuştur. Olmaya da devam etmektedir. Uzun yargılamalar, ifade özgürlüğü tartışmaları, ‘hukukun üstünlüğü' kavramının ne kadar hayati olduğunu bizlere her duruşmada hatırlatmaktadır.
Bu doğrultuda da ‘Cumhuriyet' onu korumakla yaşar. Egemenlik, yalnızca sınırları savunmakla değil, adaleti tesis etmekle anlam kazanır. Kıbrıs'taki kararlılık ne kadar önemliyse, Silivri'deki adalet arayışı da o kadar değerlidir.
29 Ekim'de bayraklarımızı gururla dalgalandırırken, Cumhuriyet'in sadece bir yönetim biçimi değil, adaletle taçlanan bir vicdan olduğunu hatırlamalıyız. Çünkü Cumhuriyet hem sınırlarımızın ötesinde bir direnişin adı, hem de sınırlarımız içinde özgürlüğün güvencesidir. Bu kapsamda, Kıbrıs'taki direniş ve Silivri'deki adalet mücadelesi birleştiğinde, Cumhuriyet'in gerçek anlamı ortaya çıkar.Bağımsızlık ve adaletle de bu anlam tamamlanır.
Bu arada, Kıbrıs'ın iç cephesi de en az dış cephesi kadar önemli. Bu iç cephe, Kıbrıs Türk halkının kimliğini, dilini, kültürünü ve demokratik iradesini koruma mücadelesidir. Adadaki kuşaklar, yalnızca dış baskılara değil, içerdeki ekonomik zorluklara, göçlere ve gençlerin aidiyet duygusunu yitirmesine karşı da direnmektedir. Bu, Cumhuriyet'in yalnızca askerî ya da diplomatik değil, toplumsal varoluş boyutudur. Kıbrıs'ın iç cephesi, Cumhuriyet'in ‘halkla birlikte yaşama' ilkesinin canlı örneğidir. Kıbrıs'ta verilen mücadele, bir devletin değil, bir halkın Cumhuriyet değerlerine sahip çıkma iradesidir.
Hem sınırlarımızın ötesinde bir direnişin adı, hem de sınırlarımız içinde özgürlüğün güvencesi olan Cumhuriyet'i, bağımsızlık ve adaletle taçlandırma inancıyla, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun. Yaşasın Cumhuriyet!

YORUM YAP