Neslihan Soydaş

Gecikmiş bir yazı

Mart ayı bitmeden, yankısı değilse de ‘'avantajları'' devam eden 8 Mart ile ilgili birkaç kelam etmek isterim.
Malumunuz, bütün sene cinayet rakamlarıyla, istismar ve zorbalıklarla irkildik. Her birini görmedik bile. Burada bu çirkinliklerin istatistiğini tutacak değiliz. Çünkü nezdimizde ve vicdanlarımızda bir olayı fark edip lanetlemek, önlem almak, müeyyideleri uygulamak için yüzlerce defa karşılaşmaya lüzum yoktur. Olmamalıdır. Bizim veya bir yakınımızın zarar görmemesi, ayağa kalkmamak için bahane değil.
Diğer taraftan, 8 Mart'a inanmadığımı ve sıcak karşılamadığımı da belirtmeliyim. Hizmetçi, aşçı, yalnızca anne muamelesi görmek, ‘adına karar verilen' olmak istemediğim kadar; çiçek muamelesi görmek de istemiyoruz. Kadınlara yalnızca kadın olduklarını hissettirdiğinizde-veya bunu önce siz hatırladığınızda - onlara kıymetli emanetler gözüyle baktığınızda çiçeklerden daha güzel açtıklarını göreceksiniz.
Fırsat verildiğinde ‘erkeksiz' kalkışılamayacak her işi ustalıkla yaptıklarını göreceksiniz. Hatta fırsatı vermeseniz bile hayatiyet kaynağı oldukları gibi, fırsatın kendisini de doğurduklarını…
Yalnız erkekler tarafından değil, hem cinsleri tarafından da türlü zorbalıklara, fitneye maruz kadınların, bu durumun tersine dönmesi halinde aslında en büyük basamağını atlayacağını söylesek abartmış olmayız.
Aslında 8 Mart'a ilişkin, bugün yazmaya karar vermemin sebebi, malum indirimlerin, alışveriş çılgınlıklarının, ‘avantajlı' mesajların devam ediyor olması. İnsanı irrite etmek üzerine kurulu bir sistem algoritması. Hakikaten merakımdan soruyorum: yılbaşında, sevgililer gününde, bayramlarda, 8 Mart'ta, Anneler gününde vs., sürekli ruj alan bir varlık mıdır KADIN?
Yoksa, bu tamamıyla bir toplumsal yönlendirme mi?
Her iki şekilde de üzücü. Satmak ve almaya ikna etmek üzerine bir sistem kurdunuz, bari kitap filan da satmaya çalışın bu tarihlerde. Çünkü, inanın “Kadın okuyabilen de bir varlıktır.''
Bu arada, her önemli gün ödülünü resmi tatil olarak almaya şartlanmış bünyeler için, belediyemiz de kadın çalışanları 8 Mart günü idari izinli saymış. Ne diyebiliriz ki…
Tıpkı partilerin Kadın Kolları birimlerinde kadınların ayrı çatı altında toplanıp, siz de burada oyalanın der gibi davranması, neden hala kadını konuşmak zorunda olduğumuzun açıkça beyanıdır. Hakkı olanı istemek zorunda bırakılmak, kim olursa olsun zulümdür.
Hz. Peygamber zamanı hanım sahabelere veya Türk devletlerinin şanlı ‘katun'larına baktığımızda ne toplumsal alanda ne de yönetim alanında kadına karşı kısıtlayıcı bir tutum görülür.
Samimi olarak biraz düşünürsek, kadına yalnız kadın olarak bakacak ve üzerinde fiziki ve de ruhsal tahakküm kurmayacağız. Masada onlarca erkek varken 1 kadın, rakamla 1 kadın olması en az 409 rakamı kadar rahatsız edecek. 409 mu? 2017'de öldürülen kadın sayısı. İnsanlıktan yoksun, kaybetmiş, muhtemelen konuşma kabiliyetiyle beraber daha pek çok şeyden yoksun kişilerce...

YORUM YAP