“Uçurtmalar rüzgârın kuvvetiyle değil, o kuvvete karşı uçtukları için yükselirler.” AK Parti de Silivri'de benzer bir süreçten geçiyor. Zor bir atmosferde, rüzgâra karşı uçmaya çalışıyor.
Salı günü İstanbul İl Başkanı Abdullah Özdemir'i Silivri'de ağırladı ilçe teşkilatı. İlçe Başkanı Sami Barlas, Kadın Kolları Başkanı Fatma Meto Karakoç, İl Yönetim Kurulu Üyeleri Hüseyin Turan, Rıfat Kutlu, kısa süre önce partiye dönüş yapan Metin Karakaş ve Meclis Grup Başkanı Celalettin Yazıcı başta olmak üzere pek çok isim sahadaydı. Tablo netti: Sami Barlas teşkilatı toparlamış.
Tecrübeli ve teşkilatla bağı güçlü isimlerin etkisi fazlasıyla hissediliyordu. Bir meslektaşım, İl Yönetimi'nde daha görünür hale gelen Hüseyin Turan için dikkat çekici bir tespitte bulundu:
“Volkan Yılmaz seçimi kaybettikten sonra, Hüseyin Turan'ın kendini anlatması ve anlaşılması daha kolay oldu.”
O kadar hizmet ve yatırıma seçimi kaybetmesi hem de oyunu artırarak olmasına karşın siyasi karnesi açısından Yılmaz'ın akıbetine kadar hafifletici sebep sayılmadı. Artık net olarak görüldü sağ partilere henüz Silivri'nin tahammülü yok. Bora Balcıoğlu'nun sol iktidarından sonra ne olur onu zamanla göreceğiz.
Özdemir yanından İlçe Başkanını, sağından solundan teşkilatın köklü isimlerini eksik tutmadı. Turan, Karakaş ve Kutlu'ya özel ilgisi her halinden hissedildi. Basının görmediği kısımda yeni yapıya da aynı alakayı göstermiştir diye umuyorum. Çünkü bir kesime ayrıcalık hissettirmesi başkaları açısından şevk kırıcı olabilir. Geçmiş önemli ama onu değiştiremezsiniz, gelecek belirleyici olandır. AK Parti güçlüyken, kimsenin desteğine ihtiyaç duymadan iktidarını sürdürürken görev yapmak daha kolaydı. AK Parti'de bugünkü süreçte görev almak bence daha büyük cesaret işi. Hele Silivri'de.
Genel siyaset rüzgarı en güçlü şekilde Silivri'de AK Parti aleyhine eserken, Sami Barlas'ın sabırla ilmek ilmek yürüttüğü siyasetin zorluğu tartışılmaz bile. Bence bundan da önemlisi cesareti. AK Parti'nin Silivri'de kemik bir oyu var kuşkusuz ama inanın tepeden farksız olarak onlar bile genel iktidarı savunmaktan geri duruyor bu dönem. Ekonomik şartların zorluğu bir yana, adalet eliyle siyasetin dizayn edildiği kaygısı diğer tarafta. AK Parti'nin en yüksek oyu aldığı dönemleri hatırlayın. Ne muhaliflere operasyonlar çekiliyor ne de basın susturulmaya çalışıyordu. Siyasetçi siyasetini, gazeteci gazeteciliğini yapıyordu. Rakipleri saf dışı bırakmak ve eleştirileri susturmak hiçbir iktidarı güçlü kılmaz. Nitekim de ülkeyi siyasi istikrar vaadi ile koalisyonlardan kurtaran AK Parti, bugün ittifak sınırlarını zorluyor.
Neyse dönelim Silivri'ye teşkilat yapısı gücünü toparlamış, kafa isimler sorumluluk nöbetinde.
Volkan Yılmaz'ın dönemindeki gibi hizmet ve yatırımlardan söz etmemiz henüz mümkün değil. “Yılmaz'ın marifeti değil Hükümet yapıyor” tarzında geçmiş dönem söylemlerinin geçersizliği içindeyiz henüz. Belki geçiş dönemi belki de ekonomik şartlar. Sonuçta kalan etkiden söz ediyorum. Tıpkı Türkiye'de olduğu gibi Silivri'de de AK Parti, MHP ile büyük işleri başarıyormuş demek ki! AK Parti kendi gücünü ortaya koymazsa 2029'da MHP için üçüncü şansın kapısını aralar gibi görünüyor. “Belediye bizde değil” diyebilirler. Daha iyi ya halka belediye eliyle yapılanlar ve Hükümet olarak kazandırdıkları arasında kıyas şansı sunarlar. Gerçi belediye kimin, hükümet kimin diyebiliriz… Ama siyasi ayrımın yokluğunu savunacak saflığı kimse yemez artık.
AK Parti'nin Silivri'deki mücadelesi artık direnç ve sabır hikâyesinden çok bir iktidar refleksine dönüşmek zorunda. Rüzgâra karşı yükselmek kolay değildir; hele ki rüzgâr hem ekonomik, hem siyasi hem de toplumsal yönden sert esiyorsa. Bugün teşkilat yapısı daha derli toplu, isimler daha net, sorumluluklar daha görünür. Ama bu yeterli mi? Değil.
2029'a giden yolda AK Parti'nin Silivri'de yeniden güçlü bir alternatif olabilmesi için, sadece teşkilat disiplini değil, sahaya yansıyan somut başarılar da şart.
Silivri'de uçurtmalar gibi yükselmeye devam etmek istiyorsa AK Parti, kendi elinde olmayan rüzgârın yön ve şiddeti değil, kendi duruşunu ve açısını yerel iktidar rotasıyla belirlemeli.
Dipnot: Saat 17.00 olarak ilan edilen programa İl Başkanı 18.30'da iştirak ediyorsa ilk söyleyeceği şey gecikme için özür olmalıydı.