
Silivri Siad Cuma akşamı Klassis Otel’de iftar yemekli genel
toplantısını düzenledi. Yemeğe Silivri Belediye Başkanı Özcan Işıklar, CHP
Belediye Meclis Üyeleri, Kent Konseyi Kadın Meclis üyeleri, ilçemiz banka şube
müdür ve yöneticileri, Maksifed Başkanı,
İstanbul Sanayi Odası Başkanı Tanıl Küçük, Silivri Müftüsü Mustafa Onat,
sivil toplum kuruluş temsilcileri ve Silivri Siad üyeleri katıldı.
Program, Neyzen Ahmet Gürsel ve Neyzen Dorukan Kocabaş
tarafından seslendirilen ney dinletisi ile başladı. İftar yemeğinden sonra
Silivri Siad Başkanı Kadir Baran’ın açılışı sonrasında İstanbul Sanayi Odası
Başkanı Tanıl Küçük da bir konuşmayaptı. Baran, kriz sonrası dönemini
değerlendirerek değişen ülkeleri ve koşulları anlattı, asıl zorlu sürecin yeni
başladığını vurguladı. İstanbul Sanayi Odası Başkanı Tanıl Küçük ise açıklanan
ekonomik göstergelerine dikkat çekti.
BARAN: ASIL ZORLU
SÜREÇ ŞİMDİ BAŞLIYOR
Silivri Siad Başkanı Kadir Baran, yönetim kurulu adına tüm
konuklarına ‘hoş geldiniz’ dedi ve konuşmasına şöyle devam etti: “Yaşadığımız
küresel krizin ekonomideki olumsuz etkileri dünya ticaretindeki daralmalara
bağlı olarak sanayi sektöründe de üretimlerin düşmesi ve azalması olarak
kendini gösterdi. 2009 yılının son aylarında sanayide ve ekonomide başlayan
canlanma üretimin az da olsa artış göstermesi 2010 yılının bir canlanma, iyiye
gidiş olarak algılanmaya başlamasına neden oldu. Krizden çıktık çıkıyoruz
diyoruz ama asıl zorlu süreç şimdi başlıyor. Çünkü kriz ülkeleri belli ölçüde
etkiledi ve değiştirdi. Kriz sonrasının etkileri birçok bakımdan farklı
olacaklardır.
“TÜRKİYE’NİN SANAYİ
EKONOMİSİNDE İKİ ÖNEMLİ
STRATEJİYE İHTİYACI VAR”
Türkiye’nin sanayi ekonomisinde iki önemli stratejiye
ihtiyacı var. Bunlardan birincisi, sanayinin bundan sonrası için oluşturacak
stratejisi ve hedefleri ne olacak, ikincisi ise istihdamdır. Kriz döneminde
yapılmış ve uygulanmış başarılı olmuş strateji ve yönetimlerin artık süresi
dolmuş diyebiliriz. Bundan böyle kriz sonrasını iyi okuyan ve çözümleyen
işletmelerde üretim, satış, finans politikalarına ihtiyaç duyulacaktır. Yeni
dönemde dünya pazarları eskisinden daha büyük ve zorlu bir rekabete sahne
olacak. Türkiye bu mücadelede saf dışı kalmamak için alternatif pazarlara
yönelmiştir. Ülke olarak sanayimizi, üretimimizi ve satışlarımızı bu rekabete
göre yönlendirirsek dış pazarlardaki rekabette üstünlük sağlayabiliriz. Yan
sanayi olmadan tam sanayi olmaz gerçeği ağırlık kazandı. O nedenle piyasa
yapıcısı kuruluşlar etrafında örgütlenme çok önemli bir rekabet aracı olarak
ortaya çıkmakta. Kriz sonrası yeni dönemde işletmelerin geçmiş dönemdeki fiyat
rekabeti uygulaması hızla değişerek kalite, maliyet, fiyat, hizmet dengesi
üzerinde oturmaya başlamıştır. Bu konuyla ilgili olarak Türkiye’nin dört yıllık
yol haritasını ortaya koyan Sanayi Strateji Belgesi 2010 Haziran ayında Yüksek
Planlama Kurulu’na gönderildi. Sanayi Strateji Belgesi devlet teşvik ve
desteklerini yönlendirmesi bölgesel ve sektörel tercihler yaparak hem
yatırımları planlaması ve kalkınmaya yayması hem de kümelenmeyi iyi
şekillendirmesi ayrıca Ar-Ge ve inovasyona dönük odaklanmayı arttırması
yenilikçilik ve ihracata yönelik destekleri düzenlemesi gibi yönleriyle önem
taşımaktadır. İkinci önemli stratejimiz istihdam olduğunu belirtmiştim. Nüfusu
72 milyonu aşmış bir ülkede güçlü bir sanayi oluşturamaz, yatırımları yapamayın
üretim sağlanamazsa büyüyemeyiz bunun sonucunda işsizlik sorununu çözemeyiz.
İşsizliği azaltan faktörlerin başında sanayi ve sanayi üretimi gelmekte.
Türkiye’yi geleceğe taşıyacak sektörlerin başındaki lokomotif yine sanayi.
“PLANLAR, İSTİHDAMI
YÜZDE 40 ETKİLEYECEK”
İstanbul’un sanayi yerinin yeniden düzenleyen 1/100 bin
ölçekli nazım imar planları sanayinin konumu ile ilgili pek çok radikal
değişikliği gündeme getirdi. Plan, sanayi kuruluşlarıyla birlikte İstanbul
içindeki istihdamı yüzde 40’ını oluşturan sanayi istihdamını doğrudan
etkileyecek bir yapıda.
“GÖRÜŞLERİMİZİN
ALINARAK PLANIN
DÜZENLENMESİ DİLEĞİMİZ”
Böyle geniş boyutlu çok ortaklı kitlesel bir projenin içinde
taraf olarak bundan en çok etkilenecek grup olarak bizlerin de mutlaka
bulunması görüşlerimizin de mutlaka alınması gerekirdi. Sanayinin yeniden
yapılanmasını ve yerleşimini düzenleyen bu planın hiç olmazsa bundan sonraki
çalışmalarında tüm tarafların görüşlerinin alınarak planın düzenlenerek ortaya
konulması dileğimizdir.
“TÜRKİYE’NİN İLK VE İKİNCİ
500 BÜYÜK FİRMASI
ARASINA
GİRENLERİ KUTLUYORUM”
Gurur duyarak ifade edebiliriz ki bölgemizden iki tane firma
Türkiye’nin 500 büyük firması içinde olup ikinci 500’e de dört firma girdi.
Birinci 500’e giren firmalar olan Sarten ve Şölen’i kutluyor başarılarının
devamını diliyorum. İkinci gruba giren dört firmayı da kutluyor ve tebrik
ediyorum. Katılımınızdan dolayı hepinize sevgilerimi sunuyorum.”
KÜÇÜK: KRİZDE SANAYİ ÜRETİMİ
14 AY BOYUNCA KÜÇÜLDÜ
İstanbul Sanayi Odası Başkanı Tanıl Küçük, yaptığı konuşmada
açıklanan ekonomik göstergeleri şöyle açıkladı: “Krizin en yoğun yaşandığı
dönemde sanayi üretimi 2008 Ağustos ile 2009 Ekim ayları arasında aralıksız
olarak 14 ay küçüldü.
“SON YEDİ AYDA ÜRETİM
KESİNTİSİZ OLARAK ARTIYOR”
Ne mutlu ki 2009 Aralık ayından bu yana son yedi aydan bu
yana kesintisiz olarak artıyor. En son Haziran ayında sanayimizde üretim yüzde
10.2 oranında büyüdü. Sanayi kapasite kullanım oranı sanayi üretimi açısından
önemli bir gösterge. 2009 yılında imalat sanayi kapasite kullanım oranı yüzde
60’lı oranlarda seyretmiş hatta 2009 Mart ayında da yüzde 59’a kadar da
düşmüştü. Şu anda kapasite kullanım oranı 2010 yılıyla beraber yükselmeye
başladı. Nisan ayında ilk kez yüzde 70’lerin üzerine çıktı. Temmuz ayında da
yüzde 70.4 olarak gerçekleşti. En son Ağustos ayında ise buna yakın bir rakam
yüzde 73.4 oldu. Temmuz ayına göre Ağustos ayında biraz düşüş olsa da hala
yüzde 70’lerin üzerinde olduğumuzu görüyoruz. Ağustos ayında mevsimsel olarak
kapasite kullanım oranları bir miktar değişiyor. O açıdan biz bunu doğal
karşılıyoruz. Önümüzdeki aylarda sanayinin daha iyiye gideceğini düşünüyoruz.
“İŞSİZLİK ORANI KRİZ DÖNEMİ
ÖNCESİNE GERİLEMİŞ DURUMDA”
Olumlu gelişmeler gördüğümüz diğer bir gösterge işsizlik
oranı. Son açıklanan verilere göre Mayıs 2010 döneminde işsizlik oranları
neredeyse kriz dönemi öncesine gerilemiş durumda. Mevsimsel etkinin payı var
bunda. İşsizlikteki bu düşüş en azından moralite açısından sevindirici ve
önemli. Son işsizlik verileri sanayi istihdamında da olumlu gelişmeleri işaret
ediyor. 2009 yılının Mayıs ayında 2010 Mayıs’ına bakarak son bir yılda sanayi
istihdamı 535 bin kişi olarak artmış görünüyor. Talep boyutuna gelecek olursak
iç talep nispeten istikrarlı. Tüketici güven endeksi de buna işaret ediyor.
“İHRACAATTAKİ KAYIPLARIMIZI
TELAFİ ETMEKTE ZORLANIYORUZ”
Ancak dış talep ve dolayısıyla ihracatımızda en azından
ihtiyaç duyduğumuz kadar iyi gitmiyor. Türkiye ihracatçılar meclisinin
verilerine göre Haziran ayındaki ihracatımız bir önceki yıla göre yüzde 13.2
oranında artmışken Temmuz ayında bu oran yüzde 5.9’a geriledi. Ayrıca 2009
yılının Ocak-Temmuz aylarında ihracatımız yüzde 30.2 oranında küçüldü. Bu yılın
aynı döneminde ise sadece yüzde 13.1 oranında artabildi. Dolayısıyla
ihracattaki bir önceki yıla kadar olan kayıplarımızı telafi etmekte hala
zorlanıyoruz. Risklerin şiddeti zaman zaman artarak hala devam ediyor.
“KUR REKABET GÜCÜNÜ
BELİRLEYİCİ OLMAMALI”
Öte yandan kriz öncesi dönemin iki hastalığı; dış ticaret
açığı ve yüksek ticaret açık yeniden nüksetmiş durumda ki ihracatlarımızdaki
nispi yavaşlama bu iki sorunu daha da olumsuz etkiliyor. Ocak-Haziran döneminde
dış ticaret açığımız 28.5 milyar dolar, cari işlemler açığımız da 20.7 milyar
dolara ulaşmış bulunuyor. 2010 yılının tamamı için cari açık hedefi 18 milyar
dolardı. Bu hedef ilk altı ayda aşılmış görünüyor. İhracattaki sorunlar gündeme
gelince kurs seviyesi yeniden çok tartışılan bir konu haline geldi. 2001
yılında göreve geldiğimizdin itibaren kurun artık rekabet gücünü belirleyici
olmaması gerektiğini ısrarla ifade ettik. Asıl olan kamu kaynaklı mali
girdilerin rekabet ettiğimiz ülkelerle eşit şartlara getirilmesi gereğidir
dedik ve bu görüşümüzü çok sık dile getirdik. Bu da bizim rekabet gücümüzü
arttıracak bazı yapısal reformların gerçekleştirmesini gerektiriyordu ama
aradan geçen bunca yıldan sonra bazı iyileştirmeler oldu. Örneğin ne vergi
politikalarında ne enerjide köklü değişiklikler gündeme gelmedi, gelemedi. Bu
nedenle de rekabet gücümüzü iyileştirici reformlar yapılamadığı için hala kurs
seviyesini tartışmak zorunda kalıyoruz.
“TABİ VE KALICI İYİLEŞMELER
SANAYİ KURULUŞLARININ KAR VE
REKABETİNİARTTIRACAK”
Türkiye’deki ilk ve ikinci 500 en büyük firma arasına giren
firmaları ben de tebrik ediyorum. Birinci ve ikinci 500 büyük sanayi kuruluş
araştırmalarını yayınladık. 2009 yılında bu çalışmalarda önceki yıla kıyasla
çok farklı sonuçlarla karşılaştık. Bizim için hakikaten enteresan oldu.
Üretimden satışlar düşerken sanayi kuruluşlarında karlılık ve katma değer
arttı. Satışlar düşerken nasıl olur da karlılık ve katma değer artar diye
kendimize sorduk. Bunu anlamak üzere hem birinci hem ikinci 500 kuruluşu araştırma
kapsamında kuruluşların kümülatif gelirler tablolarının inceledik. İncelememiz
sonucunda gördük ki 2009 yılında her iki grupta da her iki 500’de de satışların
maliyetinde bir önceki yıla göre iki puanlık bir iyileşme olmuş. Yani 2009
yılında bir önceki yıla göre maliyetler azalmış. Bunda dünya genelinde ham
madde fiyatlarında gerçekleşen düşüşün de rol oynadığı kuşkusuz. Bu iyileşme
aynı zamanda kriz karşısında ayakta kalmaya çalışan sanayi kuruluşlarımızın
verimliliğe ve verimlilik artışına her zamankinden daha çok önem ve özen
gösterdiklerinin net bir işareti. Gelir tablosu incelememiz 2009 yılında
faaliyet dışı gelirlerinde önemli ölçüde arttığını bunun da karlılığı önemli
ölçüde etkilediğini ortaya koydu. Diğer taraftan 2009 yılında finansman giderlerinin
bir önceki yıla göre önemli ölçüde azalması oldu. Birinci 500’de finansman
giderleri yüzde 48, ikinci 500’de yüzde 28 oranında azalmış. Birinci 500’de
karlılık ve katma değerdeki artışın en büyük nedeni işte bu finansman
giderlerindeki azalma olmuş. Ülkemiz sanayisinde en temel sıkıntı, finansman
sıkıntısı. İSO 500 büyük araştırmamızın 2009 sonuçları bu konunun ne kadar
önemli olduğunu, sanayi kuruluşlarının karlılığı ve katma değer kapasitesini ne
kadar etkilediğini açıkça ortaya koydu. Hem faiz oranları düşüp hem finansman
masrafı azalınca sanayi kuruluşları karlılığını büyük ölçüde arttırdı. Tabi ve
kalıcı iyileşmelerin sağlanabilmesi sanayi kuruluşlarımızın karlılığını ve
rekabet gücünü şüphesiz ki çok daha fazla arttıracaktır.
“UMUTLU OLAMAZSAK
ÜRETİM YAPAMAYIZ”
Sanayiciler olarak umutlu olmalıyız. Umutlu olamazsak üretim
yapamayız. Sivil toplum kuruluşlarının, meslek örgütlerinin öncelikli
görevlerinin temsil ettikleri kesimin sorun ve taleplerini dile getirmek
olduğuna inanıyoruz. Böyle olağanüstü bir dönemde eksiklere daha çok dikkat
çekmemizin taleplerimizin artmasının da anlaşılabilir bir durum olması
gerektiğini düşünüyoruz. İstanbul Sanayi Odası olarak yapılan doğru işler için
daima takdirlerimizi dile getirme gayreti içinde olduk. Kriz yılı 2009’da İSO
500’lerde elde edilen olumsu sonuçlar dışa açılma sürecinin başlangıcından bu
yana küçük büyük sayısız krizle karşılaşan Türk sanayinin ve ekonomi
yönetiminin krizlerle mücadelede kazandığı deneyimin bir göstergesi. Her
ikisinin de doğru refleksler geliştirdiğinin de işareti. Bu yönüyle ayrıştırıcı
değil birleştirici olması gerektiğinin bunun da çok önemli olduğunu ifade etmek
istiyorum. Hem sanayimiz hem ekonomi yönetimimiz adına da paylaşılması gereken
ortak bir başarı. Ekonomideki olumlu gelişmeler moralleri düzeltiyor ama esas
önemli olan bu iyileşmenin kalıcı hale gelmesi. Yılın birinci yarısı başarılı
geçti, temennimiz ikinci yarının da aynı şekilde geçmesi. Sanayicimiz yaşanan
krizlerde çok iyi bir sınav verdi.
“EKONOMİ BİRİNCİ
ÖNCELİK OLMALI”
Ülkemizde siyaset ekonominin önüne geçti. Ekonomi ihmal
edilmemeli, birinci öncelik olmalı. İyileşmenin kalıcı hale gelmesi, üretimdeki
artışın devam etmesini destekleyecek tedbirler süratle devreye girmeli.
Sanayimizin üretimini, ihracatını arttırma mücadelesini her zaman olduğu gibi
ikinci yarısında da ondan sonrasında da devam ettirecek, beklentimiz üretim
artışını ve ekonomideki büyümeyi sürdürmek üzere sanayimizin bu çabasına
ekonomi yönetimi tarafından destek verilmesidir. Bu yöndeki düşüncelerimizi
ısrarla dile getirmeye çalışacağız.”
“İSTANBUL’DA SANAYİ
HER ZAMAN OLACAK”
1/100 binlik planlar konusunda en başından beri çalışmaların
içinde olduklarını ve düşüncelerini paylaştıklarını fakat karar aşamasında
düşüncelerinin olmadığını paylaştı. Yılmadan mücadeleye devam ettiklerini
anlatan Küçük, İstanbul’da sanayinin her zaman olacağını ve çevreyle barışık,
teknolojisi yüksek olacağına inandığını söyledi.
“ÇÖZÜMÜ BİRLİKTE ÜRETECEĞİZ”
İstanbul Sanayi Odası Başkanı, konuyla ilgili Büyükşehir Başkanı
Kadir Topbaş ile bir toplantıda bir araya geldiklerini ve kendisinin ‘Size
sormadan görüşünüzü almadan bir şey yapmayacağım’ sözünü verdiğini ve bu
sözünde durmadığını ifade etti. Küçük, mevcudu korumayı rekabet gücünü devam
ettirebilmesi için yeterli bulmadıklarını çünkü mevcudun yatırıma ihtiyacı
olduğunu savundu. Sadece yerel yönetimin çalışması ve arzusuyla
neticelendirileceğine inanmıyoruz. Bu işin içinde Merkezi yönetim ve biz
olmalıyız. Birlikte çözüm üretmemiz lazım. Boşluk bırakmadan takipçi ve ısrarlı
olmalıyız. Diyalog içinde bunu götüreceğiz.”
Gecenin anısına Silivri Siad Başkanı Kadir Baran, İstanbul
Sanayi Odası Başkanı Tanıl Küçük’e bir hatıra sundu.
Ersin ERGİN/Renginar M.SALİ