
SATIR: "AKP İKTİDARI YOLSUZLUKLARI ÖRTMEK İÇİN ELİNDEN GELENİ YAPTI”
Eğitim Sen Silivri Temsilciliği Yönetim Kurulu Başkanı Murat Satır’ın okuduğu açıklama aynen şu şekilde: "AKP’nin ayakkabı kutularına, çuvallara sığmayan yolsuzluklarına karşı emekçiler hesap soruyor. Bugün dört Bakanın yanı sıra iktidara yakın pek çok kişinin adının karıştığı 17 Aralık operasyonun üzerinden tam bir yıl geçti. Daha ilk günden itibaren AKP iktidarı kamu kaynaklarının kimlere ve nasıl talan ettirildiğini tüm çıplaklığı ile ortaya çıktığı operasyonların üzerini kapatmak için elinden geleni yaptı. Yolsuzlukların üzerinin örtülmesi için devlet kurumları, kadroları ve yasalar adeta hallaç pamuğuna çevrildi.
"CEMAAT YAPILANMASININ TASFİYESİ ALTINDA ON BİNLERCE KİŞİ SÜRGÜN EDİLDİ”
Kısa süre önce "kargalar güler” diyerek reddettikleri Cemaat yapılanmasının tasfiyesi adı altında on binlerce polis, yargıç, savcı ve bürokratın yerleri değiştirildi. Yeni atananlar bile birkaç gün sonra görevlerinden alınıp başka yerlere sürüldüler. Suç ve iktidar ortağı Cemaat bir günde darbeci, "ne olur daha fazla kendini özletme, ülkene dön” dedikleri kişi de darbenin şefi ilan edildi. İddia ettikleri gibi görev yerleri değiştirilen on binlerce kişi darbeci ve illegal örgüt üyesi iseler kendilerinin de bu örgütün yardım yatakçısı olduğu gerçeğini gizlemek için uydurmadıkları yalan kalmadı. Adı geçenlerin tümü AKP tarafından atandı ve en üst görevlere getirildiler.
"EMRİ VEREN DÖNEMİN BİZZAT DÖNEMİN BAŞBAKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN!”
AKP bu kişilerle birlikte demokratları, sendikacıları, muhalif siyasetçileri, avukatları, gazetecileri, öğrencileri cezaevlerine doldurmak için temel hukuk ilkelerini ayaklar altına aldı, basın üzerinden peşinen suçlu ilan etti. Dönemin başbakanı, şimdinin cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bunların avukatı ve kefili olduğunu, emrin bizzat kendisi tarafından verildiğini defalarca açıkladı. Özel Yetkili Mahkemeler darbe döneminin askeri mahkemelerini bile geride bırakan uygulamalara imza atarken AKP yeni tutuklama listeleri hazırlamakla meşguldü. Dönemin Ali kıran baş kesen savcıları ve hâkimleri kahramanlar olarak el üzerinde tutuldu. İtalya’da temiz eller operasyonunu yürüten savcılara benzetildiler.
"MENFAATLERİ TERS DÜŞÜNCE CEMAAT
YOLSUZLUKLARI AKP’DE CEMAATİN DARBECİ OLDUĞUNU HATIRLADI”
Ancak ne zamanki çıkarlar çatıştı, ne zamanki iktidar paylaşımında kavga
başladı Cemaat yolsuzlukları, AKP ise Cemaatin darbeci olduğunu hatırladı!
Kahramanlar bir günde hain ve darbeci, temiz eller savcıları ise kirli işler
savcıları oldu! Oysa ne yolsuzluklar yeni başlamıştı ne de Cemaatin kirli
yapılanması yeniydi. Cemaat ve AKP’yi bir araya getiren ise emekçilerin ve
muhaliflerin bastırılması, devletin ele geçirilmesi ve toplumsal yaşamın
siyasal İslam doğrultusunda yeniden dizayn edilmesiydi. Kaynakların menfaatler
için çar çur edilmesiydi. Parklarımızda AVM, ormanlarımızda villa,
derelerimizde HES yapılmasıydı. Gezi’de ağacına sahip çıkan, özgürlük ve
demokrasi isteyenlere gazla, copla, tomayla, kurşunla saldırıydı. Kürt
sorununun imha ve inkar temelinde çözümsüzlüğe terk edilmesi, savaştan rant
elde edilmesi ve Sri Lanka modeli üzerinden binlerce insanın katledilmesiydi.
Tek tip basın, tek tip üniversite, tek tip sendika, tek tip yargı ve sonuç
olarak tek tip toplumsal yaşamdı.
"17 ARALIK GERÇEĞİNİ DEĞİŞTİREMEZLER”
Bu düzen yolsuzluk ve çürümüşlük üretiyor. Çünkü AKP’nin ekonomi programı ve arkasındaki zihniyet yolsuzluğu, rüşveti ve rant bölüşümünü bir anlayış olarak benimsemiş, içselleştirmiştir. Nitekim bütçe ve kaynakların nerelere aktarıldığına kısaca bir göz atmak bile bu gerçeği göstermektedir. Özelleştirmelerin, taşeronlaşmanın, kadrolaşmanın bu kadar pervasızca uygulanmasının altında yolsuzluk ve rant düzeni yatmaktadır. İhale yasalarını buna uygun hale getirmelerinin, yargı kararlarını takmamaları, Sayıştay denetiminden kaçmaları ve sayacağımız onlarca usulsüz işlem bu düzen çarkının dönmesi içindir. Düzenin efendileri yolsuzluklarını kapatmak için bin dereden su getirseler de bu gerçeği gizleyemezler. 17 Aralık operasyonunun yıl dönümünde karşı operasyonlarla bu gerçeği değiştiremezler. Meclis Komisyonundaki görüşmelere karşı basın yasağı koysalar da Bakanlarının itiraf niteliğindeki savunmalarını gizleyemezler. Alay edercesine tam da 17 Aralık’tan bir gün önce dosyayı tümüyle kapatsalar da halklarımızın vicdanlarında çoktan mahkûm olmuşlardır. Mücadelemiz ile er ya da geç yargı önüne çıkacaklarından da kuşkumuz yoktur.
"AKP ALGI OPERASYONLARIYLA KENDİSİNİ
AKLAYAMACAK”
AKP çürüyen düzeninin ömrünü bir gün daha fazla uzatmak için her türlü akıl
dışı, anti demokratik, baskıcı ve faşizan uygulamaları hayata geçiriyor. Asıl
çılgın projeler yolsuzlukların üzerinin örtülmesi için üretiliyor. Hukuk
ayaklar altına alınıyor, yargı kuşatılıyor, basın teslim alınmak isteniyor,
muhalefete cezaevi yolu gösteriliyor.
Kirlenmiş siyasetin bu çırpınışlarına yabancı değiliz ve bu baskılar demokrasi,
şeffaflık ve temiz siyaset mücadelemizden alıkoyamayacaktır. Bizler biliyoruz
ki, özelleştirmeler, taşeronlaşma, kadrolaşma, güvencesizlik, yoksulluk,
adaletsiz gelir paylaşımı, vergi adaletsizliği, savaş ve polis devleti
uygulamaları yolsuzluk ve rüşvet düzeni üretir. AKP’nin yaptığı tam da budur.
Gündem değiştirmelerle, algı operasyonlarıyla, tehdit ve baskılarla, anti
demokratik yasalar ve 12 Eylül anayasasına sığınmakla AKP kendisini
kurtaramayacaktır. AKP halklarımıza, emekçilere, barış ve demokrasi mücadelesi
verenlere karşı işlediği suçların hesabını verecektir.
- Ayakkabı ve çikolata kutularında para çalanlardan,
- Evlerine para sayma makinesi koyup maaşlarımızdan çaldıklarını
sayanlardan,
- Ülkenin arazilerini, tarihi değerlerini haraç mezat satanlardan,
- Emekçilere üç kuruş zammı çok görüp bütçeden milyonları Kaçak Saray’a aktaranlardan,
- Kentsel dönüşüm adı altında yandaşa rant dağıtanlardan,
- Eğitimi ve sağlığı paralı hale getirenlerden,
- Milyonlarca yurttaş açlık sınırı altında yaşarken bir avuç sermayeye ülkenin
kaynaklarını peşkeş çekenlerden,
- Gözü doymaz, vicdanı kör, nefsi bozuklardan HESAP SORDUK, SORACAĞIZ.”
Hazal BAŞARAN