
CHP Silivri İlçe Başkanı İbrahim Kömür, Ekrem İmamoğlu'nun yargılandığı davaya ilişkin gözlemlerini, cezaevi sürecindeki sorumluluklarını ve CHP'ye yönelik baskılar karşısında toplumda yükselen umut dalgasını Hürhaber'e anlattı. “Bu mücadele sadece partimizin değil, Cumhuriyet kazanımlarına sahip çıkan herkesin ortak mücadelesidir” dedi.
Cumhuriyet Halk Partisi Silivri İlçe Başkanı İbrahim Kömür, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun yargılandığı davaya ilişkin gelişmeleri ve sürece dair değerlendirmelerini Hürhaber İmtiyaz Sahibi Sevginar Sali'ye anlattı. Cezaevi sürecinde ilçe başkanı olarak üstlendiği sorumlulukları, CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in kendisine yönelik sözlerini ve partiye karşı yürütülen yargı operasyonlarını değerlendiren Kömür, “Bu davalar hukuki değil, siyasi. Cumhuriyet Halk Partisi bugün bu cumhuriyetin temel direği olarak hedefe konmuştur” ifadelerini kullandı.
Röportajın ikinci bölümünde ise CHP Silivri İlçe Örgütü'nün kongre sürecine ilişkin detaylı bilgiler yer alacak.
“SALONA SIĞMAYAN BİR DESTEK VARDI”
Sevginar Sali: Cumhuriyet Halk Partisi Silivri İlçe Başkanı İbrahim Kömür'le birlikteyiz. Merhaba İbrahim Bey, nasılsınız?
İbrahim Kömür: Teşekkür ediyorum, sağ olun. Siz nasılsınız?
Sevginar Sali: Biz de iyiyiz, çok teşekkür ederiz. Herkes şu sıralar CHP ilçe kongresiyle ilgili gelişmeleri merak ediyor olabilir ama ben sohbetimize geçtiğimiz Çarşamba günü katıldığınız duruşmayla başlamak istiyorum. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin seçilmiş Belediye Başkanı ve aynı zamanda Cumhuriyet Halk Partisi'nin Cumhurbaşkanı adayı olan Ekrem İmamoğlu'nun yargılandığı davanın duruşmasına siz de katıldınız. Yargılama süreci nasıl devam ediyor? İzlenimlerinizi bizlerle paylaşır mısınız?
İbrahim Kömür: Çok teşekkür ediyorum bu soruyu sorduğunuz için. Ekrem Bey'in duruşması 10 Temmuz Çarşamba günü saat 10.00'da Marmara Cezaevi'ndeki duruşma salonunda başladı. Genel Başkanımız, İl Başkanımız, milletvekillerimiz, Parti Meclisi üyelerimiz, belediye başkanlarımız, belediye meclis üyelerimiz ve örgütümüzle birlikte biz de oradaydık.
Salon, daha duruşma başlamadan tamamen dolmuştu. Ne yazık ki dışarıda kalan çok sayıda vatandaşımız oldu. Herkesi içeri almak isterdik ama salonun kapasitesi sınırlıydı, sadece belirli bir sayıda kişi içeri alınabildi.
Duruşma saat 10.10 gibi, yani yaklaşık 10-13 dakika gecikmeyle başladı. Ekrem Bey, cezaevinden duruşma salonuna getirilirken içeride büyük bir alkış koptu. Kendisi de izleyicileri selamlayarak salona girdi ve hakim karşısına geçti.
Tabii duruşma salonlarında alkış ya da slogan atmak yasak olduğu için hemen bir uyarı yapıldı. Biz de duruşmanın selameti açısından bu uyarıya hep birlikte riayet ettik.
“HUKUKİ DEĞİL, SİYASİ BİR YARGILAMA”
Bu duruşmada toplam üç dava birleştirilmişti. Bunlardan biri, bir Cumhuriyet Başsavcısını hedef gösterdiği iddiasıyla açılan davaydı. Ancak bu davadan Ekrem Bey beraat etti. Ne var ki aynı kişiye yönelik “tehdit” suçlamasından 2 ay 15 gün, “kamu görevlisine hakaret”ten ise 1 yıl 5 ay olmak üzere toplamda 1 yıl 7 ay 15 gün hapis cezası aldı.
Şimdi burada siyasi yönünü bir kenara bırakırsak, adil ve demokrat bir bakış açısıyla değerlendirildiğinde çok çelişkili bir durum ortaya çıkıyor. Bir kişiyi hedef göstermediğiniz, yani doğrudan kastınız olmadığı mahkeme kararıyla tescilleniyor ve beraat ediyorsunuz. Fakat aynı kişiye yönelik tehdit ve hakaretten ceza alıyorsunuz.
Madem ki o kişiyi hedef göstermedim, neden tehditten ve hakaretten ceza alıyorum? Bu oldukça çelişkili. Bu durum bize şunu gösteriyor: Bu yargılamaların hukuki değil, siyasi olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor.
“EKREM BEY DEVLET ADAMI DURUŞU SERGİLEDİ”
Diğer ceza aldığı tehdit ve kamu görevlisine hakaretten verilen kararlarda da bir hâkim şerh koydu. Yani kararlar oy birliğiyle değil, oy çokluğuyla alındı. Bu da bizim açımızdan umut verici bir gelişmedir. Ben bu davaların sonuçlarının Yargıtay'dan ya da Danıştay'dan döneceğine ve adaletin tecelli edeceğine inanıyorum.
Ekrem Bey duruşma boyunca tamamen ülke sorunlarına odaklanmış bir şekilde, devlet adamlığı kimliğiyle ve son derece vakur bir duruşla süreci yönetti. Orada bulunan basın mensupları, hukukçu arkadaşlarımız ve tüm katılımcılar bu duruşa birebir tanık oldu. O kararlı duruş, bu topluma daha fazla güven verdi ve vermeye de devam ediyor.
Ben Ekrem Bey'in bu tavrını gördükten sonra, onun gelecekte Cumhuriyet Halk Partisi'nin Cumhurbaşkanı adayı değil, doğrudan Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı olacağına dair en küçük bir endişe taşımıyorum. Hem ülkemiz hem de partimiz adına bu inancı taşıyorum. İlçe başkanı olarak kendisine bu duruşu için saygı duyduğumu, hem siyaseten hem fikren arkasında olduğumu da özellikle ifade etmek isterim.
“BEN SADECE GÖREVİMİ YAPIYORUM, ASIL TAKDİR GENEL BAŞKANIMIZINDIR”
Sevginar Sali: Cezaevi konusunu kapatmadan önce şunu sormak istiyorum. Hafta başıydı sanırım; CHP Genel Başkanı Özgür Özel cezaevine geldiğinde basın açıklaması yaparken size ayrı bir parantez açtı. “Demokrasi nöbeti tutuyor ilçe başkanımız burada” diyerek sizi örnek gösterdi. Bu konuyla ilgili duygu ve düşüncelerinizi kısaca alabilir miyim?
İbrahim Kömür: O, benimle ilgili değil; Genel Başkanımızın takdiridir. Kendisine çok teşekkür ediyorum. Ben bir ilçe başkanıyım ve bu görevin getirdiği sorumluluklarım var. Ağır misafirlerimiz oluyor; Adana'dan, İstanbul'dan, Ankara'dan, diğer illerden gelen belediye başkanlarımız, milletvekillerimiz, parti meclisi üyelerimiz, genel başkan yardımcılarımız burada oluyor. İlçe belediye başkanlarımız da geliyor. Dolayısıyla bu misafirlerimize karşı sorumluluklarımız var.
Cezaeviyle ilgili süreçlerde, gelen heyetlerin görüşmelerini rahat ve düzenli şekilde yapabilmeleri için elimden geleni yapıyorum. Komutanlarımızla ve cezaevi görevlilerimizle olan ilişkilerimiz de bu noktada çok önemli. Bu ilişkileri anlayışla ve düzen içinde yürütmeye gayret ediyorum. Onlara da ayrıca teşekkür etmek isterim.
Ben görevimi yapıyorum, fazlası değil. Bu görevi üstlenen herkesin zaten yapması gereken şeylerdir bunlar. Eğer bir kişi bu sorumlulukları yerine getiremeyecekse, o göreve de gelmemelidir diye düşünüyorum. Benim yerimde başka bir ilçe başkanı olsa aynı şeyi yapardı. Bu anlamda herhangi bir endişem yok. Cumhuriyet Halk Partisi'nde ilçe başkanları, görev ve sorumluluklarının farkında olan insanlardır.
“CHP HEDEFTE, BU BİR SİYASİ BASKI VE YARGI OPERASYONUDUR”
Sevginar Sali: Özellikle CHP'li seçilmişlere yönelik başlayan yargı operasyonlarının ilk zamanlarında sanki bir umutsuzluk havası hakimdi. Her gün yeni bir tutuklama haberi geliyordu. Tutuklama dalgası arttıkça bir karamsarlık hâkimdi. Ama şu an dışarıdan bir gözlemci olarak bana mı öyle geliyor bilmiyorum ama sanki tablo biraz değişti. Bir demokrasi kahramanlığı havası mı oluşuyor?
İbrahim Kömür: Buna bir yumuşama demeyelim. Bu süreci, ülkenin geldiği genel koşullar çerçevesinde değerlendirmek gerekir. Eğer gerçekten bir yumuşama olsaydı, ya da Cumhuriyet Halk Partisi'ne yönelik bir baskı kalkmış olsaydı, bugün sabah saatlerinde yeniden İstanbul Büyükşehir Belediyesi çalışanı 18 personelin gözaltına alınması yaşanmazdı.
Genel Başkanımızın da ifade ettiği gibi bu, doğrudan Cumhuriyet Halk Partisi'ne açılmış bir siyasi savaştır. Genel ve yerel seçim dönemlerinde bizleri “vatan haini” ilan ettiler, “teröristlerle iş birliği yapıyorlar” dediler, hayallerimize, projelerimize dair türlü iftiralar atıldı.
Bugün farklı bir noktaya gelinmiş olabilir ama bu, bir yumuşama değil. Olan biteni sadece bir atmosfer değişikliği gibi algılamak yanıltıcı olur. Cumhuriyet Halk Partisi şu anda açık hedef hâline getirilmiştir. Çünkü bu Cumhuriyet'in koruyucusu, bu devletin kurucusu olan parti biziz. Cumhuriyetle hesaplaşmak isteyenler, doğal olarak öncelikle Cumhuriyet Halk Partisi'ni karşılarında buluyorlar.
Bu nedenle de üzerimize sistematik baskılarla geliniyor. Ama biz, Genel Başkanımızın da tabiriyle söylüyorum, bu savaşa karşı sonuna kadar direneceğiz. Cumhuriyet Halk Partisi kimsenin hedef tahtası değildir. Cumhuriyet Halk Partisi, bu Cumhuriyet'in ve bu devletin kurucusudur.
“CHP'NİN MÜCADELESİ ARTIK TÜM HALKIN UMUDUNA DÖNÜŞTÜ”
Sevginar Sali: Aslında başka bir şey kastetmiştim ama tam olarak ifade edemedim. İlk başta CHP'de ciddi bir karamsarlık havası vardı. Ama şu anda sanki bu durum tersine döndü. Yaşanan baskılar karşısında demoralize olacağı düşünülen CHP, tam tersine bir ivme kazandı gibi görünüyor.
İbrahim Kömür: Doğru söylüyorsunuz. 19 Mart darbesiyle başlayan ve Cumhuriyet Halk Partisi'ne karşı başlatılan bu siyasi darbe süreci, eğer Saraçhane'de 60 bin kişiyle başlayıp 100-200 bin kişiye ulaşmasaydı, belki gerçekten bir moral kaybı yaşanabilirdi. Ancak koşullar bizi öyle bir noktaya getirdi ki, bu mücadele artık sadece Cumhuriyet Halk Partisi'nin değil, rejime karşı duruş sergilemek isteyen bütün vatandaşların ortak mücadelesine dönüştü.
Bugün Cumhuriyet Halk Partisi'nin mitinglerine sadece kendi seçmeni değil, bu rejimin baskılarına karşı dik durmak isteyen her kesimden yurttaş destek veriyor. Bu da bizim için büyük bir umut.
Genel Başkanımız şu anda haftada iki miting düzenliyor. Biri İstanbul'un bir ilçesinde, Çarşamba akşamları saat 20.30'da yapılıyor; diğeri ise Türkiye'nin herhangi bir ilinde gerçekleşiyor. Bu mitinglerde bir azalma değil, tam tersine sürekli bir artış var. Katılım her geçen gün çoğalıyor ve bu da halkın desteğinin büyüdüğünü gösteriyor.
Dolayısıyla bu mücadele artık sadece CHP'nin değil; bu dikta rejime, bu otoriter yapıya, bu cumhuriyet karşıtı anlayışa karşı direnmek isteyen herkesin ortak sesi haline geldi. Cumhuriyet Halk Partisi bu mücadelenin merkezinde yer alıyor ve halktan gelen bu destek de bize güç ve moral veriyor.
İKİNCİ BÖLÜMDE KONGRE SÜRECİ
Sevginar Sali: Teşekkür ederim İbrahim Bey. Söyleşimizin ilk bölümünde yargı süreci ve demokrasi mücadelesini ele aldık. İkinci bölümde kongre sürecine dair gelişmeleri konuşacağız…