Ahmet Yücegök

Başlarken


Haftanın ilk günleri yerel gazetenin birinde bir haber (aslında bizim gazete )
İbrahim Yirik Lisesi Bir Yıl düz lise olarak hizmet veriyor. Düz liselerin Anadolu ve Meslek liselerine dönüştürme kararı çerçevesinde İmam Hatip Lisesi oluyormuş.
Ayni şekilde, bir söylenti “Silivri Lisesi” için de ayni şeyler söyleniyor.
Bu lise Silivri’nin hafızası. Silivri Lisesi “Düz Lise” ve kurulduğundan bu güne bir çok mezun vermiş. Ayni kalmasında yarar var.
Ayrıca… Sanki İhtiyaç İmam Hatip Lisesi imiş gibi. Durmadan zorluyorlar. Son yasa değişikliği ile meslek lisesi tanımını değişti.“İmam Hatip Lisesi” meslek lisesi olmuş. Yoksa,    “Meslek Lisesi “ kötü mü? Değil tabi. Ama, fabrikalara İmam lazım değil.
                             
***           
İSKİ, “İklim koşullarının değişmesi dolayısıyla meydana gelebilecek taşkınlar konusunda kamuoyunu uyardı.” 
Haftanın ilk günlerinde İSKİ Müdürlüğünden yapılan bir açıklama bu.
Açılımı, “Taşkınlar olabilir “ demekmiş. Yani, “Ben görevimi gereği gibi yapmadım, elimden başka bir şey gelmiyor, başınızın çaresine bakın” demek.
Olumlu bakacak olursak, bir çeşit özeleştiri bu…
Da, “bardağın boş tarafına bakacak olursak, mesele öğle değil. Yaptıkları kurnazlık. Sorumluluktan kaçma.                                 
Düşünebiliyor musunuz?
Bu duyuruyu alan vatandaş o birkaç saat içinde ne yapabilir? Dua etmekten başka elinden ne gelir?
** *
Memur-Sen’in Referandumla ilgili açıklamaları vardı. Önümüzdeki Eylül ayında Milletin önüne gelecek olan referandum da “milletin ne demesi gerektiği” üzerine geniş açıklamalarda bulunmuş. Millet ne diyeceğini bilmiyormuş da .
 “Evet Aydınlatması” başlıklı röportajda ki fotoğrafa, bir daha baktım. Tanıdık birileri var mı diye, hemen, hemen hepsi tanıdığım insanlar. En göze çarpanı ise İlçe Spor Müdürü…
                            
GENEL SİYASET
Hiçbir şey bedeli ödenmeden elde edilmez. Her şeyin bir bedeli vardır. O şey ne olursa olsun.
Önümüzde referandum var. Ve, hemen söyleyeyim!
Bu Referandumda tam (26) soru soruluyor.
“Bunlara ne diyorsunuz?” deniyor.
Bir tek  “cevap” isteniyor.
Dünyanın hiçbir yerinde olan biten bir şey değil…
Bizim ülkemizde de, bu iktidardan önce bir birinden ayrı bir sürü sorunun karşılığında tek bir cevap, pek hatırlamıyorum…
Neyse, artık çok geç, olan oldu…
Şimdi, yavaş, yavaş saflar belli oluyor…
AKP’nin dışında, aklı başında tüm kurum ve kuruluşların neredeyse tamamı böyle bir değişikliğe HAYIR diyor…
Bu kadar geniş bir cephenin bir araya gelmesinin nedeni, dikta korkusu. Herkes bu güne bakıp, referandum sonrasını hayal edebiliyor…
Ve…
Hepsi, biliyor ki,  AKP’nin halk oylamasından geçirmek istediği aslında iki madde “Bağımsız yargı üzerinde hakimiyetini iyice pekiştirmek”…  Yüksek yargıyı tamamen kendi denetimi altına almak… Yani, Referandum da sonuç istedikleri olursa, Anayasa Mahkemesi Başkan ve üyelerini TRT Genel Müdürü gibi kendileri atayacak…
Çünkü…
İstiyorlar ki…“Deniz Feneri” hasır altı olsun…
İstiyorlar ki… Sahte fatura dosyaları kaybolsun…
İstiyorlar ki… “Kalpazanlık dosyası” yok olsun…
Yetmez…
İstiyorlar ki… Atadıkları “bağımsız yargıçlar” “Bu dosyalar nereye gitti?” diye laf edenleri, Silivri’ye göndersin…
Yani…
İstiyorlar ki… Her mahkeme “Recep Bey” heyeti olsun...
Peki… Yargıyı niye ele geçirmek istiyor?
Neden?
Demokrasiye inan birileri mi bunlar?
Hedeflerinde, daha çağdaş, daha özgür, daha zengin bir Türkiye var mı? Olabilir mi?
Veya, söyle sorayım!
Daha çağdaş, daha özgür, daha zengin bir Türkiye istediler de, kendilerine, anayasanın bu (26) maddesi mi engel oldu?
Veya,  iktidara geldikleri 2002 Yılında, neredeyse sıfır olan, şimdi neredeyse cenaze kalkmayan gün yok. Bunun sebebi de değiştirmesini istedikleri bu (26) madde mi?
Veya…
İnsanlar bu (26) maddeye evet derlerse şehitler azalacak mı? 
İnsanlar işsizlikten yakınıyor. Bu (26 ) madde değişirse işsizlik ve fakirlik ortadan kalkacak mı?
İşsizlik ve fakirliğin sebebi bu Anayasa Maddeleri mi?
Yani…
Bu (26) Madde yüzden mi emekli maaşları çok düşük?
Özetle…
Bu sorduklarımın tamamına HAYIR diyecekler, 12 Eylül’de yapılacak referandum da evet dememizi isteyenler… Yemezler.
Yemezler, çünkü bunların derdi başka. Bunlar (8) yıl iktidarda, Mecliste ezici bir çoğunluğa sahiptiler. İsteselerdi, her yasayı ayni gün meclisten geçirirlerdi. Tıpkı, Mısır ithali için yaptıkları gibi… Neyse.
Gelelim esas meseleye. Bunlar tam (8) Yıldır iktidardalar. 
İnsanların hayal bile edemeyecekleri kadar yediler içtiler. Şimdi, hesabı ödemek istemiyorlar. Hesap ödemek zor geliyor. Ödemeden, arka kapıdan sıvışmak istiyorlar. Referandumun özeti bu…
“Yargıyı, kayıtsız şartsız ele geçirmek.”
Biliyorlar ki…
Yapılacak ilk genel seçimde iktidardan düşecekler…
O nedenle…
Yolsuzlukların hesabını vermek istemiyorlar…
Yolduklarını  “geri alırlar” endişesi yaşıyorlar.
Ayrıca…
“Sınıf “ değiştirdiler…
Yani…
Her biri pahalı LÜX arabalara alıştı ucuz arabaya binemez artık. Ve, her biri, artık öyle Kasımpaşa’nın kenar mahallelerinde değil, havuzlu villalarda oturuyor. Marka giyiniyor. Sofralarında bir kuş sütü eksik… Her birinin, etrafında fır dönen hizmetkarlar oluştu… Bunlardan vazgeçmek kolay mı?
Bütün bunlar ortada…
Ama…
Sayın, Başbakan RecepTayyip Erdoğan gözümüzün içine baka, baka önümüze getirdikleri bu (26) Maddelik değişikliğin “HAK; ÖZGÜRLÜK, BAĞIMSIZ YARGI” için diyor…
Bizleri ne zannediyorsa…

MİNİ YORUM
Bazı yayın organlarında Silivri Birleşik Esnaf ve Sanatkarlar Odası Başkanı Ali Tabakoğlu’nun siyaset yaptığını söylüyor. Aklınca suçluyor.
Ayni günkü sayısında, hem de bir Memur – Sen adında Memur sendikasının, sayfa, sayfa demecine yer vermiş. Onun için tık yok. Pes ki, pes.
•    İlk olarak şu kadarını söyleyeyim!
Siyaset kötü bir şey değil…
•    İkincisi…
Ortada. Adaletsizlik ve Haksızlık var…Üçüncüsü de …
•    Ali  Tabakoğlu, bulunduğu o yerde,  toplumun belli bir kesimini temsil ediyor. Ve, o noktaya seçimle gelmiş biri. Ve, işbirliği yapmakla suçladığınız Belediye Başkanı da oraya seçimle gelmiş. Ve, İlçe de var olan, tüm kesimlerin temsilcisi sayılır…
Dördüncüsü…
•     Bu ikisinin birlikte görünmelerinden daha doğal ne olabilir?
Beşincisi…
•    Bu ikilinin birlikte iş görmeleri kötü bir şey mi? Sorunları çözme amaçlı, diyaloglarının iyi olması, sık, sık bir araya gelmelerinin sakıncası ne? Kavga mı etmeleri gerekir?
Ki, öğlesine içli, dışlı olmalarında kötü bir görüntü varmış gibi söylüyorsunuz?
Anlamıyorum.
Keşke, her kurum bir biri ile uyumlu çalışsa…
Sonra…
Esnaf odası seçimi yeni yapıldı sayılır…
Nasıl yapıldığı da ortada.
Üç aday çıkmış. Gayet normal bir seçim yapılmış. Kampanya da, Devlet Kesesinden buzdolabı, kömür de dağıtılmamış…
Efendim…
“Niyeti siyasetmiş”
Olabilir…
Kime ne?
Ne yani…
Siyasete atılmadan önce birilerinden izin mi alacak?
Peki…
Memur-Sen yöneticileri ne yapıyor? Onların yaptıkları ne?
Hem de, Memur-Sen’e üye olan Memur arkadaşların Ücretlerini AKP ödemiyor. Devlet bütçesinden ödeniyor. Yani, CHP’lisinin de MHP’lisinin de,  herkesin ödediği vergilerden. Yani, onların patronu vatandaşlar… Ve, “kraldan çok kralcı” olan bu arkadaşların açıklamalarından anlaşılıyor ki, İktidar değişince AKP’nin memurluğundan istifa edip, yeni gelen iktidar partisinin veya partilerinin memuru olacaklar…
Memur Sendikası diğer sendikalara benzemez. Yani, Memur Sendikalarının, henüz GREV HAKKI yoktur. Getirilen yeni değişiklikte de yok. O nedenle yasalar da var olan  “işçi, işveren ve sendika” genel tanımına pek uymaz. Hoş, uysa bile bir Sendika bir partinin gençlik kolu, kadın kolu, Memur kolu gibi davranamaz. Davranmamalı…
Sonuç…
Ali Tabakoğlu’nun Silivri Belediye Başkanı ile yaptığı işbirliği ve ilerde atılacağı siyaset temsil ettiği üyeler açısından,  sıkıntı doğurmaz ama Memur-Sen’in demeçleri sıkıntı yaratabilir.
Benden söylemesi…

GEÇMİŞ ZAMAN
Eski sanayi Çarşısı esnaflarından Rahmetli Osman Kocaoğlu;
Bir iş için Çorlu’ya gidiyor. Yolda, trafik polisleri çevirmiş, “Radara girdin” demişler…
Ceza yazacaklar…
Osman “Tamam ama makbuzun üzerine büyük harflerle RADAR yazın” demiş. Polis biraz şaşkın ama  “Sakıncası yok” diyerek, yazmış.
Osman Koçaoğlu, parayı ödeyip Makbuzu cebine koyar. Silivri’ye döner. Ertesi sabah şoförler kahvesine girer ve cebinden o malum makbuzu çıkarır…
 Makbuzu gösteriri  “Hani arabam gitmezdi” diyenlere bağırır.
(Elektrikçi İhsan /diline sağlık çok teşekkür. )
 
GÜNE UYAN
Adam kümeste tavuk çalarken yakalanmış. Elinde tavuklar karakola getirilmiş. Karakol kapısından girer girmez “susma hakkımı kullanacağım/avukatım gelmeden konuşmam / avukat isterim” demiş.
Merak etmişler avukat ne yapacak?
O da, “Ben de onun için istiyorum ya” demiş.

KISA-KISA…
•Eski devlet hastanesi… Prof. Dr. Necmi Ayanaoğlu Devlet Hastanesi taliplisi çokmuş ama nedense bir türlü işe yarar hale gelmiyormuş. En son DİŞ sağlığı konusunda hizmet vereceği açıklanmış ama sonra sesler kesilmiş.

YORUM YAP