XXXXX

Yunan Ordusunu Denize Dökmedik

Baştan söyleyeyim, bu yazı politik gönderme, mesaj, geçirme, laf sokma falan içermiyor. Yerel basını ve köşe yazılarını "egolarına istimna etmek için" okuyanlar, atlayıp geçebilir.. Benim her zamanki gibi, ahkam kesesim tuttu, biraz tarih konuşacağız...

Gerçi bu sene, hicri ve miladi takvimlerin güzel bir cilvesiyle, iki bayram birbirine girecek, sabah bayram namazından çıkılıp, Atatürk'ün heykeline gidilecek, tatil matil ayağına işin "zafer bayramı" kısmı arada kaynayacak, bilindik beylik sözlerden öte yine gidilemeyecek ama... Benim de sorunum, o bilindik beylik sözlerle zaten... Yine kesin birileri çıkacak, "Yunan ordusunu denize dökmekten" bahsedecek.

Çocukluğumuzda bize öyle öğrettiler, papağan gibi onlar da yineledi biz de yineledik.

"Denize döktük" deyince gözümün önüne hep incir, tütün ve barut kokuları içinde Birinci Kordon'dan patır patır suya atlayan ve çırpıntılı İmbat dalgalarında debelenen Yunan askerleri gelirdi. Ya da bizimkiler onları arkalarından sopayla ya da süngüyle itiyorlar, onlar da cuppa denize...

 Öyle olmadı.

 Gerçi Kordon'dan patır patır denize atlayanlar vardı ama onlar sivillerdi!... Hem de İzmir'e girişimizden tam bir hafta sonra. Yangından kaçıyorlardı. Yüzlercesi de böyle öldü. "Denize döktük" deyimi, çok hoşumuza gittiği için "mecazi" anlamda kullanılmıştı.

 26 Ağustos sabahı saldırıya geçtik, dört günde Yunan ordusu çözüldü. İzmir yolu açılmıştı, oraya varmamız da on gün sürdü.
 Onları yendik ama yok edemedik.

 Buna gerek de yoktu, bu bir "imha" savaşı değildi. Amacımız Yunan ordusunu bitirmek değil, topraklarımızın işgal altında tuttuğu kesiminden çekilip gitmesini sağlamaktı.

 Ege'yi cephede bozularak ve kaçarak, Doğu Trakya'yı da Mudanya Mütarekesi uyarınca "anlaşmalı" boşalttılar.

 İstanbul mu? Onun kurtulmasına daha çok vardı, tam on üç ay... İstanbul için kesin bir barış antlaşmasını beklemek zorundaydık. (Ama bu da yeni kuşaklara "hemen sağlanmış" gibi öğretildi. Öyle ya, İzmir'in kurtuluşu 9 Eylül, İstanbul'un kurtuluşu 6 Ekim... Arada bir ay var gibi görünüyor ama aslında bir yıl var.)

Haberin devamı 22.08.2011 tarihli Hürhaber Gazetesi’nde…

YORUM YAP