
Silivri Belediye Meclisi'nde yaşananlar, siyasetin sadece pozisyonlar ve partilerle değil, aynı zamanda üslupla, sorumlulukla ve gerçeklerle de ilgili olduğunu bir kez daha gösterdi.
AK Parti Grup Sözcüsü Celalettin Yazıcı, 23 Nisan'da Silivri açıklarında yaşanan 6.2 büyüklüğündeki depremin ardından kürsüye çıktığında, bekleneni yapmadı. Suya sabuna dokunmayan cümlelerle gündemimizin en esaslı konusunu geçiştirmedi.
Tam tersine, sahici bir özeleştiriyle hem merkezi hükümetin yaptıklarını anlattı hem de yerel yönetimin eksiklerini açıkça ortaya koydu. Özellikle kentsel dönüşüm konusunda "krizi yönettiniz ama riski yönetmediniz" diyerek yaptığı vurgu, yalnızca teknik bir değerlendirme değil; aynı zamanda siyasetçinin asli görevini hatırlatma çabasıydı.
Ancak bu çaba, hak ettiği karşılığı bulmadı.
Yazıcı'nın konuşması, deprem sonrası yaşanan iletişim kesintilerine dikkat çekmesiyle başladı. Kriz anında telefon hatlarının kesilmesi, yolların kilitlenmesi ve vatandaşın yaşadığı panik… Tüm bu gözlemleri, sadece bir siyasetçinin değil, aynı zamanda bir inşaat mühendisinin teknik sorumluluğuyla dile getirdi.
Ancak konuşma devam ettikçe, meclis sıralarından yükselen tepkiler de sertleşti. Özellikle CHP'li meclis üyeleri, hükümete yönelik ekonomik eleştirileriyle söze girdi, konuyu bütçeye bağladı, sık sık müdahalede bulunarak konuşmayı böldüler.
Yazıcı sabırla, bilgiyle ve örneklerle devam etti: “875 bin lira hibe, 875 bin lira faizsiz kredi, 125 bin lira kira yardımı... Devlet bu destekleri veriyor. Peki siz yerel yönetim olarak ne yapıyorsunuz?” diye sordu.
Bu soru, mecliste adeta bir kırılma noktasıydı.
O esnada izleyici sıralarından yükselen bir ses konuşmacıyı: “Hastasın sen!” cümlesiyle hedef aldı.
Evet, bir CHP'li izleyici, eleştirinin dozuna tahammül edemeyip, doğrudan hakarete başvurdu. Yazıcı'nın yüzüne karşı, bir halk temsilcisine, kürsüde konuşan bir meclis üyesine bu cümleyi söyledi.
Meclis Başkanı Bora Balcıoğlu araya girerek ortamı yumuşatmaya çalıştı. Ama Yazıcı her konuştuğunda, her cümlesinde bir gerçek dile geldiğinde, gerginlik yeniden tırmandı.
Çünkü ne yazık ki toplum olarak en büyük zaafımız, gerçeklerden değil, o gerçeklerin söylenmesinden rahatsız olmak.
Celalettin Yazıcı'nın bu mecliste yaptığı şey yalnızca bir konuşma değildi. Bu, topluma yönelik vicdani bir uyarıydı.
“Ben susmam” dedi. “Ben çözüm önerisi üretirim” şeklinde tavrını ortaya koydu.
Üstelik bunu alkış bekleyerek değil, hakaretlere göğüs gererek söyledi. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunamayacağını hatırlattı. “Yıkım beklenmeden önlem alınmalı” dedi. Meclis üyeliğinden önce, vatandaşın hayatını önceledi.
Kentsel dönüşüm bir siyaset değil, bir yaşam hakkı meselesidir diyordu aslında.
Ne yazık ki güzel ülkemizin siyasetinde “hakikat” en yüksek tepkiyi çekmeye devam etti.
Depremin faturası çok ağırdır. Bugün göz yumduğumuz her eksiklik, yarın enkazın altında kaldığımızda bizi bulacaktır. Yazıcı'nın kürsüde verdiği mücadele, siyasi bir hesaplaşmanın değil, sosyal bir sorumluluğun ifadesiydi.
Halkı sürece katmadan, çalıştay adı altında zaman kazanarak, afişlerle algı yöneterek bu sorunu aşamayız.
Gerçekten korkmayan, sorumluluktan kaçmayan her ses, kıymetlidir. Ve kıymet bilmeyen toplumlar, önce o sesi susturur; sonra pişman olur.
Bugün susmayanlara sahip çıkmazsak, yarın yalnız kalırız.
Oysa ki… Sahip olduğu sırça köşkünde huzur içinde ömrünü geçirmek varken; bilgisiyle, birikimiyle, mesleki sorumluluğuyla ve en önemlisi vicdanıyla herkes için güvenli bir gelecek inşa etme çabasına giren bir siyasetçiyle karşı karşıyayız. Onu susturmaya çalışmak, yıldırmak, aşağı çekmek yerine; hep birlikte omuz vermeliyiz. Gerçekleri dile getirmek cesaret ister. Hele ki siyasetin alkıştan çok linçle beslendiği bir iklimde... İşte tam da bu yüzden; Celalettin Yazıcı gibi konuşanlara, haykıranlara, uyarı görevini yerine getirenlere, biz sustukça konuşmaktan vazgeçmeyenlere kulak vermeli, değer vermeliyiz. Çünkü bu memleketin ihtiyacı, hakikatin izini süren yürekli insanlardır. Onları baş tacı etmediğimiz her gün, kaybettiğimiz bir geleceğe daha yaklaşıyoruz.