Aile geleneği şifacılığın doğurduğu Eczacı torunun, Kafkas geleneği, Çerkezlik damarına sıkı sıkıya sarılarak inşa ettiği hayatını konuştuk Özen Özden Atcı ile. Cankat Eczanesinin sahibi, Silivri Kadın Girişimciler Derneğinin üyelerinden Özen Özden ile yaptığımız söyleşide hayatını, eczacılığı, anneliği, çalıştığı sivil toplum kuruluşları ve kısa dönem temas ettiği meclis üyesi aday adaylığını hatırladık.
“İNSANLARLA İÇ İÇE OLABİLECEĞİM SAHİL KASABASINDA BİR ECZANEM OLSUN İSTİYORDUM”
Sevginar UYGUN: Kendinizi tanıtır mısınız?
Özen ÖZDEN: 1976 yılı Akşehir/Konya doğumluyum. İlk ve orta öğrenimimi Akşehir'de tamamladım. Liseyi Afyon'da bitirdim. İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesini kazanınca İstanbul'a geldim. 1994'ten beri İstanbul'dayım. Fakülteyi bitirdikten sonra zaten fakülte dönemimdeki hedefim olan şeye kavuşmuş oldum bir yerde. İnsanlarla iç içe olabileceğim sahil kasabasında bir eczanem olsun istiyordum. İlk eczanem Kamiloba'daydı. O zamanlar Silivri'nin beldesiydi şimdi artık Büyükçekmece'nin mahallesi. 3-3,5 sene kadar orada eczacılık yaptım. Oranın tek eczanesiydim. İstanbul tarafına doğru hareket ederim diye düşünürken şartlar farklı gelişti Silivri'ye geldim. Eczanemi buraya taşıdım, o tarihten beri de buradayım. Yaklaşık 17 senedir serbest eczacılık yapıyorum. Eczanemi açmadan önce yaklaşık bir sene çok değer verdiğim ve saydığım iki eczacı büyüğüm Hikmet ve Gülser Önder yanında yardımcı eczacılık yaptım. Bakırköy Ruh ve Akıl Hastanesinin yanında çok yoğun çalışan bir eczaneydi. İşi öğrendim, biraz daha piştim sonrasında da kendi eczanemi açtım. Önceleri elemansız, yardımcı olmadan çalıştım. Kutu açmak, ilaç yerleştirmek, temizlik yapmak, fiyat değişiklikleriyle ilgilenmek vs. bu işin bütün aşamalarını yaşadım. İlaç sektörü ve SSK eczanelerinde öğrencilik dönemimde stajlarımı tamamlamıştım. O yüzden eczanemi açtığımda kendime güvenim tamdı. 2005 yılında evlendim. 2007 yılında oğlum Elbruz dünyaya geldi. Silivri'de yaşamaya devam ediyoruz. Silivri'yi seviyoruz. Mutluyuz burada yaşamaktan.
“ŞİFACILIK ENERJİM VAR”
Sevginar UYGUN: Eczacılık macerası nasıl başladı, bugüne gelecek olursak sektörünüzdeki iyileşmeler ve sıkıntılar neler?
Özen ÖZDEN: Aslında eczacılık hiç aklımda olan bir şey değildi. Tıp ve mimarlık üzerinde düşünürken fizik öğretmenimin, “Eczacılık iyidir, bayan için uygun meslektir” şeklindeki yönlendirmesiyle son dakikada tercihlerim arasına girdi. Kazandığımda açıkçası biraz hayal kırıklığı yaşadım. Ailem de hayal kırıklığı yaşadı, daha iyi şeyler bekliyorlardı ama şimdi baktığımda ailem, benim karakterim ve çalışabileceğim şartlar için en uygun meslek buymuş.
İşin bir de şu boyutu var; babaannem köyün şifacısıymış, otları karıştırarak ilaçlar hazırlarmış. Babamın babaannesi de aynı şekilde. Böyle bir enerji tarafı da var diye düşünüyorum.
“MEZUN ÇOK, İSTİHDAM KISITLI”
Uzunca bir zamandır bizim sektörde iyileşme yok açıkçası. Genel olarak sıkıntılı şartlar söz konusu. Bir kere çok fazla Eczacılık Fakültesi var. Benim okuduğum zamanlar 7 taneydi. Şu anda Kuzey Kıbrıs'takilerle birlikte 30-32 civarında zannediyorum. Her sene yaklaşık 1500 civarı mezun veriliyor bildiğim kadarıyla dolayısıyla bu kadar eczacının istihdamı büyük bir sıkıntı. Genelde eczacılar mezun olduktan sonra eczane açma eğiliminde oluyorlar. Şimdi gerçi biraz daha sektör gelişti. Hastanelerde klinik eczacılık kadroları oluşmaya başladı. İlaç firmalarında daha fazla çalışıyor eczacılar. Devlet ve özel hastanelerde daha fazla istihdam var. En büyük problemlerden biri çok mezun veriyor oluşu. Onun dışında ilaç fiyat politikalarındaki değişiklikler dolayısıyla pek çok ilaç piyasada yok şu anda. Onun büyük sıkıntısını yaşıyoruz. İlaç fiyat düşüşleri dolayısıyla birçok yabancı firma özellikle; Türkiye'den çekiliyor. Meslek biraz itibarsızlaştırılıyor. Hastayla eczacı çok fazla karşı karşıya getiriliyor. Bunlar genel olarak sıkıntılarımız. Bunun yanı sıra hasta açısından şöyle bir güzellik var; hasta ilaca daha kolay ulaşabiliyor, bundan biz de memnunuz. Yeni mezun olduğum zamanlarda SGK ile anlaşma yokken insanlar uzun uzun kuyruklarda bekliyorlardı, daha az ve zor şekilde ilaca ulaşıyorlardı. Şu anda en azından bütün eczanelerden herkes ilacını rahatlıkla alabiliyor.
“YAŞAYARAK ÖĞRENİYORSUNUZ”
Sevginar UYGUN: Fakülteden mezun olduktan hemen sonra bir eczanenin sorumluluğunu üstlenebilecek durumda mı kişi?
Özen ÖZDEN: Bizim dönemimizde öyleydi; 4 sene okuyorduk, mezun oluyorduk ve eczanemizi açabiliyorduk. Ama bu süreç içerisinde yaz döneminde yapmamız gereken belli stajlar vardı. 6 ayı falan buluyordu. Şu anda yanlış bir bilgi vermek istemiyorum ama artık nüfusa göre eczane dağılımı yapılıyor; 3500 kişiye bir eczane gelecek şekilde. Mesela şu anda Silivri dolu. Silivri'ye yeni bir eczane açmak mümkün değil şu anki şartlarda. Artık yeni mezun olan arkadaşlar öncelikle bir sene başka bir eczacının yanında yardımcı eczacı olarak çalıştıktan sonra nüfusa uygun olarak seçtikleri bölgede eczane açabilecekler. Eczacılık fakültelerinde ilacı öğreniyoruz sonra geliyor bir işletmenin içerisine giriyoruz. İlacı hammadde veya kullandığımız asıl ilaç ismiyle öğreniyoruz ama burada bir sürü farklı eş değer grupları öğreniyoruz. Kozmetik, gıda takviyeleri ayrı. Bütün bunların yanında personel çalıştırmak vergi zorunlulukları gibi şeyleri fakültede çok fazla öğrenemiyorsunuz. Bunlarla ilgili sanırım fakültelerde iyileştirmeler söz konusu ama en azından kendi zamanımız için bunları bilerek mezun olmadık. Staj dönemlerinde başka eczanede çalışmanın bana büyük katkıları oldu. Fatura nasıl kesilir, girilir, stopajı, vergisi, KDV'si, bir işletme nasıl yönetilir bunları mecburen yaşayarak öğreniyorlar.
“DURUŞUNUZ VARSA SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ SİZİN İÇİN ÇOK ÖNEMLİ OLUYOR”
Sevginar UYGUN: Mesleki çalışmalarınızın yanı sıra sivil toplum örgütlerine alakanızla da tanınıyorsunuz? Bu hususta önemsediğiniz tutumu ve nedenlerini biraz açar mısınız?
Özen ÖZDEN: Lions, Kafkas Kültür Derneği, Silivri KAGİDER var. Bunlar Silivri'dekiler. Onun dışında İstanbul Kafkas Kültür Derneğinin de üyesiyim. Çok yeni ama Etkin Eczacılar Derneğinin üyesiyim. Çevrenizde olanlara bir şekilde söyleyeceğiniz, tepkiniz, duruşunuz varsa sivil toplum örgütleri sizin için çok önemli oluyor. Ben Kafkas göçmeni bir ailenin çocuğuyum. Bizim atalarımız çok büyük acılarla 1890'larda oradan gelmişler. Rusya'nın açık denizlere ulaşma isteği dolayısıyla o toprağın halklarını zorla oradan yer değiştirmelerini sağlamışlar. O sürgünün çocukları olmasanız da onun getirdiği bir arada kalmışlık, oradaki kültür ve yaşama merak, burada kültürünüzü yaşatmak ve devam ettirmek sorumluluk/isteği hep üzerinizde. Bütün kültürler hepsi ayrı ayrı renk ama Çerkez kültürünü yaşayarak büyüdüğüm için kendi dilimi, örfümü, adetimi önemsiyorum, seviyorum ve de beni oluşturan şeylerin bunlar olduğunu düşünüyorum. O yüzden de üniversite yıllarımdan itibaren hep Kafkas Kültür Derneklerinin içinde oldum. Onun dışında fakülte ve meslekle ilgili problemlerle, o dönemki öğrenci hareketleriyle hep ilgili oldum ama ailem yanımda değildi, onları huzursuz edecek bir yapının içerisinde bulunmak istemediğim için çok fazla bu hareketlerin içinde olmadım.
“AİDİYET DUYGUSU İNSANA İYİ GELİYOR”
Bir de bunlar birbirini kovalıyor. Kafkas Kültür Derneğinde, Allah rahmet eylesin, Feyza Behiye Kaya ile tanıştım. Feyza beni Lions'a tavsiye etti. O önericim oldu. Lions, kendinden daha az şanssız olanlara karşılıksız hizmet etmeyi benimsemiş bir kuruluş. Böyle küçük bir yerde yaptığınız anlamını buluyor, bir şeyleri yerine getirebiliyorsunuz. Esen İbak, Lions'un yaptığı bir okul. Daha öncesinde Silivri Lisesi eski binası yine Lions hizmetlerinden. Eğitim ve sağlıkla ilgili gerçekten çok ciddi hizmetleri vardı Lions'un ve onların içinde bulunmaktan hep keyif aldım. Aidiyet duygusu insana iyi geliyor. Yine Kafkas Kültür Derneğinden tanıdığım Nursel Erel'in sayesinde KAGİDER oldu.
“KADINLARIN ENERJİSİNE HAYRANIM”
KAGİDER'i uzaktan uzağa takip ediyordum özellikle eğitimle ilgili olan çalışmaları çok hoşuma gidiyordu. Sonra Nursel abla benim de oraya katılmamı isteyince sevinerek kabul ettim. Aynur Hanımın müthiş bir enerjisi var, hiç bitmiyor. Diğer üyelerimizde öyle, kadınların enerjisine hayranım. Girişimci kadınların içinde bulunmak, onlardan feyz almak, başarılarıyla gurur duymak benim için mutluluk.
“SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI İNSANI BESLİYOR”
Meslek sorunlarına her zaman ilgiliydim bu bağlamda da İlknur abla Etkin Eczacılar Derneği için önerici oldu. Böyle böyle derken sivil toplum kuruluşları birbirini kovaladı. İnsan belli bir güce ulaştığında bunun başkalarına da faydalı olabileceğini düşündüğünde bu tür şeylere yöneliyor ama aynı zamanda sivil toplum kuruluşlarının sizin içinde çok ciddi geri dönüşleri var. Mesela Lions için biz her zaman liderlik okuludur deriz. Gerçekten de öyle. KAGİDER de öyle. Birçok eğitimi alabiliyor, kendimizi ifade edebiliyoruz, kendimize benzer girişimci kadınlarla bir arada olabiliyoruz. Kafkas Kültür Dernekleri zaten kültürümüzü yaşatmak, çocuklarımıza aktarmak adına yaptığımız bir şey. Sivil toplum kuruluşları insanı besliyor.
“HER ŞEYDEN ÖNCE MUTLU VE HUZURLU BİR ÇOCUK OLMASINI İSTİYORUM”
Sevginar UYGUN: Oğlunuzla 10 yıl sonra nasıl bir
durumda olmayı hayal ediyorsunuz?
Özen ÖZDEN: Elbruz şimdi 9 yaşında. Boyunu ölçüyor. Hep hayal ediyorum; elini omzuma koysun, bana yukarıdan baksın. İnşallah 19 yaşına geldiğinde öyle olacak. Ergenlik problemlerini de muhtemelen aşmış olacağız. Umarım keyifli zamanlar olacak. Mümkün olduğu kadar ilgi alanlarının, isteklerinin farkında olsun; ne yapmak istediği görsün diye önünü açmaya çalışıyorum. Her şeyden önce mutlu ve huzurlu bir çocuk olmasını istiyorum. Sevdiği mesleği seçebilsin istiyorum. 19 yaşına geldiğinde umarım bunları sağlayabilmiş oluruz.
Sevginar UYGUN: İsminin anlamı ne?
Özen ÖZDEN: Elbruz, Kafkasya'da bir dağın adı. Oranın en yüksek dağı. Avrupa'da mı, Asya'da mı olduğuyla ilgili tartışma var. Eğer Avrupa'da sayılırsa Avrupa'nın en yüksek dağı, yok eğer Asya diye kabul edecek olursak Rusya'nın en yüksek dağı. Mitolojik olarak da Kaf Dağına denk geliyor ve babasının ailesinin göç ettiği yerdeki dağın adı. Elbruz henüz Elbruz'u görmedi ama 10 yıllık planlarımızın içinde bu da var.
Sevginar UYGUN: “Ya çocuk yaparsınız ya kariyer” diyorlar ya hem çocuk hem kariyer ikisi bir arada nasıl mümkün oldu?
Özen ÖZDEN: Annem her yerde en büyük destekçim. O konuda hiçbir sıkıntı yaşamadım.
Sevginar UYGUN: Ne zaman kendinizi çaresiz hissedersiniz ve o anlarda ne yaparsınız?
Özen ÖZDEN: Kendimi iki kere çaresiz hissettim. Dayıma akciğer kanseri teşhisi kondu ve 3 ay içerisinde kaybettik. Bir diğeri de amcam beyin kanaması geçirdi arkasından vefat etti. O iki durumda kendimi çok çaresiz hissettim. Yapabileceğimiz hiçbir şey yoktu. Her şeyin başı sağlık dersini çıkarmaktan başka…
“SEVGİ, UMUT VE SAĞLIK”
Sevginar UYGUN: “Her zaman hayatımda var
olsun” dediğiniz üç şey ve kısaca nedenleri?
Özen ÖZDEN: Hayatımda her zaman sevgi olsun isterim. Sevdiklerim olsun yanımda, onlar da sevilsin mutlu olsunlar. Her zaman iyi şeyler yaşamıyoruz; bunları aşabilecek umudumuz olsun. Sağlık olmadan hiçbir şey olmuyor. Yaşımızın elverdiğince sağlıklı bir yaşam sürmek. Sağlık olsun hayatımda.
SİYASET MACERASI…
Sevginar UYGUN: Meclis üyesi aday adaylığı süreci yaşadınız; tamam mı, devam mı?
Özen ÖZDEN: Çok aklımda olan bir şey değildi. Sonuçta her zaman olaylara belli bir duruşum, yaklaşımım vardı. Yine Kafkas Kültür Dernekleri dolayısıyla büyüğüm Abdullah Yıldırım yanında olmamı istediğinde kabul ettim. Çok kenarından girdiğim için henüz siyasetten bıkmışlığım söz konusu değil. Bundan sonra görev almam gerektiğini hissedersem yine olabilir. Siyaseti, temiz, dürüst ve iyi insanların yapması gerekiyor. İnşallah öyle olur.
“BUNDAN SONRA HAYATLA MÜCADELE ETMEK YERİNE ONU YAŞAMAK İSTİYORUM”
Sevginar UYGUN: Hayatınızı düşündüğünüzde
“Bugüne kadar neler yaptım?”, “Bundan sonra nasıl devam etmeliyim?” sorularına kendi kendinize ne yanıt veriyorsunuz?
Özen ÖZDEN: Bugüne kadar bir şekilde hayata tutunmaya çalıştım. Şimdiye kadar bakıyorum da biraz hayatla mücadele etmişim. Bunu düzeltmeye çalışıyorum. Hayatla mücadele etmek yerine hayatı yaşamak istiyorum. Mücadele ettiğiniz zaman ne anı, ne günü yakalayabiliyorsunuz. Keyif alamıyorsunuz. Sürekli keşkeler, -meli,- malı'larla geçiyor. Mesleki olarak kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Mesleğimiz insanlık tarihi kadar eski, gelişmeye çok açık.
“HAYIR DEMEYİ ÖĞRENMEK İSTİYORUM”
Sevginar UYGUN: Söyleşiyi yapan siz olsaydınız kendinize hangi sorunun sorulmasını isterdiniz?
Özen ÖZDEN: Neyi yapmazdım olabilirdi. Dediğim gibi hayatla mücadele etmek yerine tutunmayı tercih ederdim. Hayır demeyi bilmeyi isterdim gerçekten.
“MUTLU, SAYGILI, HUZUR VE SAĞLIKLI BİR YIL DİLİYORUM HERKESE”
Sevginar UYGUN: Eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Özen ÖZDEN: Yeni yıla yeni başladık. Her ne kadar patlamalarla başlasak da ben yine de mutlu olmak istiyorum. Farklı fikirlere saygılı olunan, huzurlu, mutlu, sağlıklı bir yaşam diliyorum herkese. Size de teşekkür ediyorum. Çok keyifli oldu.