
Arabalar, genelde kalıcı değillerse belirli bir hızın altına düşmeden geçerlerdi İstanbul caddelerinden. Ancak belirli bir sokağı arıyorlarsa onları kolayca tanırdınız: Düşük hızda seyreder, her an bir sapağa dönecekmiş gibi telaşlı ama bir yandan sakindirler.
Bazıları ise tam tersine; duraksamaları hayra alamet değil, kalkışları ise intihar girişimi gibidir. Genelde adeta birer darphane gibi olan babalarının, annelerinin yediği paralarından nasiplenmek isteyen son model arabadan inmeyen gençlerin merakını cezp ediyordu "kalkış yarışları”.
İki arabanın, belirli bir mesafede en iyi atılımı göstermesi üzerine kurulu olan bu yarış türü; genelde tehlikesiz ama olaylı sonlanırdı. Kaybetmeyi bilmeyenler, kazanmayı edepli bir şekilde kutlayamayanlar, aslında canı başka bir şeye sıkkın olup kavga çıkarmak isteyenler eksik olmazdı.
İstanbul ile İzmit arasındaki yolda, Riva’ya sapan bir dönemeci mekan bellemişlerdi bir süredir. Çoğu zaman beş haneli rakamları geçen bir bahis havuzu yaratabilen bir yasadışı eğlence olduğu için; sık sık mekan ya da rota değiştirmek zorunda kalabiliyorlardı.
Gecenin eğlenceleri biterken, yeri ağır ağabeyler alırdı. Bunlar, diğer eğlenme amaçlı gelenlerin ve kavga çıkarırlarsa da şımarıklıktan dolayı çıkaranların aksine bu işe ciddi mesai harcayan, bahisten ciddi pay alan, bazıları da bahis mafyasının adeta birer oyuncağı olmuş olan kişilerdi.
İlk "ciddi” yarış olaysız sonlanmış, ikincide çıkan kavga araya giren hatırı sayılır kişiler tarafından önlenmiş ve meydan üçüncü, son, yarışa bırakılmıştı. Bir kenarda emektar mavi Subaru’suyla Erhan Tuğla; diğer kenarda ise ateş kırmızısı bir Samara’yla Kerem Ulaş vardı. Aynı ikilinin, yıllar önce Antalya’da yaptıkları ve hala kulaktan kulağa anlatılagelen yarışlarından sonraki ilk karşılaşmaları olacaktı. İkili arasında Antalya’daki yarıştan da öncesine dayanan, ticari ortaklıktan ötürü bir tartışmanın sebep olduğu kavgalı hâl vardı. Bu kavga, toplamda altıncı yılını doldurmuş, yediden gün alıyordu…
Gün, o gece birisi için bir daha hiç doğmamak üzere sonlanacaktı ama ikisi de bunu yarış bitene kadar bilmeyecekti. Araçlar ve sürücüleri bittabi, yerlerini aldıktan sonra start verildi ve her şey göz açıp kapayana kadar oldu: Mavi Subaru, gecenin sessizliğini yırtar gibi atılmışken bir anda direksiyonu kırmızı Samara’ya doğru kırdı ve havaya birkaç metre kalkan tekerleklerinin dengesiz yere basışı nedeniyle birkaç kez takla atıp ters dönerek Samara’nın ön tarafına bindirdi.
Bu esnada Samara’yı kullanan Kerem Ulaş, direksiyonu toparlayamayınca ön camına sağ tarafı tekerleklerle birlikte girmiş olan Subaru ile birlikte olduğu yerde dönmeye ve yoldan çıkmak üzere atılmaya başlamıştı. Her şey göz açıp kapayana kadar sona erdi ve üstüne binen Subaru ile birlikte yoldan çıkan Samara, takla atmaya başladı… İki araba, sanki bir anda birbirinin üstüne atılan sokak kedileri gibi kapışmış ve bir anda ayrılmıştı: Yolun dışına sapan araçlar birkaç takla attıktan sonra farklı yönlere doğru savruldu.
Yarışı izlemeye gelenlerin bir kısmı, büyük bir dehşete kapılarak hemen kaçmaya koyulmuştu. Kaçmayanlar ise korkak adımlarla araçlara yaklaşıp, sürücüleri kurtarmak üzere neler yapabileceklerini konuşmaya başlamıştı… Derken, Subaru alev aldı.
Gecenin sessizliğini ilk yırtan araç, bu kez de büyük bir gürültü kopararak patlamıştı…
(Devam
Edecek)