
Uzmanlara göre, bu dönemde bebeğin televizyonla tanıştırılmaması da önemli, çünkü televizyon onun için karmaşık gürültüler yumağı demek. Ayırt edici anlamlı sesler yerine bu karmaşaya çok erken dönemden itibaren maruz kalan çocuğun karakteri gibi dil ve konuşma mekanizması pasifleşir. Konuşma gecikebilir, konuşma bozuklukları ortaya çıkabilir. Çocuğun diğer alanlarda olduğu gibi, konuşma konusunda da çok erken dönemde desteklenmesi ve sözcük dağarcığının geliştirilmesi için çaba gösterilmesi gerekmektedir.
Peki neler yapılabilir?
• Doğuştan itibaren onunla konuşmayı alışkanlık haline getirin.
• Bebeğinizin seslerine karşılık verin, onu dinleyin.
• Onunla pes ya da tiz seslerle konuşmayın.
• Ona şarkılar, ninniler söyleyin; masallar anlatın.
• İlk kelimelerini söylemeye başladığında onu alkışlayarak, öperek, kucağınıza alarak vs. ödüllendirin.
• Nesnelerin gerçek adlarını tonlamanıza dikkat ederek söyleyin. (Düüt yerine araba, miyav yerine kedi demek gibi.)
• Kısa tekerlemeler öğretin (İki buçuk üç yaşlarında bundan çok hoşlanırlar.)
• Asla zorlayıcı ve baskıcı olmayın.
•Çocuğunuza zaman tanıyın.
• Çocuğunuzla bol bol oyun oynayın ve onu yaşıtlarıyla bir araya getirin.
• Üç yaşından itibaren tiyatroya götürün.
• Tüm bu etkinliklerde güzel konuşma kurallarıyla ona model olun. Vurgu ve tonlamanıza, soluk almanıza ve vermenize dikkat edin. Diksiyon kusurlarından mümkün olan mertebede uzak durun. Orta perdeden bir sesle konuşun, ama hep aynı tonda kalmayın. Konuşmalarınıza müzikalite katın. O sizin iyi bir takipçiniz olduğundan doğru yaptıklarınızı da yanlışlarınızı da model alacaktır, unutmayın.
• İstanbul Türkçesiyle ve kültür diliyle konuşmaya çalışın, deyim ve atasözlerinden bol bol yararlanın. Aynı durum için farklı kelimeler kullanın. Konuşmayı bir ihtiyaç olarak görmenin ötesinde konuşmayı bir sanat olarak görün ve onunla laflamayın, konuşun!