Yüce yaratıcı, en büyük dostu ve sanat eseri saydığı bu değerli varlığı her şeyin önünde ve üstünde tutmuş ve ondan bir şeyler istemiştir. Kendisinden istenen ve bekleneni yerine getirebilmesi için insana akıl gibi ilahi bir nimet vermiştir. Dünyanın her yerinde insanlar, hem cinslerine ve diğer varlıklara karşı bencil değil, verimli olmak için çabalamak ve yaşamak durumunda olmalarına rağmen, zaman zaman görmekteyiz ki kin, haset, kıskançlık ve şiddet gibi olumsuz duygu ve düşüncelerin prangasından kurtulamayan, hesabını ve planını şeytanın emellerine göre yapan bir takım odaklar oldukları yerde rahat durmamakta ve insanlığın huzuruna dinamit koymaktadırlar. Üç gün önce meydana gelen menfur hadise bunun en açık bir örneğidir. 1999 yılında Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde yapmış olduğum "Kur’an’da Evrensel Ahlak İlkeleri” adlı Yüksek Lisans tez çalışmamda "İnsan Öldürmek” başlığında şu bilgilere yer vermişim: Bütün din ve ahlak sistemlerinde ortak olan husus, hiç kimse öldürülmemelidir ve hayata saygı gösterilmelidir. Her insan başkalarının hakkına tecavüz etmediği sürece hayatta kalma, beden bütünlüğünü koruma ve kişiliğini serbestçe ortaya koyma hakkına sahiptir. Hiç şüphesiz tabii hakların birincisi yaşama ve hayatını devam ettirme hakkıdır. Aynı şekilde toplumsal vazifelerin birincisi de yine insan hakkına saygı göstermektir. Bunun içinde insanların hayatı, her türlü taarruz ve tecavüzden masundur. Birçok sırrı sinesinde barındıran mucize varlığın yaşamına son vermek, haksız yere adam öldürmek, sebep ve faktörleri ne olursa olsun ahlak kanunlarına göre en korkunç cinayettir. Bu aynı zamanda yalnız bir insanı yok etmek değil, ondan beklenen bütün güzelliği, aktiviteyi de yok etmek demektir.
Fertten başlayarak, bütün toplumu saran ve onarılmaz yaralar açan öldürme, Kur’an’ın şiddetle yasakladığı kötü davranışların başında gelmektedir. Çünkü insan, insan olması açısından bütün insanların sahip olduğu değere sahiptir. Onun canına kastetmek, tüm insanları öldürmek demektir. Buna karşılık bir insana yaşama şansı tanımak, tüm insanlığı yaşatmak ve kurtarmak demektir. Kur’an’ı Kerim’in Maide suresinin 32 numaralı ayetinde Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Bir insanı öldüren, bütün insanları öldürmüş, bir insanın hayat bulmasına sebep olan, bütün insanlığa hayat sunmuş gibidir.” İşte böylesine anlam taşıyan bir hayatı korumak, hayatın sırrını en iyi bilen Yüce Yaratıcının çok önem verdiği konuların başında gelmektedir.
Öldürmemek, canlılara zarar vermemek, İlahi ve milli dinlerin ve bütün ahlak sistemlerinin temel ilkesidir. Kur’an’ı Kerim’de olduğu gibi, Tevrat’ta, İncil’de, Budizm’de, Caynizm’de, Konfüçyüsçülük’te v.b. din ve öğretilerde can mukaddestir. Çünkü hiç kimse bir başkasına maddi ve manevi olarak eziyet verme, yaralama, öldürme hakkına sahip değildir. Hiçbir halk, devlet, ırk veya din, başka ırktan veya inançtan bir azınlığı aşağılama, temizleme, sürme veya eritme yetkisine sahip değildir. İnsan hayatı ölçülemeyecek kadar değerlidir ve mutlaka korunmalıdır. Hal böyleyken nedir bu kin, öfke, nefret, bu canavarlaşma, bu intikam duygusu? Yazık değil mi bu güzel ülkeye ve bu güzel ülkenin insanlarına? Yazık değil mi kardeşliğe, huzura, sükûnete? Yazık değil mi emeğe, sevgiye, yazık değil mi katledilen canlara? Yazık değil mi geride kalan gözü yaşlı analara, babalara, çocuklara, eşlere, dostlara? İnsanlık tarihinde kan dökerek, yakarak, yıkarak, öldürerek, korkutarak, düşmanlıkla kim neyi çözmüş? Terörle kim hak elde etmiş, kim adalet sağlamış, kim barışı bulmuş? Hep söylüyorum, içimiz yanıyor bu tür olaylarda… Bu ve benzeri kavgalar hep düşman bellediğimiz odakların emellerine hizmet ediyor. Hem düşmanımız diye konuşuyoruz, anlatıyoruz ne yazık ki hem de yaptıklarımızla da çok acı ve akıl almaz bir şekilde onlara hizmet ediyoruz? Allah’ım bu nasıl bir akıl tutulmasıdır?
Şehit savcımıza Yüce Allah’tan rahmet, ailesine sabır ve milletimize başsağlığı diliyorum.
Allah bu tür acıları bir daha yaşatmasın inşallah… Hayırlı cumalar… Selam ve dua ile…
