Silivri AK Parti Grup Sözcüsü Celalettin Yazıcı: Krizi değil, riski yönetin!

Silivri AK Parti Grup Sözcüsü Celalettin Yazıcı: Krizi değil, riski yönetin!

06.05.2025 14:31:45

AK Parti Grup Sözcüsü Celalettin Yazıcı, Silivri Belediye Meclisi Mayıs 2025 oturumunda yaptığı kapsamlı konuşmada, 23 Nisan'da yaşanan depremi hatırlatarak kriz yönetimi yerine risk yönetimine ağırlık verilmesi gerektiğini vurguladı. Yazıcı, kentsel dönüşümde belediyenin sorumluluk alması çağrısında bulunarak, mevcut çalışmaları yetersiz bulduğunu açık bir dille ifade etti.

AK Parti Silivri Belediye Meclis Grup Sözcüsü Celalettin Yazıcı, Mayıs ayı meclis toplantısında yaptığı konuşmada, 23 Nisan'da yaşanan 6.2 büyüklüğündeki depremi hatırlatarak Silivri Belediyesi'ni risk yönetimi konusunda somut adım atmamakla eleştirdi. Kriz sonrası yapılan müdahalelerin önemli ancak yetersiz olduğunu belirten Yazıcı, “Kriz yönetimi değil, risk yönetimi esastır” dedi.
Telefon hatlarının kesilmesi, trafiğin kilitlenmesi ve vatandaşların panik içinde tahliye süreci yaşaması gibi somut eksiklikleri dile getiren Yazıcı, “Eğitimler, vatandaş davranışına dönüşmüyor. Bu büyük bir alarmdır” ifadelerini kullandı.
Silivri Belediyesi'nin ‘çalıştay düzenleyeceğiz' açıklamasını da eleştiren Yazıcı, tüm teknik verilerin ve bilimsel raporların yıllardır hazır olduğunu vurguladı: “Artık çalıştay değil, uygulama zamanı. Zemin etütleri tamam, riskli yapılar tespitli. Harekete geçin!”
Kentsel dönüşüm sürecine yönelik olarak da “Uzlaşma komisyonları neden çalıştırılmıyor?” sorusunu yineleyen Yazıcı, devletten gelen kredi ve hibelerin etkili şekilde yönlendirilmesi halinde birçok yapının sıfır belediye bütçesiyle dönüştürülebileceğini ifade etti.
“Devlet 2 milyon TL destek veriyor. Peki siz, yerel yönetim olarak 150 bin TL verebiliyor musunuz?” diye soran Yazıcı, belediyeye sorumluluk alma çağrısında bulundu. “Eşref Efendi Spor Salonu hemen koordinasyon merkezi yapılmalı, vatandaş dönüşüme davet edilmeli” önerisini de dile getirdi.
Yazıcı, konuşmasını şu sözlerle tamamladı: “Beni sevmeyin ama görevinizi yapın. Deprem sonrası değil, deprem öncesi hazırlık yapanlar halkına gerçekten sahip çıkar. Meclis gündeminde bir tek deprem başlığı yoksa, eksik olan sadece evraklar değil, sorumluluktur.”
Yazıcı, Mayıs ayı konuşmasına 23 Nisan 2025'te yaşanan, Silivri açıklarında meydana gelen 6.2 büyüklüğündeki depremi hatırlatarak başladı.
YAZICI: SORMAMIZ GEREKEN “KORUMA TEDBİRLERİ
YETERİNCE ALINDI MI?”
Ve şöyle konuştu: “23 Nisan'da yaşadığımız 6.2 büyüklüğündeki Silivri açıkları merkezli depremi hatırlatmak isterim. Bazen depremde “büyüklük” ve “şiddet” kavramları karıştırılıyor. Bu depremin büyüklüğü 6.2, Silivri'de hissedilen şiddeti ise yaklaşık 5 olarak ölçüldü. 13 saniye süren bu deprem, İstanbul'un bazı bölgelerinde 4 şiddetinde hissedildi.
Sayın Başkan ve Grup Başkan Vekili deprem sonrasındaki çalışmaları anlattılar, bu açıklamaları kıymetli buluyorum. Ancak burada asıl dikkat çekmek istediğim bir ayrım var:
Zihninizde yatay bir çizgi çizin…
• Çizginin üst tarafı: Kriz yönetimi ve kurtarma tedbirleri
• Çizginin alt tarafı: Risk yönetimi ve koruma önlemleri
Evet, deprem sonrası kriz yönetimi belli ölçüde yürütüldü. Belediyeler, sivil toplum kuruluşları, kamu kurumları sürece müdahil oldu. Ancak sormamız gereken şu:
Deprem öncesinde risk yönetimi ne ölçüde yapıldı? Koruma tedbirleri yeterince alındı mı?
Maalesef burada bir eksiklik olduğunu hepimiz biliyoruz. Kriz yaşandıktan sonra müdahale etmek kadar, riskleri öngörerek önleyici tedbir almak da yöneticilerin asli sorumluluğudur.
Bir başka konu da iletişimdir. Deprem anında Silivri'de telefon hatlarının çekmediği, ulaşımda sıkıntılar yaşandığı, haberleşmenin koptuğu bilgileri tarafımıza ulaştı. Bu tür altyapı sorunlarının, gelecekteki afetlere hazırlık sürecinde öncelikli olarak çözülmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Burada kimseyi ötekileştirme gibi bir niyetim yok. “Siz” dediğimde muhatabım yönetimdir, “biz” dediğimde sorumluluğu ortak paylaştığımız tüm kamu kurumlarıdır. Bu mesele bir siyasi çekişme konusu değil, halkın güvenliğini ilgilendiren ciddi bir sorumluluktur.
Gereksiz polemikler yerine, meclis üyelerinin asli görevi olan çözüm odaklı öneriler üretmesini ve halkın sorunlarına birlikte çözüm aramamızı temenni ediyorum.
“MESELE, SİYASİ POZİSYON DEĞİL; HALKIN GÜVENLİĞİ,
GELECEĞİ VE YAŞAM
HAKKIDIR”
Devletin ya da yerel yönetimlerin bir eksikliği varsa, bunu açık yüreklilikle dile getirecek bir insanım. Geçmişte de burada, gerektiği zaman bu tür eleştirilerde bulundum, bugün de bulunuyorum. Çünkü mesele, siyasi pozisyon değil; halkın güvenliği, geleceği ve yaşam hakkıdır.
23 Nisan'da yaşanan deprem sonrasında, Silivri'de çok somut bazı sorunlara şahit olduk.
Telefon hatları kesildi, trafik aksları kilitlendi, şehir içi ulaşım adeta durma noktasına geldi. Üstelik bu, sadece ufak sayılabilecek bir sallantıydı.
Vatandaşlarımızın deprem sonrası tahliye sürecinde yaşadığı panik hâli, kaygı vericiydi. 23 Nisan gibi özel bir günde yaşanması sebebiyle çocukların da dahil olduğu bir ortamda, gözlemlediğim tablo şuydu: Kâğıt üzerinde verilen eğitimlerin, vatandaş davranışlarında karşılık bulmadığı çok açık.
Oysa biz, eğitimden ya da bilgilendirmeden söz ederken, bunun bir davranış değişikliği yaratmasını bekleriz. Ne yazık ki böyle olmadı.
Bu nedenle, durum tespitini gerçekçi yapmalıyız. Yaşadığımız her olaydan sonra “biz ne yaptık, nerede eksiktik?” sorularını samimiyetle sormalı ve alt alta sıralamalıyız. Ancak bu şekilde eksiklerimizi görüp önlem alabiliriz.
“ÇALIŞTAY YAPILACAKSA SOMUT BİR ADIM
ATILMAYACAK DEMEKTİR!”
Bu noktada, Silivri Belediyesi'nin “depremle ilgili çalıştay” düzenleyeceği yönündeki açıklamasına da değinmek istiyorum. Açıkça söylüyorum: Eğer hâlâ “çalıştay yapacağız” demek bir gündem maddesi oluyorsa, demek ki hâlâ hiçbir somut adım atılmayacak. Çünkü yıllardır yapılan çalıştaylar, raporlar, akademik öneriler, bilim insanlarının sunumları defalarca kez masaya kondu.
İstanbul özelinde de, Silivri özelinde de son 10-15 yıl içerisinde yapılması gereken tüm çalıştaylar yapıldı, verilmesi gereken tüm raporlar verildi.
• Zemin etütleri hazır,
• Mikro bölgeleme çalışmaları yapıldı,
• Riskli alanlar tespit edildi,
• Binaların durumu çok büyük oranda biliniyor.
Artık yeni bir çalıştaydan değil, uygulamadan, icraattan, somut adımdan bahsetmemiz gerekiyor. 12 profesör, birkaç akademisyen, bir-iki arama kurtarma sunumuyla bu mesele çözülemez. Deprem, hâlâ bizi bekliyor ve biz hâlâ “ne yapabiliriz” sorusunun başında dolaşıyorsak, bunun vebali büyüktür. Dolayısıyla, polemik değil, harekete geçme zamanıdır.
“UZLAŞMA KOMİSYONLARI NEDEN AKTİF ÇALIŞMIYOR?”
Silivri Belediyesi'nden destansı işler, kahramanlık hikâyeleri beklemiyoruz. Kimsenin "karanlık gecelerde azgın dalgalarla çarpışın" gibi romantik görevler üstlenmesini istemiyoruz. Gerçekçiyiz. Ayakları yere basan, uygulanabilir adımlar bekliyoruz.
Geçtiğimiz meclis toplantısında da dile getirmiştim: Uzlaşma komisyonları neden aktif çalışmıyor? Bu soruyu bugün yine soruyorum. Çünkü bu komisyonlar çalışsa, Silivri'deki riskli yapı stokunun %20 ila %30'unu sıfır bütçeyle dönüştürmek mümkün olabilir.
Bu iddiamı somut verilerle destekliyorum:
• Birçok vatandaş, sadece prosedürlere takıldığı için ilerleyemiyor.
• Kimi, memurla yaşadığı iletişim sorunları yüzünden başvuru sürecinde geri adım atıyor.
• Kimi kendi arasında anlaşmakta zorlanıyor.
• Bazı vatandaşlarımız ise devletin sunduğu kredi ve hibe desteklerine ulaşamıyor.
Oysa bugün “Yarısı Bizden” kampanyası sayesinde bu dönüşümler çok daha kolay yapılabilir hale gelmiştir. Üstelik sadece çok cüzi miktarlarda ek ödemelerle – hatta bazen sıfıra yakın katkılarla – binaların dönüşümü sağlanabiliyor.
Nitekim bunun örnekleri de var. Selimpaşa'da bazı dönüşüm projeleri başlamış durumda.
Yeni sistemde, devlet destekli kredi şu şekilde işliyor:
• Ruhsat alındıktan sonra,
• İnşaatın %30'u tamamlandığında bir kısmı,
• Sıva aşamasına gelindiğinde bir kısmı daha,
• %90 seviyesine ulaşılınca geri kalan kısmı hak sahibine aktarılıyor.
Yani bu sistemde artık ödeme süreci hızlandırıldı. Kaynak var. Sadece vatandaşla idare arasındaki koordinasyonun güçlendirilmesi, bürokrasinin azaltılması ve belediyenin yönlendirici bir rol üstlenmesi gerekiyor.
“GERÇEKLERLE YÜZLEŞELİM VE ÇÖZÜME ODAKLANALIM”
Ben bu konuları burada dile getirirken, fikrimi yüksek sesle, halkın, sivil toplum kuruluşlarının, basının önünde ifade ediyorum. Kimseyi ayrıştırmıyor, ötekileştirmiyorum. Sadece gerçeklerle yüzleşelim ve çözüme odaklanalım diyorum.
Ancak üzülerek görüyorum ki, karşılıklı konuşmalar, ön yargılar ve bilgi eksikliği sağlıklı bir tartışmanın önüne geçiyor. Lütfen meseleleri kişiselleştirmeden, ortak akılla yürütelim. Bu kürsü, halkın dertlerine çözüm üretmek için var. Siyasi pozisyonlardan bağımsız, yapıcı eleştiri ve önerilere açık olmalıyız.
Kürsüde teknik bir konu anlatırken, bir meclis üyesi doğrudan müdahale ederek “vatandaş bu kredilere nasıl ulaşacak?” diye sordu. Oysa ben, devlet destekli kredilerin şartlarını detaylarıyla incelediğimi ve anlatmakta olduğumu belirtiyorum.
Bahsi geçen kredi sistemi çok açıktır. “Yarısı Bizden” kampanyası kapsamındaki kredilerde, vatandaşın bilançosu ve gelir durumu araştırılmaz. Bu bilgi, kredi şartlarında yazılıdır. Yani herkes bu krediye ulaşabilir. Bunu söylüyoruz.
Biz burada neyi savunuyoruz? İmkânı olan vatandaşın yönlendirilmesini, imkânı sınırlı olanların da devlet desteğiyle dönüşüme dahil edilmesini…
Yani mesele, sadece bütçe değil; doğru planlama ve eşitlikçi uygulamalardır.
Dolayısıyla önerimiz nettir:
• Uzlaşma komisyonları aktif çalışmalıdır,
• Vatandaş, kredi erişimi ve prosedür konusunda belediye eliyle bilgilendirilmeli ve yönlendirilmelidir.
• Sosyal denge gözetilerek, altyapısı hazır destek modelleri kararlı biçimde uygulanmalıdır.
Bakın, devlet bugün yaklaşık 2 milyon TL'ye kadar hibe ve kredi desteği veriyor. Peki siz, yerel yönetim olarak elinizi taşın altına koymaya ne kadar hazırsınız?
Hükümet 2 milyon TL destek verirken, Silivri Belediyesi olarak siz de 150 bin TL katkı vermeye cesaret edebiliyor musunuz? Konuşmak kolay. Önemli olan, bu katkıyı gerçek anlamda sağlayacak iradeyi gösterebilmek.
“DEPREMDE KRİZ DEĞİL,
RİSK YÖNETİMİ
ÖNCELİĞİMİZ OLMALI”
Silivri Belediyesi, artık kriz yönetimini bir kenara bırakıp, risk yönetimini merkeze almalıdır. Buradan çok net bir öneride bulunuyorum: Eşref Efendi Spor Salonu hemen değerlendirilerek, burada bir koordinasyon komisyonu kurulmalı. Belediyemiz bizzat inisiyatif almalı ve vatandaşları riskli binalarıyla ilgili olarak doğrudan davet etmelidir.
Vatandaşa denmeli ki: “Sevgili hemşehrilerimiz, sizin hayatınız bizim de sorumluluğumuzdur. Sizin güvenliğiniz için buradayız. Gelin, birlikte dönüşüm yollarını konuşalım.”
Bu çağrıyı bugüne kadar yaptınız mı?
Hayır. Bugüne kadar yıkılan tüm binalar için vatandaş kendi başına gelip başvuruda bulundu.
Peki siz, bir kere bile gidip o binaların içinde yaşayanlarla buluştunuz mu?
Onları evlerinde ziyaret edip derdini dinlediniz mi?
Bir bina önünde, dönüşümle ilgili “nasıl yardımcı olabiliriz” diye sordunuz mu?
Cevap maalesef hayır.
Depremden sonra çorba dağıtmakla, afiş asmakla, sosyal medyada “yanınızdayız” demekle vicdan rahatlatılmaz. Gerçek sorumluluk, deprem olmadan önce yapılacaklardadır.
Şunu da açık yüreklilikle ifade edeyim: Bugün bu kürsüde söylediklerim size sert gelebilir. Ama bilerek, isteyerek söylüyorum. Çünkü gece yastığınıza başınızı koyduğunuzda, bu sözleri bir kez daha düşünün istiyorum. Acaba biz, Silivri'de yaşayan vatandaşlarımız için deprem konusunda yeterince çalıştık mı?
Eğer bu soruya “evet” diyemiyorsanız, o zaman söylediklerimi ağır bulmak yerine bir öz eleştiri yapın. Bana kızmayın. Beni sevmeyin ama lütfen bu halk için üzerinize düşeni yapın.
Meclis gündemine baktım. Bir tane bile depremle ilgili gündem maddesi yok.
Kas ismi değişiklikleri, sokak isimleri, yol düzenlemeleri… Bunlar da önemli olabilir elbette. Ama bugün bir deprem ülkesi olduğumuzu unutarak yapılan her gündem eksiktir.
Depremin ertesi günü değil, bugün hazırlık yaparsak, o zaman gerçekten görevimizi yapmış oluruz.”

Sevginar SAli

YORUM YAP