
Komiser Tahsin, Müdür’ün Cinayet Büro’ya yaptığı zoraki ziyaret sonrasında adeta teyakkuza geçmişti. Bagajından bir bavul dolusu para ve cesedin çıktığı arabanın bilgileri Trafik Şube’den, aracın yanarak hayatını kaybeden şoförü Erhan Tuğla hakkında detaylı araştırmayı ise kendi personeli Hale’den ivedilikle talep etmiş; ofisinde bir aşağı bir yukarı yürüyerek düşünmeye koyulmuştu.
Böyle zamanlarda, talep ettiği işler bitirilmeden kendisiyle muhabbet etmeye çalışanların sonu biraz kötü olurdu. O yüzden ne Necip ne de Hale çıt çıkarmıyor, ikisi de üzerlerine düşen işleri bir an önce bitirerek gergin atmosferi dağıtmak istiyorlardı. Bu esnada Hale, "Hah!” diye bir nara attı. Necip, mesai arkadaşının ne bulduğunu merak ettiğinden mütevellit koşarak yanına varmıştı. Bilgisayar ekranında, Erhan Tuğla’nın ve aracı (artık tamamen perte çıkmış olan) mavi Subaru’nun kayıtları vardı. Kayıtlara göre, araç birkaç kez bağlanmış ve hatta Erhan da ehliyetini iki kez polislere kaptırmıştı. Ancak ne hikmetse her seferinde kalıcı bir ceza almadan paçayı sıyırmayı başarmıştı.
Kayıtları hızlıca okuyan Necip, Hale kadar sevinmediği için ortada anlamadığı bir detay olduğu hissine kapılarak Hale’ye bakmıştı. Nitekim, genç kadın bilgiç bir gülümsemeyle kayıtların yer aldığı bilgisayar penceresini daraltmış; başka birisinin kayıtlarını ortaya çıkarmıştı. Henüz taburcu olamayan Kerem Ulaş’ın kayıtlarıydı bunlar. Trafik sicili, doğal olarak, tertemizdi ancak özgeçmişindeki bir detay ile Erhan Tuğla’nın sicili örtüşüyordu:
Erhan’ın aracının ikinci kez bağlandığı 2007 yılında adresler Antalya’yı gösteriyordu. Aynı tarihlerde Kerem Ulaş da Antalya’da üniversite okuyordu! Necip’in bir kaşı havaya kalkmış, onun kaşının havalanma hızıyla eşdeğer şekilde Hale de bu iki kaydın çıktısını almıştı. Bariz bir gurur hissiyle Komiser Tahsin’in odasına yönelen genç kadının bu gururu boşa çıkmadı. Tecrübeli amir, en ufak detayların bile önemini bildiği için bu ayrıntıya da en az Hale kadar değer vermişti. Hale’ye odadan çıkabileceğini işaret ederken telefonuna sarılmış, birilerini aramaya koyulmuştu.
Şehirlerin olduğu kadar, az personeli olan her birimin de bir kimliği vardır. Cinayet Büro’da, sabit üç personelinin yanı sıra onlarla sürekli dirsek temasında olan Bilişim Şube personeli Kenan, laborant Nazan ve Olay Yeri Şefi Yasin’in sıklıkla onları yöneten Komiser Tahsin’in ruh haline büründüğü vakidir. Endişe, gurur, sevinç ve merak hisleri hep ortak olmuştur istisnai durumlar haricinde.
Nitekim Nazan da elinde bir takım laboratuar sonuçlarıyla birlikte telaşlı bir şekilde girmişti Büro’ya. Telaşı, elindeki işe olan güvensizliğinden değildi bittabi; işin getirdiği gerginlik ve ‘bir an önce bitmeli’ hissiyatı nedeniyleydi…
Nazan içeri girdiğinde, Komiser Tahsin de telefon konuşmasını yeni bitirmiş bir şekilde odasından çıkmıştı. Nazan’a nazik bir şekilde beklemesini işaret ettikten sonra bariz bir gülümsemeyle Hale ve Necip’e dönüp konuşmaya başladı:
"Yıllardır Antalya’da olan bir dostumu aradım. İnanmayacaksınız; bizim bu Kerem Ulaş’ın yarışları pek bir meşhurmuş meğerse Antalya’da! Babası orada da Emniyet Amirliği yaptığı için hep hasıraltı edilmiş ama bazı kayıtlar varmış; hatta sıkı durun, Erhan Tuğla’nın da kayıtları varmış… Bu akşama dek fakslayacak bize!”
Hale ve Necip’in yarı sevinç yarı şaşkınlığı, Nazan’ın açıklamalarıyla artacaktı. Nazan, öksürerek dikkatleri üzerine çektikten sonra kendisine yönelen bakışlardan güç alarak konuşmaya başladı:
"Bagajdaki paralar, gerçekmiş…”
Herkesin soluğu kesilirken, Nazan konuşmasını sürdürüyordu:
"Tahmini olarak 1 milyon TL gibi bir rakamın valizde olduğunu düşünüyoruz. Sonuçta büyük kısmı yanmış durumda ancak ortalama bir değer verecek olursak bu 1 milyon TL olur…”
Komiser Tahsin bir ıslık öttürdükten sonra Necip’e bakarak dudağını büktü.
"Bu para, bir insanı ortadan kaldırmaya yeter de artar bile değil mi Necip?”
Necip başını olumlu anlamda sallarken, Nazan başka bir konudan bahsetmeye başlamıştı:
"Aracın bagajında bulduğumuz yanmış ceset ise bir kadına ait. Diş kayıtlarından kimliğini çıkartmaya çalışıyoruz, samanlıkta iğne aramak gibi ilerliyor ama başaracağız sanırım!”
Teşekkürleri ve takdirleri alan Nazan, tekrar laboratuara dönmek için Büro’dan çıktığında Komiser Tahsin de Necip’in omzuna elini attı. Hale’ye dönüp komut vermeye girişti:
"Hale, biz şimdi Necip’le şu meşhur yarışçımızı bir daha ziyaret edeceğiz… Sen de gece kaza sırasında orada olup da bugün emniyete ifade verenlerin ifadelerini bir incele…”
Tam Cinayet Büro’dan çıkacakları sırada duraksayan Komiser Tahsin, tekrar Hale’ye dönmüştü.
"Bir de, şu araba plakası vardı; ne çıktı ondan?”
Hale, kafasını sallayıp masasında duran bir kağıdı alıp Komiser Tahsin’e uzattıktan sonra Asayiş Şube’ye gitmek için koridora çıktı. O giderken, Komiser Tahsin de elindeki kağıtta yazan ismi doğru okuyup okumadığını anlamaya çalışıyordu…
(Devam Edecek)