
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Jinekolog Operatör Dr. Hakkı İnce, yaptığı açıklamada kadın yaşamındaki üç dönemi baz alarak adet kanamalarını tanımladı, düzenli ve düzensiz şekillerini ve nedenlerini açıkladı. İnce, düzensiz kanama şikayeti olan bayanların ne yapmaları gerektiğini açıklarken tedavi konusunda bilgilendirdi.
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Jinekolog Operatör Dr. Hakkı İnce, bu hafta oldukça geniş bir konu olan düzensiz kanamalar hakkında şu bilgileri verdi: "Düzensiz adetler deyince öncelikle hastaları yaş gruplarına göre ayırmamız lazım. Değişik yaş gruplarındaki düzensiz kanamaları değişik şekilde nitelendirerek tanımlamak gerekir. Aslına bakılırsa düzensiz adet deyince demek ki öncelikle düzenli adet konusunu açıklamak gerekiyor. Adet düzeni kadınlarda düzenli salgılanılan hormonel mekanizmanın bir neticesi olarak ortaya çıkmaktadır.
KADIN YAŞAMINDAKİ ÜÇ DÖNEM
Ve kadın yaşamını bu hormonel prensipleri göz önünde bulundurduğumuzda üç bölüme ayırmakta fayda var. Bunlardan birinci bölüm, puberte öncesi dediğimiz yani halk arasındaki tabiriyle bluğ çağı öncesindeki dönem. Ki bunun içerisine bluğ çağını da katmalıyız çünkü blüğ çağında bir takım hormonlar aktive olmaya başlıyor. Cinsel kimlik gelişmesi de bu dönemde oluşuyor. İkinci dönem, bluğ çağın arkasından gerçekleşen tam olgunluk ve üreme dönemi. Burada hormonların en maksimum seviyede ve düzenli salgılandığını görüyoruz. Daha sonraki ve üçüncü dönem menopoz dönemi. Tabi bu daha da detaylandırılabilir, ara dönemler de konabilir ama ana hatlarıyla kadın yaşamında üç dönem var.
DÜZENLİ ADET MEKANİZMASINDAN
SORUMLU HORMONLAR
Burada düzenli adet mekanizmasından sorumlu tabi birçok hormonlar var. Halk arasında da bilinen örneği ostorojen denilen bir kadınlık hormonu var. Buna eşlik eden progesteron denilen bir başka hormon daha var. Bir de bu hormonların salgılatıcısı olan gene hipofiz bezi denilen beyindeki bir glanttan gibi salgı bezinden salgılanan hormonlarımız var. Bunlardan çok önemli iki tanesi folikül stimule edici hormon ya da FSH harfleriyle özetliyoruz. Bir diğeri lüti inizam hormon, onu da LH harfleriyle simgeliyoruz. Tabi buna eşlik eden başka önemli hormonlar da var. Örneğin prolaktin denilen süt salgısıyla da ilgisi olan PRL harfleriyle simgelediğimiz, bir de tiroit beziyle, bunda da salgısını düzenleyen tiroit stimilan hormon TSH ve tiroitten salgılanılan Fri T3 ve T4, özellikle T4 kandaki seviyeleriyle bu hormonel mekanizmanın önemli bileşenleridir.
"ADET KANAMASI RAHİM İÇİNDEKİ
ZARIN ATILMASIDIR"
Bunlar belli bir ahenkle salgılanmakta. Bu ahenk vücudu birkaç sonuca ulaştırmaktadır. Bu sonuçlardan en önemlisi, özellikle olgunluk ve üreme çağını göz önünde bulundurursak esas en sağlıklı mekanizmanın çalıştığı dönem, bu dönemde yumurtlama mekanizması söz konusu. Yumurtanın olgunlaşması için az önce bahsettiğimiz hormonlar, özellikle progesteron, ostorojen, FSH ve LH bir senkronizasyonla çalışırlar. Bu çalışma sonucunda yumurta yaklaşık olarak, her kadında biraz farklı olmakla beraber, 14'cü güne kadar gelişir, olgunlaşır, çatlar ve yine belli değişikliklere uğrar. Bu arada da endometriyum dediğimiz zar hormonların etkisiyle gelişerek yumurtlama döneminden sonra da dönem içinde olduğu gibi aynı şekilde gelişerek belli olgunlaşma süreçlerinden geçtikten sonra gebeliğin oluşmaması halinde buranın tekrar kırılarak yıkılarak rahim içinden soyularak atılması söz konusu. Buna biz menstruasyon yani adet kanaması diyoruz. Ay başı hali tamamen bunla ilgilidir. Hormonel mekanizma gebe kalınması için hizmet eder, gebelik oluşmazsa her ay rahim içindeki zar soyularak atılır ama en alt ince tabakası kaldığı için, bu üregen bir tabakadır, bir dahaki ay yeniden bir hazırlık içine girer. İşte adet kanaması dediğimiz şey bu zarın atılmasıdır.
"ADET DÜZENSİZLİKLERİ ZARIN ATILMASIYLA
İLGİLİ DÜZENSİZLİKLERDEN KAYNAKLANIYOR"
Adet düzensizlikleri bu zarın atılmasıyla ilgili düzensizliklerden kaynaklanıyor. Mekanizmayı böyle anlayınca hormonel senkronizasyondaki bozuklukların adet kanaması düzeninde de bozukluklar oluşturabileceğini açıklamak kolaydır. Adet düzensizliklerini yaşamsal bölümlere ayırmıştık, bunlara göre açıklamak daha mantıklı olacaktır.
"PUBERTE ÇAĞINDA TEDAVİ GEREKTİREN
TEK DURUM, AŞIRI KANAMALARDIR"
Puberte çağı dediğimiz yani çocukluk döneminden işte ilk adet görülmesi dönemine kadar, bu 9-10 yaşlarda başlayıp genellikle 12-14 yaş arasında mutlaka görülüp ama nadiren ilk adetler 18 yaşına kadar gecikebilir. İlk adetler görüldükten sonra ilk başta dikkati çeken düzensiz şekilde adetlerin ortaya çıkmasıdır. Sebep de hormonel döngünün siklusunda mekanizmanın tam oturmamasıdır. Puberte çağındaki adet düzensizliklerini biz aşırı kanamalar olmaması halinde normal olarak kabul ediyoruz. Bu çok önemli altı çizilmesi gereken bir nokta çünkü bu dönemde ne yazık ki bazı sağlık kurumlarında da düzenleyici ilaçlar veriliyor. Bu yüzden bunu vurgulamak istiyorum, bu yaş grubu düzensizliklerinde tedaviyi gerektiren tek durum aşırı kanamaların olmasıdır. Bu da çok sık rastlanan bir şey değil. Bu çağındaki yüzde 95 hastamız 'seyrek ve düzensiz adet görüyorum, 3 ay düzenli adet gördüm sonra 5-6 ay görmedim ya da 2-3 ayda bir görüyorum' gibi müracaat eder. Bu hastalarda fazla kan kaybı olmadığı için adet düzenleyici ilaçların verilmesi, doğal mekanizmanın bir şekilde etki altında bırakılmasına kesinlikle gerek yoktu.
ÜREME ÇAĞINDAKİ KADINLARIN DÜZENSİZ
ADETİNE SEBEP OLAN FAKTÖRLER
Üreme çağında kadınlarda düzenli adet görülmesi beklenir. Bu çağıda düzensiz adet görülmesi birçok faktöre bağlıdır. Bu faktörlerin başında en sık rastladığımız sebeplerden konuşmaya başlamak lazım. Örneğin, fiziksel ya da psikolojik stresleri olan hanımlarda bu senkronizasyon bozulabilir. Mevsim değişikliklerinde, kilo alıp vermelerde, aşırı ve az kilo olanlarda, aktivite gösteren örneğin profesyonel sporcu bayanlarda veya başka hormonel problemleri birlikte yaşayanlarda, tiroit bezi ile ilgili problem yaşayanlarda, diyabetik ve ek metabolik hastalığı olan hanımlarda da düzensiz hormonel salgılanmalara bağlı adet düzensizlikleriyle karşılaşılabilinir. Bunlar karşısında özel hekim tarafından değerlendirilip gerekenlerin uygun şekilde tedavi edilmesi gerekir.
"40 YAŞ ÜZERİ DÜZENSİZ KANAMALARDA
BİYOPSİ İLE HÜCRESEL ANAZİLE GİDİLMELİ"
Bunun dışında bir de menopoz çağına yaklaşan, giren hanımların adet düzensizlikleri çok önemli. Bunu ayrıca vurgulamak lazım. Kimi kitaplarda 40 yaş üzerinde menopoza girsin girmesin düzensiz kanamaları olan hanımların özellikle ultrasonografi incelemesiyle endometriyum denilen zarının beklenen kalınlıktan daha kalın olup olmadığının incelenmesi gibi risk faktörleri de göz önünde bulundurularak çok iyi bir şekilde değerlendirilmesi gerekir. Bunların kimilerinden de biyopsi alınması gerekir. Bu grup hanımlarda belli hastalıkların sıklığının arttığını biliyoruz. Bu hastalıklar özellikle rahim kaynaklı, hele ki ailesinde de rahim ve meme kaynaklı hormonel kökenden menşeini almış hastalıklar da mevcutsa yani genetik bir eğilim de söz konusuysa bu hastalıkların özellikle 40 yaş üzeri düzensiz kanamaların dikkatli değerlendirilmesi lazım. Türkiye'deki menopoz yaşı ortalaması yaklaşık 46 yaş, dünyadaki 45-55 yaş arasında değişiyor. Açıkça söylemek gerekirse hendometriyum kanseri yani halk arasında bilinen adıyla rahim kanserinin artışı nedeniyle 40 yaş üzerinde biyopsi ile hücresel analize gidilmeli.
NORMAL VE OLAĞANDAN FAZLA KANAMALAR
Biraz da kanamaların hangisine normal, hangisini olağandan fazla bulmalıyız ve bunlara katmış olduğumuz tabirlerden bahsedelim. Düzensiz kanamalarda birkaç şey önemlidir. Bir kere adet kanamasının ritmi, yani ne periyotla geldiğini vurgulamak lazım. İkincisi, miktarı önemlidir. Düzensiz geliyor ama miktarı nasıl oluyor acaba? Burada çok önemli az önce bahsettiğim beyin, hipopiz ve yumurtalık üçgeni söz konusudur. Beyinde talamuz denilen bir bölge var, oradan hipofiz bezine bir hükmetme söz konusu. Hipofiz bezinin ve oradaki hormonların etkisiyle yumurtalıklara etki etmek söz konusu. Bu bir arktır, kesintisiz bir iletişim yoludur. Bu yolda yukarıda bahsettiğim hormonel etkilerden bahsedilebilinir. Burada ostorojen ve progesteronun dengeli sağlanması gerektiğini, belli periyotlarda kiminin yükselip, kiminin düşeceğini yukarıda belirtmiştim. Bu ark bunu sağlamaktadır.
NORMAL KANAMALAR
Üreme yaşındaki bir kadında normal olarak kanamaların 28+_7 günde bir olması lazım. Bu şu demek; en erken 21 günde, en fazla 35 günde bir kanamayı normal kabul ediyoruz. Bu aralıkta olabilir. Bu önemli bir bilgi. Kanamalar genellikle 2-6 gün sürer. Bir haftayı geçmemesi gerekir. Yaklaşık olarak 20-60 mililitre civarında bir kan kaybıyla sonuçlanması gerekmekte. Bu da günde birkaç ped, tabi kişinin hijyen anlayışı ve titizliğine göre çok sık değiştirilebilir ama ortalama kirlenen petler için konuşuyorum günde 3-4 petten fazla bir kanama olmaması beklenmektedir.
OLAĞANDAN FAZLA KANAMALAR
7 günden daha fazla sürüp 80 mililitre ya da daha çok kan kaybı olursa ve 21 günden kısa, 35 günden uzun aralıklar söz konusuysa bu anormaldir. Kanamalarla ilgili birçok tabirlerimiz var. Örneğin amenore, adet kanamasının olmaması demek. Peş peşe üç kez gecikmesi veya altı ay boyunca adetin görünmeme anlamını taşıyan hipomenore, günlük kanama miktarının az olması, hipermenore fazla olması, oligomenore adetlerin 35 günden seyrek gelmesi, polimenore 21 günden daha sık adet görmek, menoreji adet miktarının fazla olması, metroreji ise beklenen gün dışında kanamanın olması. İkisi birlikte olduğundan menometroreji düzensiz ve fazla miktarda kanamalar, ovülasyon kanaması dediğimiz yumurtlama kanamasıdır. Kimi kadınlarda iki adetin ortasında yumurtlama olur genelde 14. veya 15. güne denk gelir. Bu günlerde hafif lekelenmelerden söz eder ve endişelenirler. Oysa bu yumurtlamanın bir bulgusudur. Her kadında görülmez. Bu ovulasyon kanaması denir. Diğer bir tabirimiz poting denilen, İngilizce'den geçen lekelenmedir. Bu ilişki sonrasında da olabilir. Bunlar çok önemli işaretler olabilir. Örneğin rahim ağzı kanserinin çok erken bulgusu olabilir. Çok dikkatli değerlendirilmesi gerekir.
DÜZENSİZ KANAMA ŞİKÂYETLERİ
OLAN BAYANLAR NE YAPMALI?
Düzensiz kanama şikâyetiyle gelen hastaların ne şekilde hekime müracaat edecekleri, nelerin aranacağı, hangi tetkiklerin muayenelerin yapılacağı ve ne şekilde tedavi opsiyonları olacağını anlatmak gerekir. Bluğ çağındaki genç kızlarımızda mutlaka bir ultrason incelemesi söz konusu olmalı. Çok fazla kanama olmaması halinde doğal mekanizma oturmaya çalışırken bir düzenleyici ilaçlara gerek olmadığını söylemiştim. Fakat bu kızlarımızda nadir görülebilecek bir takım problemlerle de karşılaşabiliriz. Bunları 'senin ilaca ihtiyacın yok' deyip göndermiyoruz. Mutlaka bol su içip idrarını tutarak kabul ediyoruz. Vajinal ultrason yapılamayacağı için hekime mesaneleri dolu gelmelidirler ve bu şekilde karından bir ultrasonografi yaparak yumurtalık ve rahim bölgelerini değerlendiriyoruz. Nadir durumlarda yumurtalık kistleriyle karşılaşıyoruz. Bunların erken teşhisi için en azından ultrasonografi gerekir.
Üreme çağındaki hanımlarda kanamanın düzensizliğinin hangi alanda yer aldığı yani fazla kanaması var mı, ne kadar kan kaybı var, bunu değerlendirirken mutlaka kan sayımı yapıyoruz. Bu hastalarımızın hem yumurtalık hem rahim kaynaklı hastalıklarını tanıyabilmek için vajinal muayeneleri ve mutlaka bir ultrason incelemesi yapılıyor.
TEDAVİLER
Hastalığın tanısına göre bir tedavi şeklini benimsiyoruz. Sadece basit bir kanama ise bunu düzenleyici, hasta mesela çocuk istemiyorsa, doğum kontrol hapıyla da düzene koyabiliriz. Kan sayımını yaptıktan sonra kansızlığı varsa buna kan tabletleri ilave edebiliriz. Rahim ve yumurtalıkla ilgili çıkabilecek başka hastalıklarda da bunlara yönelik yine destekleyici medikal ya da cerrahi tedavileri öneriyoruz. Çok önemli grubumuz olan 40 yaş üzeri, menopoza yakın ve hatta menopozdaki kanamalar üzerinde daha dikkatli durmak zorundayız. Bir önceci grupta bahsettiğim tetkikleri yapmakla beraber çok daha dikkatli rahim ağzı incelemeleri ve rahim içerisinden bir biyopsiyi de incelemeye dahil etmek gerekiyor. Mutlaka hücresel analiz neticesine ve ultrason incelemelerin neticesine göre hastanın durumu çok daha titiz bir şekilde tanımlanıyor. Menopozdaki kanamalarda zaten hastaların hemen hemen başka bir seçeneği yok, mutlaka biyopsi incelemesinden geçme zorunluluğu var. Bu teori tabi ki, hastamıza biz bunu anlatıyoruz, zorunlu kılıyoruz. Böylelikle erken teşhiste çok hızlı davranabiliyoruz ve erken tanısını koyduğumuz hastalıklarda da çok daha kuvvetli tedavi alternatiflerimiz doğuyor."
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Jinekolog Operatör Dr. Hakkı İnce'nin irtibat adresi ve telefonları şöyle; Alibey Mah. Fevzi Çakmak Cad. Onat Apt. No:9 D.2 (İş Bankası karşısı) Silivri, Tel: 0 (212) 728 87 77-727 44 02.
Cemile KAYAR/Renginar M.SALİ