
Necip ve Kenan, üstlerine düşen görevleri anlamış bir halde işlerinin başına dönerlerken Cinayet Büro’ya Hale gelmişti. Kenan’ın tam da bürodan çıkarken gelmesi üzerine, bilişimci genç polis belli belirsiz iç çekmişti. Gözleriyle selamlaşan Kenan ve Hale, birbirlerine yol verdikten sonra önce gülmüşler; akabinde ilk olarak Hale kapıdan geçip Cinayet Büro’ya girmişti. Kenan da belli belirsiz el salladıktan sonra koridora çıkıp kendi biriminin olduğu yere doğru ilerlemeye başladı.
Tam da Komiser Tahsin şaka yoluyla Hale’ye takılacaktı ki, cep telefonu birkaç kez çalıp kapandı. Bu, otopsi memuru Dok ile aralarındaki şifreydi. Dok, üzerinde çalışılan bir ceset varsa ve belirli bir aşama kaydedilmişse komiseri çağırmak için birkaç kez cep telefonunu çaldırırdı.
Komiser Tahsin otopsi odasına girdiğinde soğuk masaya özenle yatırılmış olsa da, kafasındaki tahribatın artık hiç düzelmeyeceği maktulü gördü ilk olarak. Yüzü ekşimişken, arka taraftaki lavabodan ellerini kurulayarak çıktı Dok. Emektar otopsi memuru, komiserin İstanbul emniyetindeki en eski arkadaşlarındandı. Güleç bir ifadeyle arkadaşını karşılasa da, karşılaştığı vahşi cinayet yüzünden yüzü solgun görünüyordu Dok’un.
- Evet, Tahsin… Maktulümüzü tanıyorsun; Tahir Kum. Kafasına aldığı darbelerle öldürülmüş. Vücutta ufak tefek darp izleri var, pek çoğu birkaç ay önceden kalma hatta…
Komiser Tahsin, bir kaşı havaya kalkmış bir şekilde sözünü kesti Dok’un:
- Net olarak "şu kadar ay” diyebilir misin peki? Mesela bir ay öncesine ait olabilirler mi?
Dok, şaşkın bir ifadeyle bir cesede bir de komisere baktıktan sonra başını dalgınca salladı:
- Yani, bunun için biraz daha test yapmam gerekebilir ancak ondan sonra net bir şey söyleyebiliriz… Fakat biraz uzun sürer, iki gün falan…
Komiser, sabırsızca elini salladı:
- Fark etmez! Ne kadar sürecekse sürsün, sen testini yap sonucunu çıkar… Başka bir şey var mı? Yoksa sadece kafasına aldığı darbeler yüzünden mi ölmüş?
Dok, arkadaşı kesin ve sert bir şekilde konuşunca biraz bocalamış olsa da toparlandı ve ölüm sebebinin sadece kafasına aldığı darbeler olduğunu ve tahmini ölüm saatinin gece 03:30 sularında olduğunu belirtti. Sonrasında da, testlere hemen başlayacağını söyleyerek komiseri uğurladı…
***
Komiser Tahsin, dalgın dalgın kantinde çay içecek masa ararken kriminolog Nazan’a rastlamıştı. Nazan, genç olmasına rağmen kısa sürede çalışmalarıyla taktir toplamış ve İstanbul emniyetinin laboratuarlarında ciddi anlamda söz sahibi olmuştu.
Yanına oturan komiserle merhabalaştıktan sonra dalgın göründüğünden dem vurup, yardımcı olmak istediğini ileten genç kriminoloğa gülümsedi Komiser Tahsin.
- Valla, bir tek şu cesedin üstünde bulduğumuz iskambil kartına kafam takıldı. Olay kumarla mı ilgili, yoksa Tekirdağ’daki dosyayla mı; düşünmekten kafam çatlayacak!
Nazan dudağını büküp kafasını salladıktan sonra o an aklına takılan soruyu dile getirdi:
- Hangi karttı o amirim?
- Vale! Biz, yaşça biraz büyükler, "knave” diye de biliriz. Pokerde, iskambilde güçlü bir kağıttır…
Nazan anladığını ifade etmek istercesine başını salladıktan sonra söylendi:
- E bu çok ilginç!
Komiser, ilginç olanın ne olduğunu soracakken kendisi gülerek açıklayıverdi.
- Knave dediniz, değil mi? Dolandırıcı, üçkağıtçı anlamına da geliyor bildiğim kadarıyla! İskambilde güçlü bir kart ama, pis bir karakteri var sanırım!
Komiser Tahsin’in yüzü aydınlanmıştı. Elinde tuttuğu çay bardağındaki çayı bir yudumda bitirdi, sanki duyduğu şeyi tekrardan zihninde oynatıyor ve doğru şeyi duyup duymadığından emin olmaya çalışıyordu. En nihayetinde "Yaşa sen Nazan!” diye bağırdıktan sonra genç kızın bir şey sormasına fırsat vermeden kantinden fırlayıverdi.
Cinayet Büro’ya gelip de Kenan’ı ve Necip’i de büroda bulunca keyfi birkaç kat artmıştı Komiser Tahsin’in. Gülümseyerek, masaya koydukları dosyaları inceleyip fikir teatisinde bulunan genç polislerin yanına vardı komiser.
Komiserin geldiğini, masanın dibine kadar girince anlayabilen Necip ve Kenan önce irkilmiş akabinde ellerindeki bulguları açıklamaya girişmişlerdi. Aynı anda söze girdikleri için önce durmuşlar, göz göze geldikten sonra Necip’in işaretiyle ilk olarak Kenan konuşmaya başlamıştı:
- Amirim, kısa sürede tespit ettim. Tahir Kum’un işlettiği bir kumar mekanı var; Nispetiye’de bir apartman dairesi. Fakat şunu ilginç bulacaksınız…
Kenan, sözlerini tamamladıktan sonra elindeki kağıdı Komiser Tahsin’e uzatmıştı. Foursquare uygulamasından alınmış bir ekran görüntüsüydü bu. ‘NamıkCL’ isimli bir kullanıcı, üç gün önce girmişti yorumu:
"Oyun oynamak için mekana geldik, apar topar kapatıp çıktınız! Ne kadar ayıp!”
(Devamı Haftaya)