Umutlu Olamazsak Üretim Yapamayız

Umutlu Olamazsak  Üretim Yapamayız

01.09.2010 10:33:04


Silivri Siad Cuma akşamı Klassis Otel’de iftar yemekli genel toplantısını düzenledi. Yemeğe Silivri Belediye Başkanı Özcan Işıklar, CHP Belediye Meclis Üyeleri, Kent Konseyi Kadın Meclis üyeleri, ilçemiz banka şube müdür ve yöneticileri, Maksifed Başkanı,  İstanbul Sanayi Odası Başkanı Tanıl Küçük, Silivri Müftüsü Mustafa Onat, sivil toplum kuruluş temsilcileri ve Silivri Siad üyeleri katıldı.

Program, Neyzen Ahmet Gürsel ve Neyzen Dorukan Kocabaş tarafından seslendirilen ney dinletisi ile başladı. İftar yemeğinden sonra Silivri Siad Başkanı Kadir Baran’ın açılışı sonrasında İstanbul Sanayi Odası Başkanı Tanıl Küçük da bir konuşmayaptı. Baran, kriz sonrası dönemini değerlendirerek değişen ülkeleri ve koşulları anlattı, asıl zorlu sürecin yeni başladığını vurguladı. İstanbul Sanayi Odası Başkanı Tanıl Küçük ise açıklanan ekonomik göstergelerine dikkat çekti. 

 

BARAN: ASIL ZORLU

SÜREÇ ŞİMDİ BAŞLIYOR

Silivri Siad Başkanı Kadir Baran, yönetim kurulu adına tüm konuklarına ‘hoş geldiniz’ dedi ve konuşmasına şöyle devam etti: “Yaşadığımız küresel krizin ekonomideki olumsuz etkileri dünya ticaretindeki daralmalara bağlı olarak sanayi sektöründe de üretimlerin düşmesi ve azalması olarak kendini gösterdi. 2009 yılının son aylarında sanayide ve ekonomide başlayan canlanma üretimin az da olsa artış göstermesi 2010 yılının bir canlanma, iyiye gidiş olarak algılanmaya başlamasına neden oldu. Krizden çıktık çıkıyoruz diyoruz ama asıl zorlu süreç şimdi başlıyor. Çünkü kriz ülkeleri belli ölçüde etkiledi ve değiştirdi. Kriz sonrasının etkileri birçok bakımdan farklı olacaklardır.

 

“TÜRKİYE’NİN SANAYİ

EKONOMİSİNDE İKİ ÖNEMLİ

STRATEJİYE İHTİYACI VAR”

Türkiye’nin sanayi ekonomisinde iki önemli stratejiye ihtiyacı var. Bunlardan birincisi, sanayinin bundan sonrası için oluşturacak stratejisi ve hedefleri ne olacak, ikincisi ise istihdamdır. Kriz döneminde yapılmış ve uygulanmış başarılı olmuş strateji ve yönetimlerin artık süresi dolmuş diyebiliriz. Bundan böyle kriz sonrasını iyi okuyan ve çözümleyen işletmelerde üretim, satış, finans politikalarına ihtiyaç duyulacaktır. Yeni dönemde dünya pazarları eskisinden daha büyük ve zorlu bir rekabete sahne olacak. Türkiye bu mücadelede saf dışı kalmamak için alternatif pazarlara yönelmiştir. Ülke olarak sanayimizi, üretimimizi ve satışlarımızı bu rekabete göre yönlendirirsek dış pazarlardaki rekabette üstünlük sağlayabiliriz. Yan sanayi olmadan tam sanayi olmaz gerçeği ağırlık kazandı. O nedenle piyasa yapıcısı kuruluşlar etrafında örgütlenme çok önemli bir rekabet aracı olarak ortaya çıkmakta. Kriz sonrası yeni dönemde işletmelerin geçmiş dönemdeki fiyat rekabeti uygulaması hızla değişerek kalite, maliyet, fiyat, hizmet dengesi üzerinde oturmaya başlamıştır. Bu konuyla ilgili olarak Türkiye’nin dört yıllık yol haritasını ortaya koyan Sanayi Strateji Belgesi 2010 Haziran ayında Yüksek Planlama Kurulu’na gönderildi. Sanayi Strateji Belgesi devlet teşvik ve desteklerini yönlendirmesi bölgesel ve sektörel tercihler yaparak hem yatırımları planlaması ve kalkınmaya yayması hem de kümelenmeyi iyi şekillendirmesi ayrıca Ar-Ge ve inovasyona dönük odaklanmayı arttırması yenilikçilik ve ihracata yönelik destekleri düzenlemesi gibi yönleriyle önem taşımaktadır. İkinci önemli stratejimiz istihdam olduğunu belirtmiştim. Nüfusu 72 milyonu aşmış bir ülkede güçlü bir sanayi oluşturamaz, yatırımları yapamayın üretim sağlanamazsa büyüyemeyiz bunun sonucunda işsizlik sorununu çözemeyiz. İşsizliği azaltan faktörlerin başında sanayi ve sanayi üretimi gelmekte. Türkiye’yi geleceğe taşıyacak sektörlerin başındaki lokomotif yine sanayi.

 

“PLANLAR, İSTİHDAMI

YÜZDE 40 ETKİLEYECEK”

İstanbul’un sanayi yerinin yeniden düzenleyen 1/100 bin ölçekli nazım imar planları sanayinin konumu ile ilgili pek çok radikal değişikliği gündeme getirdi. Plan, sanayi kuruluşlarıyla birlikte İstanbul içindeki istihdamı yüzde 40’ını oluşturan sanayi istihdamını doğrudan etkileyecek bir yapıda.

 

“GÖRÜŞLERİMİZİN 

ALINARAK PLANIN

DÜZENLENMESİ DİLEĞİMİZ”

Böyle geniş boyutlu çok ortaklı kitlesel bir projenin içinde taraf olarak bundan en çok etkilenecek grup olarak bizlerin de mutlaka bulunması görüşlerimizin de mutlaka alınması gerekirdi. Sanayinin yeniden yapılanmasını ve yerleşimini düzenleyen bu planın hiç olmazsa bundan sonraki çalışmalarında tüm tarafların görüşlerinin alınarak planın düzenlenerek ortaya konulması dileğimizdir.

 

“TÜRKİYE’NİN İLK VE İKİNCİ

 500 BÜYÜK FİRMASI ARASINA

GİRENLERİ KUTLUYORUM”

Gurur duyarak ifade edebiliriz ki bölgemizden iki tane firma Türkiye’nin 500 büyük firması içinde olup ikinci 500’e de dört firma girdi. Birinci 500’e giren firmalar olan Sarten ve Şölen’i kutluyor başarılarının devamını diliyorum. İkinci gruba giren dört firmayı da kutluyor ve tebrik ediyorum. Katılımınızdan dolayı hepinize sevgilerimi sunuyorum.”

 

KÜÇÜK: KRİZDE SANAYİ ÜRETİMİ

14 AY BOYUNCA KÜÇÜLDÜ

İstanbul Sanayi Odası Başkanı Tanıl Küçük, yaptığı konuşmada açıklanan ekonomik göstergeleri şöyle açıkladı: “Krizin en yoğun yaşandığı dönemde sanayi üretimi 2008 Ağustos ile 2009 Ekim ayları arasında aralıksız olarak 14 ay küçüldü.

 

“SON YEDİ AYDA ÜRETİM

KESİNTİSİZ OLARAK ARTIYOR”

Ne mutlu ki 2009 Aralık ayından bu yana son yedi aydan bu yana kesintisiz olarak artıyor. En son Haziran ayında sanayimizde üretim yüzde 10.2 oranında büyüdü. Sanayi kapasite kullanım oranı sanayi üretimi açısından önemli bir gösterge. 2009 yılında imalat sanayi kapasite kullanım oranı yüzde 60’lı oranlarda seyretmiş hatta 2009 Mart ayında da yüzde 59’a kadar da düşmüştü. Şu anda kapasite kullanım oranı 2010 yılıyla beraber yükselmeye başladı. Nisan ayında ilk kez yüzde 70’lerin üzerine çıktı. Temmuz ayında da yüzde 70.4 olarak gerçekleşti. En son Ağustos ayında ise buna yakın bir rakam yüzde 73.4 oldu. Temmuz ayına göre Ağustos ayında biraz düşüş olsa da hala yüzde 70’lerin üzerinde olduğumuzu görüyoruz. Ağustos ayında mevsimsel olarak kapasite kullanım oranları bir miktar değişiyor. O açıdan biz bunu doğal karşılıyoruz. Önümüzdeki aylarda sanayinin daha iyiye gideceğini düşünüyoruz.

 

“İŞSİZLİK ORANI KRİZ DÖNEMİ

ÖNCESİNE GERİLEMİŞ DURUMDA”

Olumlu gelişmeler gördüğümüz diğer bir gösterge işsizlik oranı. Son açıklanan verilere göre Mayıs 2010 döneminde işsizlik oranları neredeyse kriz dönemi öncesine gerilemiş durumda. Mevsimsel etkinin payı var bunda. İşsizlikteki bu düşüş en azından moralite açısından sevindirici ve önemli. Son işsizlik verileri sanayi istihdamında da olumlu gelişmeleri işaret ediyor. 2009 yılının Mayıs ayında 2010 Mayıs’ına bakarak son bir yılda sanayi istihdamı 535 bin kişi olarak artmış görünüyor. Talep boyutuna gelecek olursak iç talep nispeten istikrarlı. Tüketici güven endeksi de buna işaret ediyor.

 

“İHRACAATTAKİ KAYIPLARIMIZI

TELAFİ ETMEKTE ZORLANIYORUZ”

Ancak dış talep ve dolayısıyla ihracatımızda en azından ihtiyaç duyduğumuz kadar iyi gitmiyor. Türkiye ihracatçılar meclisinin verilerine göre Haziran ayındaki ihracatımız bir önceki yıla göre yüzde 13.2 oranında artmışken Temmuz ayında bu oran yüzde 5.9’a geriledi. Ayrıca 2009 yılının Ocak-Temmuz aylarında ihracatımız yüzde 30.2 oranında küçüldü. Bu yılın aynı döneminde ise sadece yüzde 13.1 oranında artabildi. Dolayısıyla ihracattaki bir önceki yıla kadar olan kayıplarımızı telafi etmekte hala zorlanıyoruz. Risklerin şiddeti zaman zaman artarak hala devam ediyor.

 

“KUR REKABET GÜCÜNÜ

BELİRLEYİCİ OLMAMALI”

Öte yandan kriz öncesi dönemin iki hastalığı; dış ticaret açığı ve yüksek ticaret açık yeniden nüksetmiş durumda ki ihracatlarımızdaki nispi yavaşlama bu iki sorunu daha da olumsuz etkiliyor. Ocak-Haziran döneminde dış ticaret açığımız 28.5 milyar dolar, cari işlemler açığımız da 20.7 milyar dolara ulaşmış bulunuyor. 2010 yılının tamamı için cari açık hedefi 18 milyar dolardı. Bu hedef ilk altı ayda aşılmış görünüyor. İhracattaki sorunlar gündeme gelince kurs seviyesi yeniden çok tartışılan bir konu haline geldi. 2001 yılında göreve geldiğimizdin itibaren kurun artık rekabet gücünü belirleyici olmaması gerektiğini ısrarla ifade ettik. Asıl olan kamu kaynaklı mali girdilerin rekabet ettiğimiz ülkelerle eşit şartlara getirilmesi gereğidir dedik ve bu görüşümüzü çok sık dile getirdik. Bu da bizim rekabet gücümüzü arttıracak bazı yapısal reformların gerçekleştirmesini gerektiriyordu ama aradan geçen bunca yıldan sonra bazı iyileştirmeler oldu. Örneğin ne vergi politikalarında ne enerjide köklü değişiklikler gündeme gelmedi, gelemedi. Bu nedenle de rekabet gücümüzü iyileştirici reformlar yapılamadığı için hala kurs seviyesini tartışmak zorunda kalıyoruz.

 

“TABİ VE KALICI İYİLEŞMELER

SANAYİ KURULUŞLARININ KAR VE

REKABETİNİARTTIRACAK”

Türkiye’deki ilk ve ikinci 500 en büyük firma arasına giren firmaları ben de tebrik ediyorum. Birinci ve ikinci 500 büyük sanayi kuruluş araştırmalarını yayınladık. 2009 yılında bu çalışmalarda önceki yıla kıyasla çok farklı sonuçlarla karşılaştık. Bizim için hakikaten enteresan oldu. Üretimden satışlar düşerken sanayi kuruluşlarında karlılık ve katma değer arttı. Satışlar düşerken nasıl olur da karlılık ve katma değer artar diye kendimize sorduk. Bunu anlamak üzere hem birinci hem ikinci 500 kuruluşu araştırma kapsamında kuruluşların kümülatif gelirler tablolarının inceledik. İncelememiz sonucunda gördük ki 2009 yılında her iki grupta da her iki 500’de de satışların maliyetinde bir önceki yıla göre iki puanlık bir iyileşme olmuş. Yani 2009 yılında bir önceki yıla göre maliyetler azalmış. Bunda dünya genelinde ham madde fiyatlarında gerçekleşen düşüşün de rol oynadığı kuşkusuz. Bu iyileşme aynı zamanda kriz karşısında ayakta kalmaya çalışan sanayi kuruluşlarımızın verimliliğe ve verimlilik artışına her zamankinden daha çok önem ve özen gösterdiklerinin net bir işareti. Gelir tablosu incelememiz 2009 yılında faaliyet dışı gelirlerinde önemli ölçüde arttığını bunun da karlılığı önemli ölçüde etkilediğini ortaya koydu. Diğer taraftan 2009 yılında finansman giderlerinin bir önceki yıla göre önemli ölçüde azalması oldu. Birinci 500’de finansman giderleri yüzde 48, ikinci 500’de yüzde 28 oranında azalmış. Birinci 500’de karlılık ve katma değerdeki artışın en büyük nedeni işte bu finansman giderlerindeki azalma olmuş. Ülkemiz sanayisinde en temel sıkıntı, finansman sıkıntısı. İSO 500 büyük araştırmamızın 2009 sonuçları bu konunun ne kadar önemli olduğunu, sanayi kuruluşlarının karlılığı ve katma değer kapasitesini ne kadar etkilediğini açıkça ortaya koydu. Hem faiz oranları düşüp hem finansman masrafı azalınca sanayi kuruluşları karlılığını büyük ölçüde arttırdı. Tabi ve kalıcı iyileşmelerin sağlanabilmesi sanayi kuruluşlarımızın karlılığını ve rekabet gücünü şüphesiz ki çok daha fazla arttıracaktır.

 

“UMUTLU OLAMAZSAK

ÜRETİM YAPAMAYIZ”

Sanayiciler olarak umutlu olmalıyız. Umutlu olamazsak üretim yapamayız. Sivil toplum kuruluşlarının, meslek örgütlerinin öncelikli görevlerinin temsil ettikleri kesimin sorun ve taleplerini dile getirmek olduğuna inanıyoruz. Böyle olağanüstü bir dönemde eksiklere daha çok dikkat çekmemizin taleplerimizin artmasının da anlaşılabilir bir durum olması gerektiğini düşünüyoruz. İstanbul Sanayi Odası olarak yapılan doğru işler için daima takdirlerimizi dile getirme gayreti içinde olduk. Kriz yılı 2009’da İSO 500’lerde elde edilen olumsu sonuçlar dışa açılma sürecinin başlangıcından bu yana küçük büyük sayısız krizle karşılaşan Türk sanayinin ve ekonomi yönetiminin krizlerle mücadelede kazandığı deneyimin bir göstergesi. Her ikisinin de doğru refleksler geliştirdiğinin de işareti. Bu yönüyle ayrıştırıcı değil birleştirici olması gerektiğinin bunun da çok önemli olduğunu ifade etmek istiyorum. Hem sanayimiz hem ekonomi yönetimimiz adına da paylaşılması gereken ortak bir başarı. Ekonomideki olumlu gelişmeler moralleri düzeltiyor ama esas önemli olan bu iyileşmenin kalıcı hale gelmesi. Yılın birinci yarısı başarılı geçti, temennimiz ikinci yarının da aynı şekilde geçmesi. Sanayicimiz yaşanan krizlerde çok iyi bir sınav verdi.

 

“EKONOMİ BİRİNCİ

ÖNCELİK OLMALI”

Ülkemizde siyaset ekonominin önüne geçti. Ekonomi ihmal edilmemeli, birinci öncelik olmalı. İyileşmenin kalıcı hale gelmesi, üretimdeki artışın devam etmesini destekleyecek tedbirler süratle devreye girmeli. Sanayimizin üretimini, ihracatını arttırma mücadelesini her zaman olduğu gibi ikinci yarısında da ondan sonrasında da devam ettirecek, beklentimiz üretim artışını ve ekonomideki büyümeyi sürdürmek üzere sanayimizin bu çabasına ekonomi yönetimi tarafından destek verilmesidir. Bu yöndeki düşüncelerimizi ısrarla dile getirmeye çalışacağız.”

 

“İSTANBUL’DA SANAYİ

HER ZAMAN OLACAK”

1/100 binlik planlar konusunda en başından beri çalışmaların içinde olduklarını ve düşüncelerini paylaştıklarını fakat karar aşamasında düşüncelerinin olmadığını paylaştı. Yılmadan mücadeleye devam ettiklerini anlatan Küçük, İstanbul’da sanayinin her zaman olacağını ve çevreyle barışık, teknolojisi yüksek olacağına inandığını söyledi.

 

“ÇÖZÜMÜ BİRLİKTE ÜRETECEĞİZ”

İstanbul Sanayi Odası Başkanı, konuyla ilgili Büyükşehir Başkanı Kadir Topbaş ile bir toplantıda bir araya geldiklerini ve kendisinin ‘Size sormadan görüşünüzü almadan bir şey yapmayacağım’ sözünü verdiğini ve bu sözünde durmadığını ifade etti. Küçük, mevcudu korumayı rekabet gücünü devam ettirebilmesi için yeterli bulmadıklarını çünkü mevcudun yatırıma ihtiyacı olduğunu savundu. Sadece yerel yönetimin çalışması ve arzusuyla neticelendirileceğine inanmıyoruz. Bu işin içinde Merkezi yönetim ve biz olmalıyız. Birlikte çözüm üretmemiz lazım. Boşluk bırakmadan takipçi ve ısrarlı olmalıyız. Diyalog içinde bunu götüreceğiz.”

Gecenin anısına Silivri Siad Başkanı Kadir Baran, İstanbul Sanayi Odası Başkanı Tanıl Küçük’e bir hatıra sundu.

Ersin ERGİN/Renginar M.SALİ

YORUM YAP