
Türkiye'nin elektrik enerjisi üretiminde ulaştığı nokta itibarıyla tüketim miktarını aşarak “arz fazlası” yaşar hale geldiğini belirten Greenpeace Avukatı Deniz Bayram, “Trakya'da bir enerji üretim birimi kurulduğunda buradan üretilecek olan enerji aslında Trakya'daki insanların tüketeceği enerji olmayacak. Kesin olan bir şey var ki çok uzun yıllardır enerjide arz fazlalığı durumu söz konusu. Avrupa ülkeleri artık eskide kalmış bu enerji üretim biçiminden çıkarak yenilenebilir enerji politikalarına yönelmek konusunda bir rota çizdi. Bütün dünya bu tarafa giderken Türkiye neden tersine gidiyor?” diye sorarak Silivri ve Çerkezköy'de yapılması planlanan termik santrali kurdurmamak için tüm hukuki yolları deneyeceklerini ifade etti.
Silivri ve Çerkezköy'de yapılması planlanan termik santrale karşı başlatılan mücadeleye uluslararası çevre örgütü Greenpeace'in üyeleri de destek verdi. Kuzey Ormanları Savunmasından sonra Greenpeace aktivistleriyle bir araya gelen Silivri Çevre Derneği Başkanı Ali Korsan, gündemi sıcak tutmaya devam ediyor. Termik santralin yapımını engellemek için etkili bir strateji oluşturmaya çalışmak amacıyla devreye giren Greenpeace Avukatı Deniz Bayram ve Greenpeace Finans Kampanyaları Sorumlusu İbrahim Çiftçi'ye, Greenpeace Çevre Organizasyonu Gönüllüsü Silivrili Özay Özer de destek verdi. Greenpeace yetkililerini Silivri Çevre Derneği Başkanı Ali Korsan'la birlikte yönetim kurulu üyelerinden Ertuğrul Akçaoğlu, Neşe Elmas, Adem Akıncıoğlu ve Ahmet Yücegök karşıladı.
BAYRAM: SÜREÇ ŞEFFAF YÜRÜTÜLMEDİĞİ İÇİN YEREL HALK DOĞRUDAN BİLGİYE ERİŞEMİYOR
Kömürün çevreye ve insan sağlığına onarılmaz zararlar verdiğini söyleyen Greenpeace Avukatı Deniz Bayram, projeyi engellemek adına neler yapılabileceğiyle ilgili fikirlerini paylaştı. Bayram, şöyle konuştu: “Greenpeace'de bizim çeşitli kampanyalarımız var. Bunlardan biri de iklim değişikliği kampanyası. Bu kampanya çerçevesinde özellikle küresel seviyede iklim değişikliğine neden olan kirli enerji üretim biçimlerine karşı çevresel tahribatları ve ciddi olumsuz sağlık etkileri söz konusu olduğu için bu enerji biçiminden vazgeçilmesi hem özel sektörde hem de politika yapıcılar nezdinde yenilenebilir enerji ve daha serbest tüketici enerji kooperatifleri seviyesinde temiz enerji kaynaklarına yönelmesi, enerji verimliliği gibi politikaların kurulması gibi taleplerin etrafında çalışmalar yapıyoruz. Enerji kampanyasının çeşitli ayakları var. Bunlardan bir tanesi hukuk ayağı. Kendim de avukatım. Şu anda Türkiye'de belirli bölgelerde çevresel tahribatlara neden olan, geri dönüşümü mümkün olmayan çevresel zararları ortaya çıkaran, hava kirliliği nedeniyle sağlık riskleri oluşturan projelere karşı davalar açıyoruz. Çevrersel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporları, Enerji Bakanlığından alınan enerji üretim lisansları, Çevre Düzeni Planı gibi planlara karşı hukuksal çalışmalar yürütüyoruz. Mesela şu anda Silivri'de ve Marmara Ereğlisi'nde bütün bu projelerle ilgili aslında çok ciddi bilinmez ve net olmayan bazı durumlar var değil mi? Hangi yatırımcı nereye yatırım yapacak? Hangi izin prosedürü tamamlanmış? Bu süreçler çok şeffaf bir şekilde yürütülmediği için halk her zaman doğrudan bilgiye erişemiyor. Dolayısıyla yerel gruplarla Silivri Çevre Derneği gibi en çok temas ettiğimiz nokta bu bilgileri karar yapıcılardan almak konusunda onlara hukuki destek sağlamak ve doğrudan bir şekilde dava çalışmasıyla söz konusu oluyor.
“KÖMÜRÜN GELECEĞİNİN OLMADIĞI DÜNYADA KABUL EDİLDİ”
Kampanyanın diğer ayağı finans. Finans kısmıyla İbrahim Bey ilgileniyor. Kendisi de zaten anlatır ama ben çok kısa ifade edeyim. Finans ayağında da daha çok yatırımcıların yatırım riskleri ortaya çıkarılıyor. Bir takım uluslararası anlaşmalardan sonra aslında kömürün geleceği olmadığı bütün dünyada kabul edildi. Bugün başta Almanya ve belirli Avrupa ülkeleri olmak üzere bu artık eskide kalmış enerji üretim biçiminden çıkmak ve yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği politikalarına yönelmek konusunda bir rota çizdi.
“BİZİM ENERJİYE İHTİYACIMIZ YOK”
Bütün dünya bu tarafa giderken Türkiye neden tersine gidiyor? Üstelik bununla birlikte zaten bir enerji arz fazlalığı da söz konusu. Aslında bizim enerjiye ihtiyacımız yok. Trakya'da bir enerji üretim birimi kurulduğunda da buradan üretilecek olan enerji aslında Trakya'daki insanların tüketeceği enerji olmayacak. İstanbul'a mı verilecek, çeşitli organize sanayi bölgelerine mi verilecek yoksa Bulgaristan üzerinden Avrupa'ya bir ihracat mı olacak, nereye verileceği konusu bilinmezlik ama kesin olan bir şey var ki çok uzun yıllardır enerjide arz fazlalığı durumu söz konusu. Biz aslında iyi bir yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği politikası ile kirli enerji üretim biçimlerinden hem kömürden hem nükleerden vazgeçebiliriz bu enerji planlarını terk edebiliriz. Bizim kampanyamızın amacı böyle bir enerji dönüşümü yaratmak.
“ÇOK CİDDİ BİR YEREL ZARAR TABLOSU ORTAYA ÇIKIYOR”
Bu santraller şehir merkezlerinde kurulmuyor daha çok Silivri gibi ya da Manisa'da Soma gibi yerel bölgelerde planlanıyor. Enerji üretim tesisleri hammaddeye en yakın olan bölgelerde kurulur ya da hammaddenin en hızlı getirileceği ulaşım hatlarının olduğu yerlerde kurulur. Maliyet hesaplarından kesilmesi için. Burada sadece küresel bir zarar ortaya çıkmıyor aynı zamanda çok ciddi bir yerel zarar da ortaya çıkıyor. Sizlerin topraklarının alınması, acele kamulaştırma yapılması, hava kirliliği tüm bunlardan doğrudan bir şekilde yerel halk etkileniyor. Dolayısıyla burada yerel halkın menfaati ile bizim amaçlarımızın kesişmesini, ortak hareket etmeyi, dayanışma kurmayı, yan yana olmayı çok önemsiyoruz biz.
“ÇEVRE DÜZENİ PLANINI KALDIRMAK DEMEK BURAYI KORUYAN MADDENİN KALDIRILMASI DEMEK”
Trakya bölgesinde yeni enerji planlamaları söz konusu. İşte bu Çevre Düzeni Planının değiştirilmesi sonradan çorap söküğü gibi gelecek bir sürecin başlangıcı aslında. Çevre Düzeni Planını kaldırmak demek burayı koruyan maddenin kaldırılması demek. Bunun arkasından ÇED'i gelecek, lisanslar çıkacak, sonra topraklar kamulaştırılmaya başlanacak gibi belirli bir süreç söz konusu olacak. İşte erkenden nasıl dayanışabiliriz, nasıl bir ağ kurabiliriz, bizler hukuksal, finansal ve yerel örgütlenme açısından sizlere nasıl destek olabiliriz bunların üzerinde durmalıyız. Greenpeace aynı zamanda uluslararası bir kurum olduğu için ben aynı zamanda uluslararası hukuk alanında özellikle kömür yakıtlı termik santraller konusunda çok deneyimli olan avukatlarla birlikte çalışıyorum. Dolayısıyla bizim bu kampanyamızda oluşturduğumuz deneyimi buraya nasıl aktarabiliriz ve burada nasıl uygulayabiliriz bunun üzerinde konuşabiliriz.
“ELİMİZDEN GELEN DESTEĞİ VERMEYE HAZIRIZ”
Şu anda doğrudan dava açılacak bir tek Çevre Düzeni Planı var. O da ancak kesinleştikten sonra söz konusu olur. Ben elimden gelen desteği veririm. Buradaki gönüllü avukatlarla da bir araya gelebiliriz. Neler yapılabileceği konusunda plan oluşturabiliriz. Projeler netleşene kadar da Enerji Bakanından, Çevre Bakanından projeyle ilgili bilgi edinme başvuruları yaparız. Proje netleştikten sonra ÇED, lisans gibi idari kararlar çıktığında da artık o noktada desteğin de ötesinde bizim aktif bir şekilde taraf olduğumuz bir davada çalışmak isteriz.”
ÇİFTÇİ: FİNANS ALANINDA HİÇBİR ŞEFFAFLIK YOK
Avukat Bayram'ın ardında duruma finansçı bakış açısıyla yaklaşan Greenpeace Finans Kampanyaları Sorumlusu İbrahim Çiftçi, “Finans alanında yatırımcılarla ve bankacılarla çalışıyoruz. Bu sene sigortacılarla da çalışmaya başlayacağız çünkü santral inşa etme işinin bir ayağı da sigorta. Yereldeki ve özeldeki makro ve mikro risklerin hepsini yatırımcılara ya da bankacılara taşıyıp projenin aslında karsız ya da planlanandan daha uzun sürede yapılabileceği gibi bir takım riskleri ortaya koyarak finansmanını durdurma, durdurmuyorsa yavaşlatma gibi yatırımcıyı yıldırabilecek ya da yatırımcının beklediğinden daha az kar etmesini sağlayıp ona zarar verebilecek ve planlarını tekrar gözden geçirmesini sağlayacak çalışmalarda bulunuyoruz. Greenpeae uluslararası bir kurum olduğu için her ülkede finans çalışanı arkadaşlarımız var. Sadece yerel bankalarla değil yabancı bankalarla da iletişimiz kuvvetli. Onlara da ulaşabiliyoruz. Deniz şeffaflıktan bahsetti finans alanında hiçbir şeffaflık yok. Yatırımcısı kim? Nereden finansman buluyor? Bu bilgileri bulmak kolay olmuyor. O noktada yerelden gelen bilgiler çok daha kıymetli oluyor. Şu anda finans aşaması için muhtemelen erken ama ileride onunla ilgili de yardımcı olabiliriz.” diye konuştu.
ÖZER: GREENPEACE YUKARIDAN GELİP BİR ŞEY YAPAMAZ YEREL HALK SESİNİ ÇIKARMALI
Yeni bir enerji rejimi kurulurken halkın kendisine düşen sorumluluğu yerine getirmeye davet eden Greenpeace Çevre Organizasyonu Gönüllüsü Özay Özer, şunları söyledi: “Yereldeki insanların bir araya nasıl gelebileceği, nasıl örgütlenebilecekleri, belki de birlikte daha güçlü sokağa çıkıp eylemler yapabileceği, termik santral projesine karşı nasıl daha çok insana ulaşabileceği eğitimler düzenliyoruz biz. Termik santral projesini bir masanın etrafında oturan 10 kişi iptal ettirmiyor. Tarlası alınacak insanlar, onun çevresindeki köyler, ne kadar çok insanı mobilize edersen aslında o kadar güçleniyorsun. Biz bunun örneğini Yırca'da gördük. Yırca'ya gittik, destek olduk ama biz öne çıkmadık çünkü bu köylülerin mücadelesiydi. Mücadele yapabilmenin yollarını onlara göstererek onların kazanmasına destek olduk. Burada olacak şey de bu yani. Öyle yukarıdan Greeenpeace gelip bir şeyler yapmayacak. Bunu değiştirecek olan kişilerin aslında yereldeki insanlar. Biz bunu göstermek ve gerekli becerileri kazandırmak için eğitimler düzenliyoruz.”
KORSAN: BÖLGE METROPOLDEKİ YÖNETİCİLERİN AĞZINI SULANDIRIYOR
Silivri Çevre Derneği Başkanı Ali Korsan, durumu şöyle özetledi: “600 dönümü Çerkezköy sınırları içinde kalıyor. Santrali de oraya kurmayı planlıyorlar. Silivri sınırları içine yapılacak kısım kül döküm alanı ve kömür çıkarma adı altında 4850 dönümlük bir araziden bahsediyoruz. Bu 4850 dönümlük yere kimyasal arıtma tesisi yapılacaktı biz orasını girişimlerimizle ve köy halkının ayaklanması ile engelledik. Şu anda Silivri'deki bütün muhtarlar termik santrale karşı. Köylüler de istemiyor ama bizim gücümüz yok diyorlar. Kaygılılar. Şehir planına itiraz ettik, cevap bekliyoruz. Metropol şehrin kırsal kesiminde yaşıyoruz. Bu da metropoldeki yöneticilerimizin ağzını sulandırıyor kısacası.”
Karşılıklı fikir alışverişinin ardından toplantı toplu fotoğraf çekimi ile noktalanırken, Greenpeace yetkilileri temaslarına Marmara Ereğli'sinde devam etmek üzere yola çıktı.
Haber:
Hazal BAŞARAN