
Yeni Yaşam Okulu kurucularından Yaşam Koçu Cenk Sabuncuoğlu, bu haftaki söyleşimizde insanın mutluluk ve mutsuzluklarını anlattı, nedenlerini sıraladı ve uygulanabilecek teknikleri sıraladı.
Sabuncuoğlu şöyle konuştu: "Daha önceki söyleşilerimizde de bahsettiğimiz gibi her insanın bir titreşim seviyesi var. Bu seviyeyi düşürebilecek etken de mutsuzluktur. Mutlu olmayan insan her daim hasta olur. İnsanların grip virüsüyle karşı karşıya kaldıkları şu dönemde, aslında bu kadar çok rahatsızlıklara yakalanmalarının temel nedeni, kişilerin kendi mutsuzluklarıyla alakalı. Kişi kendi ruhen besleyemediği her süreçte kendi titreşim seviyesini düşürdüğü için sürekli etrafta bulunan bakteri ve mantar gibi bir takım canlı organizmaların hedefi haline geliyor. Ve insanlar mutsuzluklarını kendilerinde çözemedikleri zamanlarda ilk önce bedensel, daha sonra zihinsel olarak inanılmaz derecede kendilerini güçsüz ve kontrolsüz hissediyorlar.
İNSANIN MUTSUZLUKLARI
İnsanın mutsuzlukları değince neler oluyor? Kendi mutsuzlukları içinde gruplara ayrılmış durumda. Bunlar nedir? Açgözlülüğe, nefsine, para ve maddeye, öfkeye, kedere, hüzne, şöhret hırsına yenik düşmekten mutsuz olabilir. Gurur ve kibir gibi durumlarda kişi kendini mutsuz olarak hissediyor. Hepsinin aslında bir sınav ve bize hediye olduğunu birçok yazımızda bahsettik. Kendinde açgözlülüğü, oburluğu ve yoksulluk hissettiğinde kişinin aslında iradesiyle olan bir sınavının olduğunu algılıyoruz. Kişi nefsine yenik düştüğünde kendi ahlakını sorgulaması gerektiği bir sınavdan geçiyor. Maddi değerlere bağlı olduğunda kişi dürüstlük sembolünün sınavıyla karşı karşıya kalıyor. Eğer kişinin öfkeyle alakalı bir sınavı varsa mutlaka tevazu sistemine geçmesi gerekiyor. Kederle ilgili bir mutsuzluğu varsa mutlaka ilahi bir sevgiye ihtiyacı var. Bunlar hep kişinin zayıf olan yönlerini pozitife tamamlama şekli olarak algılıyoruz. Eğer kişi sürekli hüzün halindeyse mutlak yeni bilgiyle aydınlanmaya ihtiyacı var. Kişi sürekli bir şöhret hırsı modundaysa teslimiyet duygusunun zayıf olduğu ortaya çıkıyor. Eğer gurur ve kibirle alakalı sıkıntıları varsa, kişinin aşkla ilgili sınavının olduğunu biliyoruz. Bunların hepsini aslında zehir ve panzehir olarak görebilirsiniz. Kişinin eksiklikleri aslında bahsetmiş olduğumuz irade, güzel ahlak, dürüstlük, tevazu, ilahi sevgi, aydınlanma, teslimiyet ve aşkla alakalı konuların olduğunu biliyoruz.
"DOĞDUKTAN SONRA ASLINDA HER ŞEY BİZE HEDİYEDİR”
Her insanın hayatının belirli dönemlerinde düşüşler ve yükselişler yaşadığını biliyoruz, ama şunu bilmek gerekir ki biz annemizin karnına düştüğümüzde sadece bir sınav yaşarız. O zaman sürecinde birçok spermden hangimizin annemizin veya babamızın evladı olacağımız konusunda bir sınavımız var. Daha doğduktan sonra aslında her şey bize hediyedir. İnsanın yaşadığı her an, aldığı her nefes, tanıştığı her insan, yaşamış olduğu olumlu veya olumsuz olan süreç aslında hediyedir. Kişi bunların farkına vardığı anda hediyelerin daha da çoğaldığını insan fark edebilir. İnsanlar genel olarak kendi mutsuzluk süreçlerini algılayamaz ve tanımlayamazlar. Danışanlarla konuştuğumuzda "Sizde şöyle bir özellik var’ dediğimizde, hiç kimse bu olumsuz özelliklerini kabul etmez. ‘Bende şu yok, bu yok’ dediklerinde insanın yaşadıkları kişinin aynasıdır diyoruz. Eğer siz öfkeyle ilgili bir sıkıntı yaşıyorsanız, ‘bende zaten tevazu var’ diyorsanız siz tevazu olduğunuzu biliyorsanız, ama onun ne demek olduğunu bilmediğiniz için onun sizde var olduğunu düşünüyorsunuz.
"YAŞAM KOÇLARI HEKİM DEĞİL, KİŞİNİN REHBER DANIŞMANLARIDIR”
Her zaman söylüyoruz yaşam koçları, doktor, psikolog veya hekim değil, sadece bir ayna görevi olan kişinin rehber danışmanlarıdır. Dolayısıyla yaşam koçları, insanlara kişinin yaşamış olduğu ve kendine anlatamadığı duygulara ayna görevi göstermekle yükümlü. İnsan yaşadığı mutsuzlukları tanımlamakta her zaman zorluk çeker.
"MUTLULUĞU NEDENLERE BAĞLADIĞIMIZ HER AN MUTSUZ OLMAYA ADAYIZ”
Yeni Yaşam Okulu olarak şöyle bir çalışma öneriyoruz; lütfen mutlu ve mutsuz anlarınızın bir listesini yapın. Kişi nelerden mutlu olduğuna dair kendine tanımlayamadığı için mutsuz hissettiğinde onlara bakıp kendini şükür haline geçiremiyor. Sabah kalktığımız andan itibaren niyetlerimizi yapmadığımız yani kendimizi programlayamadığımız için mutsuz oluyoruz. Geçen hafta bir hastaneye bir hasta ziyaretine gittim. Gördüğüm insanlar beni dehşete düşürdü. İnsanların o mutsuz halleri aslında onları hasta hallerine geçiriyor. Doğduğumuz andan itibaren Yaradan’ın bize vermiş olduğu sistemsel olarak hiç olumsuz bir şeye programlı değiliz, ama biz ki hep başkalarının yüklerini üzerimizde taşımakla yükümlü hissettiğimiz için bulunduğumuz konforun farkına varamıyoruz. Eğer kişi nefes alabiliyorsa, aldığı nefesi içine çekebilecek ve verebilecek kadar gücü varsa, çalışabiliyorsa, sevdiği insan grupları varsa kendini mutlu hissetmeli. Doğduğumuz anda anne ve babamızın bize vermiş olduğu bir tane tulum var. Ondan sonra edindiğimiz her mala ve duyguya sahiplendiğimiz için onları bırakmakta maalesef zorlanıyoruz. Her duygu zamanı geldiğinde kazanılır ve kaybedilir. Her mal zamanı geldiğinde bize gelir, kullanırız ve sonra gider. Bu aynı son kullanım tarihi gibi bir şey. Mutsuzluklarımızın ana nedeni; kazandığımız malların bir son geçerlilik tarihini unutmamız.Hiçbir zaman bir mal bizimle sonsuza kadar var olmuyor. Onun bir gelişi ve gidişi var. Duyguların da bizde bir gelişi ve gidişi var. Mutluluğu nedenlere bağladığımız her an mutsuz olmaya adayız.Mutlu olmak için neden aramamalıyız.
MUTLULUK İÇİN NEFES ÇALIŞMASI ÖNERİSİ
Kişiler eğer hasta ve mutsuz olduklarını düşünüyorlarsa şöyle bir tavsiyem var; her sabah kalktıklarında 3-4 dakika kadar nefes çalışması yapabilirler. Rahat bir yere otuyoruz. Ondan önce bir bardak su içiyoruz. Gözlerimizi kapatıyor ve mutlu olduğumuz anı düşünüyoruz. Mutlu olan anlarımız hangileriyle fotoğraf olarak beynimizde kayıtlı olan, o anı düşünerek burnumuzdan yavaş yavaş nefes alıyoruz. Daha sonra onu içimize çekiyoruz ve midemizin en alt çeperine kadar indirerek yine burnumuzdan veya ağızımızdan bu nefesi veriyoruz. Bunu yapan insanlar o mutluluk karesinden almış oldukları enerjiyle bir günlerini mutlu ve huzurlu geçirebilirler. Bizler maalesef daha önce de bahsettiğimiz gibi vücudumuzda suyumuzu, tuzumuzu tamamlayamadığımız için o mutluluk karelerini görmekte zorlanıyoruz. Mutlu olduğumuz anları kaydetmek yerine, mutsuz olduklarımızı kaydediyoruz. Oysa ki insanlar şunu prensip edinirlerse, ne zaman morallerinin bozulduğunu hissettiklerinde kendilerine mutlu oldukları anların bir albümünü yapıp bilinç altı ve üstünde saklarlarsa her mutsuz anlarında beyinlerine onu aktardıklarında inanılmaz derecede farklı bir hal yaratır. İşaret parmağımızın üçte biri kadar mutlaka bir bitter çikolatayı her gün hayatlarına sokarlarsa kişiler mutsuz oldukları anların daha minimum olduklarını görecekler. Eğer çikolatayı sevmeyen ve yemeyen insanlar varsa mutlaka her gün bir kayısı veya bir ceviz, 3-4 tane fındık yiyerekdaha mutlu olduklarını hissedecekler.
İnsanlar eğer kendilerine ait olan parfümleri, yağlarını bilirlerse mutsuz oldukları anda tekrar mutluluk anlarına döndüklerinin farkına varır. Şunu unutmayalım ki vücudumuzun günlük su ve yiyecek ihtiyacını karşılamadan maalesef her zaman mutsuz olmaya mahkûmuz. Şunu bilmeliyiz ki nasıl arabamızın haftalık, aylık bakımı varsa insanların da günlük yapması gereken mutlaka ve mutlaka bir takım şeyleri var. Mutlaka sabah kontrast duş alınması gerekir. Kontrast duştan kastımız normal vücut sıcaklığında yıkanıp en son soğuk suyla durulanmalıyız. Bu vücudun bütün hücreleri için inanılmaz derecede önemli ve geçmişle ilgili bağlarımızın kopması için çok verimli bir çalışma. Vücudun hücreler arası iletişiminde çok etkili bir yöntem. Mutlaka sabah kalktığımızda 1-2 bardak suyumuzu içmeliyiz. O suyu içerken de günü nasıl yaşamamız gerektiği ile alakalı olarak suya düşüncelerimizi aktarmalı. Sabah kahvaltılarında kesinlikle yağlı ve kızartma yiyecek yemeden güne başlamamız gerek. Midemiz avucumuzun içi kadar. Sabah kahvaltısında 4 zeytin, başparmağının iç ayası kadar ekmek, işaret parmağı ile yüzük parmağı arası kadar da peynir yemeliyiz. Sabah kahvaltısını bu şekilde yapan insanlar, kendilerini gün içerisinde çok dinç hissedecekler. Şunu unutmamalıyız ki, her hangi bir hastalığa sebep olduğumuz zaman yiyeceğimizi düzenlediğimiz anda hastalıktan kurtuluş sürecimiz başlar. Eğer hasta olduğumuz anda vücudumuza çok fazla yiyecek yüklersek maalesef vücudun bağışıklık sistemini daha çok düşürürüz. Vücut onları öğütmekle uğraştığı için birçok virüsle uğraşmak için kendinde o gücü bulamaz. Onun için minimumda ihtiyacımız olanları yiyerek vücudumuza destek olmalıyız.
Her insanın fiziksel sınavları olduğu kadar ruhsal olanları da hiçbir zaman unutmamamız lazım. Biz hayatımızda kendimizi programlayabildiğimiz kadar konforluyuz, programlayamadığımız kadar mutsuzuz. Mutsuzum diyen insanların sadece ve sadece yapmaları gereken şu; ya sahilde 15 dakika yürümek, ya 2 bardak suyu mutlu olduğu anları düşünerek içmek tekrar eski süreçlerini hızlandıracaktır.
"SEVDİKLERİMİZLE ENERJİ AÇISINDA BİR BİRİMİZE BAĞLIYIZ”
Bunun haricinde insanların mutlaka anneleri, babaları, eşleri, çocukları veya sevgilileriyle olan bağları çok önemli. Bizler için anne sadece bir anne değil veya baba sadece bir baba değil, bayanlar yaşam ve mutluluk enerjilerini babalarından, erkekler ise annelerinden alırlar. Onlarla bağları ne kadar kuvvetliyse günlük, haftalık ve kendi yaşamlarında daha güçlü ve mutlu hissederler. Hayatımızda mutsuzluk yaşadığımız her süreçte etrafımızda bulunan mutsuz insan sayısı fazlaysa. Siz de mutsuz olursunuz. Eğer tam tersiyse siz mutlu olursunuz. Bizler her arkadaş olduğumuz insanlarla bir enerji açısından da bir birimize bağlıyız. Onlar ne kadar mutluysa biz de o kadar mutluyuz. Onun için hep dualarımızda, niyetlerimizde kendimize değil, genele niyet etmeyi prensip edinmişiz. Ülke ne kadar mutluysa, biz o kadar mutluyuz. Dünya ne kadar mutluysa biz o kadar mutlu oluyoruz. Evren ne kadar mutluysa biz o kadar mutlu oluyoruz.”