“Bir parmak bala karşı bir tas zehir”

“Bir parmak bala karşı bir tas zehir”

04.07.2014 10:46:39


Eğitim-Sen Silivri, Murat Satır’ın temsilciliğinde AKP iktidarının "Taşeron Yasa Tasarısı” olarak bilinen çalışmasını şu şekilde değerlendirdi: "AKP iktidarı 30 Mayıs 2014 tarihinde TBMM’ye sunduğu ve hala Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülmekte olan kamuoyunda ‘taşeron yasa tasarısı’ olarak bilinen tasarı ile çalışma hayatında adeta sıkıyönetim ilan etmekte.

12 yıllık iktidarı boyunca emekçilerin sahip olduğu en temel hakları tırpanlayarak güvencesiz çalışmanın alanını genişleten iktidar daha önce defalarca yaşandığı üzere;milyonlarca çalışanı ilgilendiren konunun doğrudan muhatabı olan sendikaları sürecin dışında bırakmış, hiçbir şekilde görüşlerine başvurmadı. Üç işçi Konfederasyonun Başbakan’la yaptığı görüşmede taşeronlaştırmayı çalışma yaşamının temel istihdam biçimi haline getirecek bazı maddelerin tasarıdan çıkarılacağı sözü verilmiş ve birinci madde tasarıdan çıkarılmışsa da, bu kez Plan ve Bütçe Komisyonu’nda başa dönüldüğü yetmezmiş gibi hukuk ilkelerini ve iş güvencemizi de fiilen ortadan kaldıracak bazı madde eklemeleri yapıldı.

"HUKUK DEVLETİ ASKIYA ALINMAKTADIR”

Plan ve Bütçe Komisyonu’nda eklenen maddelerle yargı kararlarının uygulanmaması ve uygulamayanların ceza kovuşturmasının engellenmesi hükmüyle hukukun temel ilkeleri ayaklar altına alındı. Tasarının bu şekilde yasalaşması halinde Yasama yargının üzerine çıkarılmış, keyfi uygulamalar yasal kılıfa büründürülmüş olaca. Düzenleme bu haliyle yasa kararlarının bağlayıcılığı ilkesini ifade eden Anayasanın başta 2. Ve 125. Maddesi olmak üzere uluslararası sözleşmelere de aykırı.

AKP, her türlü eylem ve işlemlerinin yargısal denetimine tabi olmasını istemediği gibi tüm engellemelere rağmen ortaya çıkan yargı kararlarını da uygulamamanın çabası içerisinde. Temel hukuk ilkeleri tümüyle AKP’nin ve sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda katledilmekte.

Torba Yasaya eklenen madde ile yargı kararlarının herkesi bağlaması ilkesi, siyasi iktidarın yapmış olduğu atamalar, görev değişiklikleri, nakiller, göreve son verilmelerde uygulanmayacak ilkelere dönüştürüldü. Yargı kararlarını uygulamayan kamu görevlileri yasal korumaya alınmakta. Keyfi uygulamalar ödüllendirilmekte, hak arama yolları kapatılmakta. Adeta "Derdini Marko Paşa’ya anlat” dönemi başlatılmakta.

Torba yasaya eklenen 82. Madde ile; idare kesinleşmiş yargı kararlarını atama işlemlerinde iki yıl uygulamama özgürlüğünü kazanmakta. Oysa mevcut uygulamada öngörülen süre 30 gün.

Bilindiği üzere özellikle son yıllarda kamuda işten atma, göreve son verme, sürgün ve atamalar yoğunlaştı. Örneğin en son Konfederasyonumuzun kararıyla gerçekleştirilen greve katıldıkları gerekçesiyle Ankara Büyükşehir Belediyesi çalışanı 14 kamu emekçisi işten atıldı. Bu uygulamanın iptali için sendikamız TÜM BEL-SEN yargıya başvurdu. Bu tür davaların sonuçlanması bile birkaç yılı bulabilmekte. Torba yasayla birlikte işten atılan ya da usulsüz atanan bir kamu emekçisi birkaç yıl mağdur olması yetmiyormuş gibi davayı kazanmasına rağmen iki yıl daha işsiz kalabilecek.

Yani iktidar muhalif gördüğü herhangi bir kamu emekçisini görevden alıp bir başka ile ya da ilçeye atayabilecek ve bu atama yargıdan döndüğünde idare iki yıl boyunca yargının hukuka aykırı bulduğu atamayı (sürgünü) aynen devam ettirebilecek! İki yıl sonra da aynı göreve değil, "kazanılmış hak aylık derecesine uygun başka bir kadroya” atayabilecek!

Diğer önemli bir nokta da aynı maddedeki düzenleme ile atama işlemlerinde "telafisi güç veya imkansız zarar”ı yargıcın belirleme yetkisi yargıcın elinden alınmakta, yargı atama durumlarında zarar oluştuğunu görse de "telafisi güç zarar var” diyemeyecek. Oysa mevcut uygulamada idari yargıda hangi durumların telafisi güç zararlara yol açacağının takdiri yargıca bırakıldı. Torba yasada yer alan "Kamu görevlileri hakkında yapılan bu tür idari tasarruflar; telafisi güç veya imkansız zararlar doğurmaz” hükmü gereği, atanan memurun aile düzeni parçalanmış olsa da, çocukları okullarından eşi işinden olsa da, ağır sağlık sorunları olsa da bu durum yasa buyurduğu için telafisi güç zarar olarak nitelendirilemeyecek.

Keyfi atamalarda yürütmeyi durdurma kararının verilebilmesi için "telafisi güç veya imkânsız zarar ve açık hukuka aykırılık” unsurlarının birlikte gerçekleşmesi zorunlu. Torba yasa atama kararının telafisi güç ya da imkansız zararlara yol açamayacağı hükmünü getirerek gerçekte atanma kararlarında idarenin yürütmeyi durdurma kararı vermesini olanaksız hale getirmekte.

Yine bu madde ile iktidarın istediğini yapan kamu yöneticisine kovuşturma yolu kapatılırken yapmayana ise disiplin yolu gösterilmekte.

82. maddede "Kamu görevlileri hakkında tesis edilen atama, görevden alma, göreve son verme, naklen veya vekaleten atama, yer değiştirme, görev ve unvan değişiklikleri işlemleri…” dendiğinden iş güvencemiz tehdit altında. Tasarının yasalaşması halinde idare yasanın tanıdığı sınırsız yetkiyi kullanmaktan çekinmeyecek, işten atmalarda hukuk ilkeleri kaygısı gütmeyecek.

"TAŞERONLAŞMA YASAKLANMAMIŞTIR!”

Soma’da da görüldüğü üzere katliamlara varan hak ihlallerinin yoğun yaşandığı taşeronlaşmayı yasaklamamakla hükümet bir kez daha sermayeyi kolladığını kanıtladı.

Hükümet Soma katliamındaki sorumluluğunu unutturma ve kimi olumlu maddeleri öne çıkararak emekçiler aleyhine yaptığı düzenlemeleri gizleme çabasından vazgeçmeli.

Başta 82. madde olmak üzere iş güvencemizi ortadan kaldıracak, emekçiler lehine olan yargı kararlarını by-pass edecek maddeler derhal düzenlemeden çıkarılmalı, taşeronlaşma yasaklanmalı.

Hükümeti emekçilerin sabrını daha fazla zorlamamaya ve emek karşıtı politikalardan vazgeçmeye davet ediyoruz.

Konfederasyonumuz yasanın bu haliyle yasalaşmasına ve yeni Somaların yaşanmasına izin vermeyecek. Biz bu zehri içmeyeceğiz.”

Renginar M.SALİ


YORUM YAP