
Silivri'nin eski belediye başkanı Selami Değirmenci, CHP'li isimlere yönelik gözaltı ve tutuklama süreçlerini sert sözlerle eleştirdi. “Ekrem İmamoğlu, Tunç Soyer, Hasan Akgün... Bu isimler yolsuzlukla değil, siyaseten hedef alınıyor” diyen Değirmenci, yaşananların adaletle değil, korkuyla açıklanabileceğini söyledi.
Silivri'nin deneyimli siyasetçilerinden Selami Değirmenci, Metropol FM'de gazeteci Kamil Bilici'nin hazırlayıp sunduğu programda gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu. Programın ikinci bölümünde yerel yönetim uygulamalarını ve Silivri'ye dair beklentilerini değerlendiren Değirmenci, özellikle yarım kalan belediye binası ve Çamlık alanı projeleri üzerinden mevcut yönetime eleştiriler yöneltti. Kalıcı yatırımların yerine tercih edilen festivalleri “israf” olarak nitelendiren Değirmenci, “Bir festival eksik yapılsa, belediye binası tamamlanabilir” ifadesiyle dikkat çekti.
Değirmenci ayrıca, cezaevinde tutuklu bulunan Ekrem İmamoğlu'na ve CHP'li belediye başkanlarına yönelik operasyonları “siyasi intikam” olarak nitelendirirken, Muharrem İnce'nin CHP'ye dönüşünü ve Özgür Özel'in liderliğini de değerlendirdi. Silivrispor'un profesyonel ligdeki yapılanmasını ise “Silivri gençlerine sırtını dönen bir anlayış” olarak eleştirdi.
“FESTİVALLERE DEĞİL, KALICI ESERLERE ÖNCELİK VERİLMELİ”
Kamil Bilici: Yerel siyaseti değerlendirdiğimiz programın ilk bölümünde festivaller ve kültürel etkinlikler üzerine konuşmuştuk. Şimdi ise dikkatimi çeken bazı önemli başlıklara geçmek istiyorum. Önceki dönemde başlatılan eski belediye binasının yeniden yapımı yaklaşık 16 aydır devam ediyor. Silivri'ye yakışır bir Kültür Merkezi projesi başlatılmıştı. O da tamamlanmayı bekleyen çalışmalar arasında yer alıyor.
Bununla birlikte sizin hayatınızda da önemli bir yeri olan Çamlık alanı da konuşulması gereken başka bir konu. Uzun yıllar orada hizmet verdiniz. Hatta rahmetli olan ortağınız Kamil Çelik'le birlikte orada çalıştınız. Bugün ise Çamlık, hem dokusunu hem de doğal güzelliğini kaybetmiş durumda. Bakımsızlık nedeniyle oldukça kötü bir hale geldi. Bu konularla ilgili neler söylemek istersiniz?
Selami Değirmenci: Özellikle tarihi belediye binasının yenilenme süreci Volkan Yılmaz döneminde başlamıştı. O dönemde birinci katının betonarmesi çıkmıştı. Üzerinden yaklaşık 16-17 ay geçti ama hâlâ bitirilemedi. Bu projenin tamamlanması için çok büyük bir maddi kaynak gerektiğini de sanmıyorum. Şehir merkezinin ortasında böyle bir görüntünün uzun süre devam etmesi kesinlikle doğru değil. Yapılan festivallerden bir tanesi eksik yapılsa, oraya ayrılacak kaynakla bu bina çok rahatlıkla tamamlanabilir.
Çamlık konusunda ise biz orayı 2023 yılının Eylül ayında boşaltmıştık. Burası, Volkan Yılmaz döneminde yeniden değerlendirilmeye alınmıştı. O dönemde bir proje hazırlandığını biliyorum. Sonrasında Bora Balcıoğlu döneminde yeni bir proje mi geliştirildi, yoksa önceki proje mi uygulanıyor bilemiyorum, ama eski yapı yıkıldı ve yerine bir bina inşasına başlandı. Ne yazık ki bu da yarım kaldı. Yapının tamamlanamaması ayrı bir sorun, fakat orada 30 bin metrekarelik bir alan var ve şu anda tamamen bakımsız bir halde. Bu durum Silivri'ye yakışmıyor.
Az önce festivaller yerine önce hizmet yapılması gerektiğini söylerken tam da bu konuları kastetmiştim. Eğer bu tür kalıcı eserler hayata geçirilmiş olsaydı, çok daha fazla takdir toplar ve uzun yıllar boyunca halka hizmet ederdi. Bu nedenle, bugün yapılan festivallere harcanan parayı bir kez daha gereksiz bulduğumu ifade ediyorum.
“ÖNCELİĞİMİZİ HEP HİZMET ÜRETMEYE YÖNLENDİRDİK”
Bu eleştiriyi yaparken bazıları, “Siz zamanında yapmadınız mı?” diyebilir. Evet, biz de yaptık ama bizim yöntemimiz farklıydı. Festival ve etkinliklerde biz bilet bastırır, vatandaşa satarak gelir elde eder, bu gelirle sanatçı getirirdik. Belediye bütçesinden doğrudan harcama yapılmazdı. Eğer belediyeye yük olacak bir durum oluşursa, o zaman etkinlikten vazgeçerdik. Örneğin, 23 Nisan etkinliklerini uluslararası çocuk şenliklerine dönüştürdük. Her yıl 14-15 ülkeden gelen çocukları Silivri'deki ailelerin yanında misafir ederek belediyeye olan maliyeti minimum düzeye indiriyorduk. O dönemde elimizdeki sınırlı imkânlarla önceliğimizi hep hizmet üretmeye yönlendirdik.
“İMAMOĞLU'NUN TUTUKLAMA SÜRECİ DE TAMAMEN SİYASİ BİR KORKUNUN SONUCUDUR”
Kamil Bilici: Tüm Türkiye'nin gözleri şu anda Silivri'nin üzerinde. Her ne kadar adı Marmara Cezaevi olarak değiştirilmiş olsa da, kamuoyunun hâlâ “Silivri Cezaevi” olarak bildiği yerde bugün ne yazık ki İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nu ağırlıyoruz. Sürecin başında diploması iptal edildi, ardından tutuklu olarak cezaevinde 100 gün geçti. Bu yaşananları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Selami Değirmenci: Bu yaşananları tamamen siyasi bir süreç olarak değerlendiriyorum. Yapılan uygulamaların, özellikle de Ekrem Bey'e yönelik atılan adımların, yolsuzlukla hiçbir ilgisi olmadığını düşünüyorum. Ne ilçe başkanlarımız ne de belediye başkanlarımız bu tür suçlamalarla anılmayı hak ediyor. Ekrem İmamoğlu'nun tutuklama süreci de tamamen siyasi bir korkunun sonucudur. Cumhurbaşkanı, kendisine rakip gördüğü isimleri saf dışı bırakmaya çalışıyor.
Dünyada eşi benzeri olmayan bir uygulama ile karşı karşıyayız. Ekrem Bey'in 31-32 yıl önce aldığı diploması iptal edildi. Oysa örneğin Hulusi Akar'ın kızının diplomasında benzer koşullar olmasına rağmen herhangi bir işlem yapılmıyor. Bu açık bir çifte standarttır. Cumhurbaşkanı böyle adımlar attığında vatandaşın kendisine yeniden oy vereceğini sanıyor olabilir ama bana göre bu tür uygulamalar, kendisinin halk nezdindeki itibarını daha da zedeliyor.
Bugün yapılan son anketlerde Cumhuriyet Halk Partisi'nin yüzde 40'lara ulaşması da bu görüşü destekliyor. Bu başarı, partimizin halkla buluşan, güçlü ve etkili siyasetinin bir sonucudur.
Cumhurbaşkanı'nın bu tür antidemokratik uygulamaları, yalnızca İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı'nı değil, ilçe belediye başkanlarını da hedef alarak gözaltına alıp tutuklu bulundurması toplumun geniş kesimlerinde tepkiyle karşılanıyor. Buna, AK Parti'ye oy vermiş insanlar da dahil. Elbette herkes gibi Ekrem İmamoğlu da yargılanabilir. Diğer belediye başkanları da yargılanabilir. Ancak birini yargılayacaksanız önce suçlamayı ortaya koyarsınız, iddianame düzenlersiniz. Burada ise hiçbir iddianame olmadan, 100 günü aşkın süredir İmamoğlu cezaevinde tutuluyor.
“HANGİ İTTİFAK KURULURSA KURULSUN HALK BU HUKUKSUZLUĞA SANDIKTA MUTLAKA CEVAP VERECEKTİR”
İçeride sağlık durumu bozuk olan insanlar da var. Onların da hâlâ içeride tutulması işkenceye, eziyete dönüşüyor. Bu yapılanların Cumhurbaşkanı'na ya da AK Parti'ye herhangi bir siyasi avantaj sağlamayacağını göreceğiz. Evet, belki Ekrem Bey orada üç yıl daha kalabilir, ama sonuçta bu ülke bir gün mutlaka seçime gidecek. Ne olursa olsun, hangi ittifak kurulursa kurulsun halk bu hukuksuzluğa sandıkta mutlaka cevap verecektir.
Ekrem İmamoğlu'nun diplomasının iptal edilmesini zaten son derece yanlış buluyorum. Ancak ondan sonra yaşananlar çok daha vahim. Ailesine, eşine, çocuklarına yönelik tehdit ve şantaj iddiaları ortaya atılıyor. Bu tavır, toplum vicdanında asla kabul edilemez. Tüm bunlar demokrasiyle bağdaşmıyor ve kesinlikle doğru bulmuyorum.
Ekrem Bey ile birlikte birçok çalışma arkadaşının da hedef alındığı bu süreçte, önceki dönem İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer'in gözaltına alındığını öğrendik (Daha sonra da tutuklandı). Kendisiyle doğrudan birlikte çalışma imkânım olmadı ama Seferihisar Belediye Başkanlığı döneminden tanıyorum. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı sürecini de dikkatle takip ettim.Tunç Soyer'in son derece dürüst, namuslu ve ahlaklı bir belediye başkanı olduğuna gönülden inanıyorum. Kalıbımı basarım, asla herhangi bir yolsuzluğun içinde olmadığından eminim. Elbette yargılanacaktır, ancak bu süreç sonunda böyle bir suç unsurunun çıkacağını hiç sanmıyorum. Böyle bir şeyin ortaya çıkması mümkün değil.
“İNSANIN VİCDANI SIZLIYOR”
Sırf kamuoyunda algı yaratmak adına en dürüst, en namuslu insanlar hedef alınıyor. Bunlardan biri de, çok kısa süre görevde kaldığı için özellikle belirtmek istiyorum, Gaziosmanpaşa Belediye Başkanıdır. Son derece mütevazı bir kişiliğe sahipti ve o kısa, yaklaşık bir yıllık görev süresi boyunca hiçbir şaibeli olaya karışmadı. Ancak orada Cumhuriyet Halk Partisi mecliste azınlıktaydı ve sırf CHP'den belediyeyi geri alabilmek için uydurulmuş bir tutuklama süreci işletildi. Bunları kabul etmek mümkün değil. İnsanın vicdanı sızlıyor.
Biz siyasetin dışında kalmaya, yaşananlara tarafsız yaklaşmaya çalışıyoruz. Görüş belirtmemeye özen gösteriyoruz. Ama bu ülkede yaşayan bir vatandaş olarak tüm bu olanlara karşı üzülmemek, tepki göstermemek imkânsız. Tunç Soyer özelinde de söylüyorum; eğer yargılama süreci başlatılırsa, çok kısa sürede beraat edecektir. Zaten suçsuz oldukları bilindiği için içeride tutuluyorlar.
Bu Ekrem İmamoğlu için de diğer belediye başkanları... Hepsi için geçerli. Mahkemeye çıkma imkânı verilse zaten serbest kalacaklar. Ama o fırsat dahi verilmiyor.
Aynı durum Ümit Özdağ için de geçerliydi. Bir duruşma, bir duruşma daha derken sonunda serbest bırakıldı. Ancak asıl sorun, insanların aylarca mahkemeye bile çıkarılmadan içeride tutulması. Bu kabul edilebilir bir durum değil.
Aynı dönemde belediye başkanlığı yaptığımız Hasan Akgün'den de söz etmek istiyorum. Kendisiyle aynı siyasi çizgide olmamıza gerek olmaksızın, tüm partilerden insanların kabul edeceği bir gerçektir: Hasan Bey, bölgede belediyecilik anlamında önemli bir isimdir. 32 yıllık belediye başkanlığı tecrübesi vardı, bu süre 35 yıla uzanıyordu çünkü daha önce 5 yıl da başkan yardımcılığı yapmıştı.
Hasan Başkan'ın başına gelenleri de büyük üzüntüyle karşılıyorum. Belediyecilikte gerçekten bir duayendir ve bu şekilde hedef alınmasını kabul etmek zor. Kendisi gibi deneyimli ve topluma hizmet etmiş insanların bu tür yargısal süreçlerde mağdur edilmesi, kamu vicdanını yaralayan bir başka örnektir.
Hasan Akgün, başarılı bir belediye başkanıdır ve çok sayıda önemli projeye imza atmış bir isimdir. Bugüne kadar herhalde yüzün üzerinde müfettiş tarafından, ayrıca Sayıştay denetimleriyle de defalarca incelenmiştir. Sadece 32 yıllık belediye başkanlığı değil, öncesinde 5 yıl başkan yardımcılığı görevi de vardı. Bu kadar uzun bir süre boyunca görev yapan bir kişiye şimdi bu suçlamalar yöneltiliyorsa, şu sorular da gündeme gelir: Eğer bu suçları gerçekten işlediyse, yıllardır yapılan denetimlerde bunlar neden tespit edilmedi? Müfettişler bunları hiç mi görmedi, yoksa gördü de göz mü yumdu?
“KAMU VİCDANI CİDDİ ŞEKİLDE SARSILIYOR”
Bu noktada kamu vicdanı ciddi şekilde sarsılıyor. Bugün yaşananlar bir intikam duygusuyla yapılan siyasi operasyonlardır. Ben, Hasan Akgün'ün ve diğer belediye başkanlarının herhangi bir yolsuzluktan dolayı değil, tamamen siyasi nedenlerle, öç alma duygusuyla gözaltında tutulduğuna inanıyorum. Yargılama başladığında hep birlikte göreceğiz ki büyük kısmı beraat edecek. Elbette suç işleyen varsa, yolsuzluk yapan varsa cezasını çekmelidir. Ama özellikle eski belediye başkanları söz konusu olduğunda şu soru önemlidir: Bu kişiler yolsuzluk yaparken siz neredeydiniz?
CHP'li belediyeler her yıl denetleniyor. Hatta bazı belediyelerde müfettiş odaları adeta başkan yardımcısı odası gibi olmuş durumda. Sürekli denetlenen bu belediyelerde bugüne kadar hiçbir şey bulunamamışken, şimdi birdenbire gözaltılar yapılıyor, insanlar kamuoyuna adeta suçlu gibi sunuluyor. Bu yaklaşım, toplum vicdanında asla karşılık bulmaz. Gözaltılar sürerken bir yandan da CHP Genel Merkezi'nde hareketli günler yaşanmaya devam ediyor.
“ÜLKEDE SAĞDUYULU İNSANLARIN BİR ÇATI ALTINDA TOPLANMASI ELBETTE ÇOK DOĞRU”
Kamil Bilici:Önceki dönem Cumhurbaşkanı adaylarından ve CHP'nin önemli isimlerinden biri olan Muharrem İnce, bir süre önce Memleket Partisi'ni kurarak yoluna o şekilde devam etmişti. Ancak geçtiğimiz günlerde partisini feshederek yeniden CHP'ye katıldı. Bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
Selami Değirmenci: Ülkede sağduyulu insanların bir çatı altında toplanması elbette çok doğru bir adımdır. Bu, mevcut iktidara karşı yapılması gereken en önemli hamlelerden biridir. Güçleri birleştirmek adına Muharrem İnce'nin de bu sürece katkı sunmak için yeniden CHP'ye dönmesi önemli olabilir. Ancak İnce'nin yaklaşık bir yıl önce Cumhuriyet Halk Partisi ve onun tüzel kişiliği hakkında söylediği sözler hâlâ hafızalarda. Bu açıklamaların nasıl unutulacağı ya da nasıl geçiştirileceği ayrı bir konu.
“KILIÇDAROĞLU'NUN YENİDEN ORTAYA ÇIKMA ÇABALARINI DOĞRU BULMUYORUM”
Öte yandan, Kemal Kılıçdaroğlu'nun bu süreçte yeniden ortaya çıkma çabalarını doğru bulmuyorum. Şu an mahkemeden çıkacak bir iptali bekliyor ve “ben yeniden dönerim” umuduyla hareket ediyor. Ancak şunu da unutmayalım: Bir önceki kurultayda, Muharrem İnce genel başkanlık için Kılıçdaroğlu'yla yarışmıştı. O dönem delegelerin verdiği imza sayısı İnce'nin aday olması için yeterliydi. Ancak belediyeler aracılığıyla uygulanan baskılar sonucu birçok delege, verdiği imzayı geri çekmek zorunda kaldı. Kılıçdaroğlu, bu yolla seçimi kazanabildi. Halk bunu unutmadı.
“ÖZGÜR ÖZEL KENDİSİNİ KANITLADI^
Bugün ise benzer bir durum üzerinden, "delegeye menfaat sağlandı" iddialarıyla Özgür Özel hedef alınıyor. Oysa ben şahsen Özgür Özel'in ilk seçildiği dönemde yeterli olamayacağını düşünüyordum ama bugün geldiği noktada kendisini çok net bir şekilde kanıtladı. Artık sadece bir genel başkan değil, bir liderdir. Özgür Özel'in verdiği mücadele olağanüstüdür. Bu, yalnızca Cumhuriyet Halk Partililerin değil, bu düzenden rahatsız olan, adalet isteyen, ekonomik krizden etkilenen, çocuklarının geleceğinden kaygı duyan tüm sağduyulu insanların desteklemesi gereken bir mücadeledir.
Eğer bu birliktelik sürecinde Muharrem İnce de olacaksa, olsun. Başka isimler de varsa, onlar da dahil olsun. Yeter ki bu süreç değerlendirilsin, toparlansın ve güçlü bir birlik oluşturulsun.
“SİLİVRİSPOR'UN PROFESYONEL LİGDE OLMASININ SİLİVRİ'YE BÜYÜK BİR KATKI SAĞLADIĞINI DÜŞÜNMÜYORUM”
Kamil Bilici: Silivrispor yeni bir yönetim sürecine girdi. Silivrispor'un son dönemini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Selami Değirmenci: Silivrispor'un profesyonel ligde olmasının Silivri'ye büyük bir katkı sağladığını düşünmüyorum. Çünkü Silivri'de yetişen gençlerin bu takımda oynama imkânı neredeyse kalmadı. Basına yansıyan bir haber beni özellikle üzdü. Eğer doğruysa, yeni anlaşma sağlanan teknik direktörün "Yeni dönemde Silivrispor'da Silivrili futbolcu istemiyorum" şeklinde bir açıklaması var. Bu, son derece talihsiz bir ifade.
Silivrispor, Silivri'de yaşayan gençler içindir. Eğer o çocuklar bu takımda oynayamayacaksa, bu kulübün bizim için bir anlamı kalmaz. Bu anlayışla Silivrispor'un, Manchester United ya da başka bir yabancı kulüpten farkı kalmaz. Ben her zaman en azından takımın yarısının Silivri'nin gençlerinden oluşması gerektiğini savundum. “Yok” diyemezsiniz, “yetiştireceğiz” demeniz gerekir.
Silivri'nin köy takımları, amatör lig ekipleri yıllardır gençleri futbola kazandırıyor. Oralarda büyük potansiyel var. Profesyonel ligde gösterişe harcanan paranın yarısıyla bu gençlere yatırım yapılsa, kısa süre içinde nasıl oyuncular yetiştiğini göreceksiniz. Benim kulüp başkanlığım döneminde, rahmetli Müjdat Gürsu henüz lise 2. sınıftaydı ve biz onu A takıma alıp oynattık. Mehmet Şenol hocamızla birlikte önceliğimiz hep genç yetenekler yetiştirmekti.
Bugün ise futbol sadece oynanıyor, ama Silivri gençlerine hizmet etmeyen bir Silivrispor'un anlamı kalmıyor. Yeni bir yönetim kuruldu, kendilerine başarılar diliyorum. Ancak görünen o ki teknik heyet transferle takım kurma yoluna gidecek. Bu da hem ruh kaybı hem de büyük maddi sıkıntılar anlamına geliyor. İşlerinin kolay olmadığını düşünüyorum.
Silivrispor'un yakın geçmişine baktığımızda, Ümit Kalko başkanlığında 2. Lig'e, Mustafa Saral döneminde ise 3. Lig'e yükseldi. Bu süreçlerde de çok kıymetli hocalar hizmet verdi. Ancak Silivri'nin hafızasında iz bırakan en önemli isim hiç kuşkusuz rahmetli Necati Öney hocamızdır. Pardösüsüyle mahalle mahalle dolaşır, çocukların sokakta oynadığı maçları izler, yetenekli olanları bulur, “Ben bu çocuğu yetiştiririm” derdi. Ve gerçekten de yetiştirirdi.
“TAKIMDA SİLİVRİ'NİN ÇOCUKLARINI GÖRDÜĞÜM SÜRECE SİLİVİRSPOR BAŞ TACIDIR”
Bana göre, unutulmaz olmak büyük kupalar kazandırmakla değil, Necati Hoca'nın yaptığı gibi gönüllerde yer edinmekle mümkündür. Bugün Silivrispor'un yeniden idealist hocalara, altyapıya ve kendi çocuklarına yönelmesi gerekiyor. Dışarıdan getirilen oyuncularla kurulan takımlar taraftarda aynı heyecanı yaratmaz. Oysa sahada kendi mahallesinden, kendi çocuğundan birini gören bir taraftar için o maçın anlamı bambaşka olur. Benim için de Silivrispor'un bugünkü hali o kadar önemli değil. Orada Silivri'nin çocuklarını gördüğüm sürece bu kulüp baş tacıdır.
Sevginar SALİ