ÖZGÜRLÜK TALEBİ VE SAMİMİYET - ÖZKAN KILBAŞ

ÖZGÜRLÜK TALEBİ VE SAMİMİYET - ÖZKAN KILBAŞ

14.03.2015 11:49:43

Öyle ki irade olmadan insan ibadetler dâhil hayatı için elzem olan pek çok şeyi yapamamaktadır.  Özgürlük, bireylerin ve toplumların hayatında gerçekten çok ama çok büyük yeri olan önemli bir kavramdır. Sözlükte özgürlük, hürriyet kelimelerinin karşılığına baktığımızda karşımıza şu ifadeler çıkar. Soyluluk, nefsin tutkularından kurtulma; bir kişi, zümre veya kurumun kanuni haklarını koruma ve kullanma serbestliği gibi anlamlarda kullanılan geniş kapsamlı bir terim olduğunu görürüz.
Bu içerikte bir yazı yazmama sebep olan, özgürlükler adına iyi bir sınav veremediğimiz soğuk 28 Şubat’ın yıldönümü vesilesiyle yaşanan bazı üzücü hadiselerin hatırlanması olmuştur. Bazı arkadaşlar bu vesileyle sosyal medya aracılığı ile bazı paylaşımlarda bulunmuşlar. Onların içinden öyle iki tanesi var ki iki kız babası bir insan olarak gerçekten o görüntüleri yüreği burkularak ve yine gözyaşları içinde izledim. Görüntülerin birinde 12 ya da 13 yaşındaki bir kız öğrenci katıldığı bir yarışmada dereceye girmiş ve ödülünü almak için diğer arkadaşları gibi sahnede yerini almıştı. Salonda bulunan yetkili "AMİR” elemanını göndererek kız çocuğuna başı örtülü olduğu için bu sahneden inmesi gerektiğini söylüyor. Kız öğrenci gözyaşları içinde orayı terk etmek zorunda kalıyor. Bir diğerinde ise yine iki tane üniversite öğrencisi bölümlerini birincilik ve ikincilik ile bitirmiş, ödül törenine geliyorlar. Öğrencinin konuşması son derece kaba bir şekilde bir başka öğrenci tarafından engelleniyor. Ve bay müdür kükrüyor buradan emir veriyorum bu öğrenciler bu törene katılmayacaklar.
Ben hep şunu savundum. Bu ülkede kimse kimseye, üniversite kapısında durup ta senin başın kapalı giremezsin ya da senin başın açık giremezsin dememeli ve kimsenin böyle bir hakkı da yok.
Acaba bütün bu acılar yaşanırken felsefesinin ve ideolojisinin temeline, hayatı okuma biçiminin merkezine özgürlük, eşitlik, demokrasi, hak, hukuk, adalet, emek, insan hakları, kardeşlik, sevgi, saygı v.b. albenisi yüksek, kulağa çok hoş gelen kavramları yerleştiren arkadaşlarımız, kardeşlerimiz, sivil toplum kuruluşlarımız, siyasi partilerimiz ve onların yöneticileri, liderleri, çok kıymetli basın mensuplarımız, yazar ve çizerlerimiz, aydınlarımız, sanatçılarımız, hukukçularımız kısacası bu topluma yöne veren "büyük adamlar” nasıl bir tavır sergilemişlerdi?  Hem aydınlık  diyeceksiniz, karanlıktan, cehaletten rahatsız olacaksınız hem de sadece başı kapalı diye, ya da sizin istediğiniz gibi giyinmiyor, yaşamıyor diye tıp fakültesi 5. sınıf öğrencisinin geleceğini karartacaksınız. İnanılır gibi değil.
Düşünebiliyor musunuz, yıllarca bir üniversite kazanabilmek için gece gündüz, madden manen çalış çabala, ailece sıkıntı çek, strese gir, psikolojik sıkıntılar yaşa bir üniversite kazan, 3. Sınıfta,4. Sınıftayken hak, hukuk, kanun, yasa, insaf, merhamet bilmeyen bir zalim el çıkıp senin hayatını, hayallerini, geleceğini çalsın. Ben şunu da anlıyorum, birileri böyle bir talimat almış, ya da böyle olması gerektiğini düşünerek böyle çirkin bir icraata kalkışmış olabilirler. Anlayamadığım ve üzüldüğüm, hak ve hukuk, eşitlik, demokrasi diyen ve özgürlük mücadelesi veren kişi ve kurumların neden olması gerektiği yerde olmadığı ve göstermeleri gereken tepkiyi göstermediğidir. Yoksa bizim özgürlük, hak, hukuk, demokrasi, eşitlikten anladığımız şey, bizim gibi düşünen, bizim gibi inanan, bizim gibi yaşayan, hayatı ve olayları bizim gibi okuyan kimseler için geçerli olan kavramlar mıdır acaba? İşte bütün sıkıntıda burada başlıyor. Ben herkes için mi özgürlük diyorum yoksa sadece ben ve benim gibi düşünenler için mi? Özgürlük anlayışımız lokal mi, evrensel mi, pragmatist bir özgürlük anlayışına mı yoksa erdem orjinli bir özgürlük anlayışına mı sahibiz varıp düşünelim.
Ben şunu çok rahat ifade edebilirim ki o görüntülerdeki öğrenciler aynı muameleye başı kapalı olmadıkları için maruz kalsalardı aynı duygu ve düşüncelerle bu yazıyı yine yazardım. Yani demem o ki sadece kendi canımız yandığında, haksızlığa uğradığımızda eşimizin, çocuğumuzun başına bir sıkıntı geldiğinde değil de bazı değerleri değerli bulduğumuz ve hayatta vazgeçilmez olduğu için savunmak durumundayız. Aksi takdirde özgürlük, hak ve hukuk, demokrasi, eşitlik, adalet, özgürlük mücadelesi iddiamız hep bir iddia olarak kalacaktır. Kulağa hoş gelen süslü cümleler ama sosyal hayatta karşılığı olmayan sloganlar olarak kalacaktır. Şunu da ifade etmek isterim ki bu ifade etmeye çalıştığım bu sitem, ayrım yapmadan herkes ve her kesim içindir.
Ne diyor Allah’ın son elçisi, rahmet peygamberi, "kendine yapılmasını istemediğin şeyi başkasına yapma”…Efendimizden yıllar sonra gelen Kant ta şöyle demektedir: "Başkasından yapmasını istemediğin bir şeyi kendine tatbik etmeye hazır mısın? ”ve  "Öyle davran ki, senin o davranışın bir kural haline getirilebilsin” her şey gayet açık değil mi?... Herkese hayırlı cumalar...

YORUM YAP